Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) milyonlarca çalışanın yüzünü güldürürken, banka patronları başta olmak üzere KOBİ’leri ve belediye başkanlarını üzen kısmi iptal kararı dünkü Resmi Gazete’de yayımlandı. İptalle, KOBİ’lerde çalışan 6.5 milyon işçiye “sendika tazminatı” geri geldi.

Hürriyet gazetesinden Oya Armutçu’nun haberine göre, bankacılık ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev ve lokavt yapılamayacağı düzenlemesi de iptal edildi. Böylece belediyeler başta olmak üzere şehir içi ulaşım ile 200 bin banka çalışanına “grev hakkı” tanındı. İptal gerekçesinde, bu sınırlama için “Demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmıyor” denildi. İptal edilen düzenlemelerin sendikal hakları sınırlandırdığı ve ölçüsüz müdahale olduğu değerlendirmesi yapıldı.

6.5 milyon işçiye sendikal tazminat geri geldi
Sendikal faaliyetten atılan işçiye en az 12 maaş tazminat
Bankacılık ve şehir içi toplu taşımada grev yasağı kalktı
Lokavt kararı genişletilemeyecek

4 FIKRAYA İPTAL

CHP, 18 Ekim 2012 günlü 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 21 maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması amacıyla AYM’ye başvurmuştu. Başvuruyu 22 Ekim 2014’te karara bağlayan AYM yasanın çalışanlar aleyhine önemli düzenlemeler içeren 3 maddesindeki dört hükmü iptal ederken, diğer 18 maddenin iptal istemini ise reddetmişti.

İptal edilen hükümler satırbaşları ile şöyle:

Madde 25/4: “Fesih dışında” ibaresinin Anayasa’ya aykırı görüldü ve iptal edildi. Böylece, işverenin, işçinin iş akdini fesih etmesi halinde işçinin 1 yıllık ücretinden az olmamak üzere sendikal tazminat alabilmesi yolu açıldı. İptalden sonra “sendikal faaliyet nedeniyle” işten atılan tüm işçiler, işe iade davası ya da sendikal tazminat davası açabilecekler.

Madde 25/5: 30’un altında işçi çalıştıran iş yerlerinde sendikaya üye olma, sendikal toplantılara katılma gerekçesiyle işten atılan çalışanlara, “sendikal tazminat verilemez” hükmünü iptal etti. 30 ve daha az işçi çalıştıran iş yerlerinde çalışan işçilerin ya da herhangi bir holdingte 6 aydan az çalışanlar ile geçici süreli iş sözleşmesi imzalayanların sendikal faaliyet nedeniyle işten atılması durumunda “sendikal tazminat” verilmiyordu. Bu tür iş yerlerinde çalışan yaklaşık 6.5 milyon işçi, “asgari ücretli” gösterildikleri göz önüne alındığında, bir işçi sendikal faaliyeti nedeniyle işten atılırsa, mevcut kıdem ve ihbar tazminat hakkına ek olarak, mahkemeye başvurması halinde bir de “sendikal tazminat” alabilecek. Bu tazminat tutarının 1 yıllık ücretinden az olamayacağı hükmü dikkate alındığında, asgari ücretli bir çalışan tüm haklarına ek olarak, 1071 liralık brüt ücretin 12 ile çarpılması sonucu, 12 bin 852 liralık da “sendikal tazminatı” alabilecek. Mahkemenin, 1 yıllık süreyi daha fazla da artırabileceği göz önüne alındığında tazminat tutarı daha da artabilecek.

Madde 60/6: “Lokavt kararı uyuşmazlığın kapsamındaki başka işyerleri için de alınabilir” ibaresinin iptal edildi. Böylece, grup toplu iş sözleşmesine ilişkin uyuşmazlıklarda grev kararı, uyuşmazlığın kapsamındaki işyerlerinin bir kısmı için alınmış olunması halinde artık işveren lokavt kararını uyuşmazlığın kapsamındaki başka işyerleri için uygulanamayacak. İptalden önceki düzenlemede işveren lokavt kararını uyuşmazlık kapsamındaki başka işyerlerinde de uygulanabiliyordu. AYM iptal edilen kuralın Anayasayla düzenlenen lokavt ile bağdaşmayacağı gibi grev hakkının kullanılabilmesini de engelleyici nitelikte olduğu değerlendirmesi yaptı.

Madde 62/1: “Bankacılık hizmetlerinde” ve “...ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine, karar verildi. Bankacılık ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev ve lokavt yapılamayacağına ilişkin kanun hükmünü Anayasa’ya aykırı buldu. Böylece banka şehir içi ulaşımında çalışan yüzbinlerce işçiye de ‘grev hakkı’ geldi. Kararda, “Bankacılık hizmetleri ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev yasağının, korunması düşünülen yarar ile çatışan hak ve özgürlükler arasında adil ve makul bir denge gözetmemesi ve stratejik öneme sahip olmaması nedeniyle grev hakkına ölçüsüz bir müdahale olduğu açıktır. Bu nedenle iptali gerekir” denildi.


SENDİKALAR VE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ KANUNU KARARINA İLİŞKİN BASIN DUYURUSU

(Karara ulaşmak için tıklayınız)

Anayasa Mahkemesi 22.10.2014 tarihli toplantısında, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun bazı hükümlerinin iptali talebiyle açılmış olan davayı karara bağlamıştır.

Mahkeme, anılan davada vermiş olduğu diğer hükümler ile birlikte Kanun’da yer alan sendikal tazminatın iş sözleşmesinin feshi nedeni dışında uygulanabileceği ve sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesine göre dava açma hakkına sahip olduğuna yönelik düzenlemeler ile bankacılık hizmetlerinde ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev ve lokavt yasağı öngören düzenlemeleri iptal etmiştir.

Mahkeme, toplu iş sözleşmesi imzalayabilmek için iş yeri ve işletme baraj sistemleri öngörülmesinin iptali talebi ile toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde işçilerin ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını korumak veya geliştirmek amacıyla yapılan grevin kanuni grev, bu şartlar gerçekleşmeden yapılacak grevin ise kanun dışı olacağını öngören düzenlemelerin iptali taleplerini reddetmiştir.

A- Sendika Hakkı ve Bu Hakkın Sınırlandırılmasıyla İlgili Genel Değerlendirme

Anayasa Mahkemesine göre Anayasa’nın 51. maddesinde güvenceye bağlanan sendika hakkı, demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük; bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestliği gerektirmekte ve bu niteliğiyle örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir.

Sendika hakkı, çalışanların ve işverenlerin sadece istedikleri sendikaları kurma, bunlara üye olma haklarını tanımamakta; aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının ve bu tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin garanti altına alınmasını da içermektedir. Üyelerinin ekonomik, sosyal ve kültürel ortak menfaatlerini korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan sendikalar ve bunların üst kuruluşlarının iş uyuşmazlığı çıkarması, toplu görüşme ve toplu sözleşme yapması, grev ve lokavt kararı vermesi ve uygulaması da sendika hakkı kapsamında yer almaktadır.

Sınırlanabilir bir hak olan sendika hakkı, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir. Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci ve izleyen fıkralarında sendika hakkına yönelik sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Ancak bu özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütler göz önüne alınmak zorundadır. Bu sebeple sendika hakkına getirilen sınırlandırmaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa’nın 51. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir

B- Sendikal Tazminat Açısından

Dava Konusu Kurallar

Dava konusu kurallarda, işverenin sendikal güvence kurallarına aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere ödemesi gereken sendikal tazminatın iş sözleşmesinin feshi nedeni dışında uygulanabileceği ve sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesine göre dava açma hakkına sahip olacağı düzenlenmektedir.

Davanın Gerekçesi

Dava dilekçesinde özetle sendikal tazminata hak kazanılabilmesinin sadece İş Kanunu’nun belli maddelerindeki koşulları sağlayan işçiler için güvence altına alındığı, sendikal nedenle fesih hâlinde işçilerin hem işe iade davası açma hem de sendikal tazminat talep etme haklarından mahrum bırakıldıkları, işçilerin sendikal nedenle feshe karşı korunmadığı durumlarda sendika üyeliği hakkının güvence altında olduğundan söz edilemeyeceği, bunun sosyal devlet ve eşitlik ilkeleri ile devletin temel amaç ve görevleriyle bağdaşmadığı, sendika kurma ve üye olma hakkının anayasal koruma altında olduğu, bu hakkın zedelenmesinin toplu iş sözleşmesi yapma, grev ve lokavt hakları ile çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmelerini engellediği ve bu durumun Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesine göre sendikalara üye olma, üyelikte kalma ve üyelikten ayrılmayı iş ilişkisinin başlangıcında, devamında ve sona erdirilmesinde güvence altına alan hükümler; sendika hakkının önemli unsurlarını oluşturmaktadır.

6356 sayılı Kanun’un “Sendika özgürlüğünün güvencesi” başlıklı 25. maddesinde işe girişte, iş ilişkisinin devamı sırasında ve iş ilişkisinin sona ermesi aşamalarında sendika özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Tüm bu aşamalarda sendikal nedenlerle farklı muameleye tabi tutulan işçilere sendikal tazminat ödenmesi kabul edilmiştir.

İş yerinde çalışan işçilerin taleplerini işverene kabul ettirebilmeleri için sahip oldukları en önemli örgütlenme modeli olan sendika hakkı, çağdaş hukuk sistemlerinde en geniş şekilde düzenlenmiştir. Bu çerçevede demokratik düzenin ayrılmaz bir parçası olan sendikal örgütlenme hakkının anlam kazanması bu alandaki yasak ve sınırlamaların en aza indirilmesi ile mümkündür.

Dava konusu kurallara göre iş güvencesi kapsamı dışında kalan işçiler, sendikaya üye oldukları ya da sendikal faaliyetlere katıldıkları için işten çıkarıldıklarında sendikal tazminat almaya hak kazanamayacaklardır. Sendikaya üye olmanın güvenceye kavuşturulmasının temelini, işçilerin sendikal nedenle ayrımcılığa karşı ve en önemlisi bu kapsamda iş akdi fesihlerine karşı koruma altına alınması oluşturur. Dolayısıyla iş güvencesi kapsamı dışında kalan işçilerin sendikal nedenle fesih hâlinde sendikal tazminattan yoksun bırakılması, yalnızca sendika üyeliği hakkının sınırlandırılması ve güvenceden mahrum bırakılmasını değil, aynı zamanda bir bütün olarak sendikal hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ve teminattan yoksun bırakılması sonucunu doğurmaktadır.

Sonuç olarak bu başlık altındaki dava konusu kuralların Anayasa’nın 2., 10., 13. ve 51. maddelerine aykırı olduğu değerlendirilerek iptallerine karar verilmiştir.

C- Bankacılık Hizmetlerinde ve Şehir İçi Toplu Taşıma Hizmetlerinde Grev ve Lokavt Yasağı

Dava Konusu Kurallar

Dava konusu kurallarda, bankacılık hizmetlerinde ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev ve lokavt yapılamayacağı düzenlenmektedir.

Davanın Gerekçesi

Dava dilekçesinde özetle grev yasaklarının kapsamının uluslararası normlara aykırı biçimde belirlenmesinin hem grev hakkına hem de örgütlenme hakkına yönelik ciddi ve ağır bir sınırlama teşkil ettiği, kurallarla örgütlenme, toplu pazarlık ve grev haklarının demokratik toplum düzenine ve ölçülülük ilkesine aykırı biçimde sınırlandırıldığı; grev hakkının yalnızca devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri için sınırlandırılabileceğinin ya da yasaklanabileceğinin ifade edilmesinin Anayasa’ya ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu belirtilerek kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesine göre iş yerinde çalışan işçilerin taleplerini işverene kabul ettirebilmeleri için sahip oldukları en önemli araç olan grev hakkı, çağdaş hukuk sistemlerinde en geniş şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla demokratik düzenin ayrılmaz bir parçası olan grev hakkının anlam kazanması, grev yasak ve sınırlamalarının en aza indirilmesi ile mümkündür.

Temel hizmetlerin kesintiye uğraması durumunda nüfusun tümünün ya da bir kısmının yaşamı, güvenliği ya da kişisel sağlığı tehlikeye düşebilir. Dolayısıyla zorunlu ve temel hizmet niteliği ağır basan iş ve hizmetlerde grevin yasaklanabilmesi anayasal çerçevede mümkündür. Temel hizmetler konusunda her ülkenin kendi koşulları dikkate alınır. Bazen uygulanan grevin, süresi ve kapsamı nedeniyle topluma ciddi zararlar vereceği de değerlendirilebilir.

Grevin yasaklanabileceği işler ve iş yerleri geniş toplum kesimlerini ilgilendiren ve yaşamsal nitelik gösteren temel kamu hizmetleridir. Buna göre kesintiye uğraması hâlinde toplumun ciddi ölçüde zarara uğrayabileceği hizmetler ile insan sağlığını, millî savunma ve güvenliği ilgilendiren işler için grev ve lokavt yasaklanabilir.

İptali istenilen kurallar ile getirilen yasak, kamu düzeni ve toplum hayatını belirtilen nitelik ve seviyede doğrudan etkileyen faaliyetler kapsamında kalmamaktadır. Kurallar ile grev ve lokavt yasağı kapsamına alınan alanlar; yaşamsal nitelik taşımayan, insan sağlığına doğrudan etki etmeyen, millî savunma ve güvenlik ile ilgili yönleri bulunmayan ve toplumun tümünü doğrudan etkilemeyen hizmetlerdir. Dolayısıyla bu tarz hizmetlerde toplumun tümünü ilgilendiren nitelikte kamusal çıkarlar bulunmamaktadır.

Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez. Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.

Dava konusu kurallar ile getirilen grev yasağı temel hizmetler kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan hizmetleri kapsamakta ve bu hizmetlere getirilen grev yasakları demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmamaktadır.

Bu yönüyle dava konusu kuralların, topluma sağladığı kamu yararı ile bireylerin hak ve özgürlükleri arasında bulunması gereken adil dengeyi kuramadığı, böylece ölçülülük ilkesine aykırı düştüğü değerlendirilmiştir.

Sonuç olarak bu başlık altındaki dava konusu kuralların Anayasa’nın 13. ve 54. maddelerine aykırı olduğu değerlendirilerek iptaline karar verilmiştir.

D- Toplu İş Sözleşmesi İmzalayabilmek İçin İşyeri ve İşletme Baraj Sistemleri Öngörülmesi ile Kanuni Grev İçin Aranan Şartlar Gerçekleşmeden Yapılan Grevin Kanun Dışı Olacağını Öngören Düzenlemeler

Mahkeme, toplu iş sözleşmesi imzalayabilmek için iş yeri ve işletme baraj sistemleri öngörülmesinin iptali talebi ile toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde işçilerin ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını korumak veya geliştirmek amacıyla yapılan grevin kanuni grev, bu şartlar gerçekleşmeden yapılacak grevin ise kanun dışı olacağını öngören düzenlemelerin iptali taleplerini reddetmiştir.