TÜRKER KARAPINAR

Anayasa Mahkemesi, uzun tutukluluk süresinin hesaplanmasına yönelik, özellikle yerel mahkemenin haklarında karar verdiği milletvekillerinin tahliyesinden sonra başlayan tartışmalara, önceki yorumlarını tekrarlayarak noktayı koydu. Yüksek Mahkeme, yasadışı İBDA-C örgütü mensuplarının adını kullanarak, işadamlarından yüksek miktarda fidye isteyen çetenin lideri olduğu iddiasıyla 32 yıl 31 ay hapse mahkum edilen ve hükümle birlikte tutukluluğunun devamına karar verilen U.H.’nin, dava sürecinde 5 yıldan fazla tutuklu kalmasını hak ihlali saydı.

Yüksek Mahkeme, U.H.’ye 9 bin lira manevi tazminat verirken, yerel mahkemenin kararıyla hükümlü statüsüne geçtiğini belirterek, tahliye edilemeyeceğini bildirdi. ‘Hüküm özlü mü sanık mı’ tartışmasını sonlandıran Yüksek Mahkeme, Ergenekon gibi hüküm verilen davalarda yargılananlara, uzun tutukluluk nedeniyle hakları ihlal edilmiş olsa bile tahliye yolunu da kapatmış oldu. Bu ihtimal Yargıtay’ın haklarındaki hükmü bozulduğunda gündeme gelebilecek.

Tahliyeler umut oldu

Yargıtay, uzun tutukluluk süresini örgütlü suçlarda 10 yılla sınırlayan düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra, dosyaları Yargıtay’da bulunan Hizbullah sanıklarını tahliye etmiş ve büyük tepki toplamıştı. Bu aşamada, AİHM’nin yerel mahkemenin hakkında karar verdiği isimleri hükümlü saydığı, bu nedenle Hizbullahçılar’ın tahliye edilemeyeceği eleştirilerini dikkate almayan Yargıtay, daha sonra içtihadını değiştirmiş, yerel mahkemenin hakkında karar verdiği kişileri hükümlü saymıştı. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuruyla gelen dosyalarda aynı yönde karar vermişti.
 
Ergenekon davasında yargılanan CHP milletvekili, gazeteci Mustafa Balbay’ın yerel mahkeme tarafından hapse mahkum edilmesine yani içtihatlara göre hükümlü statüsüne geçmesine rağmen Anayasa Mahkemesi’nce hak ihlaline uğradığına karar verilmesi, tazminat dışında bir yolla bunun giderilmesi gerektiğine yönelik ifadeleri cezaevi kapılarını açmıştı. Yerel mahkeme Balbay’ı tahliye edince, parlamenter olmayanlar için de bu yolun izlenebileceği tartışmaları başlamıştı.

Emsal karar

Hükümetin, uzun tutukluluk süresini örgütlü suçlar dahil bütün suçlarda 5 yılla sınırlayan düzenlemeyi TBMM’ye taşıması ve “Herkes tahliye olabilir” yorumları sanıklar için umut olmuştu.
 
Anayasa Mahkemesi’nin Balbay kararından sonra verdiği bir kararla eski içtihatlarını tekrarladığı, parlamenterler için açtığı kapıyı diğer sanıklar için kapadığı anlaşıldı.
Yüksek Mahkeme, Ergenekon sanıkları ile ilgili başvuruları henüz karara bağlamazken, 9 Ocak 2014 tarihli bir kararında uzun tutukluluk süresi ihlal edilse bile hüküm verildikten sonra temyiz süreci Yargıtay’da devam edenlere tahliye yolunu kapatan emsal bir karara imza attı.

Tek ümit kararın bozulması

Yüksek Mahkeme’nin kararıyla, haklarında yerel mahkeme tarafından karar verilmiş olan sanıklar için tek ümit haklarındaki kararların Yargıtay tarafından bozulması. Yargıtay, özel yetkili mahkemeler kapatıldığı için kararları bozarsa, uzun tutukluluğu sınırlandıran düzenleme bu davalarda da uygulanabilecek. Aksi takdirde davalar etkilenmeyecek.

Başbuğ’a emsal olabilir

Somut olayda U.H.’nin azami tutukluluk süresinin gözaltına alındığı 16 Kasım 2005 itibarıyla 16 Kasım 2010’da dolduğu, bu tarihle, hakkında mahkumiyet hükmünün verildiği 16 Ekim 2012 arasındaki tutukluluk halinin 5 yıllık süreye uymadığı belirtilen kararda, bu nedenle “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir” şeklindeki anayasanın 19. maddesinin ihlal edildiği kaydedildi. Anayasa Mahkemesi’nin, bireysel başvurular yönünden ihlal kararı vermesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını isteyebileceği, ancak yerindelik denetimi yapamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar veremeyeceği hatırlatılan kararda, Ergenekon sanıkları ve dolayısıyla Başbuğ’a da emsal olabilecek şu yorumda bulunuldu:

“Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu hakkında mahkumiyet kararı verilmekle tutukluluk hali sona ermiştir. İhlalin tespiti dışında sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gereken bir husus bulunmadığı anlaşılmakta. Başvurucu, tazminattan öte kanunun uygulanmasına yönelik bir karar verilmesini talep etmekle birlikte, bu aşamada ihlalin tespiti dışında sonuçlarının ortadan kaldırılması için bir işlem yapılamaması dikkate alınarak başvurucuya 9 bin lira tazminat ödenmesine karar verilmiştir.”