Genel Kurul, sanık kadınların aldatma aracı olarak kullandıkları 'büyüyü bozma ya da cini çıkarma' gibi hususların mağdurun algıladığı dini inanç ve duygulara yönelik olduğuna, sanıkların etkisinde kalan mağdurun bu duygularının istismar edilerek irade özgürlüğünün baskı altına alınması sonucunda sanıklara altınlarını verdiğine dikkat çekti.

Kayseri'de 2007'de meydana gelen olayda, düğünden bir gün önce yapılacak kına törenine hazırlanan gelin adayı N.K.'nın evine 'bohçacı' kılığı altında kimliği belirsiz ki kadın geldi. Çeyizlik eşya sattıklarını söyleyen iki kadın, aç olduklarını söyleyince, gelin adayı N.K.'nın ailesi, bohçacılara sofra kurdu. Bir süre sonra, "Evin çeyiz odasına geçelim, senin falına bakalım, senin içinde cin var, seninle nişanlının üzerine büyü yapmışlar, bu büyüyü çözelim" diyen iki kadın, N.K.'dan takılarını çıkarmasını ve arkasını dönmesini istediler. Bunun üzerine N.K.'nın takılarını çıkaran şüpheli kadınlar, altınları bir mendile sararak, "Bize bir bardak su getir, suyu mendilin üzerine döküp sana içireceğiz" diyerek N.K.'ı odadan uzaklaştırdılar. Şüpheli kadınlar, gelinin yokluğundan yararlanarak 6 bilezik, 1 gerdanlık, 1 kol saati, 2 yüzük, 2 küpe ve 1 adet künyeden oluşan takıları alarak evden uzaklaştı. Bir süre sonra odaya gelen N.K.'ın "Dolandırıldım, altınlarımı çaldılar" ihbarı üzerine olay yerine gelen jandarma ekipleri, olay yerince inceleme yaptı.

N.K. ve annesi H.K.'nın müracaatı üzerine Cumhuriyet Savcısı, olayla ilgili soruşturma başlattı. Olaydan 4 ay sonra başka bir köyde benzer bir olayla karşılaşan jandarma ekipleri, yakalanan iki bohçacı kadını, N.K: ve annesi H.K. ile yüzleştirdi. N.K:'nın şüphelileri teşhis etmesiyle S.T: ve L.T. isimli iki kadın hakkında, "Dini inanç ve duygularının istismarı suretiyle nitelikli dolandırıcılık" iddiasıyla Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açıldı. Mahkeme heyeti, nitelikli dolandırıcılık suçundan sanıklar S.T. ve L.T.'ın 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 158/1-a, 62, 52/2, 53 ve 63. maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis ve 5 bin lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına hükmetti.

Sanık kadınlar, mahkeme kararını avukatları aracılığıyla temyiz etti. Dava dosyasını yeniden değerlendiren Yargıtay 15. Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararını onadı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise olayın 'hırsızlık' suçundan ibaret olduğunu vurgulayarak onama kararına itiraz etti. İnceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesi, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle dosyayı Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderdi. Dosyada son sözü Yargıtay Ceza Genel Kurulu, söyledi. Sanıkların dini duyguları kullanarak olayı gerçekleştirdiğine vurgu yapan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yerel mahkeme karanını onayan Yargıtay 15. Ceza Dairesi'nin kararında hukuku aykırılık olmadığına hükmetti.

DİNİ DUYGULAR İSTİSMAR EDİLMİŞTİR

Sanıkların olay tarihinde toplamda 900 liralık ziynet eşyasını dini duyguları kullanarak aldıklarının dile getirildiği kararda, sanıkların basit bir yalanı aşan, mağduru yanıltacak ve kandıracak yoğunluk ve güçteki sözleri ile planlayıp ustaca sergiledikleri hareketlerinin hileli davranış olarak kabulü gerektiği kaydedildi. Kararda, "Hileli davranışlarla aldatma sonucunda mağdur zararına gerçekleşen eylem hırsızlık değil dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Aldatma aracı olarak kullanılan, 'büyüyü bozma ya da cini çıkarma' gibi hususların mağdurun algıladığı dini inanç ve duygulara yönelik olduğu, sanıkların etkisinde kalan mağdurun bu duygularının istismar edilerek irade özgürlüğünün baskı altına alınması sonucunda sanıklara altınlarını verdiği anlaşılmaktadır. Sanıkların sabit kabul edilen eylemi dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır. Bu itibarla, sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin yerel mahkeme hükmünün onanmasına dair Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, oy çokluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmiştir." denildi.


CİHAN