Kararda, darbeye ilişkin yargılanan, dönemin Genelkurmay Başkanı ve  Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı  Tahsin Şahinkaya'nın "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırıldıkları  kaydedilerek, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin hükümden  sonra ölmeleri nedeniyle Evren ve Şahinkaya hakkındaki davanın düşürülmesi  gerektiğine dikkat çekilerek, 12 Eylül darbesine ilişkin 30 yıllık olağanüstü  zaman aşımı süresinin geçtiği de ifade edildi.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül askeri darbesini yapan ve  darbe sonrasında görev alan arasında Kenan Evren'in de bulunduğu Milli Güvenlik  Konseyi Üyeleri ile çoğu hayatta olmayan asker ve siyasetçiler hakkında "darbe"  suçundan yürüttüğü soruşturmayı tamamladı.
 
Başsavcılık, birçok kişinin şikayetçi olduğu şüpheliler hakkında,  soruşturma sonucunda "kovuşturmaya yer olmadığı"na karar verdi.
 
Arasında siyasetçilerin de bulunduğu bin 610 kişinin "mağdur" veya  "müşteki" olarak gösterildiği karara göre soruşturma, "anayasal düzeni ortadan  kaldırmaya teşebbüs etme", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını  engellemeye teşebbüs etme", "kasten öldürme", "i?şkence", "kişiyi hürriyetinden  yoksun bırakma", "hakaret", "tehdit", "kasten yaralama", "görevi kötüye  kullanma", "cinsel i?stismar" suçlarından yürütüldü.
 
Suç tarihlerinin, TSK'nın komuta kademesinin görüşünü içeren ''uyarı  mektubu"nu verdikleri 2 Ocak 1980 ile darbenin gerçekleştirildiği 12 Eylül 1980  ve TBMM Başkanlık Divanı'nın oluştuğu 6 Aralık 1983 arası olarak gösterildiği  kararda, mağdur ve müştekilerin benzer şikayetleri özetlendi.
 
Şikayetçilerin beyanları
 
Buna göre şikayetçiler, 1978-1979'dan itibaren ülkede asayişin  bozulduğunu, farklı siyasi düşüncelere sahip kişiler arasında silahlı kavgalar ve  öldürme olaylarının yaşandığını, ülkedeki sıkıyönetime rağmen olaylara kasıtlı  olarak müdahale edilmediğini ifade ettiler. Halkın darbeyi kabullenmesi ve  darbenin zorunluluk olarak görülmesi amacıyla ülkede asayişin bozulmasına askeri  yetkilerce müsaade edildiğini anlatan şikayetçiler, olaylarda birçok kişinin  yaralandığına, sakat kaldığına veya hayatını kaybettiğine dikkati çekti.
 
Ülkede asayişin bozulması bahane edilerek  Milli Güvenlik Konseyi  üyeleri Osman Sedat Celasun, Nurettin Ersin, Mehmet Nejat Tümer, Ali Tahsin  Şahinkaya  ve Ahmet Kenan Evren'in 12 Eylül 1980'de darbeyle ülke yönetimine el  koyduklarını anımsatan müşteki ve mağdurlar, bu şüphelilerin 6 Aralık 1983'e  kadar ele geçirdikleri statüyü  sürdürdüklerini ifade etti.
 
Darbe sonrasında birçok masum insanın  haksız yere gözaltına alınarak  uzun süre cezaevlerinde tutulduğunu,   haksız yere idam kararlarının verildiğini  aktaran şikayetçilerden bir kısmı, cezaevlerinde kaldıkları süre zarfında  kendilerine veya yakınlarına yönelik işkence, eziyet, tehdit, hakaret ve  cinsel  istismar  suçlarının işlendiğini  belirtti.
 
Darbe yapılmadan önce istişare toplantılarına katılan kuvvet, ordu ve  sıkıyönetim komutanlarının  fikir birliği içerisinde darbeye karar verdiklerini,  suç tarihinde görev yapan tüm üst düzey komutanların da darbeye iştirak  ettiklerini belirten şikayetçiler, darbeyi yapan üst düzey komutanların,  Milli  Güvenlik Konseyi üyelerinin, bu konseyin yönetimi döneminde kurulmuş   hükümetlerin, "kurucu meclis" görevini ifa eden Danışma Meclisi üyelerinin,  "TBMM'yi ortadan kaldırmak suretiyle anayasayı ihlal" suçunu işlediklerini  kaydetti.
 
Mağdur ve müştekiler, Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile darbe fikrini  destekleyen, darbe yapılmasına ve darbe döneminde işlenen suçlara iştirak eden  tüm askeri yetkililer ile kamu görevlilerinden şikayetçi oldu.
 
Yargıtayın Evren ve Tahsinkaya'ya ilişkin kararı aktarıldı
 
Kararda, şikayetlerle ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının  Evren ve Şahinkaya hakkında darbe suçundan kamu davası açtığı, diğer şüpheliler  Celasun, Ersin ve Tümer hakkındaysa daha önce ölmeleri nedeniyle takipsizlik  kararı verildiği belirtildi.
 
Evren ve Şahinkaya'nın, yargılandıkları Ankara 10. Ağır Ceza  Mahkemesince "ağırlaştırılmış müebbet" hapse çarptırıldıkları anımsatılan  kararda, kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine  Yargıtay 16. Ceza Dairesinin  21 Haziran 2016'da, temyiz aşamasında ölmeleri nedeniyle sanıklar hakkındaki  davanın düşürülmesine karar verdiği aktarıldı.
 
Dairenin bu kararında, sanıkların üzerilerine atılı suçların zaman  aşımına uğrayıp uğramadığına yönelik değerledirmelerde bulunduğu kaydedilen  kararda, Dairenin, 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 77.  maddesinde insanlığa karşı suçların yaptırıma bağlandığına ve bu suçlar hakkında  zaman aşımının işlemeyeceğinin düzenlendiğine dikkat çektiğine yer verildi.
 
Dairenin, "bu düzenlemenin 1 Haziran 2005'ten önce işlenen suçlara  uygulanıp uygulanmayacağı"nı tartıştığı aktarılan kararda, dairenin, Anayasa'nın  38. maddesindeki "Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı  bir fiilden dolayı cezalandırılamaz, kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç  için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Suç ve ceza zaman aşımı  ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır"  biçimindeki emredici düzenlemesini hatırlattığı ve "(Anayasa'da) Geriye yürüme  yasağının zaman aşımı yönünden de kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla  sanıklara müsnet suçlar yönünden, zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağına  ilişkin görüşlerin hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşması olanaklı değildir."  değerlendirmesinde bulunduğu bildirildi.
 
 "Zaman aşımı süresi doldu"
 
Takipsizlik kararında Dairenin, suç tarihinde yürürlükte bulunması ve  sanıkların lehlerine olması nedeniyle uygulanan 765 sayılı TCK uyarınca, atılı  suçun dava zaman aşımına uğradığını belirttiği ancak sanıkların, hüküm  verildikten sonra öldüklerinden zaman aşımına ilişkin değerlendirme  yapılamayacağı ve kamu davasının ölüm nedeniyle düşürülmesinde zorunluluk  bulunduğu sonucuna vardığı ifade edildi.
 
Kararda, bu nedenle Evren, Şahinkaya, Celasun, Ersin ve Tümer hakkında  atılı suçlardan daha önce soruşturma yapılarak karar verilmiş olması nedeniyle  "yeniden soruşturma  yapılmasına yer olmadığına"; şüphelilerden Bedrettin  Demirel, Selahattin Demircioğlu, Ali Sait Özçivril, Ali Haydar  Saltık, Recep  Orhan Ergün, Mehmet Sadi Sevük, Abdukadir Turhan Sökmen, Ragıp Uluğbay, Mehmet  Cemalettin Altınok, Mehmet Süreyya Yüksel, Tevfik Fikret Oktay, Hüseyin Hüsnü  Çelenkler, Mehmet Talat Çetinelli, Selahattin Cambazoğlu, Mehmet Kemal Yamak,  Sabri Deliç ve Mustafa Necdet Öztorun'un ise öldükleri anlaşıldığından  "haklarında soruşturma yapılmasına yer olmadığına" karar verildiği aktarıldı.
 
Şikayetlere  konu diğer   tüm suçlar yönünden yapılan değerlendirmede  ise darbe suçunun 12 Eylül 1980'de işlenip sona erdiği ancak sonrasında  temel  hak ve özgürlüklerin tamamen güvencesiz bırakılması ve demokratik rejime  geçilmesine izin verilmemesi nedeniyle darbe koşullarının  TBMM'nin görevine  başlamasına kadar devam ettiği ve TBMM  Başkanlık Divanının oluştuğu 6 Aralık  1983'ün suçun bitiş tarihi olarak kabul edildiği bildirilen kararda, Yargıtay  içtihatları doğrultusunda  ve suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK  uyarınca suçun bitiş tarihinden bu yana 20 yıllık olağan ve 30 yıllık olağanüstü  dava zamanaşımı sürelerinin   dolduğu, bu nedenle tüm şüpheliler hakkında  üzerilerine atılı bulunan suçlardan dolayı kovuşturmaya yer olmadığına karar  verildiği kaydedildi.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen aylarda, çoğunluğu 12 Eylül  döneminde Ankara Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube ile Mamak Askeri Cezaevinde  işkenceye uğradığını iddia eden 129 kişinin suç duyurusu üzerine dönemin polis ve  asker şüphelileri hakkında yürüttüğü soruşturmada da suçlamalar zaman aşımına  uğradığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermişti.