Kurul, radyoaktif maddeden zehirlenme konusunda Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezi ve TÜBİTAK’tan destek aldı. Özal’ın naaşından alınan örnekleri, bu iki kurum da değerlendirildi. Elde edilen sonuçlar sonrası bazı kurul üyeleri Özal’ın zehirlendiği, bazıları ise radyoaktif maddenin zaman içinde biriktiği görüşüne vardı. Ancak ağırlıklı görüş, Özal’ın zehirlenmediği yönünde oldu. Kesin raporun en geç 12 Aralık Çarşamba gününe kadar tamamlanıp, soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmesi bekleniyor.


Adli Tıp raporunun, “Naaşta zehir var, ancak son 72 saatte verilip zehirlenerek öldürecek dozda değil. Radyoaktif maddeler çevresel etkilerle vücuda girmiş. DDT, yediği meyve sebzelerdeki tarım ilaçlarından, yıllar içinde vücuttaki yağ tabakasında birikmiş” şeklinde olması bekleniyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise soruşturması sırasında sadece Adli Tıp raporu ile sınırlı kalmak zorunda değil. Başsavcılık başka kurumlardan ya da yurtdışından da gerekli görürse yeni rapor alabilecek. Ardından da şimdiye kadar hiçbir kişiyi şüpheli sıfatıyla dinlemeyen Başsavcılık soruşturmayı tamamlayacak.


Eşi Semra Özal’da bulunduğu, ancak savcılığa verilmediği iddia edilen Özal’ın muammaya dönen saç telleri de yeniden istenebilecek. Özal’ın zehirlendiğine ilişkin yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilmezse, ölümünden 19 yıl sonra mezarı açılarak yapılan soruşturma “takipsizlikle” sonuçlanacak. Dosya kapanacak. Soruşturma Nisan 2013’e kadar bitirilmediği takdirde ise zamanaşımından düşecek.