İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, emekli Orgeneral Hasan Iğsız'ın tutuklanmasına karar verdi. Iğsız'ın, adliyedeki işlemlerinin ardından cezaevine gönderilmesi bekleniyor.

Adliyeye Çırağan Caddesi üzerindeki savcı ve hakimlerin kullandığı kapıdan avukatıyla birlikte giriş yapan Iğsız, daha sonra mahkeme yazı işleri müdürlüklerinin olduğu kata çıktı.

Iğsız'ın adli tabiplikte sağlık kontrolünden geçirilmesi bekleniyor.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 22 sanıklı davada YAŞ kararıyla Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığına atanan Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, korgeneraller Mehmet Eröz, İsmail Hakkı Pekin, tümgeneraller Hıfzı Çubuklu, Mustafa Bakıcı, Tuğamiral Alaettin Sevim, Albay Sedat Özüer, emekli Albay Fuat Selvi, Hulusi Gülbahar, Cemal Gökçeoğlu, Mehmet Bülent Sarıkahya ile Ziya İlker Göktaş hakkında yakalama emri çıkartmıştı.

Bu kişilerden dün teslim olan emekli Albay Fuat Selvi, tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

 

Tuğamiral Alaettin Sevim'in avukatı karara itiraz etti

İnternet Andıcı davası kapsamında haklarında yakalama emri çıkartılan 14 sanıktan biri olan Tuğamiral Alaettin Sevim'in avukatı, bu karara itiraz etti.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gelen Tuğamiral Sevim'in avukatı Hüseyin Ersöz, İnternet Andıcı davası kapsamında 14 sanıkla ilgili yakalama emri çıkartan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine bir dilekçe sundu.

Dilekçede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 8 Ağustos 2011 tarihli kararıyla Alaettin Sevim hakkında çıkarılan yakalama kararının, Sevim'in sağlık durumunun elverişsizliği nedeniyle geri bırakılması ve dilekçenin incelenmek, karara bağlanmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi talep edildi.

Sevim'in soruşturma, iddianamenin yazılması ve mahkemece kabul edilmesi sürecinde tutuklama şartları çerçevesinde sayılan ''kaçma'' ve ''delilleri karartma'' yönünde bir eylem içinde olmadığı savunulan dilekçede, yakalama emri verilmesi için gerekli koşulların oluşmadığı ve mahkemenin yakalama emri kararının ceza yargılama usulü ve esas yönünden hukuka aykırılık barındırdığı öne sürüldü.

Tutuklama içeren bir yakalama emri verilirken sanık ve avukatlarının savunmalarının alınmaması sebebiyle savunma hakkının çiğnendiği iddia edilen dilekçede, mahkemenin bu dosyanın sanıklarının daha önce aynı soruşturmayla ilgili tutuklanmamalarını görmezden geldiği, hukukta ''yok'' sayılacak bir kararla yakalama emri verdiği ve mahkemenin bu kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 5. maddesinde düzenlenen özgürlük hakkına da aykırılık oluşturduğu dile getirildi.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) sanığın hangi hallerde kaçak durumuna düşeceğinin düzenlendiği ve bir kişinin kaçak olarak nitelendirilebilmesi için kovuşturma aşamasındaki süreçte mahkeme tarafından sanığa ulaşılamıyor olmasının gerektiği anlatılan dilekçede, tutuklamaya ilişkin şartların oluşmadığı ve CMK'nın 101/2. maddesinde sayılan hususların hiçbirisinin karar metninde ifade edilmediği vurgulandı.

''Mahkemenin kararında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağının anlaşılmış olduğu biçimindeki görüşü de havada asılı durmakta ve gerekçesiz bulunmaktadır. Bir gerekçenin neden, niçin, nasıl gibi soruları karşılaması gerekir. Verilen gerekçe salt sanığı ve sanık vekilini değil, kararını veren yargıçları da tatmin etmelidir. Yargıçlar bu koşullarda vicdanlarına karşı sorumlu olmaktan kurtulacaklardır'' ifadesi kullanılan dilekçede, Sevim'in şu an itibariyle sağlık durumunun cezaevi koşullarında bulunmaya elverişli olmadığı ve alınan 29 Temmuz 2011 tarihli İzmir Askeri Hastanesi sağlık raporuna göre Sevim'in 20 gün yatak istirahatinin zorunlu kılındığı anlatıldı.


AA