Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin mirasbırakanı olan S.V.S.’ın 25.03.2008 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile geçmişte yapmış olduğu bütün vasiyetnamelerden rücu ettiğini ileri sürerek; miras bı- rakan tarafından düzenlenmiş olan 03.02.1997 tarihli belirli mal vasiyetinin iptalini talep etmiştir.

Davalı vekili; 03.02.1997 tarihli belirli mal vasiyetinin açılması sırasında mirasbırakanın 25.03.2008 tarihli vasiyeti ile önceden düzenlemiş olduğu vasiyetlerden rücu ettiğini öğrendiklerini, ancak rücuya ilişkin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte 86 yaşında olan mirasbırakanın tasarruf ehliyetinin yerinde lmadığını, bu nedenle 25.03.2008 tarihli vasiyetnamenin iptali için Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2009/22 Esas sayılı davayı açtıklarını savunarak; davanın, Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/22 Esas sayılı davası ile birleştirilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı tarafça açılmış olan dava ile bu davanın konularını oluşturan vasiyetnamelerin mirasbırakana ait iki ayrı vasiyetname olduğu, dolayısı ile konuları farklı olan davaların birleştirilmesine ilişkin talebin yerinde olmadığı, diğer taraftan Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenmiş olan 30.12.2011 tarihli rapor ile mirasbırakanın 25.03.2008 tarihli vasiyeti düzenlediği esnada tasarruf ehliyetinin yerinde olduğunun belirlendiği gerekçesiyle; davanın kabulüne, mirasbırakan Yargıtay Kararları 357 tarafından düzenlenen 03.02.1997 tarihli vasiyetnamenin rücu nedeni ile geçersiz olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yasal mirasçılar olan davacılar, mirasbırakanın 25.03.2008 tarihinde yaptığı vasiyetname ile 03.02.1997 tarihli belirli mal vasiyetinden rücu ettiğini, bu sebeple 03.02.1997 tarihli vasiyetnamenin hükümsüz kaldığı- nın tesbitini talep etmiştir. TMK’nın 557. maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri gösterilmiştir. Bu davada ileri sürülen sebep TMK’nın 557. maddesinde gösterilenlerden değildir. Diğer bir anlatımla, bu davadaki istem TMK’nın 542. maddesinde yer alan ve vasiyetnamenin varlığına hakim hükmüne gerek kalmadan son veren hukuki işlemin bulunup bulunmadığının tesbitine ilişkindir.

Şu durumda açılmış olan bu tespit davasının dinlenebilmesi için, davacıların dava açmakta hukuken korunmaya değer bir güncel yararının bulunması gerekir. Ne var ki mahkemece; davacıların bu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Öte yandan, bu davanın davalısı olan vasiyet alacaklısı da, mirasbırakanın rücuya ilişkin 25.03.2008 tarihli vasiyetnameyi düzenlediği sırada tasarruf ehliyetinin yerinde bulunmadığını ileri sürerek; davacılar aleyhine Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2009/22 Esas sayılı dava ile vasiyetnamenin iptalini dava etmiştir.

O davada, rücu iradesini içeren vasiyetnamenin geçerli olup olmadığı, buna bağlı olarak da belirli mal bırakmaya ilişkin vasiyetnamenin varlığını sürdürüp sürdürmediği toplanan delillerle tartışılacaktır. Başka bir ifade ile, davalı tarafından Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2009/22 Esas sayılı davada verilecek hüküm, bu davayı etkileyecek niteliktedir. Hal böyle olunca mahkemece; davalı tarafından açılmış bulunan davanın derdest olup olmadığı araştırılarak, dava derdest ise HMK'nın 166. maddesi (HUMK’un 45. maddesi) uyarınca aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış bulunan bu davaların birleştirilerek birlikte incelenmesi, aksi halde ise davacıların bu tesbit davası sonucunda karar almasında hukuki yararı bulunup bulunmadığının değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.01.2013 günü oybirliğiyle karar verildi.