İstanbul ’da iki yıl önce meydana gelen iş kazasında Hikmet Oluk adlı işçi, elektrik akımına kapılarak can vermişti. Kazanın meydana geldiği fabrikanın sahipleri, “O bizim işçimiz değil. Duvar işi için geldi, henüz anlaşmadan kendi arzusuyla panoyu yapınca öldü” şeklinde savunma yapmıştı. Oluk Ailesi’nin açtığı davada mahkeme, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı iş müfettişlerinden bilirkişi raporu hazırlamalarını istedi. Müfettişler, yüzde 85 oranında fabrikayı suçlu buldu. Raporda, yazılı sözleşme olmasa da sözlü anlaşmanın sağlandığını, elektrik panosuyla ilgili gerekli önlemler alınmadan Oluk’un burada çalıştırıldığını kaydederek, “Panodaki çalışmalar teknik nezaret altında, planlı ve kontrollü şekilde değil, tesadüfler ve çalışanların alışkanlıklarına göre yürütülmüştür“ denildi.


İstanbul’da faaliyet yürüten Klas Medikal Cihazlar Şirketi’nde, 2 Kasım 2013’te meydana gelen kazada Hikmet Oluk adlı işçi elektrik akımına kapılıp can vermişti. Oluk’un ölümünden sonra eşi Semanur Oluk, İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. Semanur Oluk’a göre eşi, duvarın örülmesi için elektrik kablosunu içeriye almak isterken hayatını kaybetmişti. Klas Medikal’e göre ise Oluk’u, daha önce duvar tadilat işini verdikleri için tanıyorlardı. Oluk ve iş arkadaşı Sahip Kurtaran kaza günü fabrikaya gelip kendilerinin yaptırmayı düşündüğü şömine için fiyat teklifi vermişti. İki taraf malzeme bakmak için karar kılmış ve ve henüz uzlaşmamıştı. Pazarlıktan sonra Oluk, iddiaya göre, şömine yapılacak yerle ilgisi bulunmayan, fabrikanın dışındaki elektrik panosunda bir kablonun yerini değiştirmek isterken kaza geçirmişti. Oluk, kendi arzusuyla panonun altını kazıp kafasını panoya sokmuş ve enerjiyi kesmediği için akıma kapılmıştı.

Oluk’un arkadaşı Kurtaran ise şirketin aksine, o gün “Ufak tefek tadilat işleri ile iki adet şömine için anlaştıklarını, yazılı bir anlaşma yapılmadığını” ifade etti. Fabrika sahibi Semavi Öztürk ile birlikte gerekli malzemeleri almak için iş yerinden ayrıldıklarını, Oluk’un da ısı yalıtım işinde kullanılacak malzemeleri almak üzere çıktığını söyledi. Oluk’un elektrik ustası olmadığını kaydeden Kurtaran, “Arkadaşıma burada çalışması için talimat verilmedi. Ancak daha önce firma sahiplerine, duvarı öreceğimiz için buradan geçen elektrik kablosunun iç tarafa alınmasını söylemiştik. Hatta olay günü firmanın sahibi elektrikçisi aradı. Elektrikçi de şehir dışında olduğu için gelemeyeceğini söylemişti” dedi.

'YAZILI DEĞİL, SÖZLEŞME VAR'
Davanın başlaması üzerine mahkeme Başmüfettiş Şeref Özcan, Namık Kemal Özdemir ve Rüştü Uçan’dan bir bilirkişi raporu hazırlamalarını istedi. Üç müfettişin hazırladığı raporda şirketin yüzde 85, hayatını kaybeden Hikmet Oluk’un ise yüzde 15 oranında kusurlu olduğu ifade edildi.
 
Raporda, her ne kadar iki grup arasında yazılı sözleşme olmasa da öneri ve kabulün gerçekleştiği belirtilerek, “Somut olay açısından ise öneri ve kabul gerçeklemiş, sadece sözleşmenin vücut bulması ve çalışma kalmıştır. Olay anında ise filen çalışma da gerçeklemiş olup bu haliyle iş sözleşmesinin kurulduğu sonucuna ulaşılmaktadır” denildi. Panodan kablo çekme işi öncesinde ve sırasında gerek li önlemlerin alınmadığı vurgulanarak, “Eğitim ve denetim konularındaki yetersizliklerle de olayın meydana gelmesinde belirleyici olmuştur” denildi ve şöyle devam edildi:

“Kablo çekme işleri de dahil olmak üzere elektrik panosu üzerinde yapılacak çalışmalar sürecinde riskler değerlendirilmiş olunsaydı, çalışmadan evvel enerjinin kesilmesi gerekeceği saptanır, panonun sadece çalışılan kısımların açıkta kalması sağlanır, tesisatta topraklama ve kaçak akım rölesi bulunması temin edilirdi. Anlaşıldığı üzere, panodaki çalışmalar teknik nezaret altında, planlı ve kontrollü şekilde değil, tesadüfler ile gerek iş sağlığı ve güvenliği ve gerekse mesleki eğitim almamış çalışanların alışkanlıklarına veya tercihlerine göre yürütülmüştür. Tüm bu hususlar ise olayın meydana gelmesinde davalı işverenin birinci dereceden ve ağırlıklı olarak kusurlu olduğunu göstermektedir.”



Haber: İSMAİL SAYMAZ - Radikal