Benim babam dökülmemiş ama çok uzunca zamandan beri tek bir siyah tel barındırmayan saçları, tatil günlerinde dahi  takmayı ihmal etmediği kravatı, kibar ve vakur duruşunu öne çıkaran jest ve mimikleri ile  seksenli yaşlarını süren emekli bir ceza hakimi.


-Bana hamile olduğu için mi ? Yoksa tayin olduğu ücra kasabada eşini yalnız bırak istemeyişinden mi? Veya 60 lı yılların kadınların çalışmasını fiili olarak hem pek kabul etmeyen hem de buna pek de gerek duymayan rahat ortamından mı?  Ya da hepsinden birer parça taşıyan bir başka ruh halinden midir nedir?


bilememişimdir- Hukuk Fakültesini 4. sınıftan terk eden eşi –annemle- birlikte Mardin in Mazıdağ ilçesinde başlayan  meslek yaşamını yıllar sonra yaş haddinden emekli olduğu İzmir 4.Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliği ile  noktalayan bir adam benim babam.

Aradaki 36 seneye sırasıyla Mazıdağ,Kozaklı Devrek,Nazilli Turgutlu -ve hala tartışılan hali ile -sıkıyönetim mahkemesi başkanlığı,İzmir Hakimliği sığdırmış.
Ve sonrasında bir dönem görev yaptığı Turgutlu ilçesini çokça da iki erkek çocuğunun bu şehre yerleşmiş olması nedeni ile ikametgahı olarak seçmiş.

Geçen gece avukatlık mesleğinin insanın üzerine yüklediği insanı adeta esir alan ve hatta yakınları ile irtibatını engelleyen telaşından ve sorumluluk duygusundan sıyrılıp ziyaretine gittim.

Koltuğumun altında getirdiğim; özel seri bir ufak şişe rakı eşliğinde oturduk anneciğimin özenle hazırladığı – ve hep beni az görüyor olmaktan yakındığı-yemek masasına

Gecenin bir yerinde babam:
Seksenli yaşların ve az önce içilmiş iki tek rakının  bir nebze daha çatallaştırdığı,  bir nebze daha anlamlaştırdığı ses tonu ile sakin ama vurgulu bir şekilde “Benim babam yani seni deden; Görev namustur.Yapmayan namussuzdur derdi.” dedi.

Ve aynı cümleyi içerdiği anlamı idrak edebilmem için her seferinde daha duyarlaşan sesi ile birkaç kez daha tekrarladı. “Görev namustur.Yapmayan namussuzdur. Benim babam … Yani senin deden.. Görev namus…”

Bir solukluk duraksama sonrasında görevini layiki veçhile yapmış insanların gururlu iç huzuru ile sözlerini sürdürdü: “ Ben bunu meslek yaşantımda şiar edindim.Bu nedenle terfilerim sıklıkla da mümtazen olmuştur.”


Terfi etmenin kademeleri olduğunu biliyordum.Ama mümtazen terfi ne demekti açıkçası  bilemiyordum Biraz da şimdiye kadar kayıtsız kalmış olmamın utancı ile sordum. Halen geçerlimidir bilmiyorum ama yüzde 85 ve üzerindeki iş oranı neticesinde terfi etmek mümtazen terfi olarak adlandırılıyormuş.

“Yüzde 97.97 yani yüzde 98 dir” dedi benim bir terfi derecem.

Rakamsal olarak uyumlu yüzde 97.97 lik başarı seviyesini dile getirirken  - yüzünü mesleğe yeni atanmış genç bir hakim yüzüne dönüştürüveren- gözlerindeki ışık ve yüreğindeki heyecan hakikaten görülmeye değerdi…
Benim babam Kenan Müfit DABAKOĞLU emekli olduğunda bayrağı bir sonraki meslektaşına verdi.

Bayrağı teslim alan nice meslektaşının aynı gayret ve şevkle mesleğine sarıldığına ,yüzde 97.97 lik terfi oranını yakaladığına ve hatta yeni rekorlar  kırdığına bendeniz hukukçu olmam münasebetiyle bizzat defalarca tanık oldum.

Bu yazı Görev Namustur Yapmayan Namussuzdur ilkesini şiar edinmiş ve bu ilke doğrultusunda gecesini gündüzüne katmış bu hukukçulara naçizane teşekkür mahiyetinde kaleme alınmıştır…Ekim 2012