Siz ne kadar da “Ben icrayla ilgilenmiyorum” deseniz de, dava sonucu mahkeme ilamını çoğu zaman icra takibine koymanız gerekir. Kaldı ki ilamın icraya konulması, avukata, yargılama vekalet ücretine ek olarak icra vekalet ücreti kazanma imkanı da sunar.

Sadece alacaklı olan taraf mı avukat tutar? Elbette ki hayır. Borçlular da pekala avukat tutabilirler. Hatta borçlu vekilliği, çoğu zaman, alacaklı vekilliğinden çok daha kazançlıdır. Neden mi? Şöyle ki; Borçlu vekilliği, alacaklıların / vekillerinin hatalarını fırsata çevirme işidir.

Her yıl binlerce hukuk fakültesi mezunu, stajını tamamlayıp avukatlığa başlamaktadırlar. Eğitim kalitesinin düşüklüğü, iş avukat tarafından yürütülüyor olsa dahi,  hukuki  hataları beraberinde getirmektedir.


Örneğin müvekkilinden aldığı kambiyo senedini icra takibine koyan bir avukatın yapabileceği olası hataları gözden geçirecek olursak; -Cirantalara protesto çekilmeden cirantalar hakkında takip başlatmak, -Kambiyo senedinin aslını icra kasasına aldırmamak, -Kambiyo senedinin, kambiyo senedi vasfı taşıyıp taşımadığını, bulunması gereken zorunlu unsurlara sahip olup olmadığını detaylı kontrol etmeden / eksiklikleri tamamlamadan takibi başlatmak, -Cirantalardan da çek tazminatı talep etmek, -Yetkisiz yerde takip başlatmak, -Fazla faiz talebinde bulunmak,

-Faiz oranında hata yapmak sayılabilir. Bir de avukatın bilmeyip, müvekkilin yapabileceği hatalar / eksiklikler vardır ki bunlar genellikle; -Borçlunun imzasını huzurda almamak, – Şirket adına imza atan kişinin buna yetkili olup olmadığını araştırmamak, – Müşterek imza gereken durumlarda tek imza almak olarak sayılabilir…

Yukarıda sayılanlar, takip başlatılırken yapılabilecek olası hatalar olup, bunları çoğaltmak mümkündür. Takip başlatıldıktan sonra da dosyada bir çok hatanın yapılması olasıdır. Borçlu vekilleri, bu noktada devreye girmekte, icra dosyasını inceleyip, herhangi bir usulsüzlük bulunduğunu tespit ettiği taktirde,ödeme emrini hatta takibi iptal ettirebilecek nitelikte açıklar bulabilmektedirler.

Bu açıklar, borçlu vekillerine kimi zaman maktu, kimi zamansa nispi vekalet ücreti olarak dönmektedir. İcra takip dosyalarının %90 lık kısmının, tahsil kabiliyeti bulunmamaktadır. Alacaklı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin tahsili imkanı ise bunun tam tersidir. Dolayısı ile, borçlu vekillerinin, yakalamış olduğu usulsüz işlemler nedeniyle lehlerine hükmedilen yasal vekalet ücretlerini tahsilleri, alacaklı vekilinin vekalet ücretini tahsili imkanından çok daha yüksektir. Bu durumu, ceza davalarında, sanık müdafiilerin, mağdur vekillerinden daha çok kazanmalarına benzetmek mümkündür.

“Borçlunun parası mı var ki avukatına vekalet ücreti ödesin” diyenler de olacaktır. Borçlu vekilleri, vekalet ücretlerini, genellikle müvekkillerinden değil, karşı taraftan tahsil edilecek paradan almaktadırlar.  Örneğin takibin iptaline karar verilen bir dosyada, alacaklı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesi durumunda,  takip tutarına göre değişmekle birlikte, bu %20 lik tutar, kimi zaman hatırı sayılır rakamlara ulaşabilmektedir.

100.000 TL lik borcunu ödeyemeyen borçlunun da, karşı tarafın hatalarından faydalanarak kendisini bu borçtan kurtulabilecek avukata 10.000,00 TL vekalet ücretini ödeyecek parayı da bulduğuna pekala rastlayabilirsiniz. Kimilerine göre borçlu vekilliği, sanık müdafiiliği gibi pek hoş karşılanmasa da, alacaklının, alacağına kavuşabilmesi için oyunu kuralına göre oynaması, yapacağı işlemleri, hukuki sınırlar çerçevesinde ve usulüne uygun olarak yerine getirmesi gerekmektedir.  Alacaklının, icra yolu ile hakkını araması mümkün ise de, bu durum alacaklıya, sınırsız bir şekilde hareket serbestisi vermez.

Dolayısı ile oyunu kuralına göre oynamayan alacaklının / vekilinin, yaptığı / yapacağı hataların da sonuçlarına katlanması gerekecektir. Borçlu vekilliği, icra hukuku bilgisi yanında, ticaret hukuku ve borçlar hukuku bilgisi de gerektirir. Hatta öyle ki, borçlu vekili, alacaklı vekilinin bilmediği, dikkatinden kaçan hususları farkedebilecek donanımda olmalıdır ki bu açıkları / eksikleri müvekkili menfaatine kullanabilsin… Yargılamanın asli amacının, cezada suçluyu, hukukta haklıyı ve buna uygulanacak yaptırımı belirlemek olduğu, bir insana, hakettiğinden fazla ceza verilmesinin, lehine hakkı olmayan bir alacağa hükmedilmesinin de pekala adaletsizlik olduğu ortadadır. Dolayısı ile, nasıl ki sanık müdafiine “suçluyu savunuyor” diyemeyeceğiniz gibi, borçlu vekiline de “borçlunun tarafını tutuyor” diyemezsiniz. Bazen her iki taraf da haklı, her iki taraf da haksız olabilmektedir.

Avukatın adil yargıdaki rolü, herkesin hakettiği kadarını almasına vesile olmaktır. Hal böyle olunca da, alacaklının bizzat veya vekili tarafından yapacağı hukuki hataları, borçlu avukatının kendi lehine kullanması ve bu yolla vekalet ücretine hak kazanması da oldukça doğal bir durumdur. Bu yazıda, borçlu vekilliğinin sadece icra yönü değerlendirilmiştir.  

Elbette ki borçlu vekilliği, sadece icradan ibaret değildir. Alacaklılardan mal kaçırmak kastıyla hareket eden borçlulara bu doğrultuda yol gösteren, borçlu olduğunu bildiği halde, yasal boşluklardan faydalanmak suretiyle borçlulara akıl veren, özetle zihniyetinin kötü olduğunu bildiği halde hukuki bilgisini bu zihniyetteki insanlara sunan ve bundan nemalanan borçlu vekillerini ise elbette ki hiç bir surette tasvip ettiğimizi söyleyemeyiz
hukukitavsiyeler