Gerek müvekkillerle yapacağınız görüşmelerde, gerek duruşmada hakim karşısında, kendinizi ne kadar iyi ifade edebilirseniz, beklediğiniz sonucu almanız o derece kolaylaşacaktır.

Etkili bir konuşma yapabilmeniz için gerekli olan ilk şey, bunun için uygun ortam ve zamandır. Sözcüklerinizi ne kadar iyi seçerseniz seçin, zamanlamanız hatalıysa, söylemleriniz amacına ulaşmayacaktır. Bu yüzden dış ortamın, konuşmaya uygun durumda olmasını sağlamanız veya bunu sağlatmanız öncelikle gerekir. Örneğin duruşmada söz aldığınızda, özellikle hakimin dikkatini çekmek ve duruşma zaptına geçirilmesini istediğiniz bir husus varsa, bunu, söz size verildiğinde, hakimin dikkati sizdeyken yapmalısınız. Karşı taraf vekilleri bazen, bunun önüne geçmek adına lafınızı kesmeye kalkışabilir. Bu gibi durumlarda ısrarla konuşmaya devam etmenizin bir anlamı yoktur. Ancak karşı taraf vekilinin bu baskın tavrı nedeniyle asla sessiz de kalmamalısınız. Bu gibi durumlarda hakimin müdahalesini isteyebilir, konuşma için uygun ortam sağlandığında da söz alarak beyanlarınızı iletebilirsiniz.

Müvekkille yapılan görüşmelerde de aynı şekilde ortamın yapılacak konuşmaya uygun olması önemlidir. Hem müvekkilin söyleyeceklerini anlayabilmeniz açısından, hem de sizin anlattıklarınızı müvekkilin tam olarak anlayabilmesini sağlamak açısından, konuşmanızı bölebilecek etkenlerden sıyrılmanız, telefon bağlatmamanız, cep telefonunuza cevap vermemeniz, görüşme esnasında rahatsız edilmemeniz oldukça önemlidir.

Konuşmanızdan en etkili sonucu alabilmek için, konuşmayı yaptığınız kişi ile aranızda varsa önyargıları öncelikle kaldırmalısınız. İyi bir konuşma, yıkıcı değil, yapıcı olmalıdır. Duruşma salonu dışında, saatlerce bekledikten sonra, salona girip mahkemeye bekletilme nedeniyle sitem ederek söze başlarsanız, bu siteminiz belki sizi o an için rahatlatır. Ancak mahkemeyi eleştirerek söze başladığınızda, yapacağınız konuşmanın yapıcı olmasını bekleyemezsiniz.

İyi bir konuşmacı olmanın temel kuralı, iyi bir dinleyici olabilmektir. aklınızı, konuşacağınız şeylere verip, ortamdaki konuşmaları dinlemezseniz, yapacağınız konuşma hiç bir anlam ifade etmeyebilir. Duruşma salonunda, karşı taraf vekilinin, tanıkların, hakimin söylediklerini büyük bir dikkatle dinlemeli,  eğer fırsatınız, yakaladığınız bir açık varsa, bunu gecikmeden not almanız faydalı olacaktır. Konuşma yapan diğer insanların sözlerini bölmeden, dikkatlice dinleyin ki, söz size verildiğinde, sözünüzün kesilmemesini istemeye de yüzünüz olsun.

Müvekkille yapılan görüşmelerde de öncelikle konuşmaktan çok dinlemeli, olayı tüm detayları ile anlayabilmek için anlatılanlara ve varsa soracağınız sorulara ilişkin notlar almalısınız. Dinleyerek sorunu net olarak anlayabilir, anlayamadıysanız da doğru soruları sormak suretiyle anlamanızı sağlayabilirsiniz.  Ardından, doğru anlayıp anlamadığınızı, aldığınız notlar doğrultusunda “doğru anlamış mıyım birlikte bakalım” diyerek özetleyip, yanlış anlaşılmaların da böylelikle önüne geçmiş olursunuz.

Kendinizi dinletebilmek için, karşı tarafta bu saygıyı uyandırmanız gerekir. Bunu, saygılı tutumunuzla, kılık kıyafetinizle başarabilirsiniz. Bir keresinde, duruşmada hakim dahi, kot, t-shirtle, saç sakal karışmış bir şekilde duruşmaya gelen karşı taraf vekiline “Sen” diye hitap etmiş, üzerimdeki takım elbise nedeniyle bana söz verirken “Siz” diye söze başlamıştır. Bu küçük hikaye dahi, kılık kıyafetin insanlar üzerindeki etkisinin en açık göstergelerindendir. aynı şey müvekkiller için de geçerlidir.

Yapılacak konuşmaya ilişkin temel başlıkların özellikle not alınmış olması, konuşmacının işini büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Yapacağınız tüm konuşmayı not alıp okumaya kalktığınızda, dinleyici dersinize çalışmadığınızı düşünecek ve konuşmanıza gerekli dikkati vermeyecektir. Hatta öyle ki, duruşma esnasında elinizdeki yazılı metinden yapacağınız konuşmayı okumaya kalkarsanız, hakim, sözünüzü bitirmenizi beklemeden, kuvvetle muhtemel, “avukat bey / hanım dosyaya yazılı olarak sunun, vaktimiz dar” diyerek tepki gösterecektir. Önemli konu başlıklarını not almak, söylemeyi planladığınız önemli konuları unutmanızın da önüne geçecektir.

Duruşma esnasında, konuşmanız uzun ise, beyanların anlaşıldığından emin olmak ve zapta geçilmesine fırsat vermek adına aralarda duraklamak gerekebilir. Uygulamada bazı hakimler, beyanın tamamını dinlemeyi ve konuşmanız bittiğinde anladıkları şekilde zapta geçirmeyi tercih etmektedirler. Eğer kendinizi yeterince ifade edememişseniz, hakimin anlattıklarınızı hatalı ve eksik şekilde yazdırması olasıdır. Bu gibi durumlarda, zapta geçen kelimelerin, yaptığınız konuşma ile amaçlananın karşılığına tekabül edip etmediğini tespit etmeniz için çok fazla vaktiniz olmayacaktır. Eğer mevcut ise, önünüzdeki ekrandan zapta geçirilenleri özellikle takip etmeniz, ileride sıkıntı çıkarabileceğini düşündüğünüz kısımlara, eksikliklere de duruşma salonu kuralları çerçevesinde müdahale ederek düzelttirmeniz oldukça önemlidir.

Söz uçar, yazı kalır derler. Siz her ihtimale karşı önemli olduğunu düşündüğünüz hususları, duruşmada sözlü dile getirseniz dahi, dosyaya yazılı olarak sunmalısınız. Çok önemli noktaları duruşmada özellikle dile getirerek hakimi talepleriniz doğrultusunda yönlendirebilirsiniz.

Dinleyicinin, dikkatinin dağılmadan sizi dinlemesini ve sizi anlamasını sağlayabilmeniz için, konuyu çok fazla uzatmamaya, en kısa kelimelerle, en anlaşılır biçimde ifade etmelisiniz. Aynı husus, dilekçe yazarken de oldukça önemlidir. Dilekçe hazırlama konusunda buna detaylı olarak değinilecektir.

İyi bir konuşma için, etkili bir ses tonu ile el ve yüz hareketlerinin de önemi büyüktür. Ses tonunuzu, vurgularınızı doğru şekilde kullanarak, hedeflediğiniz noktaların daha çok dikkat çekmesini sağlayabilir, iletmek istediğiniz düşünce ve duygularınızı canlı kılabilirsiniz. Bu da, yapacağınız konuşmanın başarısını büyük ölçüde arttıracaktır.

İyi bir konuşmanın olmazsa olmazlarından bir başkası da “üslup” tur. Mesleğe ilk başladığım yıllarda, derdest bir alacak davası ile ilgili olarak müvekkille telefon görüşmesi yaparken, müvekkilin, “Evini dava bitmeden satarsa ne yapacağız?” sorusu üzerine, ” Başka malı mülkü yoksa avucumuzu yalarız” deme gafletinde bulunduğumu, müvekkilin de buna çok bozulduğunu ve durumu toparlayana kadar canım çıktığını hatırlıyorum.

Gerek müvekkilinize, gerekse mahkemeye, gerek karşı tarafa karşı üslubunuzda son derece dikkatli olmalısınız. Müvekkiliniz eğitimli biri olmayabilir. Teknik çok fazla terim kullanmadan, anlayacağı bir şekilde konuşmanız gerekebilir. Ancak kelimeleri özenle seçmeye dikkat etmelisiniz. Kelimeler, ağzınızdan çıkmadan önce sizin esirinizdir. Ağzınızdan çıktıktan sonra ise siz o kelimelerin esiri olursunuz.Karşı taraf veya vekiline karşı da müvekkile hoş görünmek adına, sarfettiğinz cümlelere, yazdığınız dilekçelerdeki ithamlarınıza titizlikle dikkat etmeniz gerekir. Meslek kuralları da bunu gerektirir zaten.

Özetle, avukatlar için oldukça büyük önemi olan güzel ve etkili konuşma sanatı, doğuştan gelen bir yetenek değildir. Yeter ki siz öğrenmek isteyin…



Kaynak: Hukukitavsiyeler