Prof. Dr. Ersan Şen yazdı;

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 191. maddesi ve devamı hükümleri, sanığın sorgusunun mutlaka ve mahkeme huzurunda yani duruşma salonunda yapılması üzerine düzenlenmiştir.

Sanığın sorgusu yapılmadan mahkemenin karar vermesi pek istisnai hallerde mümkündür. Bu haller, CMK m.193/2 ve 195’de yer almaktadır.

CMK m.193/2’ye göre; “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir”.

CMK m.195’e göre; “Suç, yalnız veya birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır”.

Kovuşturma aşamasının özelliklerinden birisi de, yargılamanın sanığın yüzüne karşı yapılmasıdır. Bu iki hüküm dışında sanığın yokluğunda yargılama yapılması ve davanın bitirilmesi mümkün değildir.

CMK m.196/1’de; sorgusu yapılan sanığın, kendisinin veya bu hususta yetkili kıldığı müdafiinin talebi ve mahkemenin kararı ile duruşmadan vareste tutulmasının mümkün olduğu ifade edilmiştir.

CMK m.196/2’de; alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak kaydıyla istinabe, yani bir başka mahkeme vasıtasıyla sanığın sorguya çekilebilmesi öngörülmüştür. Sanığın talimatla sorgusunun yapılması bir zorunluluk olmayıp, yargılamayı yapacak esas mahkemesinin bu yönde karar vermesine bağlıdır. Bu konuda, cumhuriyet savcısı veya sanık ile müdafiinin talebine de ihtiyaç yoktur. Esas itibariyle bu istisnada isabet olmadığı, sanığı yargılayacak mahkemenin sorguyu yapıp, sanığı görmesi, bu şekilde sorgu ve savunmayı değerlendirmesi, yargılamanın sonunda da karar sırasında bireyselleştirmeyi yapmasının yerinde olduğu düşünülmektedir.

Esasında sorgu; soruşturma aşamasında alınan bir ifade gibi bir delil araştırma ve toplama yöntemi olmayıp, sanığın haklarının korunması ve suçlama ile ilgili diyeceklerinin tespit edilip değerlendirilmesi amacıyla uygulanan bir beyan alma yöntemidir.

Sanık birden fazla suçtan yargılanmakta ve her bir suç için öngörülen cezanın alt sınırı beş yıldan az ise, burada istinabe suretiyle sanığın sorgusunun yapılması mümkün olabilecektir.

196/2’ye göre; cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu olmayıp, talimatla alınacak sorgudan önce sanığa savunmasını esas mahkeme huzurunda yapmak isteyip istemediği sorulmalıdır. Belirtmeliyiz ki, sanığın talebi varsa istinabe suretiyle sorguda da müdafii hazır bulundurulmadan sorgu yapılmamalıdır. Esasında müdafiinin hazır bulunma zorunluluğunun olmaması kuralı, zorunlu müdafiilik sınırını öngören CMK m.150/3’e de uygundur. Zorunlu müdafiliğin altı sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda arandığı dikkate alındığında, zaten istinabe suretiyle sorguda avukat bulundurma zorunluluğu olmadığından, sanık da avukat talebinde bulunmadığı takdirde sorgunun avukat olmaksızın yapılması mümkündür.

Hükümde, esas mahkemesinde yapılan sorgu yönteminin uygulanmadığı, bu sebeple de sanığın muvafakatinin alınması şartıyla talimatla sorgu usulünün tatbiki gerektiği belirtilmiştir. Ancak sanık savunma yapmak isterse, suçlama kendisine anlatılmak ve hakları kendisine bildirilmek suretiyle sanığın sorgusu yapılır ve sorgu zaptı esas mahkemesine gönderilir. 196/3’e göre, istinabe suretiyle yapılan sorguya ilişkin tutanağın esas mahkemede yapılacak duruşmada okunması yeterlidir.

CMK m.196/4’e göre; maddenin ikinci fıkrasında yer alan ve istinabe suretiyle yapılacak sorgunun, sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniği (SEGBİS) kullanılarak sorgusunun yapılabilmesinin mümkün olması halinde, uzakta olmakla birlikte sanığın duruşmaya katılmasını sağlayan bu yöntemin uygulanması gerekir. Dördüncü fıkrada “yukarıdaki fıkralar içeriğine göre” denilse de, 196. maddenin ilk üç fıkrasında hapis cezasının sınırına bağlı istisnai bir sorgu usulünden bahsedildiği, alt sınırı beş yıl ve daha az olan suçlarda istinabe suretiyle sanığın sorgusunun yapılabilmesinin kabul edildiği, bu sınırın üstünde ise istinabe suretiyle sorgunun mümkün olamayacağı anlaşılmakla, kanaatimizce huzurda sorgunun zorunlu olduğu durumlarda SEGBİS kullanılmak suretiyle sanığın uzaktan sorgusunun yapılamayacağı sonucuna varılmalıdır.

Bize göre kanun koyucu, yalnızca istinabe suretiyle sorgunun yapılabileceği hallerde SEGBİS’i mümkün kılmıştır. Ancak uygulamada, güvenlik ve ulaşım açısından zorluk olmasa, hatta sanık ısrarla duruşma salonunda hazır bulunup sorgusunun yapılamasını talep ettiğinde bile, istinabe suretiyle sorgunun mümkün olmadığı hallerde SEGBİS’e başvurulup sanığın sorgusunun yapılabildiği görülmektedir. Sanığın savunma hakkını kısıtlayan, talebine rağmen duruşma salonunda hazır bulunmasını engelleyen, “yüz yüzelik” ilkesine aykırı şekilde alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren bir veya birkaç suçtan yargılanan sanığın sorgusunun SEGBİS’le yapılmaması gerekir. Bize göre, beş yıl ve daha fazla hapis cezasının gerektiren bir suçtan yargılanan sanığın SEGBİS’le sorgusunun yapılmasına dair talebi bile kabul görmemelidir. Ancak uygulamada bunun ötesine geçildiği, yasal düzenlemenin müsaade etmediği durumlarda bile, hem sorgu ve hem de duruşmanın ilerleyen aşamalarında sanığın SEGBİS’le duruşmalara iştirakinin sağlandığı bilinmektedir.

196. maddenin 5. fıkrasında; hastalık veya disiplin tedbiri veya zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışında bir hastane veya tutukevine nakledilen sanığın, sorgusu yapılmak kaydıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği ifade edilmiştir. Bu fıkranın tatbiki için ön şart, mahkeme tarafından sanığın usulüne uygun sorgusunun yapılmasıdır.

5. fıkrada aranan zorunlu nedenlerden birisinin gerçekleştiğinden bahisle sorgu haricinde mahkemeye getirilmeyen veya getirilemeyen sanığın, SEGBİS’le duruşmaya katılmasının sağlanmasının mümkün olması halinde lehe olan bu yöntemin kullanılmasında elbette hukuki sakınca olmayacaktır. Her ne kadar fıkrada SEGBİS’den bahsedilmese de, somut zorunluluktan dolayı duruşmaya getirilmeyen veya getirilemeyen sanığın SEGBİS’le celselere iştirakinin sağlanmasında savunma hakkı açısından yarar olacaktır.

196. maddenin 6. fıkrasında; yurtdışında olan sanığın duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusunun yapılacağı ifade edilmiştir. Bu hükümde; kaçak olmayan veya kaçak olmakla birlikte nerede olduğu bilinen veya müdafii vasıtasıyla hakkında yurtdışı adres bilgisi verilen sanığın gelmesi mümkün olmakla birlikte, belirlenen duruşma tarihinde değil de daha önceden hazır olmasının mümkün olduğu bir zamana duruşma günü verilmek suretiyle sorgu yapılabilir. Sanığın belirlenen duruşma tarihinden sonra gelmesinin mümkün olduğu durumda da, sorgunun önemi ve gereği açısından duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesinde sakınca olmayacaktır.

Ancak sanığın gelip veya getirilip duruşmada hazır bulundurulması mümkün olmamakla birlikte, kendisinin veya müdafiinin veya cumhuriyet savcısının talebi veya mahkemenin re’sen vereceği ara kararla yurtdışında bulunduğu adresten istinabe suretiyle sorgusunun yapılması gündeme alınabilir. Türkiye Cumhuriyeti ile ikili veya çok taraflı uluslararası adli yardımlaşma sözleşmesine taraf olan bir yabancı ülke ile sorgu için istinabe usulünün kabul edildiği durumda, CMK m.196/2’de yer alan ve istinabe için aranan hapis cezası şartı dikkate alınmaksızın istinabe usulü tatbik edilmeksizin yabancı ülkede bulunan sanığın sorgusu yapılabilir.

Kanun koyucu ayrı bir hukuki niteliği haiz 196. maddenin 6. fıkrasında, Ülke içinde bulunan sanığın istinabe suretiyle sorgusunda aranan alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçun varlığını aramamıştır. Bu sebeple mahkemece, yabancı ülkede bulunan sanığın sorgusu istinabe ve hatta 196. maddenin 4. fıkrasının 2. ve dolayısıyla 6. fıkraya yaptığı atıfla SEGBİS’le yapılması mümkündür. 6. fıkranın lafzında; yabancı Ülkede bulunup da Ülkeye gelmeyen veya getirilemeyen sanığın, belirlenen duruşma tarihinden önce duruşma açılması veya istinabe suretiyle sorgusunun yapılması emredilmemiştir. Bu usul mahkemeler için takdiri olmakla beraber, yargılamanın hızlanması ve bir an önce bitirilip adalete ulaşılması için de sorgunun bir an önce yapılması gerektiği tartışmasızdır.

Esas olan sanığın kaçması, aranması, hakkında yakalama kararı çıkarılması, sorgu için beklenmesi ve bu yolla adaletin geciktirilmesi değil, sanığın en kısa sürede sorgusunun yapılması suretiyle kovuşturmanın aşama kaydetmesidir. Elbette yargılanan kişinin mahkeme önüne çıkıp savunmasını yapması, haklarını kullanması, delil değerlendirme ve tartışma aşamalarına katılması doğru olandır. Ancak bunun mümkün olmadığı, örneğin sanığın yurtdışında olup da Ülkeye gelmediği veya getirilemediği durumda, deyim yerinde ise ayak diretip sanığın mutlaka mahkemeye getirilmesini beklemek doğru olmayacaktır.

Yurtdışında bulunan, duruşmaya gelmeyen veya getirilemeyen sanığın; istinabe veya teknik olarak mümkünse (bizce öncelikle) SEGBİS kullanılarak, CMK m.196/2’de yer alan hapis cezası sınırı ile bağlı olmaksızın sorgusunun yapılmasının önünde yasal bir engel bulunmamaktadır. Belirtmeliyiz ki, yabancı ülkede bulunan sanık yönünden istinabe veya SEGBİS uygulandığında CMK m.150/3’de öngörülen zorunlu müdafiilik kuralına dikkat edilmelidir.

SEGBİS’le sanığın sorgusunun yapıldığı durumlarda iki hususa dikkat edilmelidir. İlki, hem duruşma salonunda ve hem de sanığın yanında, sanığa hukuki yardımda bulunacak avukatın hazır olmasıdır. Sanığın talebi veya zorunlu olarak bu kurala uyulmalıdır. Sanığın yanında avukat olmadığında veya yanında olup da duruşma salonunda avukat bulunmadığında, sanığın avukatın hukuki yardımından layıkı ile faydalandığı söylenemez. İkincisi ise, SEGBİS’le sorgusu yapılan veya duruşmaya katılan sanık ile avukatı arasında başkalarının duyup öğrenemeyeceği iletişim ve görüşme imkanının sağlanması gerekir.

Ceza yargılaması sistemimizde, duruşma salonunda bulunan sanığın yanında avukatının oturamadığı ve bulunamadığı, bu sebeple avukatın temsil ettiği sanığa CMK m.149/3’e uygun şekilde duruşma salonunda hukuki yardımda bulunamadığı dikkate alındığında, SEGBİS’le duruşmaya katılan sanık ile duruşma salonunda bulunan avukatı arasında gizli görüşme imkanının sağlanması ve bu şekilde müdafiin sanığa hukuki yardımda bulunmasının temini için gerekli teknik yöntemin hazırlanması gereğinin şu an için ne derece hayal ötesi ve gerçeklikten uzak olduğunun da farkındayız. Umarız biz yanılırız ve hayal gerçek olur. Çünkü duruşmada yaşanan hadiselerde, SEGBİS’in henüz sağlıklı işletilemediği ve sanığın savunma hakkının korunmasına yeterli hizmet etmediği, SEGBİS’le duruşmaya katılan sanık ile duruşma salonunda hazır bulunan sanık arasında, sanık haklarını kullanma açısından farklar oluştuğu görülmektedir. 



Kaynak: Haber7