“Güzel insanlar”, gece boyuna gecedir; gündüz de gündüz. Gül fidanı, gül verir. Yaban gülü de, yaban gülü. Pabuç dikmeyi sanat edinen kişi, hangi şehre gidersen gitsin, pabuç dikicidir. Bundan ötesi var mıdır? Yurttaşı olduğu devlete ihanet etmek ve siyah bir perdenin arkasına gizlenerek süslü kelimelerle suç islemek itiyadında olan kişi ise, içinde olduğu akıl oyunlarının gölgesinde mahkûm edilecektir. Bahsettiğim, devlet mefhumunu itibarsızlaştırma oyununa girişen Fuat Avni sanal isimli kişidir. 

Mevlana hazretleri, Muineddin Pervane`ye gönderdiği mektubunda, Şeyh`in hikâyesinden bahsetmiştir. Şöyle ki; bir topluluk şeyhi ululamayı bırakmıştır da, sen demişlerdir, akşam namazını kılmazsan, biz kalkar kılarız. Oysa onlar bilmemektedir ki namazın canı, namazın anlamı namazın suretinden daha üstündür. İşte bu yüzdendir ki; “gerçekten de onlar, gönüllerin casuslarıdır, gönüllerinize girerler, gizledikleriniz şeylerden, dilediklerini çıkarırlar, onlarla otururken gerçeklikle oturun” buyrulmuştur. Gönül casusluğu yapanlar, nerede bir temiz gönül bulsalar oraya gizlice yerleşir, karanlıklarını o aydınlığa karıştırmak isterler. Aydınlığa kara çalmak dilerler.

Fuat Avni kişisinin Tweetleri bana yukarıda belirttiğim gönül casusluğu hikâyesini hatırlatmakta, güven verdiği kişilerin özel hayatlarına olan yakınlığıyla övünen ve neredeyse bilmediği hiçbir şey olmadığı algısı yaratmaya çalışan bu sahte hesap sahibi, sanki aydınlığa kara çalmak derdine düşmüş gibi görünmekte.

Hayatımın hiçbir döneminde, insanları iyi ya da kötü olarak sınıflandırma, onları kendi kurduğum mahkemede yargılama yanılgısına düşmedim. Buna rağmen, kişileri ve eylemlerini tarafsız bir bakış acısıyla ve ben algısını uzakta tutarak inceleyip, kamunun menfaatlerinin zedelenip zedelenmediğini tespit etmenin de, benim içinde yasadığım topluma karşı bir borcum olduğunu düşünmekteyim. Yine, Sherlock Holmes ile özdeşleşmiş olsa da aslında hepimizin, karanlıkta kalmış insanların kötülüklerini sona erdirmekle vazifelendirildiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Bu çerçevede, Fuat Avni kişisinin “Twitter” isimli sosyal ağ üzerinden ifade ettiği sözlerin, gerek ulusal gerekse uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek zorundayım.

“Fuat Avni (Firavun`un Sarayındaki Musa)” isimli kitap içerigine göre Fuat Avni kişisinin, anılan sosyal ağ üzerinden paylaştığı ilk mesajların tarihi 18 Şubat 2014`tür. Yine aynı kitapta, bu tarihlerdeki mesajlarda, ülkemizde yaşanan “Mit Krizi” ile ilgili yorumların yer aldığı da bildirilmektedir. Sosyal medya üzerinden paylaştığı bilgiler ve kullandığı dil ile ilgi odağı haline gelen sanal kişinin Twitter hesabı, 5 Ağustos 2014 sabahı ülkemizde yasaklanmıştır. Hesabın kapatılması, kişinin paylaşımda bulunmasına engel olmamış zira kişi yeni bir hesapla sözlerini ifade etmeye devam etmiştir.

Gizemli oluşunun da etkisiyle Fuat Avni, kahramanlaştırılmaya dahi çalışılmıştır. Örneğin; bu kişi, ülkesinde doğan tüm erkek bebeklerini öldüren Mısır Firavunu`nun sarayında kalan Hz. Musa`ya, Bedir Savaşında İslam ordusuna düşman cephesinden bilgi sunan Hz. Abbas`a, Fatih Sultan Mehmed`in hep yanında olmasını istediği ve kendisine İtalya`dan bilgi sunan Salih`e benzetilmiştir.
 
Kendi ifadesiyle ise Fuat Avni; menfaati için her rezalete boyun eğmeyi mutluluk olarak görenlerden olmayan biridir. Başka bir pencereden baktığımızda ise, Cemil Meriç`in ifadeleri de akla gelmektedir; “Düşüncelerin, müphemin duvarını aşmayacak. O duvarı korkuların ördü ve şükranların. Sen bir kölesin, İbni Musa`nın kölesi değil, vehimlerinin kölesi.”

Evet, yazılan onca sözü incelendiğinde Fuat Avni kişisinin, daimi olarak gizemli ve soyut ifadeler kullanarak ve bir merak duygusu oluşturarak ilerlemeye çalıştığı görülmektedir. Mamafih, Fuat Avni isimli kişinin sarf ettiği sözlerin Türk Ceza Kanunu anlamında bir karşılığı bulunmakta mıdır sorusu zihinleri meşgul etmektedir. 

Bu yazımda söz konusu sosyal medya hesabı yoluyla ifade edilen sözleri, kişisel etkilerinden ziyade, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama”, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeler”, “Siyasal veya askeri casusluk”, Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama”, “Gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “Gizliliğin ihlali”, “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”, “Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi”, “Görevi kötüye kullanma”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçları çerçevesinde değerlendirmeyi uygun buluyorum.

Bu açıdan; 301. madde bakımından, iktidarın tahkir ve tezyifi hâlinde fiilin suç teşkil edeceğini; 326. madde bakımından, suçun oluşması için belge veya vesikaların bir sırrı içermesi hususunda zorunluluk olmadığı ve Devletin güvenliği veya siyasal yararları ile ilgili olan belge veya vesikaların koruma altına alındığını; 327. madde bakımından, temin edilen belge ve bilginin sır niteliğinde olması gerektiğini; 328. madde bakımından, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin edilmiş bir bilginin var olması gerektiğini; 329. madde bakımından, gizli kalması gereken bilgilerin açıklanmasının cezalandırıldığını; 330. madde bakımından, gizli kalması gereken bilgilerin, özel bir maksatla yani siyasal veya askerî casusluk için açıklanmasını gerektirdiğini; 285. madde bakımından; soruşturma evresinde yapılıp alenî olmayan gizli işlemlerin içeriklerinin yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasının suç teşkil edeceğini; 288. madde bakımından, kitle iletişim araçlarıyla yürütülen ve “yargısız infaz” olarak tanımlanan uygulamaların suç oluşturacağını; 279. madde bakımından; görevlerini yaptıkları sırada ve göreve ilişkin olarak bir suçun işlendiğini öğrendiklerinde kamu görevlilerinin bunu yetkili makamlara bildirmekle yükümlü olduklarını; 258. madde bakımından, kamu görevlisine görev nedeniyle verilmiş bir bilginin açıklanmasının suç olacağını belirtmek gerekmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde ise taraf devletler ifade özgürlüğünü bazı sebeplerle sınırlayabilmektedir. Bu sınırlamaların kanuna uygun, meşru amaç dahilinde ve demokratik toplum düzeninde gerekli olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Anılan kriterlerin analizinde, Fuatavni isimli sahte hesap sahibinin yazılarının toplumdaki güvensizliği artırıcı etkisinin, kamu barışını bozmadaki ve bu vesileyle kişileri devletin otoritesinden uzaklaştırıcı etkisinin de dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyim. Bu bakımdan, devlet tarafından acil bir sosyal ihtiyacın varlığı nedeniyle anılan kişi hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesi ve öncelikle kişinin tespiti ile eylemlerinin vasıflandırılması gerektiğini belirtmek durumundayım.

Bu bakımdan soruşturmanın içeriği hakkında net bir fikre sahip olmamız bu aşamada mümkün olmasa da, Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmanın önem arz ettiğini düşünmekteyim.

Fuat Avni isimli sahte hesap sahibi kişi, tespit edilememesi nedeniyle, sadece kendi varlığını sürdürmemekte, diğer sahte hesap sahiplerini özendirici niteliği ile, yine diğer sahte hesap sahibi kişiler için, kolay bir şekilde nasıl suç islenebileceğini de göstermektedir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, bilindiği üzere Twitter isimli sosyal ağ, kişilerin sadece kendi görüş ve düşüncelerinin paylaşılmasına imkân vermemekte, diğer kişilerin paylaşımlarının da yine retweet yoluyla paylaşılarak yayılmasına imkân sağlamaktadır. Buradan yola çıkarak, retweet yoluyla yapılan paylaşımların, içeriğin aynen benimsendiği şeklinde yorumlanıp yorumlanamayacağı hususu da tartışılmalıdır. Yani, örneğin, Fuat Avni kişisi tarafından paylaşılmış ve suç teşkil eden bir yazının retweet edilmesi neticesinde bu kişilerin de suç islemiş olma ihtimallerinin bulunduğu görüşünü savunanlar da bulunmaktadır.

Fuat Avni kişisinin doğrudan kişi ismi vererek bu kişilerin şöhret ve itibarını zedeleyecek birçok paylaşımda bulunduğu, devlet yöneticilerinin özel hayatına müdahale edecek şekilde açıklamalarda bulunduğu ve yine yargı erkinin otorite ve tarafsızlığına gölge düşürecek şekilde yazılar yazdığı görülmektedir.

“Güzel insanlar” hal böyleyken bugün Fuat Avni var yarın Avni Fuat çıkacaktır. Sahte hesapların önünü kesebilmemiz için daha kalıcı, ayakları yere basan bir çözüm üretmemiz gerekmektedir. Bu çözüm önerilerinin devletlerin dışında, sosyal ağların yöneticileri tarafından da getirilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Sorunun dünya çapında değerlendirildiğini, birçok insanın sahte hesap sahibi kişilerin gerçek dışı ifadeleri nedeniyle haksızlığa uğradığını önemle belirtirim.