Kara Kuvvetleri Komutanlığı 9'uncu Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 234/1 (b)nin üç numaralı alt bendindeki, "Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme" düzenlemesini anayasaya aykırılık iddiasıyla Yüksek Mahkemeye taşıdı. Anayasa Mahkemesi de madde de yer alan " vekili aracılığı ile" ibaresinin iptaline karar verdi. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının gerekçesi Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. 
Gerekçede, hak arama özgürlüğünün en önemli iki ögesini oluşturan, sav ve savunma haklarını kısıtlayacak, bu hakların eksiksiz kullanımını engelleyecek ve adil yargılanmaya engel olacak yasa kurallarının Anayasa'ya aykırılık oluşturduğunun tartışmasız olduğuna vurgu yapıldı. 

-SINIRLAMAK HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ İLE BAĞDAŞMAZ-

Ceza muhakemesinin amacının maddi gerçeği araştırmak olduğunun belirtildiği gerekçede, hakikati araştırarak gerçeğe ulaşmanın, kolektif yargılama yöntemi ile sağlandığı kaydedildi. Kolektif yargılamanın, iddia, savunma ve yargılama makamlarının katılmasıyla yapılacağının altının çezildiği gerekçede, "Yargılamanın süjelerinden olan mağdur ile şikâyetçinin dosyadaki tutanak ve belgelere ulaşmasına sadece avukatları aracılığı ile olanak verilmesi beklenen adaletin ve yargısal sonucun elde edilmesine engel olacaktır ki bu da hukuk devleti ilkesini zedeleyecektir" denildi. 
Kovuşturma aşamasında mağdur ile şikâyetçinin dava dosyasındaki tutanak ve belgelerden örnek almasının hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçası olduğunun vurgulandığı gerekçede, tutanak ve belgelerden örnek alınmasının mağdur ile şikâyetçiye yargılamanın seyrine yön vermek ve etki etmek olanağı sağlayacağı ifade edildi. 
Gerekçede, mağdur ile şikâyetçinin vekilleri olmaksızın dosyadaki tutanak ve belgelerden örnek almasının engellenererek, yargı mercileri önünde davacı olarak iddiada bulunma, bilgiye ulaşarak yargılamanın gidişatına yön verme haklarının sınırlandırılmasının hak arama özgürlüğü ile bağdaşmayacağı belirtildi.(Anka)


21 Temmuz 2012 CUMARTESİ
 Resmî Gazete
 Sayı : 28360
 
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
 
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı      : 2011/37

Karar Sayısı    : 2012/69

Karar Günü    : 17.5.2012

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Kara Kuvvetleri Komutanlığı 9. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 4.12.2004 günlü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 234. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “…vekili aracılığı ile…” ibaresinin, Anayasa’nın 2., 10., 11., 36. ve 141. maddelerine aykırılığı  savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Kovuşturma evresinde, katılanın dosyadan tutanak ve belgelerin örneklerinin verilmesi isteminin, itiraz konusu kural gereğince ancak tutanak ve belgelerin vekil aracılığı ile istenebileceği gerekçesiyle reddedilmesi üzerine katılanın Anayasa’ya aykırılık iddiasını  ciddi bulan Mahkeme, kuralın iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“1. ANAYASANIN 2’NCİ MADDESİ YÖNÜNDEN:

Anayasanın “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlıklı 2’nci maddesinde “hukuk devleti” ilkesi cumhuriyetin temel niteliği olarak düzenlenmiş; bu ilke Anayasa Mahkemesinin uygulamada yer edinmiş içtihatlarında; “eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde olan devlet” olarak tarif edilmiştir.

Bu tanım paralelinde yasaların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesinin hukuk devleti olmanın gereği olduğu tezahür etmektedir. Yani Yasa Koyucu’nun hukuki düzenlemelerde, kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.

Oysa iptali istenen ibare dolayısı ile vekile kullandırılan bir hakkın asıl tarafından kullanılması yasaklanmakta, istisnalar dışında kamuya açık olan yargılamaya ilişkin tutanakların, doğrudan hakkı ihlal edilmiş olan kişi tarafından edinilmesi engellenmektedir. Bu yönü ile toplumdaki adalet inancını zedelediği değerlendirilmektedir. Düzenlemenin adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini karşılamadığı ve esasen Anayasa’nın “kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırı olması hasebiyle de “hukuk devleti” ilkesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği değerlendirilmektedir.

2. ANAYASANIN 10’UNCU MADDESİ YÖNÜNDEN:

Anayasanın “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesinde pozitif ayrımcılığa ilişkin istisnalar sayılmak sureti ile tüm vatandaşların yasa karşısında eşit olduğu vurgulanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin kararlarında devamlılık arz eden şekilde yer bulduğu üzere; yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, eylemli değil hukuksal eşitliktir. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Fakat kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılması Anayasaya aykırılık teşkil eder. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik sağlanmış olur. Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklar, kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak, yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi, Anayasa’nın eşitlik ilkesinin çiğnendiğini göstermez. Diğer yandan kamu yararı veya haklı nedenle getirilen farklı düzenlemelerin; anlaşılabilir, amaçla ilgili, âdil ve makûl olması gerekir. Kamu yararı veya haklı nedene dayanılarak yapıldığı öne sürülen farklı düzenlemelerin bu üç ölçütten birine uymaması durumunda eşitlik ilkesinin korunduğu söylenemez.

Davaya konu olayda, sanık konumu itibarı ile müdafii olsun olmasın yargılamadaki tüm işlemlere katılabilirken, mağdur davaya katılıp iddiacı konuma gelse bile, iddiasına dayanak hazırlamak için gerekli olduğu şüphe götürmeyecek olan dosyada mevcut - yargılama itibarı ile dosyaya dahil edilmiş (zira soruşturmada bu belgeleri alması kısıtlanmamıştır) - belge ve tutanaklardan (duruşma ve keşif zabıtları dahil olmak üzere) vekili olmaksızın suret alamayacaktır. Yine temelde iddiacı ile aynı işlevi yerine getiren savcı konumundaki yargı görevlisi bu hakları genelde kamu özelde mağdur/katılan adına kullanabilirken; katılan, asıl hakkı ihlal edilen kişi olmasına rağmen bu hakkı kullanamayacaktır. Bu paralelde mevcut ibare dolayısı ile aynı hukuksal durum içerisine girmiş kişiler (sanık, savcı ve katılan yargılamanın süjeleridir) açısından farklı uygulamaları sonuçlayan bir durum tezahür etmektedir. Bu kısıtlamanın amaca uygunluk ve adalet kriterlerini karşılamadığı gibi anlaşılabilirlikten de uzak olduğu göz önüne alınarak kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği değerlendirilmektedir.

3. ANAYASANIN 11’İNCİ MADDESİ YÖNÜNDEN:

Anayasanın “Anayasanın Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü” başlıklı 11’inci maddesinde, Anayasa hükümlerinin devletin tüm unsur ve organlarını bağlayan temel kurallar olduğu belirtilerek, kanunların Anayasaya aykırı olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu şekli ile Anayasa’nın güvence altına aldığı herhangi bir hakka veya hükme aykırılık doğrudan 11’inci madde hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. İptali istenen ibarenin; Anayasanın “Kanun Önünde Eşitlik”; “Hukuk Devleti”; “Hak Arama Hürriyeti” ilkeleri ile 141’inci maddesine aykırı olduğu veçhile 11’inci maddeye aykırı olduğu ve iptali gerektiği değerlendirilmektedir.

4. ANAYASANIN 36’NCI MADDESİ YÖNÜNDEN:

Anayasanın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi ile herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.

Anayasa da hak arama hürriyeti olarak adlandırılan bu hakkın kapsamında, hiç şüphesiz talep ve savları temellendirme, (bilgi edinme ve dilekçe hakları paralelinde düşünüldüğünde) bu temellendirme için gereken argümanları edinme de vardır. Çıplak olarak tanınacak bir “mahkemeye başvurma hakkı”nın Anayasa’nın ruhu ile bağdaşmayacağı izahtan varestedir. Fakat anılan ibare dolayısı ile hakkı ihlal edildiğinden bahisle mahkemeye müracaat eden kimsenin, iddialarını temellendirmek, şikayetine dayanak delilleri tartışmak için, kendinde bulunması zaruri olan tutanak ve belgeleri edinme imkanı, vekil ataması şartına bağlanmıştır. Baro tarafından maddede yazılı suçlarla sınırlı olarak vekil görevlendirmesi yapılabileceği gerçeği karşısında mağdur/katılanın “hak arama hürriyeti”nin önemli ölçüde içinin boşaltıldığı ve iptali istenen ibarenin Anayasa’da teminat altına alınmış bu hakkın özüne aykırılık teşkil etmesi dolayısı ile iptali gerektiği değerlendirilmektedir.

5. ANAYASANIN 141’İNCİ MADDESİ YÖNÜNDEN:

Anayasanın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141’inci maddesinin son fıkrası “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” hükmünü amirdir.

Anayasa Mahkemesi kararlarında ifade bulan şekli ile bu hüküm, bir usul ekonomisi kuralı olarak getirilmiştir. Bu kuralla, yargılama işlemlerinin hızlandırılarak davaların makul sürede sonuçlandırılması ve yargılama giderlerinin azaltılarak hak arama özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesi amaçlanmıştır. Madde bu şekli ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6/1 maddesi kapsamında yer alan “makul sürede yargılanma hakkının iç hukuktaki doğal tezahürüdür. Makul sürede yargılanma hakkı kapsamında devletlere yüklenen görevi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (Stogmüller - Avusturya) kararında; “bütün hak arayanlar için geçerli olan bu hükmün amacı, bu kişileri yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korumak; özellikle ceza davalarında, suçlanan kişinin, uzun süre davasının nasıl sonuçlanacağı endişesiyle yaşamasını önlemektir.” şeklinde açıklamıştır. Bu açıklama dahilinde, anılan sözleşme maddesinin ve yargılamaya ilişkin anayasal ilkelerin yargılamanın tüm tarafları için, konumları nispetinde tanınması gerektiği anlaşılmaktadır. Yine makul sürenin varlığının hak arayan kişi açısından da gerektiği izahtan varestedir. Halk arasındaki şekli ile “geciken adalet adalet değildir.” deyimi bu hususun veciz bir örneğidir. Bu açıdan hak arayan konumunda olan mağdur/katılana, iddiasını temellendirmeye yarar tutanak ve belgelerin verilmemesinin, (çok ütopik bir biçimde olsa da) bu belge ve tutanakları duruşma esnasında incelemesini sonuçlayacağı, bu durumun da yargılamanın gereksiz yere uzamasına neden olacağı kuvvetle muhtemeldir.

Yukarıda  ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler doğrultusunda, anılan ibarenin  Anayasaya aykırı olduğu değerlendirilmektedir.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4.12.2004 günlü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun itiraz konusu ibareyi de içeren 234. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi şöyledir:

“(1) Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:

...

b) Kovuşturma evresinde;

1. Duruşmadan haberdar edilme,

2. Kamu davasına katılma,

3. Tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme,

4. Tanıkların davetini isteme,

5. Vekili yoksa, baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme, 5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,

6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında, Anayasa’nın  2., 10., 11., 36. ve 141.  maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla 28.4.2011 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, iptali istenilen ibare ile vekile kullandırılan bir hakkın asıl tarafından kullanılması yasaklandığından, kamuya açık olan yargılamaya ilişkin tutanakların doğrudan hakkı ihlâl edilmiş olan kişi tarafından edinilmesinin engellendiği, bu yönü ile toplumdaki adalet inancının zedelendiği, kovuşturma aşamasında yargılamanın süjeleri olarak sanık, savcı ile aynı hukuksal durum içine girmiş kişilerden mağdur ya da katılana farklı uygulama ile sonuçlanan bir durum tezahür ettiğinden, bu kısıtlamanın amaca uygunluk ve adalet kriterlerini karşılamadığı, Anayasada hak arama hürriyetinin kapsamına bilgi edinme ve dilekçe hakları paralelinde talep ve savları değerlendirme, bu temellendirme için gereken argümanları da edinme hakkı bulunduğundan, hakkı ihlâl edildiği için mahkemeye başvuran kişinin iddialarını temellendirmek, şikâyetine dayanak delilleri tartışmak için kendinde bulunması zorunlu olan tutanak ve belgeleri edinme hakkının vekil ataması şartına bağlanmasının Anayasa’nın 2., 10., 11., 36. ve 141. maddelerini ihlâl ettiği  ileri sürülmüştür.

İtiraz konusu ibareyi içeren kuralda, mağdur ile şikâyetçinin kovuşturma evresinde tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteyebileceği öngörülmektedir. Buna göre vekili olmayan mağdur ile şikâyetçi, kovuşturma aşamasında dosyadaki tutanak ve belgelerden örnek alamayacaktır.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

Hak arama hürriyetini düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilerek yargı mercilerine davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma, adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Buna göre, hak arama özgürlüğünün en önemli iki ögesini oluşturan, sav ve savunma haklarını kısıtlayacak, bu hakların eksiksiz kullanımını engelleyecek ve adil yargılanmaya engel olacak yasa kurallarının Anayasa’nın 36. maddesine aykırılık oluşturacağı tartışmasızdır.

Ceza muhakemesinin gayesi maddi gerçeği araştırmaktır. Ceza muhakemesi hukukunda hakikati araştırarak gerçeğe ulaşma, kolektif yargılama yöntemi ile sağlanmaktadır. Kolektif yargılama, hükmün verilmesine, iddia, savunma ve yargılama makamlarının birlikte katılmasını ifade eder. Kolektif yargılama yapmanın metodu, hüküm verme faaliyetine katılacakların düşüncelerini karşılıklı olarak bildirerek, bütün süjelerin birbirlerinin fikirlerini öğrenmeleridir. Mağdur ile şikâyetçi de, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde kendilerine tanınan haklar ile diyalektik yargılamanın gerçekleştirilmesine katkıda bulunarak adil bir hükme ulaşılmasını sağlayan ceza muhakemesinin aktif süjeleridir.

Yargılamanın süjelerinden olan mağdur ile şikâyetçinin dosyadaki tutanak ve belgelere ulaşmasına sadece avukatları aracılığı ile olanak verilmesi beklenen adaletin ve yargısal sonucun elde edilmesine engel olacaktır ki bu da hukuk devleti ilkesini zedeleyecektir.

Kovuşturma aşamasında mağdur ile şikâyetçinin dava dosyasındaki tutanak ve belgelerden örnek alması hak arama özgürlüğünün bu bağlamda adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Böylece tutanak ve belgelerden örnek alınması mağdur ile şikâyetçiye muhakemenin seyrine yön vermek ve etki etmek olanağını da sağlayacaktır. İtiraz konusu ibare ile mağdur ile şikâyetçinin vekilleri olmaksızın dosyadaki tutanak ve belgelerden örnek alması engellenerek, yargı mercileri önünde davacı olarak iddiada bulunma, bilgiye ulaşarak muhakemenin gidişatına yön verme haklarının sınırlandırılması   hak arama özgürlüğü ile bağdaşmaz.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu ibare Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 10., 11. ve 141. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

VI- SONUÇ

4.12.2004 günlü, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 234. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b)  bendinin (3) numaralı alt bendinde yer alan “… vekili aracılığı ile…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 17.5.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

Başkan

Haşim KILIÇ
 Başkanvekili

Serruh KALELİ
 Başkanvekili

Alparslan ALTAN
 

 

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU
 Üye

Mehmet ERTEN
 Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR
 

 

 

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT
 Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ
 Üye

Recep KÖMÜRCÜ
 

 

 

Üye

Burhan ÜSTÜN
 Üye

Engin YILDIRIM
 Üye

Nuri NECİPOĞLU
 

 

 

Üye

Hicabi DURSUN
 Üye

Celal Mümtaz AKINCI
 Üye

Erdal TERCAN
 

 

Üye

Muammer TOPAL
 Üye

Zühtü ARSLAN