Bilindiği üzere 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 2006 yılında 27’nci maddesine eklenen 8. Fıkra ile 3194 sayılı İmar Kanununun 42’nci maddesi uyarınca verilen imar para cezalarına karşı İdare Mahkemelerinde iptal davası açılabilinmesinin önü açılmıştır.

Hukuki Haber'e özel açıklama yapan Av. Cem Çağdaş BAŞBAY kararı şu şekilde özetledi; Burada önemli olan husus para cezası miktarının 3000TL’nin altında olup olmadığıdır. Zira işbu para cezalarının iptali amacıyla açılan davalarda idare mahkemelerince davanın reddi yolunca hüküm kurulabilinmektedir. İdare Mahkemelerin red kararlarına karşı yapılan itirazlar ise Bölge İdare Mahkemelerince para cezasının 3000TL (ÜçbinTürkLirası)’nın altında olduğu ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 28’nci maddesinin 10. Fıkrasında yer alan “üçbin Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararın kesin olduğu” gerekçesiyle yapılan itirazların incelenmeksizin reddine karar verilmekte idi.

Oysa ki; 2577 sayılı yasanın 2577 Sayılı yasanın “itiraz” başlıklı 45’nci maddesinin 1’inci fıkrasının son paragrafında da, bu fıkrada yazılı davalarda verilen nihai kararlara “başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi” itiraz edilebileceği hükme bağlandığından imar para cezalarına karşı idare mahkemelerinde itiraz üzerine inceleme yapılabileceği açıkça hükme bağlanmıştır.Bu sebeple İdare Mahkemelerinde açılan iptal davalarında kesin karar mümkün değildir.

Nitekim Danıştay 14. Dairesi 2012/4890 E., 2013/1996 K. 21.03.2013 tarihli kararı ile “İncelenen uyuşmazlıkta; öngörülen idari para cezasının, 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, ancak; idari para cezasına konu yapı ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın yapı tatil tutanağı ile belirlenmesi üzerine verildiği anlaşıldığından; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği, idari yargı düzeninde ise, yargılama usulü olarak, İdari Yargılama Usulünün uygulanması, 2577 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 1. fıkrasının amir hükmünün gereği olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda ise; belli parasal miktarın altındaki uyuşmazlıklar hakkında idare mahkemesince verilen kararların kesin olduğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.

Öte yandan; Kabahatler Kanunu'nun, idari para cezasına itirazı düzenleyen maddeleri ile bu itiraz sonucunda verilen kararlardan belli tutara ilişkin olanlarının kesin olduğunu hükme bağlayan maddesinin birlikte incelenmesinden; tüm bu maddelerin, "Adli Yargı Düzenine" dahil sulh ceza mahkemelerine yapılacak başvuru ve bu başvuru sonucu Ceza Muhakemeleri Kanunu uyarınca yapılacak yargılama ve bu yargılama nihayetinde verilen kararlarla ilgili olduğu görülmektedir.

Bu durumda; Bölge İdare Mahkemesinin, davacının itiraz başvurusu üzerine, olayda uygulanma imkanı bulunmayan, 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu'nun 28. maddesinin 10. fıkrası uyarınca itirazın incelenmeksizin reddine ilişkin kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İzmir Bölge İdare Mahkemesi'nin 10.10.2011 günlü, E:2011/3318, K:2011/4279 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA karar vermiştir.

Bu durumda 3194 Sayılı İmar Kanununun 42’nci maddesi uyarınca verilen para cezalarının iptali İdare Mahkemesi nezdinde istendiği takdirde miktarına bakılmaksızın davanın reddi kararlarına karşı Bölge İdare Mahkemelerine itiraz kanun yolu ile başvurulabilinmesinin önü açılmıştır.(Hukuki Haber)


Danıştay Ondördüncü Daire Başkanlığından :

Esas No : 2012/4890

Karar No : 2013/1996

Kanun Yararına Temyiz Eden: Danıştay Başsavcılığı - ANKARA

Davacı: Mustafa Kocabaş

Vekili: Av. Abdurrahman Şenol

 İslam Kerimov Cad. No:18 Sunucu Plaza

 A-Blok Kat:11 Bayraklı/İZMİR         

Davalı :
Karabağlar Belediye Başkanlığı - İZMİR

Vekili : Av. Songül Genç Kılınç - Aynı Yerde

İstemin Özeti :
İzmir İli, Karabağlar İlçesi, 2793 Sokak, 42300 ada, 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan binada ruhsatsız baz istasyonu yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca 2248,40-TL para cezası verilmesine ilişkin 01.07.2010 günlü, 1171 sayılı Karabağlar Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen İzmir 3. İdare Mahkemesinin tek hakimle verilen 06.05.2011 günlü, E:2010/1384, K:2011/988 sayılı kararına yapılan itirazın incelenmeksizin reddi yolundaİzmir Bölge İdare Mahkemesince verilen 10.10.2011 günlü, E:2011/3318, K:2011/4279 sayılı kararın, davacının başvurusu üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Selçuk Tosun

Düşüncesi: 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun, 27. ve devamı maddelerinde yer alan veidari para cezasına itirazı düzenleyen maddeleri ile bu itiraz sonucunda verilen kararlardan belli tutara ilişkin olanlarının kesin olduğunu hükme bağlayan maddesinin birlikte incelenmesinden; tüm bu maddelerin, sulh ceza mahkemelerine yapılacak başvuru ve bu başvuru sonucu Ceza Muhakemeleri Kanunu uyarınca yapılacak yargılama ile ilgili olduğu, görevli yargı yeri olarak idare mahkemelerinin görevli olduğu dava konusu uyuşmazlıkta, İdari Yargılama Usulü'nün uygulanması gerektiği açık olup, mevzuatta da, belli parasal miktarın altındaki uyuşmazlıklar hakkında idare mahkemesince verilen kararların kesin olduğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.

Bu durumda; olayda uygulanma imkanı bulunmayan 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu'nun 28. maddesinin 10. fıkrası uyarınca, itiraz başvurusunun incelenmeksizin reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığından, kanun yararına bozma isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Başsavcısı:Turgut Candan

Düşüncesi: İzmir İli, Karabağlar İlçesi, 2973 Sokak, 40 Numara, 42300 ada, 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde iki adet ruhsatsız baz istasyonu yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42'nci maddesi uyarınca, 2248,40 TL para cezası verilmesine ilişkin 01.07.2010 gün ve 1171 sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda tek hakimle verilen İzmir Üçüncü İdare Mahkemesi'nin 06.05.2011 gün ve E:2010/1384, K:2011/988 sayılı kararına yapılan itirazı incelenmeksizin reddeden İzmir Bölge İdare Mahkemesi'nin 10.10.2011 gün ve E:2011/3318, K:2011/4279 sayılı kararı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51'inci maddesi uyarınca incelendi.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kanun yararına bozma" başlıklı 51'inci maddesinde; bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip, temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, hükmü yer almıştır.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2'nci maddesinde, kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 3'üncü maddesinde, bu Kanunun idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde; diğer genel hükümlerinin ise, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı; 16'ncı maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idarî para cezası ve idarî yaptırımlardan ibaret olduğu kurallarına yer verilmiştir. Anılan Kanun'un "Başvuru yolu" başlıklı 27'nci maddesinin 1'inci fıkrasında, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği kuralı yer almış; aynı maddenin 8'inci fıkrasında ise, idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında, aynı kişi ile ilgili olarak İdari Yargı'nın görev alanına giren kararlarında verilmiş olması halinde, idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiasının bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği belirtilmiştir. Yine Kanun'un 28'inci maddesinin 10'uncu fıkrasında; Üç bin Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararların kesin olduğu hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32'inci maddesinde, bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığının ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumunun tespit edilerek yapının mühürlenerek inşaatın derhal durdurulacağı; ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mührün belediye veya valilikçe kaldırılacağı ve inşaatın devamına izin verileceği, aksi takdirde ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan binanın yıktırılacağı hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Kanun'un 42'nci maddesinde de; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüd ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere idari para cezası uygulanacağı öngörülmüştür.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Karabağlar İlçesi, 2973 Sokak, 40 Numara, 42300 ada, 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde iki adet ruhsatsız baz istasyonu yapıldığından bahisle 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42'nci maddesi uyarınca 2248,40 TL para cezası verilmesine ilişkin 01.07.2010 gün ve 1171 sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda tek hakimle verilen İzmir Üçüncü İdare Mahkemesi'nin 06.05.2011 gün ve E:2010/1384, K:2011/988 sayılı kararına yapılan itirazın İzmir Bölge İdare Mahkemesi'nin 10.10.2011 gün ve E:2011/3318, K:2011/4279 sayılı kararı ile 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu'nun 28'inci maddesinin 10'uncu fıkrasında yer alan, üçbin Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararların kesin olduğu yolundaki hüküm uyarınca, incelenmeksizin reddedildiği anlaşılmıştır.

Kabahatler Kanunu'nun, idari para cezasına itirazı düzenleyen maddeleri ile bu itiraz sonucunda verilen kararlardan belli tutara ilişkin olanlarının kesin olduğunu hükme bağlayan maddesinin birlikte incelenmesinden; tüm bu maddelerin, Adli Yargı Düzenine dahil sulh ceza mahkemelerine yapılacak itiraz ve bu itiraz sonucu Ceza Muhakemeleri Kanunu uyarınca yapılacak yargılama ve bu yargılama nihayetinde verilen kararlarla ilgili olduğu çok açık bir biçimde görülmektedir.

Oysa; yukarıda da belirtildiği üzere, idari yaptırım kararı ile birlikte İdari Yargı'nın görev alanına giren bir idari işlemin de tesis olunması halinde, olayda olduğu gibi, her iki işleme karşı da idari yargı yerinde dava açılması zorunluluğu, Kabahatler Kanunu tarafından; bu Kanundan önce de, Anayasa Mahkemesinin 15.5.1997 gün ve E:1996/72,K:1997/51 sayılı kararıyla kabul edilmiş bir görev kuralıdır.

Yine; Anayasa Mahkemesince, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 31'inci maddesiyle değiştirilen 3'üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin iptali istemiyle açılan davada verilen, 5.4.2007 günlü E:2007/35, K:2007/36 sayılı kararda da; Kabahatler Kanunu’nun 27'nci maddesinin, “idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hali”nin varlığını aradığı; bu çerçevede, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42'nci maddesi uyarınca para cezası verilmesi işlemi, imar mevzuatına aykırı bir yapılanmanın tespiti, önlenmesi veya giderilmesine yönelik idari bir işlemin devamı niteliğinde bulunduğundan, Kabahatler Kanunu’nun 27'nci maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca idari yaptırım kararının yanı sıra idari yargının görev alanına giren başka bir kararın da verilmiş olduğunun ve buna bağlı olarak söz konusu para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunun kabulünün gerektiği belirtilerek, Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusu, sulh ceza mahkemesinin görevsizliği nedeniyle reddedilmiştir.

İdari yargı yerlerinde ise, yargılama usulü olarak, İdari Yargılama Usulünün uygulanması, 2577 sayılı Kanun'un 1'inci maddesinin 1'inci fıkrasının amir hükmüdür. Anılan Kanunun "İtiraz" başlıklı 45'inci maddesinin 1'inci fıkrasının son paragrafında da, bu fıkrada yazılı davalarda verilen nihai kararlara, "başka kanunlarda hüküm bulunsa dahi" itiraz edilebileceği hükme bağlanmıştır. Kaldı ki, Kabahatler Kanunu'nun yargısal kesinlikle ilgili düzenlemesi, yukarıda açıklandığı üzere, aksine hüküm dahi değildir.

Kamu düzeniyle ilgili bu açık düzenlemeye karşın; Bölge İdare Mahkemesinin, olayda, yapılan itiraz başvurusunu, açıklanan gerekçeyle, incelenmeksizin reddetmesi, yürürlükteki hukuka ve hak arama özgürlüğüne aykırı sonuç ifade etmektedir.

Bu nedenle, İzmir Bölge İdare Mahkemesinin, 10.10.2011 gün ve E:2011/3318, K:2011/4279 sayılı kararının, kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, işin gereği görüşüldü:

Dava; İzmir İli, Karabağlar İlçesi, 2793 Sokak, 42300 ada, 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan binada ruhsatsız baz istasyonu yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca 2248,40-TL para cezası verilmesine ilişkin 01.07.2010 günlü, 1171 sayılı Karabağlar Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmıştır.

 İzmir 3. İdare Mahkemesinin tek hakimle verilen 06.05.2011 günlü, E:2010/1384, K:2011/988 sayılı kararıyla; mevcut ruhsatlı yapı üzerine baz istasyonu yapılmasının 3194 sayılı Kanun kapsamında ruhsat gerektirdiği açık olduğundan,ruhsatsız olarak yapıldığı sabit olan yapı nedeniyle para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından yapılan itiraz başvurusu üzerine; İzmir Bölge İdare Mahkemesince; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 28. maddesinin 10. fıkrasında yer alan, üçbin Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararların kesin olduğu gerekçesiyle itirazın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.

Danıştay Başsavcılığınca; Bölge İdare Mahkemesince verilen itirazın incelenmeksizin reddine ilişkin kararın hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek kanun yararına bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 1. maddesinin 1. fıkrasında; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünün, bu Kanunda gösterilen usullere tabi olduğu düzenlenmiştir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2. maddesinde, kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 3. maddesinde, bu Kanunun idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde; diğer genel hükümlerinin ise, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı; 16. maddesinde; kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idarî para cezası ve idarî yaptırımlardan ibaret olduğu; 27. maddesinin 1. Fıkrasında; idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği; aynı maddenin 8. fıkrasında, idarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği, yine aynı Kanun'un 28'inci maddesinin 10. fıkrasında ise; üç bin Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararların kesin olduğu, hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, Kanun'un 27. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, idari yaptırım kararına konu olan fiil nedeniyle kişi hakkında aynı zamanda idari yargının görev alanına giren başka bir işlem de tesis edilmiş olması halinde, iki işlem birlikte idari yargıda dava konusu edilecektir. Yasa koyucu tarafından aynı fiil nedeniyle kişi hakkında uygulanan iki ayrı işleme karşı açılan davaların farklı yargı düzenlerinde çözümlenmesini engellemek amacıyla anılan hükme yer verilmiştir. Kanun'un 27. maddesinin 8. fıkrasında belirtilen davanın birlikte idari yargı merciinde görüleceği ifadesinin ise, davanın aynı yargı düzeninde görüleceğini ifade etmek için kullanıldığı tartışmasızdır.

Ayrıca; Anayasa Mahkemesince, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan cezalara karşı, cezanın tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Sulh Ceza Mahkemesine itiraz edilebileceğine ilişkin düzenlemenin iptali istemiyle açılan davaya yönelik olarak verilen 15.5.1997 günlü, E:1996/72, K:1997/51 sayılı kararda; bir idari işlemin bir bölümünün idari yargının, diğer bir bölümünün ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmadığı, zira bu işlemlerin, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğu, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili olacağı, idarenin aynı yapı için aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı, idari bir işlemin bölünerek bir bölümünün idari yargının bir bölümünün de adli yargının denetimine bırakılmasında isabet bulunmadığı belirtilmek suretiyle anılan düzenleme iptal edilmiştir.

Yine Anayasa Mahkemesince, 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 31. maddesiyle değiştirilen 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin iptali istemiyle açılan davaya yönelik olarak verilen 5.4.2007 günlü E:2007/35, K:2007/36 sayılı kararda da; Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin, “idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hali"nin varlığını aradığı, bu çerçevede, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesi işlemi, imar mevzuatına aykırı bir yapılanmanın tespiti, önlenmesi veya giderilmesine yönelik idari bir işlemin devamı niteliğinde bulunduğundan, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca idari yaptırım kararının yanı sıra idari yargının görev alanına giren başka bir kararın da verilmiş olduğunun ve buna bağlı olarak söz konusu para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunun kabulü gerektiği, bu durumda, İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı Sulh Ceza Mahkemesinde açılan davanın, itiraz başvurusunda bulunan Sulh Ceza Mahkemesinin görevine girmediği belirtilerek itiraz başvurusu Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Karabağlar İlçesi, 2793. Sokak, 42300 ada, 9 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın dördüncü katında ruhsatsız olarak iki adet baz istasyonu yapıldığının 21.06.2010 tarih ve 2342 sayılı yapı tatil tutanağı ile tespiti üzerine, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca davacıya 2,248,40-TL idari para cezası verilmesine ilişkin 01.07.2010 gün ve 1171 sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda tek hakimle verilen İzmir 3. İdare Mahkemesi'nin 06.05.2011 günlü, E:2010/1384, K:2011/988 sayılı kararına yapılan itirazın İzmir Bölge İdare Mahkemesi'nin 10.10.2011 günlü, E:2011/3318, K:2011/4279 sayılı kararı ile; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 28. maddesinin 10. fıkrasında yer alan, üç bin Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararların kesin olduğu yolundaki hüküm uyarınca, incelenmeksizin reddedildiği anlaşılmaktadır.

İncelenen uyuşmazlıkta; öngörülen idari para cezasının, 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, ancak; idari para cezasına konu yapı ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın yapı tatil tutanağı ile belirlenmesi üzerine verildiği anlaşıldığından; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği, idari yargı düzeninde ise, yargılama usulü olarak, İdari Yargılama Usulünün uygulanması, 2577 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 1. fıkrasının amir hükmünün gereği olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda ise; belli parasal miktarın altındaki uyuşmazlıklar hakkında idare mahkemesince verilen kararların kesin olduğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.

Öte yandan; Kabahatler Kanunu'nun, idari para cezasına itirazı düzenleyen maddeleri ile bu itiraz sonucunda verilen kararlardan belli tutara ilişkin olanlarının kesin olduğunu hükme bağlayan maddesinin birlikte incelenmesinden; tüm bu maddelerin, "Adli Yargı Düzenine" dahil sulh ceza mahkemelerine yapılacak başvuru ve bu başvuru sonucu Ceza Muhakemeleri Kanunu uyarınca yapılacak yargılama ve bu yargılama nihayetinde verilen kararlarla ilgili olduğu görülmektedir.

Bu durumda; Bölge İdare Mahkemesinin, davacının itiraz başvurusu üzerine, olayda uygulanma imkanı bulunmayan, 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu'nun 28. maddesinin 10. fıkrası uyarınca itirazın incelenmeksizin reddine ilişkin kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İzmir Bölge İdare Mahkemesi'nin 10.10.2011 günlü, E:2011/3318, K:2011/4279 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca, hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, kararın birer örneğinin ilgili Karabağlar Belediye Başkanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasına, 21/03/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Hukuki Haber