Bir gerçek kişiye karşı para borçlarından kaynaklanan bir icra takibi yöneltebilmek için, öncelikle kişinin taraf ehliyeti bulunmalıdır. Ölmüş kişinin kanunen taraf ehliyeti bulunmayacağından bahisle ölen bir kimseye icra takibi başlatmak mümkün değildir ve herhangi bir icra dosyasında taraf olarak gösterilmesi söz konusu olamaz. Ölen bir kimsenin para borcuna yönelik icra takiplerinde taraf ancak mirasçılar olabilir. Murisin para borçlarından mirasçılar müteselsil sorumlu olduğundan icra takibi mirasçılardan birine, birkaçına veya tamamına yönlendirilebilir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “tatil ve talikler“ başlığı altında düzenlenen 53. Maddesinde bir icra takibinde borçlunun ölümü halinde takibin durumu düzenlenmiştir. İlgilini kanun maddesinin hükmü “Terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün içine takip geri bırakılır. Mirasçı mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta Medeni Kanunda muayyen müddetler geçinceye kadar geri kalır. İcra takibi sırasında borçlu öldüğünde tereke henüz taksim edilmemiş veya resmi tasfiyeye tabi tutulmamış yahut mirasçılar arasında aile şirketi tesis olunmamışsa borçlu hayatta olsaydı hangi usul tatbik olunacak idi ise terekeye karşı ona göre takip devam eder. Bu takibin mirasçıya karşı devam edebilmesi ancak rehnin paraya çevrilmesi veya haciz yollarıyla kabildir.” şeklindedir.

Yukarıda kanun maddesi ile kısaca açıklanan borçlunun ölümü halinde icra takiplerinin devamındaki süreci iki başlık altında inceleyebiliriz:

1. Borçlunun icra takibinden sonra ölmesi

2. Borçlunun icra takibinden önce ölmesi

İlk durumda; mevcut ve kesinleşmiş bir icra takibi sürecinde borçlu tarafın ölümü söz konusudur. Burada icra takibi hali hazırda kesinleştiğinden mirasçılara ödeme/icra emri gönderilmeyecek, icra müdürlüğüne mirasçılık belgesinin ibraz edilmesi akabinde mirasçılara İ.İ.K. 53.maddesi gereğince muhtıra gönderilmesi talep edilecektir. Bu talep üzerine icra müdürü; mirasçılara, hakkında başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra vefat etmiş olduğu anlaşılan dosya borçlusu murisin mirasçıları olarak, ölüm tarihinden itibaren 3 ay içerisinde mirasın reddedilip reddedilmediğinin, reddedilmiş ise 7 gün içinde mahkemeden alınmış ret kararı ile birlikte icra dosyasına bildirmeleri, aksi halde yine 7 günlük süre içerisinde bildirilen borç miktarını faiz ve masrafları ile birlikte Müdürlük dosyasına yatırmaları, yatırmadığı takdirde icra marifetiyle tahsili yoluna gidileceğinin bilinmesi ihtaren tebliğ edilir. Muhtırayı tebliğ alan mirasçılar, şayet reddi miras kararı almış ise mirasın reddedildiği gerekçesi ile reddi miras kararı ile birlikte işbu durumu icra dairesine bildirmelilerdir.

İkinci durumda; takip henüz kesinleşmediğinden ve muris taraf olarak gösterilemeyeceğinden, takip talebinde taraf olarak mirasçılar gösterilmek suretiyle takip mirasçılara yönlendirilecektir. Bu ihtimalde alacaklı taraf, borçlu taraf kısmında mirasçının/mirasçıların bulunduğu bir takip talebini icra müdürlüğüne ibraz edecek ve icra müdürlüğünce takibin nevine göre icra veya ödeme emri hazırlanacaktır. Mirasçılara tebliğ edilen icra/ödeme emri ile ilgili olarak kanunda takibin türüne göre belirlenen süreler ve prosedürler geçerlidir. Buradaki önemli nokta ise; mirasın reddedilmesi durumunda, reddi miras kararı ile takibin iptalinin talep edilmesi halinde bu durum “ şikayet “ konusu mudur, yoksa “ itiraz “ konusu mudur? Şayet bu durum borca itiraz olarak değerlendirilirse, ( zira imzaya itiraz dışındaki tüm itirazlar borca itirazdır ) itiraz  ilamsız takiplerde 7 günlük yasal süreye tabi olacaktır. Fakat şikayet olarak değerlendirilirse İ.İ.K. 16/2 maddesi gereğince süreye tabi olmayacaktır. Borçlusunun ölü olduğu icra takiplerinin süreçleri ile ilgili olarak oldukça önemli olan bu hususu Yargıtay kararları ışığında inceleyelim.

İlk olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı kararı ile “       İmzaya itiraz dışındaki diğer (borcun mevcut olmadığı, ödendiği, ertelendiği, zamanaşımına uğradığı, takas, yetki itirazı gibi) bütün itirazlara borca itiraz denilmektedir ( İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Prof. Dr. Baki Kuru syf. 665). Davacı- borçlular mirası redden dolayı borçlu olmadıklarını ileri sürdüklerine göre, başvuruları 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 169.maddesine dayalı borca itiraz niteliğindedir. Aynı kanunun 168/5.maddesi uyarınca borçluların, borca itirazını, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde dilekçe ile icra mahkemesine bildirmeleri gerekir.

Somut olayda; davacı- borçlular vekiline ödeme emrinin 16.08.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 5 günlük itiraz süresi geçtikten sonra 23.08.2012 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, yerel mahkemece itirazın reddine ilişkin olarak verilen karar yerindedir.

Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler tarafından, mirası ret kurumunun Türk Medeni Kanunu’nda düzenlendiğini, mirası reddin tespitine ilişkin mahkeme kararlarının varlığının ileri sürülmesinin borca itiraz sebebi kabul edilmesinin salt süresinde ileri sürülmediği için etkisiz hale getirilmesi sonucunu doğuracağı ve mirası reddeden mirasçıları kanuna aykırı olarak, borcu ödemek zorunda bırakabileceği, bu nedenle  İİK’nun 16.maddesi uyarınca süresiz şikayet yolu ile ileri sürülmesi gerektiği görüşü savunulmuşsa da, yukarda açıklanan nedenlerle ve süresinde itiraz edilmeme halinde borçluların koşulları varsa menfi tespit davası açabilecekleri gerekçesi ile  bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.” Şeklinde karar verilmiş olup, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile açılan bir icra takibinde reddi miras sebebi ile takibe itiraz edilmesini kanunda belirtilen ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 günlük yasal süreye bağlanmış, görüşmeler sırasında reddi miras kararının sadece süresinde ibraz edilip itiraz edilmemesi sebebi ile itirazın reddi kararı karşısında mirasçıların kanuna aykırı olarak ödeme yapmak durumu ile karşı karşıya gelebileceğine yönelik görüşler bulunsa da mirasçılar yönünden menfi tespit davası açma hakkı saklı olduğundan bahisle görüşün benimsenmediği belirtilmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, murisin ölüm tarihinin takip tarihinden önce olup olmadığıdır. Zira ; muris takip tarihinden önce öldüyse ve reddi miras süresi geçtiyse veya reddi miras dava tarihi takip tarihinden sonraki bir tarihse, mirasçılar takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili merciye itiraz edebilecektir. Kısacası;

- muris takip tarihinden önce öldüyse (takip kesinleşmeden )

- reddi miras davası takipten sonra açıldıysa

- reddi miras süresi geçmiş ise,

Mirasçılar “itiraz” yoluna gidecektir ve takibin şekline göre kanunda belirtilen itiraz süreleri ile bağlıdırlar.

Başka bir örnek olarak; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/2535 Esas 2018/3531 Karar sayılı ilamı ile “Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/296 E.-640 K. sayılı dosyasıyla 02.04.2012 tarihinde, yani ödeme emrinin tebliğinden ve takibin kesinleşmesinden önce mirası reddettikleri anlaşıldığından, olayda İİK'nun 53. maddesinin ve dolayısıyla aynı Kanun’un 16. maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır.

Bu durumda, borçluların mirasın reddi nedeniyle takibin iptaline yönelik talepleri, İİK'nun 168/5. maddesi kapsamında borca itiraz olmakla, ödeme emrinin tebliğinden itibaren beş günlük sürede ileri sürülmesi gerektiği dikkate alınarak, mahkemece, istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.” Şeklinde karar verilmiş, icra takibinden önce ölen murisin mirasçılarının reddi miras sebebi ile başvurmaları gereken hukuki yolun itiraz olduğuna işaret edilmiştir.

Konuyla ilgili olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/26368 Esas 2018/310 Karar sayılı kararında ise “ İİK.'nun 53. maddesine göre; borçlunun ölüm günü ile beraber üç gün içinde takip geri bırakılır. Mirasçı, mirası kabul veya reddetmemişse, mirası ret süresince mirasçılar hakkında takip yapılamaz. Bu maddenin uygulanabilmesi için, icra takibinin mirasın reddi süresinde yapılması ya da murisin takibe başlandıktan sonra ölmüş olması gerekir. İİK.'nun 53. maddesine aykırı olarak takip yapılması ya da takip işlemlerine devam edilmesi nedenlerine dayalı olarak ilgililer, İİK.'nun 16.maddesi uyarınca icra mahkemesine şikayette bulunabilirler. İİK.'nun 53.maddesine aykırılık iddiası ise; kamu düzeni ile ilgili olduğundan İİK.'nun 16/2.maddesi uyarınca süresiz şikayete tâbidir.

Her ne kadar Hukuk Genel Kurulu’nun, 19.11.2014 tarih ve 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı, Dairemizce de benimsenerek içtihat değişikliğine gidilen kararı ile; mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, borca itiraz olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili merciye yapılması gerektiği kabul edilmiş ise de, bu ilke, murisin takipten önce ölmesi ve mirası red süresi geçtikten sonra murisin borçları için mirasçıları aleyhinde takip yapmaları durumunda geçerli olup, mirasçılar ödeme emri tebliği üzerine mirası red nedeniyle borçlu olmadıkları itirazını takibin şekline göre icra müdürlüğüne veya icra mahkemesine süresi içinde yapmak zorundadırlar.

Somut olayda, aleyhine 16.03.2009 tarihinde başlatılan takipte, ödeme emrinin borçlu-murisin vasisi ve borçlu Deniz Kandıralıoğlu’na 01.04.2009 tarihinde tebliğ edildiği, itiraz edilmediği için anılan takibin muris-borçlu yönünden kesinleştiği, murisin takibin kesinleşmesinden sonra 03.12.2011 tarihinde vefat ettiği,  murisin mirasçılarına karşı red süresinin dolmasından sonra icra takibine devam edildiği,  mirasçı Nursu Kara'ya yenileme emrinin ise 03/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmakla, şikayetçinin icra takibinin kesinleşmesinden sonra 08.05.2012 tarihinde anılan mirası kesin olarak reddettiklerine dair mahkeme ilamını sunduğu görülmektedir.

Yukarıda da belirtildiği üzere takibin kesinleşmesinden sonra murisin ölümü halinde mirasçıların,mirası usulüne uygun reddettiklerine ilişkin mahkeme kararı almaları halinde mirasçılar aleyhinde takibe devam edilmesi ve mirasçıların mal ve haklarına haciz konulması mümkün değildir. Şikayetçi mirasçı kendisine yönelen icra takip işlemlerini süresiz şikayet yolu ile iptal ettirebilir.

O halde mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken şikayetin süre yönünden reddine karar verilmesi isabetsizdir “ şeklinde karar verilerek, yukarıda belirttiğimiz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı kararına atıfta bulunulmuş, somut olayda icra takibinin kesinleşmesinden sonra borçlunun öldüğü ve takibin kesinleşmesinden sonra reddi miras kararının sunulduğundan bahisle mirasçıların İ.İ.K. 16.madde kapsamında süresiz şikayet yoluna başvurabilecekleri belirtilmiştir.

Bir başka ihtimal de, reddi miras davası henüz derdest iken muris için icra takibi yapılması ve takibin mirasçılara yönlendirilmesidir. Bu ihtimali ise, reddi miras davasının derdest olmasının “ bekletici mesele “ yapılması gerektiği, açılan reddi miras davasının mirasçılar tarafından öne sürülmesinin borca itiraz niteliğinde olmadığı şeklinde değerlendirmek gerekir. Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2017/8388 Esas 2017/16393 Karar sayılı ilamında bu husus “O halde; mahkemece, terekenin borca batık olması nedenine dayanan mirasın reddi davasının, şikayetçi borçlular tarafından takibin başlatılmasından önce açıldığı ve halen derdest olduğu nazara alınarak, bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, itiraz süresi içerisinde alınmış bir reddi miras kararı bulunmamasına rağmen varmış gibi değerlendirme yapılarak borçluların talebinin borca itiraz olarak nitelendirilmesi yerinde olmayıp, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” şeklinde karara bağlanmıştır.

Özetle; muris mirasçılarının icra takiplerine karşı izleyecekleri hukuki yolun itiraz mı yoksa şikayet mi olduğunu, murisin ölümü ile açılan reddi miras davasının açılma tarihi ve icra takibinin kesinleşmesi durumları belirleyecektir. Şayet; muris icra takibinden önce ölmüş ise, mirasçılar reddi miras kararı ile “itiraz” yoluna gidecekler ve takip şekillerindeki itiraz süreleri ile bağlı kalacaklardır. İtiraz sürelerinin kaçırılması halinde menfi tespit davası açma hakları saklıdır. Şayet; muris icra takibinin kesinleşmesinden sonra ölmüş ise, bu defa mirasçıların reddi miras kararı ile İ.İ.K. m.16 kapsamında şikayet yoluna gitmelerine gerekmektedir. İşbu durum kamu düzeninden olduğundan şikayet herhangi bir süreye tabi olmayacaktır. Reddi miras davasının derdest olduğu süreçte açılan icra takipleri bakımından ise, reddi miras davası bekletici mesele yapılmalı, borca itiraz niteliğinde sayılmamalıdır.