15 Temmuz gecesi yaşananlar, YAŞ toplantısı, darbecilerin yargılanması ve FETÖ Lideri Gülen’in iadesi gibi gündemdeki konulara değinen Bozdağ’ın açıklamasından başlıklar şöyle:

15 TEMMUZ GECESİ

Darbe gecesini anlatmak çok zor. O gün milletimiz, parlamentomuz, parlamento üyelerimiz, hükümet yani herkes farklı karışık duygular içerisindeydi. Ama şunu ifade edeyim. O gün gece başta Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade ve tavır, Sayın Başbakanımızın ortaya koyduğu tavır, siyasi partilerimizin, medyamızın ve en önemlisi de halkımızın ortaya koyduğu tavır darbeye hayır, milli iradeye ve demokrasiye evet tavrıdır. Canı pahasına bütün insanlar sahip oldukları demokrasiye, hürriyete, hukuk devletine sahip çıktılar. Yani Cumhurbaşkanımız Marmaris’ten Dalaman’a geçip oradan adeta ölüme uçtu.

Tabii Meclis'te sadece AK Partililer değil CHP’li Grup Başkanvekilleri, MHP Grup Başkanvekili, Genel Başkan Yardımcıları, AK Parti Grup Başkanvekilleri, milletvekilleri ve Meclis Başkanı da vardı. Ve herkeste ki duygu şu; Bu Meclis’i açık tutacağız. Milli iradenin tecelligahı olan Meclis'te milletin iradesine sahip çıkacağız. Demokrasi nöbetini milletimiz meydanlarda tutuyor, demokrasiye sahip çıkıyor. Biz de burada ne pahasına olursa olsun sahip çıkacağız. Bomba atsalar da Meclis’i açık tutacağız.  Burayı kapatamayacaklar ve herkes de aynı duygu var. Meclis'te olan herkes bomba attığında ölebilirdi. Ama bu insanlar Meclis'te durmayı tercih ettiler. Ben o yüzden Meclis'te olan bütün milletvekillerimize, grup başkan vekillerimize, siyasi partilerimize herkese teşekkür ediyorum. Bu insanlarımızın teriyle, kanıyla ve gerekirse canıyla demokrasiye sahip çıktıklarını gösteren önemli bir olaydır.

FETULLAHÇI YAPILANMANIN BİR DARBESİ OLDUĞU ÇOK AÇIKTI

Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde Fetullahçı yapılanmanın bir darbesi olduğu çok açıktı. Bütün emareler, bütün deliller orayı çok net gösteriyordu. Halkımızın bunu bilmesi son derece önemli, halkın meydana inmesi de son derece önemli.  Eğer millet demokrasiye teriyle, canıyla, kanıyla sahip çıkarsa, demokrasiyi kimse kesintiye uğratamaz. Geçmiş darbelerin başarılı olmasının en önemli sebebi nedir diye baktığınızda bir defa çok sesli medya yok, TRT'ye el koydu mu iş bitiyor. Şimdi çok sesli medya var. İkincisi siyasetçiler föteri, şapkayı alıp kaçıyor. Hükümet, Başbakan veya Cumhurbaşkanı kaçıyor veya siniyor.

Ama şimdi kimse kaçmıyor, herkes darbecilerin üstüne gidiyor, diğer siyasi partiler kaçmıyor. Bunların hepsi ilk oldu. Halk meydana indi, tankların üzerine yürüdü ve bütün bu ilkler o gece yaşandı. Demokrasiye sahip çıktı. Biz, yani millet sokağa çıkmasaydı bu gözü dönmüş caniler netice alabilecekti. Onlar her şeyi göze almışlar, infazları göze almışlar, vatandaşın üzerine tank sürmeyi, bomba atmayı, tarayarak hepsini öldürmeyi göze almışlar. Çok vahşice bir planlama yapılmış. Ama vatandaş ne zaman sokağa çıktı, askeriyenin etrafını, Meclisin etrafını, Genelkurmayın etrafını kuşattı, havaalanlarının önüne araçlarını çekti, hava meydanlarına girdi vatandaş işe el koydu.

DARBEYİ VATANDAŞIMIZ VURDU

Esasında darbeyi yapanlara en büyük darbeyi vatandaşımız vurdu. O yüzden vatandaşın sokağa çıkması çok önemlidir. Bu bir şeyi gösterdi. Artık Türkiye’de vatan,  millet, devlet, bayrak gibi ortak değerlerimizin yanına bir demokrasi diye ortak değerimiz oldu. Hepimizin kırmızı çizgilerinden biri demokrasi. Vatan için tehlike çanları çaldığında nasıl herkes bir seferberlik içine giriyor, vatan müdafaası için her şeyi yapıyorsa 15 Temmuz gecesi insanlar aynı şeyi demokrasi için yaptılar. Ölmeyi göze aldılar. Tankın önüne kurşunların önüne kendilerini attılar. Ve bazılarımız şehit olduk, bazılarımız yaralandık.  Bu Türkiye için büyük bir değişim noktasıdır. Bundan sonra darbe düşünenler, başka Türkiye’de hukuk dışı yol ve yönetmelerle bir netice alacağını düşünenler bu asil milletin demokrasi dışı yol ve yöntemlere hukuk dışı yollara yöntemlere asker değil kim tarafından en şiddetli saldırıyla yapılırsa yapılsın bütün bunlara karşı direneceğinin büyük göstergesidir. Demokrasimizin de teminatının aziz Türk Milleti olduğu, bu son olayda bir kez daha ortaya çıkmıştır.

YAŞ TOPLANTISI KARARLARI

Sayın Başbakanımız bir günlük bir YAŞ toplantısı yapacağız ve aynı gün açıklayacağız ifadesinde bulundu. Dolayısıyla bugün yapılacak ve sonuçlar açıklanacak. Kanun ve kararname gereği de YAŞ toplantısında alınan kararlar derhal uygulanacak. Alınan kararlar, devir teslim törenleri için 30 Ağustos beklenmeyecek. Resmi gazete yayınlandığı andan itibaren yürürlüğe girecektir.

İFADELER ARASINDA ÇELİŞKİLER VAR

Şu anda çok geniş kapsamlı bir soruşturma yürüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde Fetullahçı Terör Örgütü ve bu terör örgütünden olmayıp onlara destek veren guruplar da olabilir, bu guruplarla ilgili Türkiye’nin dört bir yanında soruşturmalar sürüyor, yeni yeni deliller ortaya çıkıyor. Elde edilmiş delillerin henüz deşifre, tasnif ve analizi yapılmış değil. Bazı ifadeler var. Bu ifadeler arasında çok çelişkiler var, darbede fiilen görev almış bir kişi 'ben bu işte yoktum diyor' ama 'bu şahıs işin içinde' diye konuşanlar, ifade verenler var. Bütün bunların yalan olduğunu ortaya koyan pek çok ifade var. Yani bu ifadeler arasında çelişkiler var. O ifadeleri tekzip eden onlarca ifade ortaya çıkabilir. Kamera kayıtları, telefon kayıtları, geceki konuşmalar ondan önceki gecelerde yapılan konuşmalar, mobese kayıtları pek çok şey var. Bunların hepsi ortaya çıkacak.

Örneğin Akıncı Üssünde o gece neler oldu bunların hepsi tek tek ortaya çıkacak. O yüzden elde edilmiş delillerin tasnifi, deşifresi daha sonra ortaya çıkanların analizi bize büyük fotoğrafı gösterme, karanlıkta kalan pek çok konuyu aydınlatmada yarar sağlayacaktır. Bunlar zaman alacaktır, olay daha taze henüz ifadeler bitmedi gözaltılar var bu ifadeler bittikçe yeni şeyler ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu işin nereye gideceğini şimdiden kestirme ihtimali yok.

Ortada bir Yurtta Sulh Konseyi var. Kim bu Yurtta Sulh Konseyi? Bunun ortaya çıkması gerekiyor. Yurtta sulh konseyi üyeleri kim? Fetullah Gülen’in emir ve talimatıyla bu işler yapılıyor. Bundan kimsenin tereddüttü yok. Deliller şu anda dosyada bunu ispat edecek yeteri kadar delil var. Bana göre 79 milyon Milletimize göre hatta Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarına göre herkese göre bu işi Fetullah Gülen’in emir ve komutası altındaki Türk ordusunun değil, Fetullah Gülen ordusunun yaptığı ve diğer bazılarının da ona katıldığı çok açık. Tamam, Fetullah Gülen talimat verdi ama onun adına bu işi vekaleten bu işi deruhte eden bir numara, bu yurtta sulh konseyi kimlerden oluşuyor. Bunu bilmiyor mu? “Yurtta sulh konseyi yönetime el koymuştur” diye TRT’de bunu okutanlar bu Yurtta Sulh Konseyi'nin kimlerden olduğunu bilmiyor mu? Bu darbenin içerisinde olanlar bunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyorlar, herkes biliyor ama bu ortaya çıkacaktır. İfadelerin hepsi bir araya gelmedi çelişkiler diğer deliller, bunların hepsi birlikte değerlendirilecektir ama birde bunun bakanlar kurulu var. Yani başarılı olsaydı bu darbe teşebbüsü bakanlar kurulu kimlerden oluşacaktı? Hükümet kim olacaktı? Yani bunlar şimdi sıkıyönetim komutanları bazılarını büyükşehirlerin belediye başkanlıklarına atamış, ama diğer illerdeki belediye başkanları kim olacak? Bunu da sıkıyönetim komutanlarına bırakacak. O ilk sıkıyönetim ilan eden belge. Şimdi o zaman bunların kafasında bu yok mu? Var! O zaman kimler bunun içerisinde?

Bütün bunların aydınlatılması gerekiyor. Şu anda henüz ulaşılmış değil. Ama bunları ya yazılı belgelerinde bu var, ya da bu işin beyni olanların kafasında bu var. Ama bunlara dair elbette şey olacak. Diyelim ki benim Bakanlığıma kim müsteşar atanacağı belli. Müsteşarın ismi yazıyor darbe başarılı olmuş olsa, gelip oturacak oraya. Peki bakan kim olacak? Onlar kim ? Bunun için sadece Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki FETÖ mensupları ve onlara katılan kesim değil, onun dışında bunun dışarıda olan ve destekçisi olan yapıların üzerine de bunun gitmesi lazım. Türkiye’de darbe destekçisi ve bu darbe olayının içinde kim varsa onların tespiti son derce önemli. Bundan sonra başkaları darbeye teşebbüs etmesin.

HALKIN İSTEĞİ

Halkın bizden 3 tane isteği var. Bunlardan bir tanesi, bu darbeye teşebbüs edenler kimse tek tek bulunsun yargının önüne çıkarın, bunlardan millet adına hesap sorun ve bunları devlet aygıtı içerisinden kesinlikle temizleyin. Biz rahat uyumak istiyoruz. Gittiğimiz mahkemede hakimin bu Fetulahçı Terör Örgütünden mi? Gittiğimiz karakolda, poliste veya başka bir devlet dairesinde bunların adamıdır değildir diye endişe duymak istemiyoruz, bunlara dair temizliği yapın, bunları yargının önüne çıkarın hesap versinler. İkincisi, bu darbenin artçıları olma ihtimali var bun artçının olma ihtimalini ortadan kaldırın tekrarını önleyin.

Üçüncüsü de bundan sonra Türkiye’de darbe olmaması için ne lazımsa onu yapın. Bakın 27 Mayıs 1960 oldu, arkasından yeni bir darbe için geri sayım başladı. Çünkü darbeden sonra darbeyi önleyecek adım atılmadı. Sonra 12 Mart 1971 Muhtırası oldu, sonra bir daha muhtıra olmasın darbe olmasın diye siyasal iktidar herhangi bir adım atmadı. İşte 12 Eylül oldu ondan sonra da bir adım atılmadı, 28 Şubat oldu. Bundan sonra halkımızın Türk Milletinin Demokrasiye canı pahasına sahip çıkan Milletimizin siyasi görüşü ne olursa olsun hepsinin dediği şu: Biz kendi siyasi rekabetimiz yaparız, birbirimize kızarız, birbirimize ağar eleştiriler yaparız ama demokrasimiz olursa yaparız, onun için demokrasimizi bundan sonra tehlike ve tehdide düşürecek bir imkan , bir yol bırakmayacak tedbirler alın.

Onun içinde Hükümet olarak çıkan kararnameleri görüyorsunuz. Ana amacı Milli iradeyi bundan sonra korunaklı bir şekilde yaşatmak . Demokrasimizi bundan sonra yeni darbe tehdidi ve tehlikelerine karşı daha korunaklı haline getirmek, bir daha Türkiye’de darbe yapılamayacak bir iklimi oluşturmaktır. Onun içinde bir dizi tedbirler alıyoruz. Bu tedbirleri kararlılıkla alacağız. Çünkü Türkiye, her gün darbe korkusuyla geleceğe güçlü bir şekilde yürüyemez. Onun için bu korkuları tamamen ortadan kaldıracak adımları kararlı bir şekilde atacağız.

Şimdi Mehmet Dişli ile ilgili bize herhangi bir bilgi o saate kadar yoktu. Sayın Genelkurmay Başkanı oradaki konuşmasında Başbakanla konuşmasında odasına ilk gelen kişinin Mehmet Dişli olduğunu normalde kapı vurulur öyle girilir, vurmadan girdiğini, sonra otur demeden oturulmaz hemen oturduğunu, arkasındanda darbenin tebligatını ona onun yaptığını söyledi. Mehmet Dişli de orada, Genelkurmay Başkanının aktarımı üzerine ondan sonra Mehmet Dişliyle ilgili hemen işlem yapıldı, gözaltına alındı. Çankaya Köşkünde oluyor bu. Genelkurmay Başkanının ifadesi çok açık. Yani darbeyi o tebliğ ediyor ve darbeye karşı direnmemesi konusunda telkinlerde bulunuyor ve elinin kelepçelenmesi ve götürülmesi konusunda çok açık. Şimdi burada pek çok kişinin ifadelerinde ben doğru söylemediğine inanıyorum. Şimdi işin içerisinde adam, Genelkurmay'ın içerisinde orada tabi etrafındaki herkes de darbeci subaylardan müteşekkil, çünkü orada darbeci olmayanları alıp götürmüşler zaten ondan sonra telefon ediyor etrafa, yazı gönderiyor işte yazı atıyor altında imza var o yazılar faks ediliyor adam diyor ki ‘benim bununla ilgim yok’. Bu biraz milletin zekasıyla alay edecek derecede yalan söylüyorlar bu çok açık.

YALAN SÖYLÜYORLAR

Yani başka diyelim Cumhurbaşkanımızı infaza giden işin başındaki kişi anlatıyor işte ‘İstanbul’dan kalktım, Ankara’ya geldim oradan şuraya gittim buraya gittim, böyle oldu böyle oldu’ hala adam diyor ki ben işte ‘bir teröristi almaya gidiyoruz sonra şöyle oldu böyle oldu’. Milletin çok net bir şekilde gözünün içine bakarak gerçekleri gizliyorlar ve yalan söylüyorlar bütün bunlar ne zaman ortaya çıkacak. Şimdi çapraz sorgularla ortaya çıkacak, başka deliller de çıkacak. Ben daha önce de ifade ettim. Şimdi ‘beni rehin aldılar’ Seni kim rehin aldı? İsimlerini ver bakalım. Şimdi rehin aldı dediği kişilere bakıyorsun onlar da beni rehin aldılar… o zaman bu darbeyi kim yaptı? Kim bu komutanlara, subaylara emir verdi meclisi bombalayın, gidin cumhurbaşkanını infaz edin diye? Efendim bir tane şu verdi bu verdi, kim yaptı bunları? Bu kadar insanı kim öldürdü? Tankları insanların üzerine kim gönderdi?

Geçen anlattım bir kez de burada anlatmak isterim. TÜRKSAT’a gelen, orayı teslim almak üzere inenler orada iki tane kardeşimizi şehit ediyorlar. Şehit eden kişi su istiyor, getiriyorlar. Çömeliyor, besmele çekiyor arkasından da üç nefeste suyu içiyor. Oradakiler diyor ki bak sen demin burada iki tane insanı, masum insanı öldürdün şimdi çömelmiş besmeleyle su içiyorsun deyince ben onlara iyilik ettim diyor onlar şehit oldular şimdi cennete gittiler diyor. Ben de şahadet şerbeti içtim geldim diyor. Sapık adamlar. DEAŞ militanları bu motivasyonla öldürüp canlı bomba oluyorlar bunlar da aynı şekilde fetvayı almışlar. Öldürün gözünüzün gördüğü kişileri hiç korkmayın onlar şehit olacak, cennete gidecek siz ölürseniz siz de şehit olup cennete gideceksiniz. Şimdi bu sapık itikadı anlayışa sahip bir yapının gözü hiçbir şeyi görmüyor. Şimdi de bundan sonra da bu anlayışa sahip olanlar ne kadar gizli çalıştıkları ortada, neyi ne kadar gizlerse o kadar uğraşacaklar o da gözüküyor. Ama eldeki bilgiler, belgeler bunların yalanlarını bir bir ortaya çıkaracaktır çünkü söylediklerini tekzip eden bir sürü ifadeler ortaya çıkıyor. Yarın bu telefon kayıtları, mesajlaşmalar, orada ortak masajları var çünkü bunlar darbenin başarılı olacağına inandıkları için bunların hiçbirini yok edemediler. Bazı yok ettikleri var ama yok edemedikleri daha çok şey var. Kamera kayıtları hep duruyor ortada. Yani onların bir kısmı belki mizansen, bilmiyoruz onlar da çıkacak ortaya. Yani darbe başarısız oluyor dolayısıyla biz yandık bari hiç olmazsa diğerleri yanmasın onlar bakiye devam etsin öyle bir şey mi var? O da olabilir. Bütün ne kadar şüphe uyandıran soru varsa bunların hepsinin cevabını şüpheye yer bırakmayacak şekilde hepsini bulmamız lazım. Her şey için yani ortaya çıkan her konu için şimdi herkes konuşuyor diyor ki işte okullardaki öğrenciler şöyle yapıldı, böyle oldu böyle oldu ifadeler var o zaman öğrencilerin de ifadeleri lazım o zaman ona da bakacaksınız. Ne oluyor ne bitiyor herkes onun için şu aşamada fotoğrafın tamamı ortaya çıkmış değil ifadeler içindeki çelişkileri gidermek için yeni ifadeler alınmış değil, diğer deliller deşifre edilip, analiz edilip ona göre belgeler ortaya konup yeniden sorgulamalar yapılmış değil. Bütün bunların hepsi de yapılacak ben eminim ki bir zaman sonra aklımıza takılan bütün soruların cevabını yargı yoluyla alacağız.

FETHULLAH GÜLEN'İN ORDUSU OLMAKTAN ÇIKARMAMIZ LAZIM

Bu dünkü çıkan kararnamede çıkan ihraçlar son derece önemli çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bu yapılanmanın gücü artık herkes tarafından ifade ediliyor ve bu gücün kırılması da isteniyor. Şimdi darbeye bu gücün katıldığı da çok açık onun için bunlar tespit edildikçe gereği yapılacaktır. Yani şuanda devam eden soruşturmalar içerisinde tespit edilenler var, edilememiş olanlar var bunların hepsi çıkacaktır. Türk Ordusu içerisinde darbeye karışanlarla ilgili tereddütsüz adımlar atılacaktır. Burada olmayabilir ama darbeye karışmışsa, bu işe tevessül etmişse bunlarla ilgili adımları atmamız gerekir çünkü ordumuzu Fetullah Gülen’in ordusu olmaktan çıkarmamız gerekiyor. Bizim ordumuz kimin ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri ne diyoruz Türk Ordusu diyoruz ama FETÖ’nün ordusu haline gelmiş. Şimdi bizim ordumuzu FETÖ’nün ordusu olmaktan çıkarıp aziz Türk Milletinin ordusu haline getirecek adımları kararlılıkla atmamız lazım. Onun için de bu konuda hükümetimiz de komuta kademesi de kararlıdır ve gereken neyse yapılacaktır.

ABD'NİN ALGISINI OLUMSUZ ETKİLER

Amerika Birleşik Devletleri’ne gidip bu konuda Türkiye’nin isteklerini doğrudan muhataplarımıza ileteceğiz. Elimizdeki şuana kadar oluşan bilgi ve bulguları kendileri ile paylaşacağız ve Türkiye’ye iadesini bir de bu yolla isteyeceğiz. Amerika Birleşik Devleti yönetiminin bu saatten sonra Fetullahçı Terör Örgütü elebaşı Fetullah Gülen’i Amerika’da tutmaları hem onların demokrasiye olan inançlarını hem Türkiye ile Amerika ilişkilerinin düzeyini belirleme bakımından son derece önemli olacak. Çünkü Amerikan halkı demokrat bir halk hukuk devletine inanmış bir halk. Şimdi Türkiye’de böyle bir olay gerçekleştirmiş birinin Amerika’da muhafaza edilmesi Amerikan halkının Amerikan yönetimine bakışını da olumsuz etkileyecektir. Ben hep söylüyorum diyelim ki Amerika’da Obama’ya suikast girişiminde bulunmuş, Beyaz Saray’ı bombalamışlar. Temsilciler Meclisi işte kongreyi bombalamışlar. Yüzlerce vatandaşı taramış, öldürmüşler. Milletin üzerine tank sürmüşler ve oradaki Pentagon’u bombalamışlar. Pek çok şeyi esir almışlar, rehin almışlar böyle bir olay ve bu olayın faili ve yöneticisi sevke ve idare edeni Ankara’da veya Türkiye’nin başka bir ilinde mukim. Şimdi Türkiye’den bunu istediğinde biz Amerika’ya bununla ilgili hayır dediğimiz de Amerika ne yapar? Biraz burada empati yapılması lazım. Şuanda Amerikan yönetiminin de ben bu empatiyi yaptığına eminim onun içindir ki bu konuda şimdiye kadar değerlendirme yapacağız bir görelim, edelim lafları söylenmiyordu ama son 15 Temmuz’dan sonra bu konudaki bu durumu yeniden değerlendireceklerine dair bir takım açıklamalar var. Biz bu açıklamaların olumlu netice doğurmasını bekliyoruz. Türkiye’nin Fetullah Gülen’in iadesini Amerika’dan istem hakkıdır. Amerika da Türkiye ile olan dostluk ilişkileri Türk – Amerikan çıkarları gereği bunu bize vermesi gerekir. Bu saatten sonra Fetullah Gülen’i himaye eden bir yaklaşım içerisinde olması gerçekten iki ülke arasında pek çok olumsuzluğa yol açacak sonuçlar doğurur. Demokrasi için hukuk devleti içinde Amerika’nın dünyadaki algısını çok ciddi şekilde olumsuz etkiler.

GÜLEN'İN İADESİ ACİLİYET TAŞIYOR

Evet 4 dosya gitti biz acilen yakalanması ve tutuklanması talebinde bulunduk. ABD’deki yetkililer bize bu aciliyet nereden kaynaklanıyor diye bir soru sordular. Yani bu kadar olup bitenden sonra onların yetkilileri bu soruyu sordular. Biz buna rağmen ABD yetkililerine bu aciliyetin nereden kaynaklandığını kendilerine ifade ettik. Türkiye’de bir darbe teşebbüsü var ve bu teşebbüsü gerçekleştiren kişi bunu ABD’den sevk ve idare etti. Çok açık. ABD’nin de bu kişiyi iadesine dair ihtimal olabilir düşüncesiyle bu kişinin şu anda kaçma tehlikesi var. Bu aciliyet gerektiriyor. Bu darbe teşebbüsü başarısız oldu ama bunu sevk ve idare eden kişi açıklamalar yaptı, bir yandan darbecilere "itirafçı olmayın, gerçekleri söylemeyin, dik durun, tarih sizi yazacak" derken öte yandan darbeye karşı direnen halka "ahmaklar" diye hitap eden, "siz düğün dernek yapın sevinciniz kursağınızda kalacak" adeta bunun arkası gelecek şekilde onları tehdit etmesi ve hükümeti ve darbeye karşı duranları ölümle ve cehennemle tehdit etmesi son derece önemli ve bu darbenin artçısının olma ihtimali var ve bu artçısını da yine Pennsylvania’daki bu zatın yapabilme ihtimali güçlü. İkinci bir darbe teşebbüsünün önlenmesi bakımından ve bunun böylesi bir teşebbüsü sevk ve idare etmemesi bakımından da bunun yakalanması ve tutuklanması aciliyet kesp etmektedir ve pek çok deliller karartılıyor. Şu anda bunları sevk ve idare eden merkez orası olduğu için oradan talimatlarla pek çok iş yapılıyor. Onun için oradan gelen talimatla bu delillerin karartılmasının önüne geçilmesi de son derece önemli.

Kaçabileceği ülkelere ilişkin araştırmalar yapıldığına dair istihbaratlar geliyor. İşte Meksika ile ilgili, Kanada ile ilgili, Mısır ile ilgili, Avustralya ile ilgili, Güney Afrika ile ilgili birtakım istihbaratlar geliyor ve buradan kaçıp oralara gittiği zaman yeni bir durum çıkacak. O yüzden ABD’nin gözetim ve denetimi arasında orada bir yerde ikamet ediyor ve ABD’nin onun etrafında bir güvenlik aldığını da Türkiye olarak biliyoruz dolayısıyla bu büyük suçu işleyen failin Türkiye’ye iadesi son derece önemli. Biz ABD yetkililerinden bunu vermelerini istiyoruz ve Fetullah Gülen’in daha önce de ifade ettim ben bu işi gerçekleştiren kişi olduğunu dünyada bilmeyen yok. Eğer ABD, başarısız kalan bu darbe girişiminin arkasında Fetullah Gülen olduğunu ben bilmiyorum diyorsa o zaman kimse Amerika’ya inanmaz. Çünkü Amerika’nın güçlü bir istihbaratı var, Rusya’nın güçlü bir istihbaratı var, başka ülkelerin istihbarat örgütleri var ve şu anda devletleri yöneten bütün yöneticilerin bu işi tertipleyen, planlayan, sevk ve idare edenin Fetullah Gülen olduğu konusunda ben en ufak bir şüphe taşıdıklarına inanmıyorum. Bir şey daha söyleyeyim bu karar hukuki bir karar değil, siyasi bir karardır. İade taleplerinin tamamı siyasidir ve iade kararları da siyasidir. Diyelim siz birisini istediniz, o ülke vermek istemezse ona bin türlü yol bulabilir. Şu anda ABD bu işi iade ederse hukuken alt yapısı güçlü olduğundan falan değil siyaseten buna karar verdiği içindir. Eğer iade etmezse yine siyaseten buna karar vermiştir. Onun için burada hukuktur, dosyadır, delildir değerlendirmesi sadece uluslar arası anlaşmaların öngördüğü şekli prosedürle ilgili bir şeydir. Ama işin esasına dair karar siyasi karardır.

Şu anda konu takip ediliyor. Yani şu anda bana gelen bir bilgi yok, en azından bildiğim bir şey yok.

EĞER DARBE OLSAYDI GÜLEN TÜRKİYE’YE GELİRDİ

Benim kanaatim gelirdi. Çünkü darbeyi yapan Fetullah Gülen 40 yıldır bu darbe için hazırlanıyor. Devletin kılcal damarlarına kadar sızdıran ve bunların hepsini vakti için hazırlayan bir beyin o. Orduya sızacaksınız, mülkiyeye sızacaksınız, yargıya sızacaksınız, devletin her kademesine sızacaksınız ve günü geldiği zaman devleti kilitleyeceksiniz ve darbe yapılacak ve yeni bir dünya kurulacak. Şimdi onların hedefi bambaşka sadece Türkiye için değil.

Bakın ben daha önce söyledim Humeyni Paris’ten nasıl döndüyse Fetullah Gülen de Türkiye’ye öyle dönecekti ve Türkiye’de sadece anayasa rafa kaldırılmış olmayacaktı bana göre rejim de değişecekti. Nasıl Atatürk ile beraber yeni bir Türkiye varsa Fetullah Gülen’in gelişiyle beraber yeni bir Türkiye ortaya çıkacaktı. Ben çok daha şey söyleyeyim Türkiye’de her şey değişecekti. Medyası, sermayesi, her şeyi el değiştirecek yeni bir Türkiye oluşacak ve bu yeni Türkiye’de Fetullah Gülen’in kurduğu yeni rejime biat etmeyen, sadık olmayan kimsenin yaşama hakkı olmayan bir yapıya doğru gidecek çünkü bambaşka bir şey.

Başka ülkelerde de bu yapının örgütlenmesi var Amerika’da da var. Amerika’da bir Türk şeyi kurmayacak ama Amerika’nın içerisinde, başka ülkelerin içerisinde Türkiye’de nasıl yetiştirdi okullarda, dershanelerde, üniversitelerde bunları Türkiye için bir tehlike ve tehdit haline ölüm makinesi dönüştürdüyse orada yetiştirdiklerini Türkiye’de yetiştirdiklerinden farklı yetiştirdiğini kimse zannetmesin. Yarın Amerika’da bir iktidar kavgasında Amerika’da kendi istikametinde bir yapı oluşturmak için kendi yetiştirdiği elamanlarla Amerika’nın içinde de Türkiye’de yaptığını yapabilir başka ülkelerde de yapabilir. Onun için ben dün söyledim Meclis’te önceki gün bugüne kadar bu Fetullahçı Terör Örgütü’ne dair pek çok şey bize söylendi. Bize anlattılar CHP’si anlattı, başkası anlattı, başkası anlattı biz bunlara inanmadık. Hatta anlı secdeye gelen insanlardan zarar gelmez dedik bunlara farklı bir gözle baktık, biz reddettik. 17 Aralık’tan sonra da biz anlattık dilimiz döndüğü kadar yüksek sesle herkese anlattık. Bu seferde Ak Parti kendine operasyon yapıyor bunlar o yüzden canı yandığı için bunu söylüyor dedi ve bizi abartmakla, paranoyaya kapılmakla suçladılar ve bize bu sefer 17 Aralık’a kadar bize bu işi anlatanlar bu sefer onlar inanmadı ama 15 Temmuz’dan sonra herkes bu işe inandı. Artık diyoruz ki bizim hep beraber bir birimizi itham etmek dün senin şu kadar taksiratın vardı, benim bu kadar taksiratım vardı. Siz bunu yaptınız, biz bunu yaptık ya kim yaptıysa yaptı sonuca bu ülke için büyük bir tehlike, büyük bir tehdit, büyük bir kötülük ortaya çıktı, vahşet çıktı. Bizim yapacağımız şey bu tehlikeyi bu tehdidi bundan sonrası için bertaraf etmektir. Kim bu bertaraf etme sürecinde hükümetle beraber olursa millet ona büyük değer verecektir benim ona hiç şüphem yok.

E tabii bunlar nasıl devletin içinde örgütlendi. Şimdi taksirata girdiğinde hepimiz taksiratı var. Bu tuğgeneral, orgeneral düzeyinde olanlar Ak Parti iktidarı döneminde mi orduya girdiler? Terfi sistemine baktığınızda bunlar çok eskiden beri orada olduğu ve bizden önceki pek çok hükümetler var. Bizim taksiratı yok mu bizim de çok hepimizin var. Ben onun için diyorum ki amel defterini açıp ya bunlar sizin dönemde buraya girdi, bizim dönemde buraya girdi. Siz bunlara göz yumdunuz şöyle oldu, böyle oldu buna girdiğimiz zaman biz bu işle etkin mücadele edemeyiz. Burada hepimizin taksiratı var çünkü geçmişte pek çok iktidar döneminde bunlar devlette kümelendi imkân sahibi oldular. Bizim dönemimizde de öyle oldu ama biz bir şeyi gördük, artık hep beraber gördük. Devletin içinde görev yapan herkes Anayasasına, yasalarına meşru iktidara sadık olacak. Başka görüşten olabilir, bir yere mensup olabilir onlara hiç kimse bir şey demez ama devlete hâkim olmak bu devlet sadece bizim, bizim dışımızda kimse olmayacak dediği zaman o bir terör örgütü gibi devlet için tehlikedir kim olursa olsun. Onun için devlette herkes olsun,  her gruptan insan olsun ama herkesin vazifesi bu devlete bu millete hizmet olsun. Yoksa devlete sızmak, devlete hâkim olmak olmasın. Şimdi bundan sonra devlet içinde görev yapacaklarla ilgili elbette Türkiye daha farklı bir yöntemi takip edecektir. Devletine sızmak isteyen bir kişi bu devlette görev alamayacaktır.

Bunların hepsinin raftan inmesi gerekiyor zaten inmezse eksik olur. Bunların hepsinin yeniden ele alınmadı gerekiyor, yeniden değerlendirilmesi gerekiyor çünkü ortaya çıkan durum bütün bunların üzerindeki şaibeleri belki ortadan kaldıracak sonuç doğurabilir. Onun için bu yeni durumu ve bu durumun ortaya çıkardığı delilleri soruşturma makamlarının yeniden ele alacaklarına ve bu soruşturmaları genişleteceklerine ben inanıyorum ve hakikatler de ortaya çıkacaktır oralarda da.

YARGILAMALAR NEREDE OLACAK

Tabi bu büyük bir sorun yani cumhuriyet tarihinde bu kadar geniş kapsamlı bir yargılama bilmiyorum oldu mu? 12 Eylül’deki rakamlar nedir onlara da bakıyoruz. Yani bu kadar büyük bir davayı tek bir yerden yürütmek işin hakikatini ortaya çıkarmak bakımından çok büyük sıkıntı olur. Adil yargılanma hakkını da engeller. Yani düşünün 10 bin sanık var hepsini koyacaksınız, onların avukatları, yakınları, basın yani orada sağlıklı bir yargılama yapılma imkânı yok. O nedenle yargılamanın sağlıklı bir şekilde yapılması için de tedbirler almamız gerekiyor. Bu konuda cumhuriyet savcıları ve yargı mensupları onlar hazırlıklarını yapacaklar ve biz de Adalet Bakanlığı olarak onlardan gelen talepleri yerine getireceğiz. Şu anda Sincan’da Ankara’daki yargılamayı yapacak büyükçe bir salon inşa ediyoruz. İstanbul’da bir salon var. Başka yerlerde var mı yok mu onların hepsini değerlendireceğiz. Bunun tek dava olarak görülmesi çok zor. Yani ayrı yerlerde görülmesinin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.

ASKERİ YÜKSEK YARGI KALDIRILACAK MI?

Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kaldırılması bizim parti programımızda var, diğer partilerin de bu konuda olumlu görüşleri var. Bizim bu darbe teşebbüsünü bir demokratikleşme vesilesi de olarak görmemiz gerekiyor. Askeri Yargıtay’ın Yargıtay ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Danıştay ile birleştirilmesi son derece önemli bu adımları da diğer siyasi partilerle görüşerek bir uzlaşma zemini oluştuğunda atmayı düşünüyoruz.

Yani işte Sayın Başbakanımız bugün YAŞ var ondan sonra herhalde bu konuyla ilgili bir yol haritası ortaya çıkacaktır.

HSYK’NIN YAPISINI MECLİS Mİ BELİRLEYECEK?

HSYK’nın seçim usulü ve yapısının değiştirilmesinin önemini ben bakan olduğum ilk günden beri vurguluyorum. Yani HSYK seçimi bu usulde bir kez daha tekrarlanmamalıdır. Hukuk devletine ve yargıya olan güveni biz zedelememek istiyorsak bizim yeni bir usulü ihdas etmemiz lazım. Siyasi partilerle bu konuda geçmişte görüşmelerimiz oldu, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda bir metin ortaya çıktı orada nisaplar konusunda bir görüş ayrılığı ortaya çıktı ama yeni dönemde bizim HSYK’nın seçim usulünü ve yapısını yeniden ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Bir uzlaşma olursa ki olmak zorunda çünkü hepimiz için, milletimizin her ferdi için bu gerekli ve zaruri bir adım bunu birlikte atabileceğimize inanıyorum.

HASTALIKLI YAPIYI YARGIDAN ATMAK İSTİYORUZ

Rakam vermek doğru görmüyorum ben bazı rakamlar açıklanıyor ama ben rakamlar üzerinden bu konuyu değerlendirmeyi yanlış görüyorum ama bizim yargıda yapmak istediğimiz şey çok açık. Daha önce Yargıtay, Danıştay Kanunu gündeme geldiğinde de söyledim Anayasa'nın 138. Maddesi hâkimlerin anayasa, kanun ve hukuka bağlı bir vicdanla hareket etmesini emrediyor. Bağımsızlığın birinci şartı bu. Başka yere bağlılıkla hareket ederse o zaman o bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş olur. 15 Temmuz da gösterdi ki yargı içerisinde FETÖ ile irtibatlı çok ciddi bir yapı var. Biz bunu zaten ifade ediyorduk ama bu olay bunu gün gibi ortaya çıkardı. Yargıyı bağımsızlaştırmak için, yargıya olan güveni tahkim etmek için, yargı görevi olanların tarafsızlığı üzerine düşmüş bu şaibeyi kaldırmak için bizim ciddi adımlar atmamız gerekiyor. Eğer bundan sonra mahkemeye giden birisi bu Fetullahçı Terör Örgütünün mensubu, bu hâkim ondan şu ondan diye baktığı zaman onun vereceği kararlara karşı güveni ortadan kalkar ve çok ciddi sıkıntılar olur ve yargının içerisinde bu örgüte inanmış bir kişi oradan gelen talimata Anayasa ve yasalara rağmen onları da çiğneyerek uygulayabiliyorsa bizim bunu seyretmemiz kabul edilemez. Onun için bu adımlarımız bizim yargının bağımsızlığını tahkim etmek, yargıya olan güveni ihya etmek ve bu güvene zede veren, zarar veren unsurları ortadan kaldırmak bakımından da son derece önemli. Yaptığımız adımlar bağımsız yargıya müdahale değil, yargının bağımsızlığı içerisine sinmiş ve bu bağımsızlığı olumsuz etkileyen hastalıklı yapılarla mücadele olarak değerlendirilirse faydalı olur. Biz bu hastalıklı yapıyı yargımızın dışına atma konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER

Gözaltı süresi 30 gün. Şimdi kamuoyunda bazıları gözaltı süresi herkes için 30 gün diyor. Hayır, sadece terör ile ilgili suçlar ve darbe teşebbüsüne ilişkin suçlar, birde toplu suçlar. Gözaltı süresi bu üç konuya ilişkin ve sınırlı. Onun dışındakiler de durum bundan önceki neyse onunla alakalıdır. 30 gün gözaltı süresi geçici bir süre ile ilgili OHAL ile sınırlı bir şey, çünkü şu anda yüzlerce kişi var gözaltında, 4 gün içerisinde bu kadar kişinin ifadesini alıp bitirmek fiilen imkânsız, insan üstü bir güç gerektiriyor. Hiç kimse de insan üstü bir güç yok. İşin sağlıklı yürümesi bakımından bu nedenle soruşturma ve kavuşturmaya dair kanun hükmünde kararnamelerde yer alan düzenlemeler bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor, imkânsızlıkları ortadan kaldırmaktan kaynaklanıyor ve bu olaya münhasır ve bunlarla sınırlı. OHAL süresince uygulanacak düzenlemeler ki 3 aylıktır oda, ondan sonra diğer mevzuat yine olduğu gibi uygulanacaktır, bu da sadece bu soruşturma ve kavuşturmalarla ilgili ve sınırlı.

BU 1 DOLARLARIN SIRRINI ARTIK ANLAYABİLİYOR MUYUZ?

 Bu 1 dolarların bir tür şifre olduğu çok açık ama nedir onu yargı ortaya çıkaracak. Basına bu konu sızdıktan sonra bu dolarların bir kısmı imha edilmiş olabilir. Yani soruşturmanın gizliliğinin önemi buradan da ortaya çıkıyor, darbeye karışan herkesin üzerinde 1 dolar çıkıyor, bunun bir anlamı var, bir mesajı var, bu bir kimlik göstergesi mi, tanımak mı yoksa nedir başka bir anlamı mı var, başka bir mesajı mı var bunun ortaya çıkması lazım. Yani bunu tesadüfle kimse izah edemez. Ne hikmettir darbeye karışan herkesin üzerinden bu çıkıyor, herkesin üzerinden 1 dolar çıkıyor, bunun bir anlamı var. Bu anlam yargılama sürecinde ortaya çıkacaktır, ben bunun bu darbecilerle ilgili ve bu darbeye fiilen katılmayıp da destek verenlerle ilgili de çok önemli bir mesaj olduğunu düşünüyorum ama bu mesajın içeriği henüz netleşmiş değil, soruşturma ve yargılama sırasında ortaya çıkacaktır.