Costa, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı tanınması ve üst yargıyla ilgili düzenlemelerin Türkiye açısından olumlu sonuçları olacağını belirtti. Strasbourg'da Zaman'ın sorularını cevaplayan Mahkeme Başkanı, insan hakları ihlalleri konusunda Anayasa Mahkemesi'ne başvuru imkânı sağlanmasının diğer Avrupa ülkelerinde de görülen bir eğilim olduğunu hatırlattı. Costa, "Bu, arzu edilen bir durum. Bundan sonra hak ihlalleri ulusal mahkeme tarafından çözümlenebilecek. Artık davalar Strasbourg'a gitmek zorunda kalmayacak." dedi. Reform sonrası Türkiye ile ilgili AİHM'deki davaların azalacak olmasını nasıl karşılayacağı sorusuna da, "Bundan memnuniyet duyarız." cevabını verdi. AİHM Başkanı'nın 2010 yılı çalışmalarını aktarırken açıkladığı rakamlar ise Türk yargısının durumunu gözler önüne serdi. Toplam mahkûmiyet kararları arasında yüzde 18,55 ile Türkiye birinci oldu. Onu Rusya ve Romanya takip etti.

Türkiye'deki yargı reformunu Strasbourg'da Zaman'a değerlendiren AİHM Başkanı, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkenin, geçtiğimiz yıl İsviçre'nin Interlaken kentinde yaptıkları toplantıyı hatırlattı. Burada anayasa mahkemelerine bireysel başvuru hakkı konusunda ülkelerin söz verdiğine dikkat çeken Jean Paul Costa, ulusal anayasa mahkemelerinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerini korumasının önemine vurgu yaptı.

Bu arada Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde, ulusal mahkemelerdeki davaların uzun sürmesinden dolayı en fazla mahkûm olan ülke oldu. AİHM Başkanı Jean Paul Costa'nın AİHM'nin 2010 yılı çalışmalarıyla ilgili bir basın toplantısında açıkladığı rakamlar, Türk yargısının içler acısı halini ortaya koydu. Buna göre 2010'da Türkiye hakkında, 278 davada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin en az bir maddesinin ihlal edildiğine hükmedildi. Bunlar arasında 83 davada mahkeme sürecinin çok uzun sürmesinden dolayı sözleşmenin 6. maddesinin ihlal edildiğine karar verildi. Toplam mahkûmiyet kararları arasında yüzde 18,55 ile Türkiye birinci oldu. Türkiye'yi Rusya (yüzde 14,48) ve Romanya (yüzde 9,54) takip etti.

AİHM'de bekleyen yaklaşık 140 bin dava arasında ise Türkiye yüzde 10,9 ile ikinci sırada yer aldı. Birinci sırada yüzde 28,9 ile Rusya bulunuyor. Buna ek olarak AİHM raporu, davalar açısından Türkiye'nin artan bir grafik çizdiğine dikkat çekti. 2009'da AİHM'ye Türkiye'den 4 bin 474 başvuru yapılırken, bu rakam 2010'da 5 bin 821'e çıktı.

Yeni daireler açılmazsa, 4 yılda 154 bin dava zamanaşımından düşecek

Yargıtay ve Danıştay'la ilgili düzenleme hayata geçirilemezse adalet sistemini 'zamanaşımı' tehlikesi bekliyor. Bu yıl Kemal Türkler'e suikast davasıyla birlikte 20 bin dosya zamanaşımına uğramıştı. Adalet Bakanlı-ğı'nın tespitlerine göre, 2011'de 25 bin, 2012'de 32 bin, 2013'te 42 bin, 2014'te ise 55 bin dava aynı şekilde düşecek.

Yargıtay ve Danıştay'da köklü değişiklik getiren yasa tasarısı, Adalet Komisyonu'nda bugün ele alınacak. Reform tasarısı, yüksek yargının iş yükünü hafifletmeyi, adaletin hızlı bir şekilde tecelli etmesini amaçlıyor. Yüksek yargının iş yükü son 5 yılda iki kat oranında artmış durumda. Bundan beş yıl önce kurulan istinaf mahkemeleri hayata geçirilemediği için dosya sayısı her yıl katlanarak arttı. Bundan dolayı Yargıtay ve Danıştay'ın arşivleri tıka basa dolmuş durumda.

Adalet Bakanlığı, Yargıtay ve Danıştay'daki daire-üye sayısının artırılma gerekçesiyle ilgili bilgi notu hazırladı. Bakanlığa göre, istinaf mahkemesinin kurulmaması yargıda dosya birikmesine yol açtı. Mevcut durumda ise bölge adliye mahkemelerinin hayata geçmesi bile tek başına yeterli olmayacak. Bakanlığın bu konudaki görüşü şöyle: "Gelinen noktada iş yükü ikiye katlandığı için istinaf mahkemeleri kurulsa bile artık tıkanma noktasına gelen Yargıtay'ın, biriken dosyaları 4 - 5 yıldan önce sonuca bağlaması ve normal işleyişine dönmesi mümkün değil. Bu durum karşısında adalet bekleyen insanların daha fazla mağdur edilmemesi için istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesiyle birlikte Yargıtay'ın daire ve üye sayısının da artırılması gerekiyor."

Yargıtay üyesi Ömeroğlu: Düzenleme halk için de yargı için de olumlu olacak

Yargıtay 5. Daire üyesi M.Nihat Ömeroğlu, Yargıtay kanununda öngörülen değişikliği destekledi. Haberturk.com sitesine açıklama yapan Ömeroğlu, "Bunun bir yargı reformu olduğu çok kesin, artık bizim eski yargı kültürüyle bu yeni düzende yargıyı düzeltmemiz zor. Yeni söylemler, yeni uygulamalar geliştirmemiz gerekir." dedi. Hükümetin Yargıtay'ı ele geçireceği şeklindeki değerlendirmeleri 'sübjektif' bulan Ömeroğlu, daire ve üye sayısının artırılmasıyla, biriken dosyaların dört-beş yılda eritilmesinin mümkün olduğunu söyledi. "Bu nedenle dairelerin ve üye sayısının artırılmasını ben şahsen özellikle halkımız için, yargı için olumlu görüyorum." diye konuştu. Buna karşılık, Anayasa Mahkemesi'ne, yüksek mahkemede verilen kararların iptali veya yeniden yargılama isteme yetkisi verilmesini eleştirdi. Yargıtay üyesi, bunun yüksek mahkemeleri fiilen ortadan kaldıracağı görüşünü dile getirdi.(Zaman)