İzmir Barosu'ndan yapılan basın açıklaması şöyle;

DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIMIZ, BASINIMIZIN DEĞERLİ MENSUPLARI SAYGIDEĞER KAMUOYU

Son günlerde mesleğimize ve meslektaşlarımıza karşı yapılan saldırılar ve hukuksuz uygulamalar ile yeniden sarsıldık.

İzmir özelinde son altı ayda; 

Bir meslektaşımızın bürosu falçatalı kişilerce basılarak çalışanları rehin alınmış,

Başka bir meslektaşımız, duruşma salonunun çıkışında barbarca darp edilmiş, 

Son olarak geçtiğimiz Cuma günü de bir meslektaşımız Kaymakamlık önünde bulunan otoparka aracını park ettiği için polis memuru tarafından saldırıya uğrarken, bir başka meslektaşımız ise müvekkili tarafından kaçırılmış, araçta Pit Bull köpekle tehdit edilmiş ve kolluk kuvvetlerinin müdahalesi ile şüpheliler yakalanarak tutuklanmışlardır.

Tüm bu üzücü olayların yaşandığı süreçte İzmir Barosu olarak bizler,  saldırılara maruz kalmış tüm meslektaşlarımızın yanında olduk ve müdahil sıfatı ile yasal süreçleri takip ettik. Şüphelilerin hepsi hakkında gerekli yasal işlemler yapılmış ve tutuklanmışlardır.  

Bu tür çağdışı ve üzücü gelişmeler sadece İzmir’de değil, ne yazık ki ülkemizin çeşitli yerlerinde de sayıları artarak yaşanmaktadır. Bursa’da bir meslektaşımızın öldürülmesi, Trabzon’da ve Adana’da meslektaşlarımızın silahlı saldırıya uğraması, Eskişehir’de meslektaşımızın bürosuna silahlı saldırı düzenlenmesi, Ankara Barosu Başkanı Sayın Avukat Hakan Canduran’a hakim tarafından saldırı düzenlenmesi, İstanbul Barosu'na kayıtlı meslektaşımızın yaşadığı ekonomik zorluklar ve ödeyemediği borçları nedeniyle, birkaç gün önce intihar etmiş olması gibi üzücü olaylar sürüp gitmektedir. İstanbul’da Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi meslektaşlarımızın 17’si tutuklu olarak 1 yıldır yargılanmakta olduğu davanın 14 Eylül 2018 tarihinde görülen duruşmasında, tutuklu meslektaşlarımız için  İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince; “AİHM kararlarında da tutukluluğun bir tedbir olması” ve özellikle “sanıkların avukat olması” gerekçelerine dayanarak tahliye edildiler.  Ancak, buna sevinemeden, savcılığın yapmış olduğu  tahliye kararına itiraz sebebiyle, koşullarda hiçbir değişme olmamasına rağmen aynı mahkemenin bir gün önce vermiş olduğu kendi kararını ve hukuk kurallarını ayaklar altına alarak vermiş olduğu kararla,  tahliye kararından sadece bir gün sonra yeniden tutuklanmışlardır. 

İstanbul Barosu’na kayıtlı meslektaşımız Av. Ömer Kavili, Mahkeme Hakimi ile yaptığı tartışma sonrasında güvenlik güçleri marifetiyle duruşmadan çıkarılmış, aynı hakimin şikâyeti üzerine, Silivri’de gözaltına alınmış ve yapılan sorgusunu takiben de tutuklanmıştır.

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 58 ve 59. maddeleri gereğince, hakkında soruşturma açılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Bu izin alınmadan soruşturma yapılması yasaya açıkça aykırıdır.

Avukatlık Kanunu’nun 58. ve 59. maddeleri  bizzat Cumhuriyet Savcısı ve Sulh Ceza Hâkimi tarafından çiğnenerek bu hukuk tanımaz, keyfi hukuksuzluğa maruz bırakılmıştır.

Bilindiği gibi tutuklama, delillerin korunması veya yargılamanın sağlıklı yapılması için bir araçtır. Tutuklama başlı başına yargılama konusu uyuşmazlığı çözecek bir amaç haline getirilerek cezaya dönüştürülemez/dönüştürülmemelidir.

Tüm bu hukuk ve çağ dışı uygulamalar Bağımsız Savunmaya ve dolayısıyla Adalet duygusuna ağır darbe indirmektedir.

Bu sebeple tüm bu keyfi ve hukuk tanımaz tavrı şiddetle kınıyoruz. İzmir Barosu olarak, keyfi bir şekilde hukuku katleden ilgili savcı ve yargıçlar hakkında HSK Başkanlığına gerekli şikayeti yaptık.

Yargının eşit ve kurucu unsuru olan bağımsız savunmanın ve yurttaşlarımızın hak arama özgürlüklerinin güvencesi olan biz avukatların, görevimizi yaparken tehdit edilip baskılara maruz kaldığımızı, duruşma salonlarında bile şiddet gördüğümüzü, tutuklandığımızı ve hatta öldürüldüğümüzü tarihe not düşüyoruz.

Demokratik sosyal hukuk devletinin işlerliği için; yargı bağımsızlığını, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğünü, vatandaşın bilgi almak hakkını savunmak ve uygulamak, yaşamsal önem arz etmektedir. Bu değerleri savunmak ve uygulamak temel hedef olmalıdır.

İzmir Barosu mensupları olarak; Geleneklerimiz, duruşumuz ve tarihten gelen misyonumuz doğrultusunda,   her zaman ve her yerde bağımsız yargıyı, hukukun üstünlüğünü savunacağımızın ve adaletin terazisinin güçlüden değil haklıdan yana olduğu bir Türkiye için her koşulda mücadelemizi büyük bir azim ve kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha haykırıyoruz.

İzmir Barosu olarak; Avukatlık mesleğimize ve meslektaşlarımıza yönelik tüm hukuksuzlukları yakından izlediğimizi ve gereken yasal yolları kullanmaya devam edeceğimizi bildiririz.  Aslında, suç işleyenlerin cezasız kalmaması sadece avukatların değil Ulusumuzun beklentisidir, Bu beklentinin gerçekleşmesi için, Hukuk Sisteminin yargının tüm aşamalarında kayırmacı olmadan, tüm adli uygulamalarda eşitlik prensibi gözetilerek ve vicdanları yaralamadan işletilmesi gerektiğini ve tüm bunların Hukukun Üstünlüğü prensibi gereği olduğunu da bir kez daha önemle belirtiyoruz.

Biz avukatlar, tarih boyunca baskılara, keyfiliklere, hukuk tanımazlıklara,  yasa bilmezliklere karşı direndik, direneceğiz; savunmanın savunmasız olmadığını kamuoyuna saygıyla duyururuz.

İZMİR BAROSU BAŞKANLIĞI