Yargıtay 16. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargıladığı Başer ve Özçelik'i bu yıl Nisan ayında tamamlanan duruşmalar sonunda 10'ar yıl hapis cezasına çarptırdı.

Başer ve Özçelik, dairenin kararına itiraz ederek, dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna taşıdı.

Bugünkü gündem toplantısında dosyayı görüşen Kurul, Dairenin tespitlerini yerinde bularak, kararı onadı.

Dairenin kararında, "ByLock"un Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulduğuna işaret edilerek, sanıkların bu programı ağ özelliğini bilerek (kasten), sisteme ancak şifreyle girilebilen dönemde birçok kez kullandıkları ifade edilmişti.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, FETÖ'nün şifreli haberleşme ağı "ByLock"a ilişkin ilk tespitlerine yer verilen gerekçeli kararda, Başer'in 459, Özçelik'in ise 405 kez sisteme giriş yaptığı belirtilmişti.

Kararda ayrıca, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve MİT Kanunu'nda, MİT'in, telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, milli savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabileceğine yönelik hükümlerin yer aldığı kaydedilmişti.

MİT'in üretilen istihbaratı gerekli kuruluşlara ulaştırmakla yükümlü olduğunun bildirildiği kararda, MİT tarafından teşkilata özgü teknik istihbarat usul araç ve yöntemleri kullanarak "ByLock" uygulamasına ait verilere ulaşıldığının, dijital materyallerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığıyla paylaşıldığı aktarılmıştı.

"ByLock"taki mesajlaşma şekillerinin anlatıldığı kararda, mesajlaşma içeriklerinde, FETÖ'nün faaliyetlerini devam ettirebilmesi için yapılması gerekenlerin anlatıldığına yer verilmişti.

Kararda, "ByLock" üzerinden FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in talimatlarının iletildiği ve Gülen'den "HE" koduyla "Hocaefendi" olarak bahsedildiği tespiti yer almıştı.

"ByLock"un sesli görüşme özelliğinin de bulunduğunun ifade edildiği gerekçeli kararda, uygulamanın gizliliğine olan güvenden dolayı bazı örgüt mensuplarınca, örgüt toplantılarının gerçekleştirileceği adreslerin ve yapılacak organizasyonların uygulama üzerinden paylaşıldığına işaret edilmişti.

"Global uygulama görüntüsü altında"

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından örgüt mensuplarının "ByLock"a ilişkin beyanlarda bulunulduğunun hatırlatıldığı gerekçeli kararda, "ByLock"un global bir uygulama görüntüsü altında FETÖ'nün, örgüt mensuplarının kullanımına sunulduğu kaydedilmişti.

Gerekçeli kararda, "ByLock"a ilişkin şu tespitlerde bulunulmuştu:

"ByLock uygulamasının global bir uygulama görüntüsü altında münhasıran FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanımına sunulduğu sonucuna varılmıştır. ByLock iletişim sistemi, somut delillerle kanıtlandığı üzere, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacaktır."

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin gerekçeli kararında, Özçelik ve Başer'in FETÖ mensuplarının kullanımı için oluşturulan ByLock'u kullandıklarının altı çizilmişti.

"Etik ilkeler de göz önünde bulundurulmalı"

Sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi oldukları ve örgüt liderinin talimatı doğrultusunda hukuka aykırı verdikleri kararlarla görevlerini kötüye kullandıklarının anlaşıldığı vurgulanan kararda, hakim ve savcıların anayasa ve yasalarla açıkça verilen görev ve yetkilerin yanında, bu görev ve yetkilerin kullanılması sırasında uyulması gereken etik ilkelerin de göz önünde bulundurulması gerektiği kaydedilmişti.

Kararda, sanıkların, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacı doğrultusunda ve örgüt faaliyeti kapsamında, tam bir örgütsel organizasyon ve gizlilik içerisinde hareket ettiğine vurgu yapılmıştı.

Sanıkların, aynı örgüt mensubu oldukları ve örgüt faaliyeti kapsamında bazı suçları işledikleri iddiasıyla yedi faklı soruşturma dosyasında soruşturulan 63 şüpheliyle ilgili hakimin reddi ve tahliye taleplerini mutad işleyiş ve uygulama dışına çıkıp mesai saati dışında, denetim mekanizmalarını bertaraf edecek, olayı oldubitti fırsatçılığı içerisinde sonuçlandıracak şekilde karara bağladığı vurgulanmıştı. Ayrıca söz konusu eylemlerin, hakim ve savcılık görevinin ifasında yapılabilecek rutin hatalardan ibaret olmadığının altı çizilmişti.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin gerekçeli kararında, şu tespitlere yer verilmişti:

"Sanıkların yargılanma sebebi, verdikleri kararların içerikleri ya da yargısal takdir hakları ile ilgili değildir. Aksine, müsnet suçlar yönünden örgütsel mensubiyetleri nedeniyle örgüt liderinin talimatı üzerine harekete geçerek, örgütün amacı doğrultusunda, örgütsel bir güç gösterisi anlamına gelen, sözde hukuku kullanarak, tutuklu diğer örgüt mensuplarını himaye etme adına mevcut hukuk düzenine başkaldırı mahiyetindeki tamamen kötü niyetli hukuka aykırı usul ve üsluplarıdır."

Açıklanan nedenlerle FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak ve bu örgütün faaliyeti kapsamında görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçlarından mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiği belirtilen gerekçede, "Sanıkların sözde örgütsel güç gösterisi ile ortaya koyarak toplumda oluşturdukları infial, bu örgütteki konumları, tahliyelerini temin etmeye çalıştıkları, aynı örgüte mensubiyetleri nedeniyle ceza soruşturmasına muhatap olan şüphelilerin sayısı ve soruşturma konusu suçların niteliği nazara alınarak takdiren asgari hadden uzaklaşılmıştır." denilmişti.

"ByLock" kullanımını FETÖ üyeliği sayan bu karar, diğer mahkemeler için de yol gösterici nitelik taşıyacak.

Soruşturmanın geçmişi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 22 Temmuz 2014'ten beri sürdürülen "casusluk, yasa dışı dinleme, 25 Aralık kumpası, Selam Tevhid'de kumpas, Tahşiye grubuna yönelik kumpas ve emniyetteki paralel yapı'' soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunan, aralarında eski emniyet müdürleri Tufan Ergüder, Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün, Yakup Saygılı, Ömer Köse, Ertan Erçıktı, Erol Demirhan, Serdar Bayraktutan ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da bulunduğu şüphelilerin avukatları ile Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında tutuklanan eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in avukatı, İstanbul Adliyesi'nde görevli 10. Sulh Ceza Hakiminin reddi ile tutuklu tüm şüphelilerin tahliyesini içeren dilekçeleri, İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunmuştu.

İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Metin Özçelik, 21 Nisan'da soruşturmaları yürüten savcılardan soruşturma dosyalarını, sulh ceza hakimlerinden de ret taleplerine ilişkin savunma istemişti.

"Paralel Devlet Yapılanması"na ilişkin soruşturmaları yürüten savcılar ise İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi'nin bu konuda yetkili olmadığını ifade ederek, soruşturma dosyalarını göndermemiş ve konuyla ilgili Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün yazısını hakim Özçelik'e göndermişti.

Reddi istenen Sulh Ceza Hakimleri de İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik'e cevaben, yetkisinin olmadığını, reddi hakim taleplerini içeren dilekçeleri kendilerine yollamasını istemiş ancak Özçelik bu dilekçeleri göndermemişti.

Bunun üzerine hakim Özçelik, İstanbul Adliyesi'nde görevli tüm sulh ceza hakimlerinin reddine karar vermiş, tahliye konusunda dilekçeleri ise İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine göndermişti. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer de "Paralel Yapı" soruşturmalarında tutuklu tüm şüphelilerin tahliyesine karar vermişti.

Bu kararların ardından, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemelerinin aldığı kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, verilen kararların "yok hükmünde" olduğunu kararlaştırmıştı. Hakimlik, ayrıca tutuklu şüphelilerin tahliye taleplerini reddetmiş ve tutukluluklarının devamına hükmetmişti.

HSYK, "Paralel Devlet Yapılanması"na yönelik soruşturmada, tutukluların reddi hakim talebini yetkisi olmadığı halde kabul eden hakim Metin Özçelik ile salıverilmelerine hükmeden hakim Mustafa Başer hakkında inceleme başlatmış, haklarındaki soruşturma sonuçlanana kadar açığa alınmalarına karar vermişti.

Yapılan incelemelerden sonra müfettişler, hakimlerle ilgili dosyaları Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 30 Nisan 2015'te hakim Metin Özçelik'in, 1 Mayıs 2015'te de hakim Mustafa Başer'in tutuklanmasına karar vermişti.

Mahkeme ayrıca, Özçelik ile Başer hakkında son soruşturmanın açılmasına hükmederek, dosyaları Yargıtay'a göndermişti.

Özçelik ve Başer'in ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılanmasına, 21 Ocak 2016'da Yargıtay 16. Ceza Dairesinde başlanmıştı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesi de aynı gün İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik ve İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Mustafa Başer'in meslekten ihracına karar vermişti.