Yasayı şekil yönünden inceleyen yüksek mahkeme, değişiklik teklifinin Bakanlar Kurulu tasarısı gibi verildiği iddiasını yetkisizlik nedeniyle reddetti.

Gerekçeli kararda, anayasa değişikliği teklifinin milletvekilleri tarafından verilebileceğine işaret edilerek, Başbakan ve bakanların milletvekili sıfatıyla teklife imza atmasının o teklifi tasarı haline getirmeyeceği belirtildi.

Anayasa değişikliği teklifinde TBMM üye tam sayısının üçte biri oranında milletvekilinin imzası bulunup bulunmadığının incelenebileceği ifade edilen gerekçeli kararda, yeterli imza bulunması halinde, bu imzaların hangi saikle atıldığının incelenmesinin Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kaldığı kaydedildi.

Anayasa Komisyonu aşamasında anayasaya aykırı işlemler yapıldığı iddiasının da yersiz bulunduğu kararda, komisyon aşamalarındaki işlemlerin denetim alanı dışında bulunduğu bildirildi.

Yasanın TBMM'de oylanma biçiminin anayasaya aykırı olduğu iddiasının da irdelendiği kararda, anayasanın 148. maddesine göre anayasa değişikliklerinde Anayasa Mahkemesine tanınan denetim yetkisinin teklif ve oylama çoğunluğu ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartlarına uyulup uyulmadığı hususlarıyla sınırlandırıldığı belirtildi.

Anayasa Mahkemesinin oylama usulüne aykırı hareket edildiğine ve oylamanın geçersizliğine karar verebilmesi için oylama sonucunu etkileyen açık bir anayasaya aykırılığın gerçekleşmiş olması gerektiği ifade edilen kararda, ''İleri sürülen hususların oylamanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğunu ispatlayacak açık ve yeterli delil bulunmamaktadır. Usulsüzlük iddialarının oylama çoğunluğunun sağlanıp sağlanmadığı konusunda dikkate alınması gereken ikinci tur oylamalarda gerçekleştiği de belirlenemediğinden oylamanın anayasaya aykırı yapıldığı söylenemez'' denildi.

Anayasa değişikliklerinin ivedilikle görüşülemeyeceğine ilişkin olarak anayasada tanım bulunmadığına değinilen gerekçeli kararda, TBMM içtüzüğüne göre yapılan incelemede, son anayasa değişikliğinin içtüzüğe uygun gerçekleştiği ifade edildi. Bu karar, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, Mehmet Erten ve Şevket Apalak'ın karşı oylarıyla, oy çokluğuyla alındı.

Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliğinin toplumun çeşitli kesimlerinin katkısı olmadan hazırlanması nedeniyle amacına uygun olmadığı iddiasını ise incelemekle yetkili olduğu şekil bozuklukları kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle yetkisizlik yönünden reddetti.

***

Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliğinin kısmi iptaline ilişkin gerekçeli kararında, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile üst kademe yöneticilerinin hakim ve savcıların atama, tayin, terfi, disiplin gibi özlük işlerinden sorumlu Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda (HSYK) görev almalarının yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkelerini ihlal edici, hukuk devleti ilkesini zedeler nitelikte olduğu belirtildi.

Gerekçeli kararda, anayasa değişikliğindeki kamu denetçisine başvurma hakkı, adalet hizmetleriyle savcıların idari görevleri yönünden denetiminin adalet müfettişleri tarafından yapılması, Anayasa Mahkemesinin üye sayısı ve üyelerin seçimi, Anayasa Mahkemesinin yapısı ile HSYK'nın yapısına ilişkin düzenlemelerle, değişikliğin halk oyuna tümüyle sunulmasını da içeren iki geçici maddesinin kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğu için anayasanın 4. maddesinde öngörülen teklif edilemezlik yasağı kapsamında olduğu iddiasına ilişkin hukuki değerlendirmelere yer verildi.

Ulus egemenliğine dayalı bir anayasal düzende bütün devlet yetkilerinin kaynağının anayasa olduğu ifade edilen kararda, tali kurucu iktidarın anayasayı değiştirme yetkisini anayasaya aykırı şekilde kullanmasının mümkün olmadığı belirtildi. Bu durumun anayasanın 6. maddesinde yer alan ''Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz'' hükmüyle normatif geçerlilik kazandığı ifade edilen gerekçeli kararda, ''Anayasa koyucu hiçbir kimse veya organdan söz ettiğine göre, kurulu bir organ olarak tali kurucu iktidarın da sistem dışı yetki kullanımının hukuksal açıdan geçerli olmayacağının kabulü gerekir'' denildi.

Anayasanın 4. maddesinde ''Anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez'' denildiği hatırlatılan kararda, anayasanın 175. maddesinde belirlenen anayasayı değiştirme yetkisinin kullanılamayacağı, kullanılsa dahi hukuken geçerli olamayacağı alanların açıkça çizildiği kaydedildi.

Anayasanın 148. maddesinde öngörülen teklif ve oylama çoğunluğuna uyulmaksızın gerçekleştirilecek anayasa değişikliğinin hukuken geçerli olamayacağı gibi değiştirilmesi teklif edilemeyecek bir anayasa kuralına yönelik değişiklik teklifinin de yasama organının yetkisi kapsamında bulunmadığından hukuksal geçerlilik kazanamayacağı belirtilen kararda, şöyle denildi: ''Anayasa değişikliklerinin yukarıda belirtilen anayasa normlarının bütünlüğünden doğan ve anayasanın ilk üç maddesinde somutlaşan temel tercihe uygun olması gerekir. Bu çerçevede anayasanın yetki normu olan 175. maddesi, bu yetkinin sınırını çizen 4. maddesi ve bu sınırların dışına taşan yetki kullanımının hukuksal müeyyidesini belirleme yetkisini öngören 148. maddesinin birlikte değerlendirilmesi zorunludur.

Anayasanın 175. maddesine göre kullanılacak anayasayı değiştirme yetkisinin hukuksal geçerlilik ve etkinlik kazanabilmesi için anayasanın 4. maddesinde teklif edilemez olarak belirlenen hükümlere ilişkin olmaması, teklif ve oylama çoğunluğuna uyularak ve nihayetinde ivedi görüşme yasağı ihlal edilmeden kullanılmış olması gerekir. Teklif edilebilir olmayan bir anayasa değişikliğinin 148. maddenin ikinci fıkrasında öngörülen teklif çoğunluğu koşulunu yerine getirmiş olması, hukuken geçersiz nitelikteki bir yasama tasarrufunun sırf sayısal çokluğun gücüyle geçerli kılınmasının gerekçesi olamaz. Zira, kurulu iktidar olan yasama organının işlem ve eylemlerinin geçerliliği, asli kurucu iktidarın öngördüğü anayasal sınırlar içinde kalması koşuluna bağlıdır.''

-TEKLİF YASAĞINA AYKIRILIK HALİ-

Kurucu iktidarın siyasal düzene ilişkin temel tercihinin anayasanın ilk üç maddesinde, bunun somut yansımalarının ise diğer maddelerde ortaya çıktığı bildirilen kararda, dördüncü maddenin ilk üç maddenin güvencesi olma niteliği itibariyle doğal olarak değiştirilmezlik özelliğine sahip olduğu kaydedildi. Kararda ''Bu durumda, anayasanın dördüncü maddesi dahil her maddede yapılacak değişikliklerin siyasal düzende değişikliklere ve kurucu iktidarın yarattığı anayasal düzende dönüşümlere yol açması mümkündür. O halde anayasanın diğer maddelerinde yapılacak değişikliklerle anayasanın dördüncü maddesinin yasama organı için çizdiği sınırların aşılma olasılığı göz ardı edilemez'' denildi.

Anayasanın ilk üç maddesinde değişiklik öngören veya anayasanın diğer maddelerinde yapılan değişikliklerle doğrudan veya dolaylı olarak aynı sonucu doğuran herhangi bir yasama tasarrufunun hukuksal geçerlilik kazanmasının mümkün olmadığı ifade edilen kararda, bu doğrultudaki tekliflerin sayısal yönden anayasaya uygun olmasının tasarrufun geçersizliğine engel oluşturmayacağı belirtildi. Kararda, anayasa değişikliklerinin içerik yönünden denetiminin, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez ilkelerin doğrudan veya dolaylı olarak ortadan kaldırılıp kaldırılmadığı veya içeriklerinin boşaltılarak anlamsız hale getirilip getirilmediğine yönelik ve bununla sınırlı bir denetim olması gerektiği kaydedildi.

Gerekçeli kararda ''Anayasa Mahkemesinin, değişikliklerin anayasanın 2. maddesinde belirtilen cumhuriyetin niteliklerini değiştiren veya etkisizleştirerek anlamsızlaştıran nitelik taşıyıp taşımadığını inceleyebileceğinin, bu nitelikte olduğuna karar vermesi halinde bu hükümleri anayasanın 4. maddesindeki teklif yasağına aykırılık nedeniyle iptal edebileceğinin kabulü gerekir'' sonucuna oy çokluğuyla varıldı.

-KAMU DENETÇİLİĞİ-

Anayasa değişikliğine ilişkin 5982 sayılı yasanın 8. maddesiyle idarenin işleyişine ilişkin şikayetleri incelemek üzere TBMM Başkanlığına bağlı Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulduğu ve kamu başdenetçisinin seçim usulünün düzenlendiği hatırlatıldı.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin devlet organları arasında üstünlük sıralaması değil iş bölümü ve medeni iş birliği anlamına geldiğine işaret edilen kararda, ''Demokratik sistemi ortadan kaldıran ve bütün yetkileri tek elde toplayan veya diğer organları bir organın kontrolü altına alan bir sistem öngörülmedikçe kuvvetler ayrılığı ilkesinin anlamsız hale getirildiği veya ortadan kaldırıldığı söylenemez'' denildi.

Hukuk devleti ilkesinin ortadan kaldırılmasından veya anlamsız hale getirilmesinden söz edilebilmesi için devlet organlarının hukuka bağlılığı ilkesini veya bunun kurumsal güvencelerini ortadan kaldıran bir değişiklik yapılmış olması gerektiği ifade edilen kararda, temel işlevi kamu yönetiminin şeffaflaşması ve bireylerin temel haklarına saygı göstermesine katkıda bulunmak suretiyle hukuk devletinin güçlenmesini sağlamak olan ombudsman veya kamu denetçiliği kurumunun Avrupa demokrasilerinin temel kurumlarından biri haline geldiği belirtildi.


Kararda, kamu gücünü kullanan makamların işlemleriyle ilgili şikayetleri incelemekle görevli bağımsız bir kurum olan kamu denetçiliğinin, sonuçların ilgili kurumlara bildirilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını amaçladığının anlaşıldığı, böyle bir kurumun oluşturulmasının hukuk devletini ortadan kaldırdığının veya içini boşaltarak anlamsızlaştırdığının söylenemeyeceği kaydedildi.

Yürütmenin yasama tarafından denetlenmesinin de kuvvetler ayrılığı ilkesinin somutlaştırılması anlamına geldiğine yer verilen gerekçeli kararda, kamu denetçiliği kurumunun kurulmasının kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olmadığı hükmüne varıldı.

Farklı seçim usullerinden herhangi birinin tercih edilmesi kurucu iktidarın takdirinde olduğundan kamu başdenetçisinin seçiminin de kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmayacağı ifade edildi.

Adalet hizmetleriyle savcıların idari görevleri yönünden denetimin Adalet Bakanlığı müfettişlerince yerine getirilmesinin bakanlığın yetki alanına girdiği, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olmadığı kaydedildi.

-''SEÇMEN İRADESİNİN OYA YANSIMASI SINIRLANIYOR''-

Yasanın 16. maddesiyle Anayasa Mahkemesinin yapısının yeniden düzenlendiği hatırlatılan gerekçeli kararda, Anayasa Mahkemesi üyelerinin hangi organlar tarafından hangi esaslara göre seçileceğinin belirlenmesinin önemli ölçüde ülkenin tarihsel ve siyasal koşullarına göre kurucu iktidarın takdirinde olduğu belirtildi. Anayasa değişikliğinde öngörülen Anayasa Mahkemesinin üye yapısı, üyelerin geldiği kaynaklar ve üyelerin atanması usulüne ilişkin düzenlemelerin tali kurucu iktidarın takdir yetkisi içinde kaldığı ve hukuk devleti ile kuvvetler ayrılığı ilkelerini anlamsızlaştıran veya ortadan kaldıran değişiklikler olmadığı ifade edildi.

Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Sayıştay, Yüksek Öğretim Kurulu ve baro başkanlarınca Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday seçiminde her üyenin veya her baro başkanının yalnızca bir aday adayına oy vermesinin öngörülmesinin üç adayın belirleneceği seçimlerde her üyeye yalnızca bir aday adayına oy verme hakkı tanınması suretiyle diğer iki adayın seçiminde oy kullanılamaması sonucu doğuracağına işaret edildi. Kararda, ''Böyle bir düzenleme, seçilecek diğer adaylar açısından seçmenlerin oy kullanma hakkını ortadan kaldırmaktadır. Buna göre, bazı adaylar açısından seçmenlere oy kullanma hakkı tanınmayarak sonuçları seçmen iradesini yansıtmaktan uzak olan bir seçim usulünün demokratik olmadığında kuşku yoktur. Seçmen iradesinin gerçek anlamda oya yansımasını sınırlayan, böylece oy kullananların iradesini olumsuz etkileyen bu düzenlemenin hukuk devletinin temel ögesi olan bağımsız ve tarafsız yargının oluşmasını engelleyeceği açıktır'' denildi.

Söz konusu tespitlerle yasanın 16. maddesinin dördüncü fıkrasındaki ''... bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir...'' ibaresi ile ''...her bir baro başkanı ancak bir aday için oy kullanabilir...'' ibaresinin iptal edildiği gerekçeli kararda, her üyenin veya baro başkanının seçilecek aday sayısı kadar aday adayına oy vermesinin olanaklı hale geldiği kaydedildi. Üç aday için tercih hakkı kullanılarak yapılacak seçimlerde salt çoğunluk da aranmayacağından en çok oy alan üç adayın cumhurbaşkanı veya TBMM'ye sunulacağı belirtildi.

Gerekçeli kararda, söz konusu ibarelerin iptaliyle seçimlerde iradeyi yansıtan oy hakkının tam olarak kullanılmasının önünde herhangi bir engel kalmadığına işaret edilerek, dördüncü fıkranın kalan bölümünün demokratik hukuk devleti ilkesini değiştirici nitelikte olduğunun söylenemeyeceği bildirildi.

Yasanın Anayasa Mahkemesinin çalışma usulüne ilişkin getirdiği yeniliklere değinilen kararda, mahkeme bölümlerinin toplanması ve karar niteliğiyle ilgili düzenlemede belirsizlik olmadığı ifade edilen kararda, ''Bölümler ve genel kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır'' ifadesinin hukuk devleti ilkesini ortadan kaldıran veya anlamsızlaştıran değişiklik içermediğine hükmedildi.

-''HSYK'NIN ÖZERK YAPISI GÜÇLENDİRİLDİ''-

Yasayla HSYK'nın 22 asıl ve 12 yedek üyeden oluşmasının, 3 daire halinde çalışmasının öngörüldüğü hatırlatılan kararda, yeni düzenlemeyle kurulun üye sayısının artırıldığı, seçim tabanının genişletildiği, kurul üyelerinin çoğunun yargıçlar tarafından doğrudan seçilmesinin kabul edildiği, kurulun kendi sekreteryasına kavuşturulduğu ve teftiş kurulunun kurula bağlandığı, böylece özerk yapısının güçlendirildiği belirtildi.

Cumhurbaşkanının kurula üye atama yetkisinin sınırlandırıldığının, Adalet Bakanının dairelerin çalışmasına katılmasının yasaklandığının, bakanın teftiş kurulu üzerindeki mutlak kontrolünün kaldırıldığının, böylece yürütmenin kurul üzerindeki etkisinin belli ölçüde azaltıldığının anlaşıldığına yer verilen kararda, ''Kurulun kararlarının kısmen de olsa yargı denetimine açılmasının hukuk devletinin güçlendirilmesine yönelik bir adım olduğu görülmektedir. Bu nedenle, söz konusu hükümlerin yargı bağımsızlığını dolayısıyla hukuk devleti ilkesini ortadan kaldırdığı veya içini boşaltarak anlamsız hale getirdiği söylenemez. İptal isteminin reddi gerekir'' denildi.

-''HUKUKÇU OLMAYAN ÜYE SEÇİMİ HAKİMLİK TEMİNATINI ZEDELER''-

Anayasa değişikliğinin 22. maddesinin üçüncü fıkrasında HSYK'nın oluşumunun düzenlendiği ve dört üyenin yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından cumhurbaşkanınca seçileceğinin hükme bağlandığı hatırlatılan gerekçeli kararda, şöyle devam edildi:

''Hukukçu öğretim üyeleri ile avukatların yargıyla doğrudan ilişkileri, yargının işleyişinden kaynaklanan sorunların belli ölçüde onları da etkilemesi ve yargının işleyişi konularındaki bilgi birikimleri nedeniyle kurulun çalışmalarına katkı yapacağı düşünülebilirse de yargının işleyişi ve yargı teşkilatı ile herhangi bir şekilde ilişkisi olmayan ve yargının işleyişi, yargının ve yargıçların sorunları ve yargısal görevlerin yerine getirilmesinde gözetilmesi gereken yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı gibi ilkeler hakkında yeterli ilgi, bilgi ve tecrübeye sahip olmayan iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile üst kademe yöneticilerinin hakim ve savcıların atama, tayin, terfi disiplin gibi özlük işlerinden sorumlu bir kurulda görev almaları yargı bağımsızlığı ve hakimlik teminatı ilkelerini ihlal edip hukuk devleti ilkesini zedeler niteliktedir.''

Gerekçeli kararda, cumhurbaşkanının HSYK'ya iktisat ve siyasal bilimler dalında görevli öğretim üyesi ve üst kademe yöneticileri arasından seçim yapmasının iptal edilmesi sonrasında kalan bölümün tali kurucu iktidarın takdir yetkisinde olması nedeniyle anayasaya aykırı olmadığı hükmüne varıldı.

Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi ile birinci sınıf adli ve idari yargı hakim ve savcılarınca kurul üyelerinin doğrudan seçilmesinin öngörüldüğüne yer verilen gerekçeli kararda, birden fazla adayın katılacağı seçimde bir üye için oy kullanılacak olmasının demokratik olmadığı, bunun iptalinin gerektiği kaydedildi.

Gerekçeli kararda, anayasa değişikliğinin tümüyle halk oylamasına sunulması hususunu denetleme konusunda Anayasa Mahkemesine verilen bir yetki bulunmadığından, yetkisizlik nedeniyle iptal isteminin reddine karar verildiği belirtildi.



AA