Yargı-Sen, sendikal hakların etkin kullanılamaması nedeniyle, ortaya çıkan ihlal ve muhatap olunan işlemler ve yoksun kalınan hak kullanımı için 100 bin euro tazminat talebinde bulundu.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin "dünyada modern sendikacılığın iş kolu düzeyinde örgütlenmesine' gerekçesiyle kapattığı Yargıçlar ve Savcılar Sendikası kararı AİHM'in gündemine taşıdı. YARSAV ve Yargı-Sen Kurucu Başkanı ve Çankırı Hakimi Ömer Faruk Eminağaoğlu tarafından AİHM'e yapılan başvuruda, Türkiye'de, yargıç ve Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanların, sendika kurucusu ve bir sendikaya üye olabilmesinin, 4688 sayılı Yasası'yla yasaklandığı belirtildi. Anayasa'nın 90. maddesinde, 2004 yılında yapılan değişiklikle, usulüne göre yürürlüğe konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerle, yasaların aynı konularda farklı hükümler içermesi durumunda, çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alınacağının ifade edildiğinin anımsatıltığı başvuruda, "Bu anayasa değişikliğinden sonra yargıç ve Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanların, sendikal hakları konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamış, yasadaki kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümler korunmuştur" denildi. 

-HSYK KARARIYLA ÜYELERİMİZ İL DIŞINA ATANDI-

Sendikanın kuruluş aşamasında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin bilgilerin verildiği başvuruda, Ankara Valiliği tarafından Yargı-Sen'in kapatılması istemiyle dava açıldığı belirtildi. Valiğin yargıç ve savcıların sendika kuramayacağı ve meslek esasına göre sendika kurulamayacağına ilişkin kapatma davası açmasının ardından Yargı-Sen'in de ILO'ya başvuruda bulunduğu bilgisine yer verilerek, şu bilgilere yer verildi: 
"Merkezi Ankara'da bulunan sendikanın, yedi kişilik yönetim kurulundan dört kişinin, Ankara'da çalışan kişilerden olması ve bu durum sendika çalışmalarını kolaylaştırması ve aynı zamanda seçilen bu kişiler için de sendikal güvence oluşturmasına rağmen, HSYK atama kararnamesi ile sendika başkanı seçilen Eminağaoğlu ve sendikanın uluslararası ilişkilerini yürüten diğer iki yönetim kurulu üyesi Ankara dışına atanmışlardır. HSYK'nın, sendika genel kurulunun gerçekleştiği bu işlemi, sendikal güvenceleri de gözetmeden, somut ve haklı hiçbir gerekçe de ortaya koyamadan yerine getirmesi, sendika ve güvencelerini yok sayarak, mahkeme üzerinde, adil yargılama kuralına da açıkça aykırılık oluşturmuş, davayı etkileyici nitelik taşımıştır."

-İLO SÖZLEŞMESİ İHLAL KARARI-

Haklarını arayamayan, özgürlüklerini kullanamayan bir yargıdan hak ve adalet dağıtmasının istendiğinin belirtildiği başvuruda, yapılan işlemlerin ILO sözleşmesine aykırı olduğu yolunda Türkiye Cumhuriyeti aleyhine ihlal kararı verildiği de anımsatıldı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6, 9, 10, 11, 13, 14, 17 ve 18. maddelerinin ihlal edildiğinin savunulduğu başvuruda, sendikacılığın, serbest ve sivil bir örgütlenme modeli olduğu, belirli tipte sendikacılık anlayışı ile örgütlenme modeli yaratılmasının, sivil örgütleri resmi görünüme soktuğu belirtildi. Başvuruda, "İşyeri, meslek, hizmet, genel alanlarda her tipte sendikalaşma serbest olmalı ve hele de yargı da meslek sendikacılığı ayrıca serbest olmalı iken, aksi gerekçelerle hareket edilmesi, AİHS hükümlerine aykırıdır. Yerel mahkeme sürecinde haklı kuşku yaratan işlemlere yönelen HSYK'nın bu işlemleri Yargıtay sürecine de yansımış, ortaya çıkan karar da bu haklı kuşku halini doğrulamakla, tarafsızlık boyutu ayrıca zedelenmiştir" denildi. Başvuruda, sendikal hakların etkin kullanılamaması nedeniyle, ortaya çıkan ihlal ve muhatap olunan işlemler ve yoksun kalınan hak kullanımı için 100 bin euro tazminat talebinde bulunuldu.



ANKA