A) YASAL YOLLARDAN HAK TAKİBİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Avukat, müvekkilinin menfaatlerini koruma ve yürürlüğe koymada hukuk düzeninin öngördüğü iddia ve savunma vasıtalarından yararlanabilir. Bunun ötesinde meşru olmayan yollara, vasıtalara başvurması caiz değildir . 

Avukat belli bir davranışta bulunmaya sevket- mek için karşı tarafı tehdit eder tarzda baskı altında tutamaz. Örneğin birtakım belgelerin olayın kamuoyunda tartışılmasını sağlamak için basına verileceği veya suçlayıcı mektupların ihtilafla ilgisi olmayan mercie yollanacağı gibi söylemlerle baskı altında tutulması, caiz olmayan yollardandır . 

Ümitsiz olmayan bir ceza veya hukuk davası açılacağına dair söylem, söz konusu dava hukuki mesele ile doğrudan bağlantı içinde ise caizdir . Başvurulan yol ve onunla ulaşılmak istenen sonuç(amaç) arasında uygunluk varsa, örneğin satım sözleşmesinin konusu olan malı kendi isteğiyle teslim etmemesi halinde, avukatın bunun gerçekleşmesi için dava açacağını bildirmesi caizdir . 

Dava konusu yapılması mümkün olmayan bir davranışı polis ya da savcılığa ihbar edeceği tehdidinde bulunmak caiz değildir. Karşı taraf aleyhine yapılan şikayetler, hukuken caiz olan amaca ulaştırıcı olduğu takdirde caiz olup bunlar karşı tarafı yıldırma veya onun üzerinde caiz olmayan bir etki oluşturmaya hizmet edemez . 

Ücretini ödemek istemeyen müvekkiline adli yoldan ödenmesini temin için faaliyete geçeceğini bildirebilir. Ama mesleki konumundan faydalanarak ona güçlük çıkaramaz . Tehdit caiz olmayıp da avukat etkisine inanmaktaysa, tehdidin karşı tarafı etkileyip etkilemediğine bakılmaksızın avukat hakkında disipliner yaptırım uygulanabilir. 

Tehdidin yöneldiği kişiyi korkutmaya elverişli olup olmadığının önemi yoktur. Ceza hukuku anlamında tehdit bulunmasa da disiplin soruşturması yapılması mümkün-dür . Bazen bir talepte bulunulmasına bağlı olarak karşı tarafın cezaya çarptırılmasını gerektiren olaylar açığa çıkabilir. Bu gibi yan sonuçlara avukat dikkat çekebilir .

Avukatın cebri icra tehdidinden yararlanabilmesi de mümkündür. Cebri icra tehdidi ödeme talebiyle doğrudan bağlantılı olduğu takdirde tazyik unsurudur. Soyut olarak cebri icra tehdidi etkiye sahip değildir. Ödeme emri ona gerekli baskı unsurunu katar .

Avukatlık Meslek Kurallarının 31. maddesine göre avukat karşı taraf ile ancak avukatı vasıtasıyla görüşebilir. Karşı tarafın avukatı yoksa, onunla teması zorunlu sınırlar içinde kalmalı ve karşı tarafla her görüşmeden sonra müvekkiline bilgi verilmelidir . Bu gibi hallerde özel bir dikkat ve çekingenlik göstermesi gerekir. Kendisini bir avukatla temsil ettirmeyen karşı taraf, hukuki meselelerdeki bilgisizliğinden ötürü dezavantajlı bir durumdadır. 

Avukat caiz olanla sınırlı kalmak üzere müvekkil yararını en üst düzeyde gerçekleştirmeyi deneme hakkına sahiptir. Ancak bunun sınırlarını da avukatın gerçekle yükümlü oluşu buna ulşamayı güçleştirme yasağı çizer . Avukatın hukuki yönden mevcut üstünlüğünden yararlanmak suretiyle karşı tarafı caiz olmayan biçimde etkilememesi gerekir.

Karşı tarafla ancak avukatı vasıtasıyla görüşebileceği hususu mutlak ve soyut anlamda olmayıp aksine somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmek gereken bir husustur. Doğal olarak bu tür bir yasaktan ancak avukatla temsil mecburiyetinin bulunduğu ülkeler bakımından söz edilebilir. Oysa ülkemizde avukatla temsil mecburiyeti bulunmadığına göre, avukat olsa olsa temasa geçtiği karşı tarafa bir avukatın hukuki yardımından yararlanması tavsiyesinde bulunabilir. Avukatla temsil mecburiyeti bulunmaması sebebiyle avukatın, karşı tarafı (avukatı olmayan) istismar ettiği aldattığı gibi iddialarla karşı karşıya kalması mümkündür.

Avukatın karşı taraf ile doğrudan temasa geçmesi kural olarak caiz olmadığından karşı taraf avukatına değil de karşı tarafa iddialarını ve taleplerini bildirmesi kural olarak söz konusu değildir. Ancak karşı tarafın avukatı yoksa, zorunlu sınırlar dahilinde karşı tarafla temasa geçebileceğinden ona verilen hukuki malumatın doğru olmasına özen gösterilmelidir. Aksi tutum disiplin soruşturmasını gerektirebilir .

B) YASAL YOLLARA MESLEĞE YARAŞIR BİÇİMDE BAŞVURMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Avukatın gerçeğin bulunmasına katkı yükümlülüğü, meşru iddia ve savunma vasıtalarını mesleğe yaraşır biçimde kullanmayı da gerektirir . Avukatlık Meslek Kurallarının 5. maddesine göre, avukat iddia ve savunmasının hukuki yönüyle ilgilidir. 

Taraflar arasındaki anlaşmazlığın doğurduğu düşmanlıkların dışında kalmaya özen göstermelidir. Müvekkilinin etkisi altında kalarak tarafsızlığını kaybetme tehlikesi avukat bakımından bulunmaktadır. Avukatın taraf temsilcisi olarak müvekkilinin menfaatlerini koruma ve onlara yürürlük kazandırmada taraf tutar biçimde hareket etmesi ve bunu belirli bir keskinlik içinde yapması da esasen ondan beklenir . 

Avukatın müvekkil hak ve menfaatlerini korumak için davada kullandığı hakaret içeren söz ve ifadeler, savunma dokunulmazlığından yararlanır. Bu esasen avukatın hak ve yetkilerinin incelendiği bölümde de incelenmişti. Avukatın karşı tarafla ilişkide kullanacağı her sözcüğü ölçüp tartmamış olması , ihtilafla ilgisi olmayan fikir beyanlarında bulunmaktan kaçınmaya dikkat etmemiş olması, herhalükarda bu tutumun disiplin soruşturmasına tabi olacağı ve disiplin cezası alacağı anlamına gelmez . 

Avukattan kullandığı ifadelerde ölçülülük beklenir. Şahsi karalamalar, sataşmalar ve diğer onur kırıcı ifadelerden kaçınmalıdır . Ölçülü bir sertlik içinde müvekkilinin menfaatlerini korumalıdır. Davadaki hakaret içeren ifadeleri objektif bakımdan savunulabilir amaçlara hizmet etmekte ve gerçeği yansıtmakta ise veya en azından avukat iyiniyetle onun gerçek olduğuna inanmaktaysa caizdir .