Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuzun ‘’Topluma Karşı Suçlar’’ başlıklı üçüncü kısmının onuncu bölümünde işbu başlık altında yasa koyucu tarafından ihdas edilmiştir. Bahse konu suç tipinde kanun koyucu tarafından üç farklı hareket suç olarak düzenlenmiştir. Maddenin lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere ‘’başkasına ait bir banka veya kredi kartı ile yarar sağlamak’’, ‘’başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirerek sahte banka veya kredi kartı üretmek, böyle bir kartı satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek’’ ve son olarak ‘’sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak’’ fiillerini ilgili madde bünyesinde suç olarak ihtiva etmektedir. Makale konusu işbu maddenin kanunumuzun ‘’bilişim suçları’’ ‘na ayrılan onuncu bölümünde düzenlenmesi kanun sistematiği açısından manidardır.

Bahse konu suç tipi kanunumuzda şu şekilde yer almaktadır;

 ‘’(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

 (3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

 (4) Birinci fıkrada yer alan suçun; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

 (5) (Ek: 6/12/2006 – 5560/11 md.) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.’’

Uygulamada banka ve kredi kartı kullanılarak haksız yarar elde edilmesi suçuyla dolandırıcılık suçu karıştırılmaktadır. Bu durum öğretide de birtakım tartışmalara yol açmaktadır. İşbu durum 5237 Sayılı TCK’da ilgili hükmün düzenlenmesini zaruri hale getirmiştir. Maddenin gerekçesinde de açıkça dile getirildiği üzere kanun koyucu bu maddeyi düzenlerken malvarlığına yönelik fiillerin, duraksamaların ve içtihatta ortaya çıkan farklılıkların giderilmesini amaç edinmiştir. Bu madde muhtelif zamanlarda birden fazla kez değişikliğe uğramıştır.

245.Maddenin birinci fıkrasını inceleyebilmemiz için öncelikle banka kartı ve kredi kartına ilişkin birtakım bilgilere haiz olmamız gerekir. Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun tanımlar bölümünde; banka kartları, banka hizmetlerinden yararlanmayı sağlayan kart, kredi kartları ise nakit kullanılmadan alışveriş yapılmasına olanak sağlayan aynı zamanda para çekilmesine de olanak sağlayan kart numarası olarak ifade edilmiştir. İşbu fıkrada kart hamili, banka ve mal ve hizmet alınan işyeri arasından oluşan üçlü bir ilişki mevcuttur. Fıkranın lafzından da anlaşılacağı üzere başkasına ait banka veyahut kredi kartının ne surette ele geçirildiğinin herhangi bir önemi yoktur; kart bulunmuş, çalınmış veyahut hileyle ele geçirilmiş olabilir, netice olarak suç oluşacaktır.

Burada önemli olan asıl husus rızadır; bu suçun vücut bulabilmesi için kart hamilinin rızası olmaksızın bu kartın başkaları tarafından ele geçirilmesi gerekir. Burada rızayı veren kişinin bu rızayı verebilecek ehliyete sahip olması gerekmektedir. İşbu suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi durumunda yani birden fazla mağdurun söz konusu olması durumunda her mağdurun ayrı ayrı rızası gerekmektedir. Burada önem teşkil eden noktalardan biri de kart hamilinin belli sınırlar dahilinde verdiği rızanın aşılması halinde ne şekilde hareket edileceğidir bu durum doktrinde de tartışmalıdır. Öğretide bir görüş işbu durumda güveni kötüye kullanma suçunun vücut bulacağını ifade ederken diğer bir görüş ise TCK Md.245/1’in gündeme geleceğini ifade etmektedir. Biz burada madde lafzından yola çıkarak TCK Md.245/1’in uygulanmasının daha isabetli olacağı kanısındayız. Zira tekrar ifade edecek olursak burada failin kartı hangi surette ele geçirdiği önem arz etmez önemli olan kart hamilinin yani mağdurun verdiği rızanın dışına çıkılmamasıdır, failin aştığı sınır adına bir rızadan bahsedilmesi söz konusu olmayacaktır.

Suçun vücut bulması için aranan diğer bir koşul ise banka veya kredi kartını ele geçiren kişinin kartı kullanarak veya kullandırtarak kendisi veyahut bir üçüncü kişi adına menfaat temin etmiş olması gerekir. Burada temin edilen menfaat; para çekilmesi, alışveriş yapılması veya farklı bir hesaba para gönderilmesi şeklinde tezahür edebilir.

Kart hamilinin, kasten kartını kaybetmiş gibi davranıp bankada kartın iptal işlemlerini başlatıp fakat yine bu süreçte kartı kullanması halinde Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun da yer alan ‘’gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik suçu’’ ‘nun birinci fıkrasındaki suçun oluşacağı da göz ardı edilmemelidir.

İşbu maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasını inceleyecek olursak; suçun seçimlik hareketli bir suç olduğu yani birden fazla hareketle işlenebileceği anlaşılmaktadır. Bu hareketler; sahte banka veya kredi kartını üretmek, devretmek, satın almak ve satmaktan ibarettir. Failin bankaya sahte belgelerle başvurması veyahut gerçeği yansıtmayan birtakım bilgilerle kartın alınması halinde Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda düzenlenen ‘’gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik suçu’’ ‘nun ikinci fıkrası vücut bulacaktır. Bu durumda özel kanun-genel kanun ilişkisini dikkate alacak olursak özel kanun niteliğinde olan Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun uygulanması daha doğru olacaktır.

Söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında ise sahte üretilen kartların kullanılması suretiyle kendisi veyahut bir başka kişi lehine menfaat temin edilmesi koşulu aranmaktadır. Maddenin dördüncü fıkrasında kanun koyucu işbu suç için şahsi cezasızlık sebeplerine yer vermiştir. Fıkra lafzından da anlaşılacağı üzere bu hükmün uygulanması noktasında hâkime takdir hakkı tanınmamıştır, emredici bir hükümdür.

Maddenin beşinci fıkrasında ise etkin pişmanlık hükümlerine yer verilmiştir. Bu fıkra 2006 yılında madde metnine işlenmiştir. İşbu suçun malvarlığına karşı işlenebilmesi hasebiyle bu düzenleme isabetli olmuştur. İşbu suç açısından fail herhangi bir özellik arz etmemektedir, herkes bu suçun faili olabilir. Mağdur ise sadece banka veya kredi kartı hamili olabilir. Banka kartı veya kredi kartı hizmetinden yararlanan gerçek veya tüzel kişi, kart hamilidir. Banka kartları ve kredi kartları kanununda kart hamili bu şekilde tanımlanmıştır. Banka ve kredi kuruluşları da banka veya kredi kartlarının asıl sahibi olmaları hasebiyle işbu suçun mağduru olabilirler.

TCK md.245 teşebbüse elverişli bir suç tipidir. Birinci fıkrada failin iradesi dışında haksız yarar sağlanamaması halinde suç teşebbüs aşamasında kalacaktır lakin ikinci fıkrada sahte kartın alınmasıyla suç vücut bulmuş olacaktır. Failin iradesi dışında satın alma gerçekleşmezse suç teşebbüs aşamasında kalacaktır. İştirak açısından işbu suç herhangi bir özellik arz etmemektedir.

İşbu suçu içtima hükümleri açısından inceleyecek olursak; bu maddenin bileşik suç niteliğine haiz olduğunu ifade etmek son derece güçtür, madde metninde bu yönde bir açıklık söz konusu değildir. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ise mümkündür. Yargıtay, işlenen suç sayısı bakımından kullanılan kart sayısını baz almaktadır. Bu tarz bir değerlendirme uygulama da bazı haksızlıklara yol açmaktadır. Misal; haksız bir şekilde ele geçirilen cüzdanın içerisindeki kartların ayrı ayrı kullanılması halinde yargıtayın değerlendirmesini göre çıkarımda bulunacak olursak kullanılan her kart için zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır ve fail ciddi bir cezayla karşı karşıya kalacaktır. Somut olayda kart başka bir suç işlenip ele geçirildiyse ve sonrasında ele geçirilen bu kartla haksız bir yarar sağlandıysa iki ayrı suçtan ceza verilmelidir. Yani böyle bir durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması daha isabetli olacaktır.

Av. R. Miraç SAĞLAM

Konya Barosu