Ceza yargılamalarında işyükünün azaltılması ve alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi amacıyla hazırlanan "Ceza Muhakemesinde İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" taslağı ilgili kamu kurum ve kuruluşlara görüşe gönderildi.

İşte CMK 250 yi değiştiren tasarının 20. maddesi:

MADDE 20- Ceza Muhakemesi Kanununa 250 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Basit yargılama

Madde 250- (1) Üst sınırı beş yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı tarafından basit yargılama usulü uygulanabilir.

(2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk, şüpheliyi, basit yargılama usulü ve basit yargılama sonucunda verilebilecek yaptırımlar hakkında bilgilendirir ve hakkında bu usulün uygulanmasını isteyip istemediğini sorar.

(3) Bu usulün uygulanabilmesi için;

a) Suçun şüpheli tarafından işlendiği hususunda yeterli şüphe bulunması,

b) Şüphelinin işlediği iddia edilen fiili gerçekleştirdiğini Cumhuriyet savcısının huzurunda kabul etmesi,

c) Şüphelinin kasıtlı bir suçtan mükerrir veya itiyadî suçlu ya da suçu meslek edinen kişilerden olmaması,

d) Şüphelinin bu yargılama usulünü kabul etmesi, şarttır.

(4) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında basit yargılama usulünün uygulanmasını yazılı olarak görevli mahkemeden talep eder. Soruşturma evrakına eklenen talep yazısında üçüncü fıkrada belirtilen şartların gerçekleştiği açıkça belirtilir.

(5) Mahkeme, üçüncü fıkradaki şartların gerçekleştiğine kanaat getirmesi durumunda; aşağıdaki yaptırımlardan birine veya birkaçına hükmeder:

a) Suç için kanunda öngörülen cezanın alt sınırının yarısını geçmemek kaydıyla bir yıla kadar hapis cezası.

b) Suçun karşılığında seçimlik ceza olarak hapis ve adlî para cezası öngörülmesi halinde, yüzseksen güne kadar adlî para cezası.

c) Karşılığında hapis ve adlî para cezasının birlikte öngörüldüğü suçlarda, (a) bendi hükmüne göre sadece hapis cezası.

d) Yukarıdaki bentlere göre hükmolunan hapis cezasının ertelenmesi.

e) Otuz günden az ve yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere, belirlenen gün karşılığında kamuya yararlı bir işte çalışma.

f) Otuz günden az ve bir yıldan fazla olmamak üzere, belirlenen bir süreyle bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulma.

g) Otuz günden az ve bir yıldan fazla olmamak üzere, belirlenen bir süreyle belirli yer ve bölgelere gitmeme.

h) Otuz günden az ve bir yıldan fazla olmamak üzere, belirlenen bir süreyle, belirli mercilere düzenli olarak başvurma.

ı) Suçun işlenmesi suretiyle ortaya çıkan zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi.

i) Otuz günden az ve bir yıldan fazla olmamak üzere, belirlenen bir süreyle, suçun işlenmesiyle bağlantılı meslek veya sanatın icrasının yasaklanması.

j) Otuz günden az ve bir yıldan fazla olmamak üzere, belirlenen bir süreyle, suçun işlenmesiyle bağlantılı ehliyet veya ruhsatın geri alınması.

(6) Mahkeme kararını dosya üzerinden verir. Ancak, gerek görmesi halinde faili dinleyebilir. Mazeretsiz olarak gelmeyen fail, basit yargılama usulünden vazgeçmiş sayılır ve genel hükümlere göre soruşturma yapılması amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

(7) Mahkemenin, yüklenen fiilin fail tarafından işlendiğine veya üçüncü fıkradaki şartların gerçekleştiğine kanaat getirmemesi durumunda genel hükümlere göre soruşturma yapılması amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

(8) Beşinci fıkra hükmüne göre hükmolunan ceza sonuç ceza olup, bu cezada herhangi bir sebeple artırım veya indirim yapılamaz.

(9) Hükmolunan yaptırımın sonradan ortaya çıkan ve sanığın elinde olmayan şartlar sebebiyle yerine getirilmesinin imkânsızlaşması veya önemli ölçüde güçleşmesi durumunda, yaptırım değiştirilebilir.

(10) Hükümlü, hakkında hükmolunan beşinci fıkranın (e), (f), (g), (h) ve (ı) bentlerindeki yaptırımların gereğini yerine getirmemekte ısrar etmesi halinde, on günden iki aya kadar disiplin hapsiyle cezalandırılır.

(11) Basit yargılama usulünün herhangi bir sebeple uygulanamaması durumunda, bu maddede düzenlenen usulün uygulanması amacıyla sanığın yüklenen fiili gerçekleştirdiğini kabul etmesine ilişkin beyanı delil olarak kullanılmaz. Buna ilişkin bilgi ve belgeler Cumhuriyet savcısı tarafından dosyadan çıkartılır.

(12) Uzlaştırma kapsamına giren suçlarda, dosyanın uzlaştırmaya gönderilmemesi veya uzlaştırmanın başarısız olması durumunda basit yargılama usulü uygulanabilir." 

GEREKÇE

Basit yargılama usulü, şüphelinin daha az bir yaptırım beklentisiyle soruşturma konusu olaydaki sorumluluğunu kabul ederek başlayan, bir tarafta sanık diğer tarafta savcılık ile hüküm ve denetim makamı olarak mahkemenin bulunduğu bir süreci ifade etmektedir. Kıta Avrupası hukuk sistemi içinde Fransa, İtalya ve Almanya gibi ülkelerde modellenen bu yeni usul, sanığın ikrarına hukukî sonuç bağlayan emsal ülke düzenlemelerinde olduğu gibi belirli bir ciddiyet düzeyindeki suçlarda muhakeme sürecinin gereksiz formalitelerden arındırılmasını ve kısaltılmasını, işlenen suçlara kısa süre içinde etkili ve orantılı bir karşılık verilerek bozulan kamu düzeninin yeniden sağlanmasını amaçlamaktadır.

Etkin pişmanlık hükümlerinin bulunduğu belli başlı suçlar ayrık tutulursa, ceza muhakemesi uygulamamız, soyut inkar savunmasında bulunan failler ile pişmanlık gösteren ve samimi ikrarda bulunan failler arasında anlamlı bir fark oluşturmamaktadır. Takdiri indirim nedenlerinin, neredeyse tüm suç failleri lehine uygulanması pratiği, bu farkı daha da
belirsiz hale getirmektedir. Buna karşın, pişmanlık gösteren ve ikrarıyla sübut sorununun çözümüne katkıda bulunan sanıklar kanunun öngördüğü cezayı almakta, inkar savunmasında bulunanlar ise delil durumuna göre cezalandırılabildikleri gibi bazen de beraat etmektedirler.

Maddi hakikatin araştırıldığı ceza muhakemesinde ispat mükellefiyeti her halükarda kamu makamına ait olmakla birlikte, bu sürece katkı sağlayan failin ödüllendirilmesi ve kendisine kısmî bir hukukî avantaj sağlanması mevcut duruma nazaran daha adaletli görülmektedir.

Nitekim, mağdurun tatmini ve zararının giderilmesi amacına hizmet etmek üzere malvarlığı 
aleyhine işlenen suçlarda veya eylemin bütün boyutlarıyla aydınlatılarak sorumluların cezalandırılmasında büyük kamusal yarar bulunan ancak nitelikleri gereği delil elde edilmesinde önemli zorluklar bulunan uyuşturucu ticareti ya da örgüt suçlarında özel etkin
pişmanlık hükümleri öngörülmüş ve pişmanlık gösteren failin cezasında indirime gidilmiştir.

Ancak, kanunda öngörülen hapis cezasının üst sınırı beş yıla kadar olan suçlarda, istisnalar 
dışında genel bir etkin pişmanlık hükmü düzenlenmemiştir.

Kanunda öngörülen cezasının üst sınırı beş yıla kadar hapis olan suçlarda, cezaların alt
sınırı kural olarak üç ay ilâ iki yıl arasında değişen miktarlardadır. Bu suçlarla ilgili yapılan
yargılamaların sonucunda, olayın özelliklerine göre alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayinini
haklı gösteren nedenler bulunmadıkça, alt sınırdan ceza tayinine gidilmekte, kurulan
hükümler, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının ertelenmesi veya seçenek
yaptırımlara çevrilmesi kapsamında kalmaktadır. 2014 yılı verilerine göre, soruşturma
aşamasındaki ortalama görülme süresi olan 378 gün ile kovuşturma aşamasındaki ortalama
görülme süresi olan 231 gün esas alındığında, yukarıda bahsedilen ilk hüküm aşamasına
ulaşılması için yaklaşık iki yıl geçmesi gerekmektedir. Kararın temyiz kanun yolu açık olarak
verilmesi ve temyiz edilmesi durumunda bu süreye 354 günlük ceza dava dairelerindeki
ortalama görülme süresi de eklendiğinde, bu süre daha da uzamaktadır.

Suç şüphesi altında bulunan kişiler, soruşturma sürecinde susma, herhangi bir
açıklamada bulunmama hakkına sahip olduğu gibi sorumluluğunu kabul ve ikrar hakkına
sahip bulunmaktadır. İkinci seçeneğin söz konusu olduğu her durumda, suçun niteliği ve
cezasının ağırlığına veya geleneksel muhakeme yollarının kullanılmasında hukukî ve sosyal
bir yarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, bütün ceza davalarının mahkemeye
taşınmasının adil ve hakkaniyetli olmadığı açıktır. Ağır iş yükü altında bulunan ceza adaleti
sistemlerinin bu tür, vehamet arz etmeyen basit suçlarda muhakeme sürecini basitleştirecek
adımlar atması Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin de tavsiye kararlarına konu olmuştur.
1960’lı ve 1970’li yıllardaki köklü değişikliklerle “maslahata uygunluk” ilkesinden
daha geniş bir biçimde istifade edilmeye başlanan Alman hukukunda, günümüzde Alman
Ceza Usul Kanununun 417 ila 420 nci maddelerinde yer alan şekliyle "hızlandırılmış
muhakeme" adı altında, genellikle sanığın suçu ikrar etmesi durumunda uygulanan ve bir
seneye kadar hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilmesi ile sonuçlanan bir muhakeme usulü
bulunmaktadır.

Avusturya ceza muhakemesinde de “takdirilik ilkesi”ne uygun olarak kabul edilen
farklı usullerin uygulanması söz konusu olup, bunlar arasında, suçun kanunda öngörülen
cezası beş yılı aşmıyorsa, savcılığın faile sunduğu önerilerin fail tarafından kabul edilip ifası
halinde soruşturmanın sonlandırılabilmesi imkanı bulunmaktadır. Keza kural olarak
“kovuşturma mecburiyeti ilkesi”nin hakim olduğu bir başka ülke olan Estonya'da, Ceza Usul
Kanununun 239 ila 250 nci maddelerinde dava pazarlığı kurumuna yer verilerek bu ilke
yumuşatılmıştır.

Anglo-Amerikan hukuk geleneğine dayanan “dava-ceza pazarlığı”nı kıta Avrupası
hukuk sistemiyle bağdaşır örnek modeller içinde uygulayan ülkeler arasında İtalya ve Fransa
da bulunmaktadır. Söz konusu kurumun, “suçluluğun ön kabulü üzerine duruşma” veya “itiraf 
duruşması” isimleriyle Ceza Usul Kanununun 495-7 ilâ 495-16 maddeleri arasında yer aldığı
Fransa’da, soruşturma konusu eylemi gerçekleştirdiğini ve usulün uygulanmasını kabul eden
şüpheli çoğunlukla aynı gün içinde mahkemeye sevk edilmekte ve geleneksel bir yargılama
yapılması durumunda alması muhtemel asgari cezaya oranla daha düşük bir yaptırımla
karşılaşmaktadır. Söz konusu usul, Fransa’da, on yıla kadar hapis cezası gerektiren hemen
hemen bütün suçlarda uygulanabilmektedir.

Bu kapsamda, maddeyle Ceza Muhakemesi Kanununun mülga 250 nci maddesi
yeniden düzenlenerek, benzer bir muhakeme usulüne ceza adaleti sistemimizde de yer
verilmesi öngörülmektedir. Düzenlemeye göre, üst sınırı beş yıl ve daha az hapis cezasını
gerektiren suçlar bakımından basit yargılama usulüne başvurulabilecektir. Bu usulün
uygulanabilmesi için; şüphelinin kolluk veya Cumhuriyet savcısının bilgilendirmesi üzerine
kendisine atfedilen fiili işlediğini Cumhuriyet savcısının huzurunda kabul etmesi
gerekmektedir. Keza şüphelinin kasıtlı bir suçtan mükerrir, itiyati suçlu veya suçu meslek
edinen kişilerden olmaması, bu usulün uygulanabilmesi için olması gereken zorunlu
koşullardandır.

Söz konusu usule başvurulması, geleneksel muhakeme sürecini kısaltmak ve
basitleştirmekle birlikte, ne soruşturmanın başında kolluk marifetiyle delil toplanması
keyfiyetini, ne de hâkim tarafından dosyadaki hukuki kabulün maddî hakikate uygunluğunu
kontrol görevini ortadan kaldırmamaktadır. Nitekim, usule başvuru şartları arasında yer alan
suçun şüpheli tarafından işlendiği hususunda yeterli şüphenin mevcudiyeti, hukuki
vasıflandırmayı yapmaya yetecek düzeyde, kaybolma ihtimali bulunan delillerin
soruşturmanın başında evleviyetle toplanmasını gerektirmektedir. Keza, bu usulün herhangi
bir nedenle uygulanamaması durumunda soruşturmaya geri dönülecek olması sebebiyle bu
delillerin toplanması önem taşımaktadır.

Diğer taraftan, usulün uygulanmasında bir denetim ve neticesinde hüküm makamı olan
hâkimin görevi, failin ikrarındaki samimiyeti kontrol etmek, gerek ikrardaki kabulün, gerekse
hukukî vasıflandırmanın dosyaya yansıyan oluşa uygunluğunu denetlemek olacaktır. Bununla
birlikte hâkimin, maddi gerçeğin araştırılması amacıyla soruşturmanın genişletilmesi, yeni
delillerin toplanması, tanık dinlenmesi gibi yetkileri bulunmamakta olup, maddî hakikatin
ortaya çıkarılabilmesini teminen böyle bir araştırma yapılmasına ihtiyaç duyduğu takdirde
usulün uygulanmasına ilişkin talebi reddetmesi gerekmektedir. Buna ilave olarak hakim,
Cumhuriyet savcısının talebi veya hukukî vasıflandırmasıyla da bağlı olmayıp, farklı bir
sonuca ulaşması halinde talebi reddedecektir.

Hâkimin incelemesi klasik bir duruşmalı inceleme değildir. Hakim, kural olarak
incelemesini dosya üzerinden yapacak, ancak ihtiyaç duyması halinde faili dinleyebilecektir.
Hakimin, kabulün olaya uygunluğunu takdir sınırı bu şekilde belirlenmiş olmaktadır.
İncelemesi sonunda gerekli koşulların varlığına kanaat getiren hâkimin uygulayabileceği
yaptırımlar maddede ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Belirtilenler dışında bir hüküm kurulması
mümkün olmayacağı gibi, bu yaptırımlar üzerinden başkaca bir indirim veya artırım
yapılması da söz konusu olmayacaktır. Keza verilen hüküm bakımından hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanması da mümkün değildir.

Geleneksel muhakemeye nazaran bu usulün farkının ortaya konulabilmesi amacıyla,
inceleme ve hüküm sürecinin başlangıcı, kamu davası açan iddianame gibi bir belgeye değil,
soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının yazılı talebine bağlanmıştır. Hakim faili
dinlemek ihtiyacı duyduğunda duruşma açabilecek, bu çerçevede usule uygun olduğu ölçüde
duruşmayla ilgili diğer usul hükümlerini kıyasen uygulayabilecek ancak, duruşmanın
ertelenmesi ya da delil araştırması sonucunu doğurabilecek bir tercihte bulunamayacaktır.

Hakimin, koşulların gerçekleşmediği kanaatiyle usulün uygulanmasına ilişkin talebi
reddetmesi veya usulün failden kaynaklanan nedenlerle uygulanamaması durumunda, failin
bu usulün uygulanması amacıyla yaptığı açıklamalar ve verdiği ifadenin, bilahare yürütülecek 
soruşturma ve kovuşturmalarda delil olarak kullanılamayacağı esası da benimsenmektedir.
Böylece, sistemden ılımlı bir karşılık beklentisiyle suçunu ikrar edecek failin teşviki
amaçlanmaktadır.