Geçmiş yıllarda, sadece büyük şehirlerde hukuk fakültesi bulunduğundan, mezunların büyük bir kısmı, fakülteyi bitirdikten sonra, memleketine dönmeyip, iş yoğunluğu nedeniyle büyük şehirlerde avukatlık yapmayı seçiyorlardı. Bu şekilde büyük şehirde kalıp tutunan ve oldukça başarılı olanların yanında, umduğunu bulamayıp, memleketine dönenler de yok değildi.

Artık neredeyse her ilde üniversite, her üniversitede de hukuk fakültesi mevcut… Büyük şehirlerde avukatlık yapmanın, hem avantajları, hem de dezavantajları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Avantajları: 1-İş potansiyeli eğer tek kriter olarak alınacak olur ise, büyük şehirlerde avukatlık yapmak, küçük şehirlere oranla daha avantajlı görünüyor. 2015 yılına ait nüfus verileri ve avukat sayıları henüz açıklanmadığından, biz, 2014 yılı sonu itibarı ile verilere göz atarak öncelikle oranlara bir göz atmak istiyoruz.

İstanbul’un resmi nüfusu, 2014 yılı sonu itibarı ile yaklaşık 14,5 milyon. Baroya kayıtlı avukat sayısı ise 33.349… Dolayısı ile, İstanbul’da, 435 kişiye bir avukat düşüyor… Ankara’nın resmi nüfusu ise 5.150.000. Avukat sayısı 12.300. Ankara’da, 418 kişiye bir avukat düşmekte… Bir de İzmir’e göz atalım… İzmir’in nüfusu 4.113.000… Avukat sayısı 6.700. 613 kişiye bir avukat düşmekte…

zmir, Ankara ve İstanbul’a oranla, avukat başına düşen kişi sayısı olarak daha avantajlı görünmekte ise de, arada büyük bir fark olduğu söylenemez. Ancak, küçük şehirlerde, avukat başına düşen kişi sayısı, büyük şehirlere oranla oldukça yüksek… Avukat başına düşen kişi sayısı; Adana’da 1065, Adıyaman’da 2.793, Afyon’da 2.160, Ağrı’da 6321 kişi…

Avukat başına düşen kişi sayısının fazlalığı, ilk bakışta, avukatın, küçük şehirlerde daha çok müvekkil edinme imkanı olduğunu düşündürse de, bu istatistikler bize göre yanıltıcı… Metropol olarak adlandırılan büyük şehirlerde nüfusun, dışarıdan çok fazla göç alıyor olması , her ilden hatta neredeyse her ilçeden insanlardan oluşması, büyük şehirlerde yaşayan, aynı apartmanda komşu olanların dahi, yaşayış biçimi, kültür, eğitim, gelenek gibi bir çok unsurlarının farklılık göstermesi sonucunu doğurmakta.

Hal böyle olunca da, kendi memleketinde yaşayan biriyle hukuki ihtilaf yaşamayan, daha özverili, daha tahammülkar davranan insanlar, farklı memleketten insanlara karşı aynı yaklaşımı, aynı komşuluğu göstermemekte. Bu durum, hemşehricilik olarak da adlandırılmakta… Kendi hemşehrisinin hukuksuz bir eylemine ses çıkarmayan vatandaş, başka memleketten birinin benzer eylemine karşı aynı tepkiyi göstermemekte.  Hal böyle olunca da, büyük şehirlerde yaşanan hukuki ihtilaflar, küçük şehirdekilere oranla sayıca çok daha fazla olmakta… Büyük şehirlerdeki hukuki ihtilafların fazlalığını sadece buna bağlamak da elbette doğru değil.

Malesef ki ne kadar çok insan, o kadar çok hukuki sorun anlamına geliyor… Bir de tüzel kişiler yani şirketler var ki, örneğin İstanbul’da kayıtlı şirket sayısı, İTO verilerine göre 373.000… Ve bu şirketlerin her biri, ticari hayatlarını sürdürürken avukata ihtiyaç duymaktalar. Dolayısı ile her biri, avukatlar için potansiyel müvekkil adayı…

Dolayısı ile, bize göre, eğer kriter iş potansiyeli ise, gerek şirketlerin varlığı, gerek büyük şehirlerdeki nüfus çeşitliliği ve beraberinde getirdiği hukuksal ihtilaflar, büyük şehirlerde avukatlara duyulacak ihtiyacın, küçük şehirlere oranla çok daha fazla olduğunu gösteriyor… 2-Büyük şehirlerde yaşanan hukuki ihtilafların çeşitliliği de, avukatlara, meslekte tecrübe kazanabilmeleri açısından imkanlar sunmakta… 3-Büyük şehirlerde, küçük şehirlere oranla yaşam şartlarının zorluğu, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, gerek gerçek, gerekse tüzel kişilerin, edimlerini yerine getirememelerine, dolayısı ile ihtilafların yargıya taşınmasına ve bu ihtilafların çözümü için avukata ihtiyaç duyulmasına neden olmakta…

4-Büyük şehirlerdeki mevcut avukat / hukuk bürosu sayısının çokluğu da, mesleğe yeni başlayan avukatların, meslekte kıdem kazanabilmeleri açısından, iş bulabilmelerini büyük ölçüde kolaylaştırmakta… 5-Büyük şehirde avukatlık yapmaya karar verdiyseniz, maddi anlamda büyümenizin sınırı yok. Ancak küçük şehirler için aynı imkan söz konusu değil. Dezavantajları: 1-Avukat sayısının çok fazla olması nedeniyle, büyük şehirlerde avukatlık, küçük şehirlerdeki kadar itibarlı değil. 2-Rekabet yüksek: Avukat sayısının fazla olması, rekabeti de beraberinde getirmekte.

Müvekkil edinmek, mezun olduktan sonra pastadan pay alabilmek için, avukatın, sosyal olması, işin pazarlama yönüne özellikle ağırlık vermesi, işi alabilmek adına diğer avukatlardan farkını müvekkil adayına hissettirmesi gerekiyor. Dolayısı ile büyük şehirlerde her ne kadar hukuki ihtilaf sayısı küçük şehirlere oranla fazla ise de, avukatın, kendi müvekkil portföyünü oturtması, kendini tanıtması zaman alabiliyor… 3-Büyük şehirlerde hayatın daha pahalı olması da bir diğer dezavantaj. Küçük şehirde kazanılan 3.000 TL ile daha rahat bir hayat sürdürme imkanı bulunan bir avukat, büyük şehirde kazandığı 5.000 TL ile, geçim sıkıntısı yaşayabiliyor…

Çok basit bir örnek verecek olur isek, büyük şehirde yaklaşık 1.000 TL ofis kira gideri olan bir avukatın, küçük şehirde kira gideri bunun yarısından daha az olmakta… 4-Trafik çilesi, şehrin keşmekeşliği gibi unsurlar, düzenli ve dakik olmayı gerektiren avukatlık mesleğini icra etmeyi avukatlar için zorlaştırıyor.

Avantaj ve dezavantajlar birlikte değerlendirildiğinde, avukatlığı nerede icra edeceğinizden ziyade, meslekten beklentinizin ne olduğu daha çok önemli… Eğer büyük şehirde hukuk eğitimi almışsanız, memleketinize dönmeyi planlıyor iseniz de, mesleki tecrübe edinmek adına avukatlık stajını  da büyük şehirde tamamladıktan sonra dönmeniz, mesleki gelişim açısından size oldukça fayda sağlayacaktır.
 Yazar: Av. Ahmet Erkan