Adana Barosu tarafından Dünya İnsan Hakları Günü ve Evrensel İnsan Hakları Bildirisi'nin kabul yıldönümü nedeniyle 'Türkiye'nin İnsan Hakları Karnesi ve Yeni Anayasa Yapım Sürecinde Temel Hak ve Özgürlüklerin Yeri' konulu konferans düzenlendi. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Uygun ile birlikte konferansa konuşmacı olarak katılan Doç. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, yeni anayasada temel hak ve özgürlükler gelişiminin felsefesini doğru oturtmak, yani özgürlükler sorununa doğru yerden yaklaşmak gerektiğini söyledi. 1982 Anayasası'nın problemli alanlarının başında özgürlükler felsefesinin geldiğine vurgu yapan Özsoy, "Teknik hukuka, mahkemelerin uygulamalarına ve temel hakların yaşama geçilmesine ilişkin sorunlarımız var. Bunun yanında doğru konumlandırılmış, doğru pencereden doğru bir felsefe ile oturtulmuş bir anayasa düzenlemesi de korumasız kalırsa hayata geçemeyebilir." dedi.

1982 Anayasası'nın otorite-özgürlük dengesinde otoriteden yana tavır alarak yazılmış bir anayasa olduğunu belirte Doç. Dr. Özsoy, "Anayasanın bakış açısı, penceresi, otorite-özgürlük dengesinde otoriteyi güçlendirmektir. Devlet penceresinden bakılarak yazılmıştır. Temel hak ve hürriyetleri hayata geçirmek değil, mümkün olduğu kadar cendereye almak, çok katmanlı bir sınırlama çemberiyle daraltmak ve biraz da özgürlüklerden korkmak üzerine kuruludur. Bu açıdan birçok özgürlük 1982 Anayasası ile 61 Anayasası'nın gerisine düşerek düzenlenmiştir. Bunların başı da sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerdir. Ama sadece bunlar değil, kişi hak ve özgürlükleri de 1982 Anayasası'nda çok yara almış hak gruplarını oluşturur." diye konuştu.

1995 ve 2001'de yapılan düzenlemelerde kısmen otorite-özgürlük dengesizliğinde oluşan tahribatın giderilmeye çalışıldığını anlatan Özsoy, yeni anayasada İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmelerinin standartlarının en azından minimum standart olarak kabul edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık da Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğünün bütün gelişmelere rağmen hala yeterince işletilemediğini söyleyerek, gazetecilik faaliyetinden dolayı 78 gazetecinin tutuklu olduğunu ileri sürdü.




Cihan