Rütbeleri ve maaşları ellerinden alınsın
Kenan Evren hakkında iddianame hazırladığı için 2000 yılında meslekten ihraç edilen eski Savcı Sacit Kayasu, 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin iddianamenin kabul edilmesiyle haklılığının ortaya çıktığını belirtti. Duygularını Zaman'la paylaşan Kayasu, "Savcılığım elimden alındı. Ama Evren'in yargılanacak olması beni çok mutlu etti. Hiç olmazsa sağlıklarında iken yaptıklarının acısını tatsınlar." dedi.
Yargılamanın uzun sürebileceğini, buna sanıkların ömürlerinin de yetmeyebileceğini düşünen Kayasu şöyle devam etti: "Hiç olmazsa gerek Kenan Evren gerekse Tahsin Şahinkaya'nın sahip olduğu rütbeleri ve maaşları ellerinden alınarak korumaları da tedbir yoluyla kaldırılsın. Yaptıklarını kısmen de olsa çeksinler, tatsınlar. Dolayısıyla davada sanıklar öldüğü için lehte ve aleyhte karar verilmeden düşürülür." İddianamenin kabulüyle kendi adına değil, millet adına sevinç duyduğunu aktaran Kayasu, "Mesleğe tekrar iade edilmedikten sonra benim açımdan mutlu olacak bir şey yok. Haksız bir muameleye maruz kaldım. Bunun haksız olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kabul edildi. Buna rağmen mesleğe iade edilmedim. Haklılığım ortaya çıktı. Bugünkü iktidarın da beni tekrar savcılığa iade etmesini bekliyorum." diye konuştu. Referandum döneminde Evren ve arkadaşlarının zamanaşımından dolayı yargılanamayacağını öne süren hukukçulara da gönderme yapan Kayasu, "Zamanaşımı yok. Hukuk evrenseldir. Siz bir şahsı veya kurumu yargı önüne çıkartamıyorsanız, bir engel varsa zamanaşımı işlemez. Bu genel bir hukuk kuralıdır. Geçici 15. madde bunların yargılamasına engel. Bu engel varken dava açılamayacağına göre zamanaşımı nasıl işleyebilir? Buna katılmak mümkün değildi. Türkiye'de hukuk siyasi görüşe göre farklı yorumlanıyor. Bunu hukuka yansıttığınız anda hukuk, hukuk olmaktan çıkar." açıklamasını yaptı. DERVİŞ GENÇ İSTANBUL
'Darbe dönemlerinde hâkim ve savcılara hukuk unutturuldu'
12 Eylül 1980 darbesine tepki olarak 1982 yılında hâkimlik görevinden istifa eden Mehmet Tural, darbecilerin bugün olduğu gibi geçmişte de yasal kılıf olarak yargıyı kullandıklarını düşünüyor. Darbe dönemlerinde hâkim ve savcılara hukukun unutturulduğunu söyleyen Tural, "Elbette bu ülkede çok değerli namuslu ve dürüst hâkimler ve savcılar oldu, hâlâ da var. Ama 'adalet'in olmadığı yerde dürüst savcı ve hâkim olsanız ne olur?" dedi.
Zaman'a konuşan emekli Hakim Tural, 12 Eylül'ü soruşturan araştırmacıların Yüksek Hakimler Kurulu'nun arşivlerine de girmesi gerektiğini aktardı. Tural'a göre arşivlerin açılması halinde birçok usulsüz yargılama ortaya çıkacak. Yaşadıklarını '12 Eylül'de Hem Kürt Hem Alevi Hem Solcu Bir Hâkim Olmak' adlı kitabında toplayan Tural, sıkıyönetim komutanlarına verilen bir yetkiyle komutanın gerekçe göstermeden istediği kamu görevlisinin işine son verebildiğini ve bu yetkiyle binlerce devlet memurunun işlerinden uzaklaştırıldığını kaydetti.
Darbenin hemen ardından 18 Eylül 1980'de Kavak'ta bir yargılama sırasında duruşma salonunda sigara içerek kendisine hakaret eden bir astsubay hakkında tutuklama kararı çıkartan Tural'ın başına gelmeyen kalmamış. Karardan 1 saat sonra İl Jandarma Komutanı Albay Fadıl Ahmet Varol'un, beraberinde valiyle odasının kapısını tekmelerle açtığını anlatan Tural, Albay Varol'un 'Ulan hâkim sen kim oluyorsun da benim astsubayımı tutukluyorsun?' diyerek kendisini tehdit ettiğini anlattı. Dönemin Yüksek Hâkimler Kurulu Başkanı Mahzar Budak'ın da kendisini Ankara'ya çağırarak, 'Bu ortamda bu sistemde bir astsubay tutuklanır mı?' dediğini ifade etti. Mehmet Tural, 12 Eylül darbesinin yaşandığı günlerde, Hatay'da bir üsteğmenin, duruşma sırasında hâkim ve savcıları kovarak yargılamayı kendisinin yaptığını dile getirdi. SERKAN SAĞLAM İSTANBUL
Suçsuzluğumuz kanıtlanmış oldu
12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerden hayatta olan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanacak olması, darbe dönemi mağdurlarının ailelerini sevindirdi. Bu sevinci yaşayanlardan biri de darbecilerin idam ettirdiği Mustafa Pehlivanoğlu'nun babası Necmi Pehlivanoğlu. Pehlivanoğlu, bu iddianamenin oğlunun suçsuzluğunu kanıtladığını söyledi. İdam edilen oğullarından dolayı toplumda suçlu duruma düştüklerine dikkat çeken Pehlivanoğlu, "30 yıldır suçsuz olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyorduk, ama kimse bize inanmıyordu. Allah, Başbakan Erdoğan'dan razı olsun. Oğlumun yazdığı mektubu okuduktan sonra, suçsuz olduğumuz anlaşıldı. Bu iddianame de bizim tekrar suçsuz olduğumuzu gösterdi." dedi.
İddianamenin kabul edilmesine bile tereddütle yaklaştıklarını belirten Pehlivanoğlu, daha önce darbe ile ilgili iddianame hazırlayan Sacit Kayasu'nun görevden alınması sürecini hatırlattı. Pehlivanoğlu, bu açıdan iddianamenin kabul edilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı. Türkiye'nin önemli bir aşama kaydettiğine dikkat çeken Pehlivanoğlu, "Allah kimseye acı çektirmesin, 30 yıldır ağlıyoruz. İnşallah, bizim bu acıyı çekmemize sebep olan kişiler de üzerinden 30 yıl değil, 100 yıl dahi geçmiş olsa yargılanır ve cezalarını çekerler." değerlendirmesini yaptı.
'Yargılama, barışın temini için gerekliydi'
12 Eylül öncesi Kahramanmaraş'ta çıkan olaylarda öldürülen sol görüşlü öğretmen Mustafa Yüzbaşıoğlu'nun ağabeyi Mehmet Yüzbaşıoğlu, iddianameye o dönem yaşanan olayların girmiş olmasının barışın tesisi adına önemli bir adım olduğunu söyledi. "Alevi kardeşlerimiz olayların aydınlatılmasından yana." diyen Yüzbaşıoğlu, ifadeye çağrılması durumunda koşa koşa gidip söylediklerini tekrarlayacağını belirtti. Yüzbaşıoğlu, bu yılki olayları anma toplantıları için valinin izin vermemesini de doğru bulduğunu kaydetti.SELÇUK KAPUCİ, SALİH SARIKAYA ANKARA ,İSTANBUL
Adaletin tecelli edeceğine inanıyorduk
12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, evine gönderilen bombalı paketle öldürülen 'Hamido' lakaplı Hamit Fendoğlu olayına da yer veriliyor. Dönemin Malatya Belediye Başkanı Fendoğlu'nun 17 Nisan 1978'de öldürülmesinin darbeye giden süreçte gerçekleştirilen 10 terör olayından biri olduğu belirtiliyor. Cihan Haber Ajansı'na konuşan Fendoğlu'nun yeğeni Mehmet Fendoğlu, yargı sürecinin geç de olsa tecelli edeceğine inandığını söyledi.
12 Eylül'e giden süreçte Adalet Partili Hamit Fendoğlu'nun öldürülmesinin milat olduğuna dikkat çeken Fendoğlu, "Türkiye'nin karanlık ortama sürülmesi, rahmetli Hamit Fendoğlu davasıyla başladı. Geriye dönüp oradan başlarlarsa sonuca ulaşırlar. Zaten Malatya, Maraş, Çorum olayları ve sağ–sol çatışmaları belirli bir merkezden kaynaklıydı." diye konuştu. 6 Nisan 1978'de Ankara Emek Postanesi'nden gönderilen bombanın 17 Nisan günü evinde patlaması sonucu Hamit Fendoğlu, gelini ve iki torunu ölmüştü. Daha sonra şehirde Alevi-Sünni çatışması yaşanmıştı. EMRULLAH BAYRAK ANKARA, CİHAN