Bu sabah 9:30 da uyandığımda yaşadığım şehrin 4 mahallesinde (artık günleri saymıyorum) uygulanan sokağa çıkma yasağının saat 10:00'dan itibaren tüm şehir genelinde uygulanacağını öğrendim. Daha kendime gelememişken OCAS TAN atandım ve 13 yaşındaki bir çocuğun ifadesine çağrıldı.

Çıkmaya hazırlanırken saat saat 10:00' geçmişti. Savcılığı arayıp katip arkadaşa "geleceğimi, ancak güvenlik açısından savcı beyden aracımın plakasını kolluğa bildirmesini" rica ettim.

Birkaç dakika sonra arayan katip "savcı sizin 155'i arayıp bildirmenizi istiyor" dedi. Neyse, sorun değil deyip 155'i arayıp kendimi tanıttıktan sonra aracın plakasını ve hangi yollardan gideceğimi söyledim.

Tam çıkacakken evde ekmek olmadığını farkettim. Tüm şehir kapalı.

Otoparktan aracı alıp dörtlüleri yakarak 20-30 hızla adliyeye doğru yola çıktım. Her köşe başında sağlı sollu toma, akrep ve panzerler...

Sokaklar polisleri saymazsak ölüm sessizliğinde. Neyseki pencerelerin kapalı perdelerinin arkasında insanlar var biliyorum. En son 2006 Nisan ayında böyle görmüştüm bu şehri.

Adliyeye ulaşıp sokakta ateş yaktığı için gözaltına alınan 13 yaşındaki çocuğun ifadesine girip işimi bitirdim.

Tam eve dönecekken evde ekmek olmadığını ve şehir girişindeki yol üstü tesisinde ekmek olabileceğini düşünerek eve gitmeden oraya gitmeye karar verdim ve 155 ile benzer bir diyaloğa daha girip yine açık dörtlüler ve 20-30 hızla tesise doğru yola çıktım.

Tesisteki tanıdık şefle konuşup 5 ekmek istedim. Ancak bana "kendilerinin de hazırlıksız yakaladıklarını, ekmekleri olmadığını ancak bir saat beklersem yeni ekmeği fırına vereceklerini söylemesi üzerine oturup bir saat kadar bekledim ve sonunda fırından yeni çıkmış sıcacık 5 ekmeğimi alıp yola koyuldum.

Tam kavşaktan dönüp şehre girecekken 30-35 yaşlarında bir adam el işareti yapıp durmamı istedi. Onun da benimle aynı derdi yapıyor olabileceğini düşünüp hemen durdum. Bana "bu sabah havaalanından geldiğini, sokağa çıkma yasağından haberi olmadığını ve şehrin ortasındaki evine gitmek istediğini söylemesi üzerine kendisini götürebileceğimi ama durumu az ötemizdeki polis noktasındaki polislere anlatmasını istedim.

Ama o benden önce gidip durumu anlatmış. Açık dörtlüler ve aynı hızla yaklaşık 3 km uzaklıktaki şehir merkezine doğru yola koyulduk. Bizi durdurup kimlik soran genç polise durumu anlatıp devam ettik. Adamın gideceği yer benim evimden biraz daha uzakta olduğundan gönlüm onu sokakta bırakmaya razı olmadı ve evine kadar bırakıp otoparka döndüm. Arabadan 5 ekmeğimi aldım.

Ancak ekmeğin gazete kağıtlarına sarılı olduğunu fark edince hemen kağıtları ayırıp ekmekleri gözle görülecek şekilde kucağıma alıp 200-300 metre mesafedeki evime döndüm.

Eve döndüğümde iyi ki ekmekleri poşetsiz ve gözle görülecek şekilde tanımışım diye düşündüm.

Zira elimdeki poşet nedeniyle bir kurşuna çarpmam halinde hiç kimse "avukat evine ekmek götürürken vuruldu" demeyecekti!