6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık C...'ın aynı kanunun 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 440 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Pendik 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.10.2008 gün ve 444-821 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 19.03.2012 gün ve 14696-8814 sayı ile;

“Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 03.02.2009 gün 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ertelenmiş ve vâki olmamış sayılmasına karar verilen mahkumiyetlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacağı gözetilmeden, sanığın adli sicil kaydından silinme koşulları oluşmuş erteli mahkumiyetine dayanılarak, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurulmadan, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.05.2012 gün ve 52609 sayı ile;

“...Sanığın dosyaya ekli sabıka kaydında Üsküdar 2. Sulh Ceza Mahkemesine ait 30.04.2002 tarihinde kesinleşmiş erteli ve 02.01.2003 tarih ve 4770 sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 3682 sayılı yasanın 8/b maddesine göre de silinme koşulları oluşmamış 765 sayılı TCK'nun 491/3. maddesinde yer alan hırsızlık suçundan (hırsızlık suçunda silinme süresi on yıl) sabıkasının bulunduğu görülmüş, bu nedenle sanık hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesi koşulları bulunmadığından, mahkemenin sabıkalı bulunan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartları oluşmadığından 5271 sayılı CMK'nun 231. madde hükmünün uygulanmasına yer olmadığına ilişkin gerekçesinin yeterli olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 24.12.2012 gün ve 27239-39364 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. 

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın suç tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil eden sabıkasının bulunup bulunmadığı, buna bağlı olarak yerel mahkemece sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. 

İncelenen dosya kapsamından; 

Sanığın dosyada bulunan adli sicil kaydında, Üsküdar 2. Sulh Ceza Mahkemesince 30.11.2000 gün ve 709-1955 sayı ile verilen bir mahkumiyetin bulunduğu, buna göre sanığın 22.03.2000 tarihinde işlenen hırsızlık suçundan 765 sayılı TCK’nun 491/3-son, 62, 522, 523, 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddeleri uyarınca 547.560.000 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine karar verildiği, hükmün 30.04.2002 tarihinde kesinleştiği, aynen çektirilmesine karar verilmediği, uyuşmazlık konusu suçun ise 15.07.2006 tarihinde işlendiği anlaşılmaktadır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 günü yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesiyle de 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.

Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;

a) Suça ilişkin olarak;

1- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmesi ve hükmolunan cezanın, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,

2- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,

b) Sanığa ilişkin olarak;

1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, 

2- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

3- Mahkemece; sanığın, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,

4- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,

Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanabilmesi için öncelikle 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendi uyarınca sanığın daha önce kasıtlı suçtan hükümlülüğünün bulunmaması gerekmektedir. Bu şart açısından herhangi bir ayrım gözetilmediğinden, hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olmasının da bir önemi bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda sanığın adli sicil kaydında yer alan mahkûmiyet ilamında hükmolunan para cezasının 647 sayılı Kanuna göre ertelenmiş olması karşısında, belirtilen kanunun 6. ve buna bağlı olarak 765 sayılı TCK'nun 95. maddelerindeki ertelemeye ilişkin düzenlemelerin de değerlendirilmesi gerekmektedir. 

647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 6. maddesi; “Adliye mahkemelerince para cezasından başka bir ceza ile mahkum olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para veya bir yıla kadar (bir yıl dahil) ağır hapis veya iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis veya hafif hapis cezalarından biriyle mahkum olur ve geçmişteki hali ve suç işleme hususunda eğilimine göre cezanın ertelenmesi ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir. Bu halde ertelemenin sebebi hükümde yazılır.

Suç tarihinde 18 yaşını doldurmamış olanlar ile 65 yaşını ikmal etmiş bulunanların mahkum oldukları ağır hapis cezası iki yıldan, hapis veya hafif hapis cezası üç yıldan fazla olmadığı hallerde de yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanabilir.

Bazı suçlara ilişkin cezalar ile askeri suçlar ve disiplin suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri saklıdır”,

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 95. maddesi ise; “I-Kabahat ile mahkum olan kimse hüküm tarihinden itibaren bir sene içinde bir cürümden veya evvelki hükmün verildiği mahaldeki Asliye mahkemesinin kazası dairesinde diğer bir kabahatten dolayı aynı cinsten veya daha ağır bir cezaya,

II-Cürüm ile mahkum olan kimse hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkum olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkumiyeti esasen vaki olmamış sayılır. Aksi takdirde her iki ceza ayrı ayrı tenfiz olunur”,
Şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre, 647 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca takdir edilen ertelemede deneme süresi, 765 sayılı TCK’nun 95. maddesine göre kabahatlerde bir yıl, cürümlerde 5 yıl olup, bu süre kesinleşmiş olmak şartıyla hüküm tarihinden itibaren işlemeye başlamaktadır. Deneme süresi içinde suç işlenmesi halinde TCK’nun 95. maddesi uyarınca, ertelenmiş cezanın aynen çektirilmesine karar verilecektir. Buna karşın deneme süresi içinde suç işlenmemesi halinde cezası tecil edilmiş olan mahkumiyet esasen vâki olmamış sayılacak ve hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Bu nedenle deneme süresinin iyi hal ile geçirilmesi nedeniyle esasen vâki olmamış sayılan bir mahkumiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kanuni bir engel oluşturabileceğini kabul etmek mümkün değildir. 

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.11.2013 gün ve 208-526; 04.12.2012 gün ve 1258-1830, 10.04.2012 gün ve 694-149, 03.04.2012 gün ve 348-140 ile 03.02.2009 gün ve 250-13 sayılı kararlarında, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden, önceki mahkûmiyetin 765 sayılı TCK’nun 95/2. maddesi uyarınca esasen vaki olmamış sayılacağı hallerin veya 3682 sayılı Adli Sicil Kanununun 8 ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanununun geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme şartları oluşan önceki mahkûmiyetlerin adli sicilden silinmiş olup olmadığına bakılmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartının değerlendirilmesinde engel bir neden olarak kabul edilemeyeceği vurgulanmıştır. 

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın adli sicil kaydında yer alan ve 647 sayılı Kanunun 6. maddesine göre ertelenmiş cezayı içeren mahkûmiyet hükmünün tarihinin 30.11.2000, uyuşmazlık konusu suç tarihinin ise 15.07.2006 olması nedeniyle, 5 yıllık deneme süresi içinde suç işlenmemesi dolayısıyla sabıkasında gözüken hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı ve bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kalktığı anlaşılmakta olup, sabıkasında kasıtlı bir suç nedeniyle verilmiş mahkûmiyet hükmü mevcut olmayan kişi statüsünde kabulü zorunlu bulunan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma imkanı bulunmaktadır. Buna göre, erteli mahkumiyet hükmünün bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmış olması nedeniyle sabıkasız olduğu kabul edilen sanık hakkında yerel mahkemece sabıkası bulunduğundan bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, Özel Dairece yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isabetlidir. 

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi; "Sanığın güncel adli sicil kaydında inceleme konusu suç tarihinden sonra kesinleşen ilamları bulunduğundan itirazın değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır. 

SONUÇ: 
Açıklanan nedenlerle; 
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.04.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

kararara.com