Yargıtay, haksız aramaya tazminat talebinde bulunan vatandaşın başvurusunu haklı buldu. Yerel mahkemenin tazminat isteminin reddeden kararını bozan Yargıtay, davacının "uyuşturucu ticareti ve silah kaçakçılığı" yaptığına ilişkin telefon ihbarı üzerine Savcılık tarafından işin gerçeği araştırmadan, ortada makul şüphe olduğuna dair bir delil ve başka kişi veya olaylar hakkında yapılan bir soruşturma da bulunmadan arama kararı verilmesini AİHM kararlarındaki ölçütlere ve ilkelere uygun olmadığını belirtti.
 
Bir telefon ihbarı ile evinde arama yapılan davacı, usulsüz arama yapıldığını ve evinde her hangi bir suç unsuruna rastlanılmadığını, bu arama nedeniyle toplum nazarında küçük düşürüldüğünü belirterek, 10 bin TL tazminat istemiyle dava açtı. Talibi inceleyen Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesi, tazminat talebini reddetti. Yerel mahkemenin ret gerekçesinde, arama kararının uygulanması sırasında ölçülülük ilkesine uyulmadığı taktirde bu durumun tazminata konu olabileceği, arama kararının ölçüsüz olarak gerçekleştirildiğine dair belge ve delil bulunmadığı, olayda ölçüsüz bir şekilde arama yapılmadığı, davacının bu arama nedeniyle herhangi bir zararının da olmadığı" ifade edildi. Karara itiraz edilince dosya Yargıtay'ın gündemine geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ret kararının onanması istemiyle tebliğname hazırladığı dosyanın temyiz incelemesini Yargıtay 12. Ceza Dairesi yaptı. Daire, Savcılık tarafından işin gerçeği araştırmadan, ortada makul şüphe olduğuna dair bir delil ve başka kişi veya olaylar hakkında yapılan bir soruşturma da bulunmadan arama kararı verilmesini bozma nedeni saydı.

USULÜNE GÖRE VERİLMİŞ HAKİM KARARI

Aramanın Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) düzenlenen koruma tedbirlerinden biri olduğunun aynı kanunun 141. ve 144. maddelerinde de koruma tedbirleri nedeniyle zarara uğrayanlar için tazminat ödenmesinin koşullarının yer aldığını belirten Daire, Cumhuriyet Savcısının, davacının evinde uyuşturucu bulunduğu ihbarı üzerine, işin gerçeğini araştırmadan doğrudan arama kararı talep ettiği ve bu konuda karar aldırdığını belirtti. Soruşturma makamlarının da ihbarla ilgili hiçbir araştırma ve inceleme yapmadan, başka deliller toplanmadan alınan arama kararına dayanılarak davacının evinde uyuşturucu madde araması yaptırdığının ifade edildiği Daire kararında, uygulamanın CMK'nın 116 ve 160.maddesine uygun olmadığı, konut dokunulmazlığının korunmasını öngören Anayasanın 21.maddesindeki "usulüne göre verilmiş hakim kararı" olmadığı ifade edildi. Kararda, uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin özel hayatın ve aile hayatının korunmasını öngören 8.maddesinde yer alan "Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, için demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir" hükmüne aykırılık oluşturduğu kaydedildi.

İŞİN GERÇEĞİ ARAŞTIRILMADI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) benzer konulardaki kararlarına atıfta bulunulan kararda, şüphelinin hakkında yapılmakta olan bir soruşturma ve kovuşturmanın bulunması veya suç ihbarı üzerine işin esasının araştırılıp şüpheli veya sanığın yakalanması, suç delillerinin bulunduğu hususunda "makul şüphe" değerlendirmesi yapılması, başka suretle delil elde edilme imkanının bulunup bulunmadığının araştırılması ve AİHM'in kararındaki ölçütler nazara alınarak, arama kararı verilmesi gerektiği ifade edildi. Daire, davacının "uyuşturucu ticareti ve silah kaçakçılığı" yaptığına ilişkin telefon ihbarı üzerine Savcılık tarafından işin gerçeği araştırmadan, ortada makul şüphe olduğuna dair bir delil ve başka kişi veya olaylar hakkında yapılan bir soruşturma da bulunmadan arama kararı verilmesini AİHM kararlarındaki ölçütlere ve ilkelere uygun olmadığını belirtti. Davacı lehine makul bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesini kanununa aykırı bulan Yargıtay 12. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin ret kararını bozdu.