TC Devleti milli devlettir. 1. Cihan Savaşı sonunda galip devletler Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak Anadolu’yu istilaya başlamışlar yenik Osmanlı Devletine Sevr Anlaşması’nı dayatmışlardı. Türk toprakları üzerinde Kürdistan Devleti kurulması bir kısım topraklarımızın Ermenilere verilmesi kararlaştırılmıştı.

Bazıları İstiklal Savaşı günlerinde Atatürk’ün kürtlere ayrı bir statü verileceğini vaddettiğini söylerler. Ancak bu sözlerin hiçbir delili yoktur. Amasya Tamimi’ni, Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarını, Sivas Kongresi kararlarına uygun olarak Osmanlı Meclisi Mebusanı’nın aldığı Misakı Milli Kararlarını, İstiklal Savaşı günlerindeki TBMM tutanaklarını okuyun. Kürtlere ayrı bir statü verileceğine dair tek bir satır göremezsiniz.

Atatürk, 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılışını yapan meclise TBMM, kurduğu hükümete de TBMM Hükümeti adını vermiştir. TBMM Hükümeti adından rahatsız olan bazı delegeler bu isim üzerinde durmuşlar, TBMM Hükümeti adından duydukları rahatsızlığı dile getirmişlerdir.

Atatürk bunun üzerine TBMM’nde konuşma yapmak lüzumunu duymuş, konuşmasında TBMM Hükümeti’nin sadece Türklerin hükümeti değil, asırlardır birarada yaşadığımız bütün Anasırı İslam’ın hükümeti olduğunu söylemiştir.
Lozan Konferansı’nda İngiliz delegesi kürtlerin durumunu da konuşmak istemiş, İsmet Paşa “Biz kürtlerle asırlardır birlikteyiz. Onlardan ayrılmayı düşünmüyoruz. Onlar da bizden ayrılmayı istemiyorlar” demiş, teklifi geri çevirmiştir. Bu sırada Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki vatandaşlarımızdan Lozan’da bulunan diğer devlet delegelerini şaşırtan çok sayıda telgraf Lozan Konferansı’na ulaşmıştır. Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki vatandaşlarımız açık bir dille Türklerden ayrılmayı düşünmediklerini, devletlerine bağlı olduklarını bildirmişlerdir.

Fakat bugün durum dünden değişiktir. Hükümet PKK ile anlaşma yapmıştır. Hiçbir zaman muhatap kabul edilmeyen ve edilmemesi gereken terör örgütü PKK’nın devlet tarafından muhatap kabul edilmesi şüphesiz ki doğru olmamıştır. Bu örgütün askerimiz karşısında başarısı yoktur. Karakol baskınlarıyla askerimizi, köy baskınlarıyla sivil halkımızı şehit etmiştir. Ama çok iddialı olmasına rağmen Türkiye’mizden bir karış toprağı koparamamış, hakimiyet kuramamış kendi ifadeleriyle kurtarılmış bölge yaratamamıştır. PKK ile mücadelede şehitlerimiz oldu ancak vatan toprağını terör örgütüne kaptırmadık.

PKK açılımını savunuyorlar. Kürt meselesinin, Türkiye’nin büyümesinin önünde engel olduğunu, açılımla kürt meselesinin problem olmaktan çıkacağını Türkiye’nin büyüyeceğini söylüyorlar. Gerçekten öyle mi?

PKK’nın uzantısı BDP’nin ileri gelenlerinin, PKK sözcülerinin Abdullah Öcalan’ın söylemlerini iyi okumak ve anlamak, ayrıca PKK’nın hakim olduğu Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde cereyan eden olayları iyi değerlendirmek gerekir. BDP ileri gelenlerinin söylemlerini PKK’nın hakim olduğu Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yaptıklarını iyi değerlendirirsek, açılımın iddia edilenin aksine Türkiye’nin hayrına olmadığını anlarız.

PKK’nın TBMM’ndeki uzantısı BDP’nin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş;
“Asıl inşa edilecek şey, demokratik özerkliktir… Burada kendi anadillerimizle kürtçenin lehçeleriyle Arapçayla, Ermeniceyle, Süryaniceyle bu toplum artık kendi diliyle hizmet almanın aşamasına geldi. Biz bunları devletten beklemeyeceğiz. Ders kitaplarını kendimiz basacağız…”

Diyarbakır Belediye Başkan adayı Nurten Kışanak;
“… Başkan Apo, Amed’e gelecek. Kürdistan’a gelecek. Halkıyla buluşacak… Özerk statümüzü inşa edeceğiz.”

Mardin Belediye Başkan adayı Ahmet Türk;
“Kuzey kürdistanda demokratik özerkliği inşa çabamız ve çalışmalarımız vardır… kürtler bütün parçalarıyla özgürlüğüne kavuşacaklardır.” Demişlerdir.

Selahattin Demirtaş’ın, Gülten Kışanak ve Ahmet Türk’ün konuşmalarından açıkça anlaşılıyor ki PKK Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde özerklik ilan etmeye hazırlanıyor. Ama bu nasıl özerklik? Açılımın başlangıcındaki söylemlere göre PKK teröristleri Türkiye’den çıkacaktı. Silah bırakacaktı. Söylenenlerin aksine PKK Türkiye’den çıkmadı, silah da bırakmadı. Aksine yeni katılımlarla güçlendi. Eskiden yalnız dağlardaydı. Şimdi silahlı güçleriyle halkın arasına katıldılar. BDP yetkililerinin ifadesiyle kendi öz savunma güçlerini oluşturuyorlar. Güneydoğu ve Doğu bölgelerimize belediyeler, kamu hizmetlerini Türkçeyle değil, kürtçeyle yapıyorlar. Özerklik ilan edeceğiz diyorlar ama söylemlerine ve Doğu ve Güneydoğu bölgelerimize baktığımızda özerklikten daha fazlasını istiyorlar ve bunu gerçekleştirmek için çabalıyorlar.

Bu PKK’ya çok dikkat etmek lazım. Iğdır’da PKK’lı olmayan vatandaşlarımız, PKK’lılardan daha kalabalık fakat aralarındaki anlaşmazlık nedeniyle belediyeyi BDP’ye kaptırmışlardı. O zaman milletvekili Pervin Buldan “Iğdır da kürdistana katıldı” demişti. Şimdi Urfa’ya, Bingöl’e göz diktiler. Urfa’ya, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, BDP başkan adayı olarak gösterildi. Urfa’da, Mersin’de Belediye Başkanlığı seçimlerini BDP adayları kazanırsa Urfa ve Mersin de mi Kürdistan toprağı olacak? Görünüş açık. PKK yayılmacı bir politika izliyor. Türkiye’nin bunu gömesi lazım.

Bir de şunu anlayamıyorum. Anayasa’dan Türk kimliğini silmek istiyorlar. Ama öte yanda PKK rahatça etnik milliyeçilik yapıyor. Ahmet Türk;
“Kürtler bütün parçalarıyla özgürlüğüne kavuşacak.” diyor. Bu görülmüyor mu?

TBMM’nin seçim sebebiyle tatile girmeden önce çıkardığı son yasa neye hizmet ediyor? Özel okullarda kürtçe eğitim verilmesi kabul ediliyor. Seçim propagandaları kürtçe de yapılabilecek. Cumhuriyet döneminde kabul edilen ve 60 yıldır kullanılan herkes tarafından da benimsenen yer isimleri kaldırılıyor. Eski isimler kullanılacak, Türk alfabesine X ve Q harfleri ilave edilecek. İlkokullarda okutulan andımız kaldırılıyor. Yukarda anlattım. PKK’nın hakim olduğu bölgelerde kamu hizmetlerine ulaşım kürtçeyle mümkün oluyor. Yasa her ne kadar özel okullarda kürtçe eğitim yapma imkanı veriyorsa da PKK’nın hakim olduğu bölgelerde özel okul olmaktan çıkacak bütün bölgeye özel okullar olacak. Vatandaşın Türkçe eğitim veren okullara gitmesi de engellenecektir. PKK bölgede şimdiden okul inşa etmeye başlamıştır. İnşa etmeye başladığı ilkokul, Abdullah Öcalan’ın doğum günü olan 4 Nisanda açılacakmış.
TBMM’nin seçim sebebiyle tatile girmeden önce çıkardığı bu yasa, Anayasa’nın başlangıç hükümlerini ve ilk 4 maddesini ihlal etmiyor mu? Gerçi Cumhurbaşkanı yasayı onayladı, ancak yasa anayasayı ihlal etmektedir. Bu husus AKP’nin Diyarbakır Belediye Başkan adayı tarafından da televizyonda dolaylı olarak söylenmiştir.

PKK, 30 Mart seçimlerini bekliyor, diyorlar. 30 Mart seçimlerinden sonra PKK beklenen gün geldi düşüncesiyle özerkliğini ilan ederse Türkiye, bu oldu bittiyi kabul edecek mi? PKK’nın oldu bittisi kabul edilemez ve kabul edilmemeli. Bu oldu bitti kabul edilirse İzmir de tehlikededir, İstanbul da tehlikededir. İdare edenlerimiz bu konuyu iyi düşünsünler. Ama asıl görev Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki vatandaşlarımıza düşmektedirç. Bu vatandaşlarımız PKK’nın tehditlerine boyun eğmesinler, oylarını Türkiye’nin birliğinden yana kullansınlar.

Talat ŞALK
E.Cumhuriyet Savcısı


(Bu köşe yazısı, sayın Talat ŞALK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)