Martin Luther'in en bilinen ve artık küresel anonim haline gelmiş cümlelerinden biridir: Sağduyu, ata binen bir sarhoşa benzer; bir yandan biner, öteki yandan iner.

Sanırım toplum olarak şu anda tam olarak bunu yaşıyoruz. Bir yanda hükümetin başlattığı 'Demokratik Açılım Süreci'yle birlikte yeşeren barış umutları, hoşgörü ortamı ve 'sağduyu' mesajları; diğer yanda artan terör olayları, şehit cenazeleri, ocaklara düşen ateşler ve 'sağduyu'sunu kaybetme tehlikesiyle burun buruna bir medya, toplum...

"VERİMSİZ SUÇLAMALAR DÖNEMİ"
İşte tam da bu noktada bizi o sihirli cümleyle uyarıyor Uluslararası Stratejik İlişkiler Kurumu (USAK) Başkanı Özdem Sanberk: Umutsuzluk değil dayanışma zamanı.
Radikal Gazetesi'nde bu başlıkla keleme aldığı yazısında ve Taraf Gazetesi'ne verdiği röportajda Sanberk, "PKK’nın son saldırıları ve çok sayıda askerimizin
şehit edilmesi hepimiz için büyük bir kaygı ve ıstırap kaynağı oluşturdu. Ülkeyi saran öfke ve karamsarlık bulutları siyaset sahnesinde karşılıklı verimsiz suçlamalar dönemini yeniden başlattı" tespitini yapıyor ve ekliyor:

"Birbirimizi suçlayarak çözüme ulaşamayız. Suçlu cinayeti işleyendir. Saldırıyı yapanın hiçbir suçu yokmuş gibi başka yerde suçlu aramak ülkede ümitsizlik yaratanların tam da ulaşmak istedikleri hedeftir. Devlet mekanizmasının işleyişinden şikâyet edilmesi demokratik bir ülkede her vatandaşın doğal görevidir. Ne var ki zaman şikayet zamanı değil, dayanışma ve uzlaşma zamanıdır. Terörün iç boyutu ve dış boyutu var. İç boyutunda sorumluluk taşıyan kurumumuz güvenlik güçlerimizdir. Silahlı kuvvetlerimizin moralinin yüksek tutulması şimdi birinci öncelik taşıyor."

AK PARTİ'NİN GÜNEYDOĞU'DA ALDIĞI OYUN ANLAMI
Ülkemizdeki Kürt kökenli vatandaşların beklentilerini karşılayacak politikaların ve uygulamaların uzun yıllardan beri hâlâ oluşturulmamış olmasının bir gerçek
olduğuna dikkat çeken Sanberk, PKK'nın da bunu kullanarak bu kitle adına eylemlere soyunduğunu belirtiyor. "Örgütün nihai stratejisi etnik ve kimlik temelinde ayrışma. İki ayrı ulus, iki ayrı halk. Bu strateji Örgütü ve liderini destekleyen büyük bir kitle tarafından muhakkak ki paylaşılmakta" diye yazan Sanberk ekliyor:
"Ama Örgütü desteklemeyen büyük bir kitle Kürt vatandaşımız da var. Onların sayısı da milyonları buluyor." Sanberk bu tezini de Güneydoğu'da AK Parti'nin aldığı
oy oranıyla kuvvetlendiriyor. Sanberk'e göre bölgede etnik siyaset istemeyen; sadece temel hak ve özgürlükler ile sosyo-ekonomik sorunlarına çözüm arayan
ciddi bir kitle var.

"90'LI YILLARDA AÇILIM DEĞİL OLAĞANÜSTÜ HAL VARDI"
"Önemli olan etnik siyaset talebini canlı tutan koşulları ortadan kaldırmaktır. Bunun da yolu olağanüstü hal uygulamaları ve polis önlemlerinden değil, demokrasimizin derinleştirilmesinden geçer" diyen Sanberk, hükümetin başlattığı 'Demokratik Açılım Süreci'ne de değinerek devam ediyor: "Açılım olmasaydı bu kadar şehit vermezdik savına katılmak mümkün değil. 1980’li ve 90’lı yıllarda açılım değil, olağanüstü hal vardı."

"TERÖRÜN ASIL HEDEFİ DEMOKRASİ"
"Demokratik açılımın ana amacı Türkiye’de terör düşüncesinin tasfiye edilmesidir. Şiddet davranışının bitirilmesidir" görüşünü savunan Sanber'e göre PKK
Türkiye'nin demokratikleşmesini istemiyor; çünkü böyle bir durumda şiddetin azalacağını, şiddet azaldıkça kendisinin tasfiye edileceğini biliyor. "Terör aslında demokrasiyi hedef alıyor" diyen Sanberk, "Hal böyle olunca son olaylarla artan terörün nedenlerini, birbirimizi suçlayarak  veya kim oldukları bir türlü açıklanamayan gizemli taşeronlarda aramanın bize ancak zaman kaybettirmeye devam edeceğini ve örgütü memnun etmekten başka sonuç vermeyeceğini göremememiz düşündürücüdür.Hal böyle olunca son olaylarla artan terörün nedenlerini, birbirimizi suçlayarak veya kim oldukları bir türlü açıklanamayan gizemli taşeronlarda aramanın bize ancak zaman kaybettirmeye devam edeceğini ve örgütü memnun etmekten başka sonuç vermeyeceğini göremememiz düşündürücüdür" şeklinde bir yakınmada bulunuyor.

HÜKÜMET VE MUHALEFET NELER YAPMALI?
"Cenazelerdeki durumu görüyoruz. Haklı olarak duygusal bir atmosfer oluşmuş durumda. Dolayısıyla insan konuşmakta zorlanıyor" diyen Sanberk, çözüm önerilerini de şöyle sıralıyor:

"Ancak hükümet cesur olmalı. Barış ve uzlaşmayı kimin istediğini anlamamız lazım. Açılım ilk çıktığında buna ilk karşı çıkan da BDP çevresi oldu. PKK da öyle. Ayrıca bu ilk defa olmuyor. 1984'deki Eruh baskınında bu iş böyleydi. 2004 AB müzakereleri hız kazandığında da, Anayasa reformu tartışmalarının gündemde olduğu bu günlerde de. Ne zaman demokratikleşme ve Avrupa'ya yakınlaşmayolunda olumlu bir adım atılsa PKK ya da BDP çizgisi buna karşı çıkıyor. Buna karşılık Türkiye olarak biz AB vizyonunu ön plana çıkartıp, hukukun üstünlüğüne dayalı ve demokratik bir Türkiye için gerekli adımları atacağız ve bundan rahatsız olanlar, normalleşmeden korkan kesimler de şiddeti geçerli kılacak argüman bulamayacak. Hükümet bizler gibi yorum yapmakla yetinmemeli. Bir projeksiyon çizmeli ve somut bir yol haritası çıkartmalı. Kürt sorununa siyasi çözüm bulmalı ama güvenlik sorununu da ikna edici biçimde çözeceğini göstermeli. Muhalefet ve parlamentoya da görev düşüyor. Anayasal liberalizmin derinleşmesi, hukuk ve demokrasi için cesur ve samimi adımları herkes desteklemeli. Mayınlar patlarken yapmamız gereken AB reformlarını cesaretle devam ettirmektir.



Haber Türk