Yargıtay ve doktrinde bir kısım yazarlar, “Türk toplumunun, karısı böyle bir duruma düşen kocadan, onu şefkatle bağrına basmayı beklemeyeceği, aksine, kocanın bunu hoşgörü ile karşılamasının, toplum içindeki değerinin yitirilmesine yol açacağı ve bu yargının, giderek onu herkesin gözünden düşüreceğinden bahisle, tecavüze uğrayan eşe karşı boşanma davası açılabileceği" görüşündedir.

Yine Yargıtay ve bir kısım yazarlar, "Tecavüz olayının semavi bir afet gibi olduğunu, kim buna maruz kalır ise, cezasını onun çekmesi gerektiğini, eşi, bu felakete ortak etmek ve bu yüzden boşanma isteğini reddedip, kusursuz olan eşi cezalandırmanın, olayın etkisini yaygınlaştırmak niteliğinde olduğunu ve buna cevaz bulunmadığını" belirtmektedirler.

Bizim de katıldığımız bir kısım yazarlar ise, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinin 3. fıkrasının, “Eşlerin, birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorunda olduğu” hükmünü içerdiğini, “kederde ve mutlulukta birlik” esasının göz önünde bulundurulması gerektiğini, Kötü günlerinde birbirlerine destek olup, üzüntüleri paylaşmanın, evliliğin gereği olduğunu ifade etmekte, eşi tecavüze uğrayan kişinin, toplumca değerinin, asıl böylesi zor bir duruma düşmüş olan eşe karşı boşanma davası açan ve eşine en çok ihtiyacı olduğu zamanda destek olmayan kişinin hoş karşılanmayacağını vurgulamaktadırlar.

Yargıtay’ın ve bir kısım yazarlar, tecavüzü, “Allah’tan gelen felaket anlamına gelen “semavi afet” olarak nitelendirmektedir. Yargıtay, bundan başka, kadının rahminin alınması ve bu yüzden doğurma yeteneğini yitirmesini de semavi afet olarak görmesine rağmen, bu gibi durumlarda kocaya, bu felaketi birlikte göğüsleme görevi yüklerken, karısının zorla ırzına geçilmesi durumunda ise, tabiri caiz ise “bu felaketi göğüslemek zorunda değilsin” demektedir.

Tecavüz olayında hiç bir kusuru bulunmayan eşin, en çok manevi desteğe ihtiyaç duyacağı noktada, diğer eşe, bu nedenle evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açabilme hak ve yetkisinin verilmesi, bize göre, hiç bir surette, Türk toplumunun yapısı ile bağdaşmaz. Asıl tecavüze uğradığı halde, kendisine boşanma davası açan eşin, Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinin 3. fıkrasındaki “yardımcı olma yükümlülüğünü” yerine getirmediğinden bahsedilebilecek ve tecavüze uğrayan eşin boşanma davası açma hakkı doğacaktır.