T.C.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 
Esas No:2010/2073
Karar No:2011/2079 

Dava konusu 3 nolu parsel davacı ile K. ve Ç'de hissedarı olduğu yapının kal'ine ilişkindir. M'nin 692. maddesi uyarınca ortak taşınmazın üzerinde önemli bir tasarrufta bulunabilmesi tüm hissedarların oybirliği ile verecekleri karara bağlı olup mahkemece hissedarlara çıkartılan tebliğat üzerine adı geçenler yargılamaya katılmamışlar ve davaya muvafakat ettiklerini de açıklamamışlardır. Bu haliyle muvafakat istemine karşı çıktıklarının kabulü gerekmektedir. Davacı hissedarın tek başına açtığı bu davanın kural olarak dinlenilmesi mümkün bulunmamaktadır. O halde, öncelikle dava şartının yerine getirilmesi bakımından kal'e karşı çıkan diğer hissedarlar aleyhine dava açılarak bu dava ile birleştirilmesi gerekir. Dava açıldığı takdirde ise ilgili belediyeden inşaatın durumu sorulup, yasal hale getirilmesinin mümkün olup olmadığı araştırılmalı, inşaatın yasal hale getirilmesinin mümkün olmadığının anlaşılması halinde diğer hissedarların davaya karşı çıkmaları haklı kabul edilemeyeceğinden men'i müdahale ve kal istemi kabul edilmelidir. İnşaatın yasal hale getirilmesinin mümkün olduğunun anlaşılması halinde ise asal hale getirilmesi için talebi var ise davalı kooperatife gerekli yasal ve inşai işlemleri yapmak bakımından yetki ve uygun bir mehil verilmeli, bu mehil sonunda inşaat yasal hale getirilmediği takdirde men'i müdahale ve kal kararı verilmeli, inşaat yasal hale getirildiği takdirde ise davanın reddine karar verilmelidir. Ancak herhalükarda yasal olmayan bir inşaat yapmakla davanın açılmasına davalı sebebiyet verdiğinden mahkeme masraf ve vekalet ücretinden davacı sorumlu tutulmamalıdır.

Mahkemenin kabul şekline göre ise müdahalenin önlenmesi kararının ne şekilde infaz edileceğine dair hüküm yetersiz olup, infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Kararda bilirkişi raporuna ekli sarı boya ile çevrili olarak gösterilen 243.33 m2'lik kısımdan men kararı verilmiş ise de bu parselin alanı belirtilen miktardan çok fazla olduğu gibi alan içinde birden fazla yapının mevcut olduğu ve bu haliyle hangi bölümlerde men kararı verildiği, hangi yapıların kalıne karar verildiği anlaşılamamaktadır. HUMK'un 388.vd. maddeleri gereğince verilen kararın hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde ve infaz kabiliyetine haiz olması gerekir. Verilen kararın infaz kabiliyetine haiz olmadığı ortadadır. Belirtilen sebeplerle usul ve yasaya uygun düşmeyen karar bozulmalıdır.

SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 05.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.



hukukmedeniyeti.org