T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/2844
K. 2017/12266
T. 20.9.2017

* ORTAĞIN DAVRANIŞLARI NEDENİYLE ZARARA UĞRANILDIĞI İDDİASINA DAYALI ALACAK ( Davanın Zamanaşımı Sebebiyle Reddi/Taraflar Arasındaki Adi Ortaklık Fesih ve Tasfiye Edilmediğinden Zamanaşımı Süresinin Henüz Başlamadığı ve Bu Sebeple Olayda Zamanaşımı Süresinin Dolduğundan da Söz Edilemeyeceği )

* FESİH VE TASFİYE EDİLMEYEN ADİ ORTAKLIKTA ZAMANAŞIMI SÜRESİNDEN BAHSEDİLEMEYECEĞİ ( Ortağın Davranışları Nedeniyle Zarara Uğranıldığı İddiasına Dayalı Alacak/Davanın Zamanaşımı Nedeniyle Reddi - Tarafların Ortaklıktaki Hak ve Borçları Hususunda Taraflar Arasında Bir Anlaşma Olmadıkça veya Bu Husus Mahkeme Kararıyla Belirlenip Tasfiyeyle Karar Verilmedikçe Adi Ortaklığın Devam Ettiğinin Kabul Edileceği/Fesih ve Tasfiye Edilmeyen Adi Ortaklıkta da Zamanaşımı Süresinin Başlamayacağı )

6098/m.147/4,620,642

ÖZET : Davacı, davalı ile 20/11/2005 tarihli sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşemeye göre davalının ortağı bulunduğu şirkete kar ortağı olduğunu, güvenini sağlamak için davalının ortak olduğu diğer şirkete kendisini de resmen ortak gösterip müdür olarak atadığını, tüm tasarrufu olan 102.000,00 TL'yi sözleşme kapsamında davalıya teslim ettiğini, ancak davalının hiç bir kar ödemesi yapmadığı gibi emeğinden haksız olarak yararlandığını, davalının davranışları sebebiyle zarara uğradığını belirterek; 102.000,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.Bir ortak tarafından adi ortaklığa dair olan sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Ortaklık, taraflar arasında yapılan bir anlaşma veya mahkeme kararı olmadıkça tasfiye edilmiş sayılamaz. Bir başka deyişle, tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeyle karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta da zamanaşımı süresi başlamaz. Dava konusu olayda, taraflar arasındaki adi ortaklık fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamamıştır ve bu sebeple olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan da söz edilemez.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı sebebiyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı ile 20/11/2005 tarihli sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşemeye göre davalının ortağı bulunduğu ... Dayanıklı Tük. M. Ltd Şti.ye kar ortağı olduğunu, güvenini sağlamak için davalının ortak olduğu diğer şirkete kendisini de resmen ortak gösterip müdür olarak atadığını, tüm tasarrufu olan 102.000,00 TL'yi sözleşme kapsamında davalıya teslim ettiğini, ancak davalının hiç bir kar ödemesi yapmadığı gibi emeğinden haksız olarak yararlandığını, davalının davranışları sebebiyle zarara uğradığını belirterek; 102.000,00 TL'nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacı tarafından iddia edilen bedelin alındığını kabul etmediklerini, sözleşmede bu hususa dair ibarenin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacı tarafından daha önce açılan ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2009/475 esas 2012/181 karar sayılı dosyasında davacı vekilinin 24/07/2007 tarihli dava dilekçesi ile sebepsiz zenginleşen kişi ve eylemin davacı tarafından bilindiği, belirtilen tarih itibariyle zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)

Dosyanın incelenmesinde; taraflar arasında imzalanan 20/11/2005 tarihli sözleşmeyle kar ortaklığı konusunda anlaşma yapıldığı, böylelikle taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır.

Bir ortak tarafından adi ortaklığa dair olan sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Ortaklık, taraflar arasında yapılan bir anlaşma veya mahkeme kararı olmadıkça tasfiye edilmiş sayılamaz. Bir başka deyişle, tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeyle karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta da zamanaşımı süresi başlamaz. Dava konusu olayda, taraflar arasındaki adi ortaklık fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamamıştır ve bu sebeple olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan da söz edilemez.

TBK.nun 147/4 maddesi gereğince; bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasında açılmış bulunan davalar hakkında beş yıllık zamanaşımı uygulanır. (BK. m. 126/4)

Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538.maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün mal varlığının belirlenip ortaklarının birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması yada satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde vd. hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere dair olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.

O halde, mahkemece davanın zamanında açıldığı dikkate alınarak yukarda açıklanan hukuki ve maddi olgular gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı sebebiyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kazancı.com.tr