Ankara Ticaret Odası'nda yapılan adli yıl açılış töreninde konuşan Nazım Kaynak, yaşama hakkının temel vazgeçilmez insan hakkı olduğunu belirterek, hukuk devletinin kişilerin hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlü olduğundan, kişilerin yaşama hakkına doğrudan müdahale oluşturan teröre karşı, devletin bireyleri korumak zorunda olduğunu vurguladı. Teröre karşı mücadelenin, bir hukuk devleti olan Türkiye'nin en doğal ve meşru hakkı olduğunu dile getiren Kaynak, "Devletimiz, hukuk kurallarından vazgeçmeden terörle mücadeleyi sürdürmektedir ve sürdürecektir." dedi.

Yargının, millet adına karar veren bir kuvvet olduğunu anlatan Kaynak, kuvvetler ayrılığı, erkler arasında bir üstünlük sıralaması olmadığı gibi, erklerin çatışma halinde bulunmalarına da elverişli olmadığını söyledi. Anayasada yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı tanındığını hatırlatan Kaynak, şöyle devam etti:

"Bireysel başvurunun temel amacı, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne yapılan başvuruları azaltmaktır. Bu amaca ulaşılabilmesi için bireysel başvurunun AİHM'ce etkili bir başvuru yolu olarak kabul görmesi gerekmektedir. Toplumda dava açma ve tanınan tüm yasal yolları tüketme eğilimi gözetildiğinde bireysel başvuru yüz binleri bulabilir. Özellikle yaşanabilecek olası gelişmeler, bireysel başvuru yolunu AİHM'de ileri sürülebilecek ayrı bir ihlal haline getirmemelidir."

AİHM KARARLARI NEDENİYLE 25 MİLYON AVRO TAZMİNAT ÖDENDİ

İnsan haklarının, devletin insanlarına bir lütuf değil, insanların doğuştan sahip olduğu kabul edilen haklar olduğuna dikkat çeken Kaynak, bu nedenle insan hakları standartlarını yükseltmek, başkalarının zoruyla değil, yüce milletin buna liyakati nedeniyle yapılması gereken bir zorunluluk olduğunu ifade etti.

İnsan hakları ve hürriyetleri sahasında hızlı gelişmeler yaşandığını hatırlatan Kaynak, devletlerin insan haklarını, çağdaş anlayışa uygun anayasal ve yasal bir düzene kavuşturmak ve olabildiğince sağlam, etkin ve güvenceli bir koruma mekanizmasını hayata geçirmek zorunda olduklarını belirtti.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, hak arama özgürlüğünün yargısal yöntemine dayanak olan 6. maddesinin adil yargılanma hakkından bahsettiğini, bu hakkın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından tanınıp korunduğunu dile getiren Kaynak, bu hakkın ihlalinin de bazı yaptırımlara bağlandığını kaydetti. Türkiye'nin, geçen yıl AİHM kararlarında, aleyhine en çok ihlal kararı verilen ülkelerden olduğunu anlatan Kaynak, 2010 yılında Türkiye'nin AİHM tarafından verilen ihlal kararları nedeniyle 25 milyon Avro civarında tazminat ödediğini ifade etti.

"HUKUK DEVLETİ OLMA YOLUNDA KRONİKLEŞMİŞ SORUNLAR BİRAN ÖNCE ÇÖZÜLMELİ"

Stratejik plandan da bahseden Kaynak, Türkiye'nin hukuk devleti olma yolunda ilerlemesinin ise ancak yargının neredeyse kronikleşmiş sorunlarının bir an önce çözülmesi ile mümkün olabileceğini ifade etti. Diğer bir kısım sorunlar yanında; yargılamanın geç sonuçlanması ve mahkemelerdeki ağır iş yükünün uzun süredir yargının öncelikli sorunları haline geldiğini anlatan Kaynak, bu sorunların ortaya çıkmasında; nüfusun hızla çoğalması, ekonomik ve sosyal ilişkilerin ve çeşitliğinin artması gibi nedenler yanında, yasalardan ve uygulamalardan kaynaklanan bazı sebeplerin de etken olduğunu ifade etti.

Adaletin gecikmesinin, toplumda huzursuzluk meydana getirdiği gibi adalete ve dolayısıyla devlete duyulan saygı ve güveni de azalttığını belirten Kaynak, yargısal faaliyetlerin adil sonuçlar doğurması yanında, süratle işlemesinin de gerekli olduğunu söyledi. Yargının geç işlemesi ve aşırı iş yükü ile ilgili sorunların derinine inildiğinde, bu problemlerin çözümüne Yargıtay'dan başlanması gerektiği sonucuna varıldığını dile getiren Kaynak, şöyle devam etti:

"Yargıtayın, 2010 yılında baktığı iş toplamı bir milyonu aşmıştır. Yargıtayda; 2000 yılında her bir daireye düşen yıllık ortalama iş sayısı 13 bin 72 iken, 2010 yılında 34 bin 327 olarak yüzde 260 artış göstermiş, buna bağlı olarak her bir dosyaya ayrılan zaman ise 2000 yılında ortalama 5.5 dakika iken, 2010 yılında yaklaşık iki dakikaya düşmüştür. Bununla birlikte, 2000 yılında 10 bin 735 dosyanın zaman aşımına uğradığı Yargıtay'da, 2010 yılında bu rakamın 18 bin 585'e yükseldiği görülmektedir."

2010 YILINDA 209 BİN İŞ ÇIKARILDI

Yargıtay'da görev yapan üye, tetkik hâkimi, savcı ve yardımcı personelin tüm özveriye ve gayrete rağmen yapılan iş kalitesinde bir düşüşün yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu anlatan Kaynak, çalışanların işlerini evlerine dahi götürdüğünü, buna rağmen iş sayısında azalma olmadığını ifade etti.

Yargıtay ceza dairelerinde, aynı personelle 2005 yılında 200 bin 236 iş çıkarken, 2010 yılında 209 bin 76 iş çıktığını anlatan Kaynak, "Buna karşılık, 2005 yılında ertesi yıla devreden iş miktarı 136 bin 135 iken, 2010 yılından ertesi yıla devreden iş miktarı 364 bin 500 olmuştur. Mukayese açısından birkaç örnek daha vermek istiyorum; 2009 yılı itibarıyla, Yargıtay ceza dairelerinde bir yılda bakılan iş miktarı 522 bin 272 iken, nüfusu bize yakın olan Almanya'da bu miktar 3 bin 14, Fransa'da ise 9 bin 205'tir. Hollanda'da 2010 yılında ilk derece ceza mahkemelerinde karara bağlanan iş sayısı 500 bin, yüksek mahkeme ceza dairelerine gelen iş sayısı ise 2 bin iken; Türkiye'de 2009 yılında ceza mahkemelerinde karara bağlanan iş sayısı 1 milyon 722 bin 284, Yargıtay ceza dairelerine gelen iş sayısı ise 279 bin 725'tir. Dolayısıyla, Yargıtay'da bir yılda bakılan iş miktarı, nüfusu Türkiye'den daha fazla olan Almanya Yüksek Mahkemesi'nde bakılan iş miktarının 173 katıdır, Fransa karşısındaki durum da farklı değildir. Yine, Hollanda'da karara çıkan her 250 ceza işinden bir tanesi temyiz mahkemesine kadar gelebilirken, Türkiye'de ne yazık ki her altı işten bir tanesi temyiz mahkemesi önüne gelmektedir." diye konuştu.

"SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI"

Görüldüğü gibi durumun hiç de iç açıcı olmadığını, örtülebilir, saklanabilir olmaktan uzak olduğunu anlatan Kaynak, bu sorunun sonuçlarının tüm ülkede yaşandığını söyledi. Bununla birlikte, sorunların çözümü yönünde önemli adımlar atıldığını vurgulayan Kaynak, "Bu kapsamda; 2011 yılı başında Yargıtay'da üye sayısı 250'den 387'ye çıkartılmıştır. Buna bağlı olarak, tetkik hâkimi, Yargıtay cumhuriyet savcısı ve adli personel alımı da sürmektedir. Hiçbir sorunun çözülemeyecek kadar zor olmadığını düşünüyor ve çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz. İşimizin kolay olmadığını biliyoruz, ancak umutlu ve kararlıyız. Bu kronikleşmiş sorunlar sadece Yargıtay'ın ve yargının

değil, aynı zamanda çözüme katkı imkânları bakımından devleti oluşturan diğer iki erk olan yasama ve yürütmenin, yasanan sonuçları itibariyle de tüm toplumun sorunları olarak kabul edilmelidir. Bugün itibariyle; yargının ve Yargıtay'ın sorunlarına samimi bir ilgi duyulduğu, çözüm istikametinde iyi niyetli

bir çaba gösterildiği memnuniyetle müşahade edilmektedir. Bu ilginin, çözüm odaklı olarak sürmesini ve gerçekçi sonuçlar vermesini diliyoruz." şeklinde konuştu.

KAYNAK KONUŞURKEN KÜRSÜDE SU BARDAĞI KIRILDI

Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, yargının hızlanmasına yönelik şu önerilerde bulundu: "Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının geliştirilmesi, UYAP sisteminin tamamlanması, bilirkişilik kurumunun yeniden yapılandırılması, Adli Tıp Kurumu'nun hızlanması için gerekli değişikliklerin yapılması, hâkim, savcı ve personel sayısının artırılması, Tebligat Kanunu'nun gözden geçirilmesi, suç olarak kabul edilen bir kısım eylemlerin, suç olmaktan çıkarılması, kamu denetçiliğinin (ombudsmanlık) bir an önce yaşama geçirilmesi, İdari para cezası verme yetki ve sınırlarının genişletilmesi, temyiz yasa yolunun konuluş amacıyla bağdaşmayan başvurular iş yükünü artırdığından, bu tür temyizlerin önüne geçilmesine ilişkin düzenlemelerin yapılması, hukuk davalarında temyiz sınırı ile ceza davalarında kesinlik sınırının yükseltilmesi, ceza davalarının temyizinde, aleyhe bozma yasağının kaldırılması, koşullar oluştuğunda istinaf mahkemelerinin kurulması."

Öte yandan, Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak konuşurken, su içmesi için bardak konuldu. Ancak Kaynak konuşurken, elinin değmesi sonucu su bardağı yere düşerek kırıldı. Bardak kırılmasının çıkardığı sesten dolayı dinleyenlerin dikkati bir anda kürsüye yöneldi. Daha sonra görevliler kırılan cam parçalarını yerden kaldırdı. Kaynak ise biranlık tereddüdün ardından konuşmasına kaldığı yerden devam etti.



Cihan