Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 3 yıldan fazla süredir cezaevinde olan tutuklu sayısının 806 kişi olduğunu belirterek, "Tutukluluğun bu denli uzun olmasının temel nedenleri, farklı suçlardan yargılanıyor olmaları, dosya kapsamının genişliği ve kimilerinin de Yargıtay'daki temyiz incelemeleri sonrasında verilen bozma kararları gereğince yargılamalarının devam etmesi sayılabilir" dedi.

"Ceza İnfaz Kurumlarında İnfaz Hizmetlerinin İyileştirilmesi Projesi"nin açılış toplantısına Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean-Maurice Rıpert, İngiltere'nin Ankara'nın Büyükelçisi David Reddaway, Portekiz'in Ankara Büyükelçisi Jarge Cabral ile hakim ve savcılar katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Ergin, özellikle ceza infaz kurumlarındaki aşırı artış sonucu; kişi başına düşen yaşam alanının daraldığını, yaşam koşulları olumsuz etkilendiğini, yüksek sayıdaki tutuklu ve hükümlü ile çalışmak durumunda olan ceza infaz kurumu personelinin yıprandığını ve artan iş yükü sonucu yürütülen hizmetlerin aksadığını belirtti. Türkiye'de adalet ve ceza infaz sisteminde köklü değişiklikler yapıldığını ve yasal düzenlemelerin hayata geçirildiğini ifade eden Ergin, asgari yaşam koşullarını sağlayamayan 214 ceza infaz kurumunun kapatıldığını ve 2 bin 17 yılına kadar 180 ceza infaz kurumunun daha kapatılmasının planlandığını anlattı. Fiziki olarak iyileştirilmesi tamamlanmış, güvenlik ve asayiş sorunları tamamen aşılmış olan kurumlarda, güvenliği ön planda tutan yönetim anlayışından, tutuklu ve hükümlülerin temel haklarının gözetildiği, yeniden topluma dönüşe hazırlamayı ve rehabilite etmeyi amaçlayan bir anlayışa geçildiğinin altını çizen Ergin, tekrar suç işlemeyi ve ceza infaz kurumlarına dönmeyi engelleyici eğitim ve iyileştirme çalışmalarına ivme kazandırıldığını kaydetti. 2012 yılında 1. kademe okuma yazma kursuna 6 bin 391 hükümlü-tutuklu, 2. kademe okuma yazma kursuna 7 bin 148 kişi katıldığı, 3 bin 811 mesleki ve teknik kurs açıldığını, 50 bin 684 hükümlü tutuklunun da bu kurslara katıldığı bilgisini veren Ergin, 26 bin 140 hükümlü ve tutuklunun mesleki kurslardan sertifika almaya hak kazandığını kaydetti. 6 Nisan 2013 tarihi itibari ile 3 bin 682 hükümlü ve tutuklu açık öğretim ortaokuluna, 10 bin 441 kişi, açık öğretim lisesine 1 bin 849 kişi, açık öğretim fakültesine ise 14 kişi, 3 kişinin de doktora eğitimine devam ettiğini belirten Ergin, personel sayısının ve niteliğinin artırılmasına yönelik çalışmalara da ağırlık veriliğini ifade etti.

-3 YILIN ÜZERİNDE TUTUKLU SAYISI 806-
 
Ceza infaz sisteminin, nüfus ve kapasite olarak büyümesinin, verilen hizmetin daha profesyonel ve etkin şekilde yürütülmesine yönelik çalışmalara olan ihtiyacı da artırdığını ifade eden Ergin, infaz sistemimizde yapılan bazı iyileştirmeleri anımsattı. Ergin, uzun tutukluluk konusunda ise şu ifadeleri kullandı:
"2001 yılında her 100 mahkûmdan 50,4'ü tutuklu iken, bugün gelinen noktada her yüz mahkûmdan 23'ü tutuklu olarak bulunmaktadır. AB ülkeleri ortalamasının yüzde 24,8 olduğu dikkate alındığında, Türkiye'nin kat ettiği mesafe daha net anlaşılır. Ülkemizdeki temel tartışmalardan birisi de, uzun tutukluluk konusudur. 22 Nisan 2013 tarihi itibariyle 361 ceza infaz kurumunda toplam 129 bin 804 kişi bulunmaktadır. Bunların, 99 bin 841 hükümlü ve 29 bin 963 ise tutukludur. 29 bin 963 tutuklunun yüzde 78'i 0 - 1 yıldır cezaevinde, yüzde 15'i 1 - 2 yıldır cezaevinde, yüzde 4,3'ü 2 - 3 yıldır cezaevinde ve 3 yılın üzerinde olanların toplamı ise yüzde 2,68'dir (806 kişi). 3 yıldan fazla süredir cezaevinde olan 806 kişiye ilişkin tutukluluğun bu denli uzun olmasının temel nedenleri ise, farklı suçlardan yargılanıyor olmaları, dosya kapsamının genişliği ve kimilerinin de Yargıtay'daki temyiz incelemeleri sonrasında verilen bozma kararları gereğince yargılamalarının devam etmesi sayılabilir."
 
-ODAĞI İNSAN OLAN SORUNA İNSANI ODAK ALAN ÇÖZÜMLER BULACAĞIZ-
 
"İnfaz Hizmetlerininİyileştirilmesi Projesi"nin, değişim ve dönüşüm hedefine ulaşmak için örülen çalışmalar zincirinin yeni halkası olduğunu belirten Ergin, ceza infaz hizmetlerinin iyileştirilmesi konusunda, ortak ve kalıcı çözümler geliştirilebilmek için, Avrupa ülkeleri arasında iyi uygulama örnekleri ile bilgi ve deneyimlerin paylaşılmasının önemli bir araç olarak gördüklerini ifade etti.

Projenin ceza infaz sisteminde çalışan insanlara yönelik olduğunu vurgulayan Adalet Bakanı, "Merkezinde insana yönelik yatırım olmayan hiçbir reformun etkili, kalıcı ve sürdürülebilir olmayacağı inancıyla; Bakanlık olarak tüm desteğimiz ve kararlılığımızla bu projenin takipçisi olacağımızı belirtmek istiyorum. Çünkü, tüm bu çalışmalar sonunda bizce elde edilecek en büyük kazanım; insan onuruna yakışır şartlarda, temel hak ve özgürlüklerin daha çok gözetildiği bir ceza infaz anlayışının yaygınlaştırılması, bu konuda tüm tarafların ve ilgililerin farkındalığının artırılması olacaktır. Böylece, ceza infaz kurumlarının sadece cezayı uygulayan değil, kişiyi yeniden topluma kazandırmaya çalışan kamu kurumları olması hedefini gerçekleştirme yolunda bir adım daha atılacaktır" dedi. Ergin, odağı insan olan ortak sorunlara yine insanı odak alan ortak çözümler bulunacağına inancının tam olduğunu belirtti.

-HALA HÜKÜM ALMAMIŞ İNSANLARIN CEZAEVİNDE BULUNMASI SÖZ KONUSU-

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Jean-Maurice Rıpert, bir ülkenin ceza sisteminin sağlıklı olmasının çok önemli olduğuna dikkat çekerek, Avrupa Birliğinde cezaevlerindeki durumun her zaman kayfı oluşturma devam ettiğini belirtti. Hapis cezasının AB'ye üye her ülke içinde bir insana uygulanabilecek en ağır ceza olarak kabul gördüğüne dikkat çeken Rıpert, "Bir insanı özgürlüklerden mahrum bırakıylorsunuz. Cezaevi koşulları insan onuruna yakışır şekilde olmalı. Türkiye'de önemli gelişmeler var. Ancak hala hüküm almamış insanların cezaevinde bulunması, cezaevi mevcudunun fazlalığı gibi konular söz konusu. AB şartların iyileştirilmesi konusunda Türkiye'yi her zaman destekleyecek" dedi. Ripert, insanları suçlarından ötürü cezaevine koymanın verilen en ağır ceza olduğunu ifade ederek, "İnsanları özgürlüklerinden mahrum bırakıyorsunuz. O zaman insan haklarını korumak zorundasınız" dedi.

-TÜRKİYE'DEKİ OTELLER BİLE AVRUPA'DAKİ CEZAEVLERİNDEN DAHA KÖTÜ-

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi David Reddaway, Türkiye'nin Avurpa Birliği'ne üyeliğine çok önem verdiklerini belirterek, katılım sürecinin yeniden canlanmasıyla ilgili adımlar atılmasından mutluluk duyduklarını ifade etti. Türkiye ile 19 ortak projeye imza attıklarını bulardan 3'ünün ise Adalet Bakanlığı ile ilgili olduğunu kaydeden Reddaway, projenin ikili ilişkere daha da iyileşmesine katkı sağlamasının yanı sıra cezaevlerindeki reform sürecine de katkı da bulunacağını söyledi. Cezaevlerindeki rehabilitasyon çalışmalarına önem verdiklerini vurgulayan Reddaway, Türkiye'nin işkenceyi önleme konusunda önemli adımlar attığının altını çizdi. Reddaway, geçmiş yıllarda, dönemin İngiliz Adalet Bakanının, Türk bakana Türkiye'deki cezaevi koşullarıyla ilgili endişelerini aktardığı zaman, Türk bakanın da "Türkiye'deki otellerin bile Avrupa'daki cezaevlerinden daha kötü olduğunu" söylediğine tanık olduğunu anlattı. Büyükelçi Reddaway, "Şimdi görüyorum ki otellerinizi çok geliştirmişsiniz. Cezaevi koşulları, işkence ve kötü muamele konularında da önemli adımlar atılmış" değerlendirmesinde bulundu.

-"GECEYARISI EKSPRESİ" GİBİ FİLMLERDEN KARELER AKLIMIZDA-
 
Projenin ortaklarından olan Portekiz'in Jarge Cabral ise Türkiyedeki cezaevi konusunda "Geceyarısı Ekspresi" gibi filmlerden karelerin akıllarında kaldığını ifade etti. Hiçbir ülkenin cezaevi sisteminin mükemmel olmadığını, cezaevi uygulamalarının sürekli izlenmesi gerektiğini vurgulayan Cabral, projenin, cezaevlerindeki uygulamaları daha da ileri taşıyacağını ederek, "İnsan hakları ve hukukun üstünlüğünün sağlanması herkesin temel hedefi" dedi. (ANKA)