Orgeneral Bilgin Balanlı, Koramiraller Abdullah Can Erenoğlu ve Deniz Cora, Korgeneraller Rıdvan Ulugüler ve Turgut Atman’ın yer aldığı başvuruda, Balyoz mahkûmiyeti gerekçeli kararından örnekler sıralanarak, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken ve 2 üye ile savcı Hüseyin Ayar’ın resmi evrakta sahtecilik ve memuriyet görevini kötüye kullanma suçlarını işledikleri iddia ediliyor. Suç duyurusunda belirtilen TCK 204 ve 257. maddeler 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası öngörüyor.

2 HÂKİM ALBAY DA ŞİKÂYETÇİ

HSYK Başkanlığı’na 12 Mart’ta yapılan 19 sayfalık suç duyurusunda Kara, Deniz ve Hava kuvvetlerinde görevli, aralarında YAŞ üyesi Hava Orgeneral Bilgin Balanlı’nın bulunduğu 21 general ve amiral, 2’si askeri hâkim 33 albay, 3 yarbay ve 1 yüzbaşı şikayetçi sıfatıyla yer aldı. Hadımköy’deki askeri cezaevinde 2 yıldır tutuklu bulunan isimler, haklarında 16-18 yıl hapis cezası veren İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ömer Diken, hâkim Ali Efendi Peksak, hâkim Murat Üründü ve savcı Hüseyin Ayar’dan şikâyetçi oldular. Gerekçeli karar için, “Gerçekdışı olgular, saptırmalar ve mantıksız çıkarımlarla dolu, Türk hukukunun yüz karası bir karardır” denilen başvuruda, örnek olaylar şöyle sıralandı:

YAPILMAMIŞ EYLEMLE SUÇ SABİTLENDİ

* İddianame ve mütalaada yer almayan, soruşturma/kovuşturma aşamalarında dahi sorulmayan eylemler sanık Ender Güngör açısından sabit görüldü. Gerekçeli kararda Güngör’ün 2 dijital verinin Cem Gürdeniz’e ulaştırılmasında görev aldığı yazılmış. Bu iddia yargılamanın hiçbir aşamasında gündeme gelmedi. Mahkeme 16 yıllık cezanın altını doldurabilmek için kararı yazarken kasıtlı olarak değişiklik yapmıştır. Mahkeme, iddianamede dava konusu yapılmamış bir fiili, gerekçeli kararında nasıl sübut bulmuş gibi gösterebilir?

F16 PİLOTUNA HELİKOPTER İFADESİ

* Gerekçeli kararda Süleyman Namık Kurşuncu’nun ‘Helikopter ile stadın kontrolünün mümkün olmadığını’ söylediği ibaresi var. Bu ifade kasıtlı olarak yanlış yazılmıştır. F16 pilotu Kurşuncu, helikopterle ilgili tek bir söz etmemiştir. Bu sanığa ait ifadeye kasıtlı olarak helikopter ibaresi eklenerek, ‘bir stadın havadan kontrolü’ akla uygun bir eylem haline getirilmeye çalışılmıştır. Bir sanığı hiç söylemediği sözleri söylenmiş gibi gerekçeli kararı yazmak bir mahkemeye yakışır mı? Bu düpedüz sahte evrak tanzim etmek değil midir?

HAYALİ OLAYLA MAHKÛMİYET

* Mahkemenin kabulüne göre ‘EK-A GÖREVLENDİRMEDE YETKİLİ PERSONEL’ listesinde ismi olan personelin emrindeki bir başka personelin ismi diğer ‘EK-B 2’NCİ KOR’ ve ‘LAHİKA-1 HASSAS TESİSLERDE GÖREVLENDİRİLECEK KİLİT PERSONEL’ listelerinde varsa, listeler arasında irtibat bulunduğu ve sanığın darbe girişimine iştirak ettiği varsayılmıştır. Gerekçeli kararda ‘LAHİKA-1 HASSA TESİSLERDE GÖREVLENDİRİLECEK KİLİT PERSONEL’ adlı belgedeki bir ismi sanık Yaşar Dilber’in görevlendirdiği belirtilmiş. Dilber’in görevli olduğu 18. Zırhlı Tugay’dan hiçbir isim bu listede yok. Dilber’in görevlendirdiği kabul edilen kişinin ismi de kararda yok. Mahkeme Dilber’i cezalandırabilmek için sahte bir belgeye dahi dayanmayan, tamamen gerçek dışı bir olgu yaratmıştır.

SES KAYITLARINDA YOK, KARARDA VAR

* Gerekçeli kararın 851. sayfasında “Seminer ses kayıtları isimli başlık altında ‘Balyoz Harekât Planı, Oraj Hava Harekât Planı, Suga Harekât Planı, Çarşaf ve Sakal Eylem planları ile ilgili bölümler aşağıda verilmiştir” denilerek seminerle sahte planlar arasında bağ kurulmaya çalışılmışsa da, bu kocaman bir yalandır. Ses kayıtlarında ‘Balyoz, Oraj, Suga, Çarşaf ve Sakal’ kelimeleri asla yer almamaktadır. Bu cümleler gerekçeli karara bilerek ve isteyerek yazılmış, doğru olmayan ibarelerdir. Hiçbir sanık seminer esnasında ‘Balyoz Harekat Planı’ ibaresini içeren bir cümle sarf etmemiştir. Çünkü bu plan, komplocuların, seminer ses kayıtlarını ele geçirdikten sonra ürettikleri düzmece, imzasız bir plandır.

DİJİTALLER ‘ŞEY’ BİLE DEĞİL

* Balyoz davasının dayandırıldığı sözde deliller tamamı imzasız, hangi bilgisayarda oluşturulduğu bilinmeyen, bir kağıda bile yazdırılmamış, eşya hukukuna göre bir ‘şey’ dahi olmayan, elektronik biline göre bir manyetik alandan ibaret dijital verilerdir. Bu dijital veriler, inandırıcı olabilmesi için suç örgütü tarafından TSK’nın gerçek yazışmalarının arasına bırakılmıştır. Mahkemenin ‘Madem bunlar doğru, o halde bunların yanında bulunan Balyoz belgeleri de doğrudur’ şeklindeki düşüncesi akıl, bilim, mantık ve ciddiyetten uzak olup, kötü niyetinin ve aczinin çok açık bir göstergesidir.