Hukuk Genel Kurulu, arazisine okul, hastane, yol gibi kamu hizmeti için el konulan arsa sahiplerinin, bedellerini imar projesi çizildiği andan itibaren alabileceğine hükmetti. İmar projeleriyle kamuya tahsis edilen arazilerine bir çivi dahi çakamayan arsa sahipleri devletten arsa bedelini de alamıyordu. Mağduriyet nedeniyle dava açan binlerce insan, mahkemede "Arazine yol, okul, hastane yapıldıktan sonra gel." cevabıyla karşılaşıyordu. En son bir imar mağdurunun açtığı davada mahkeme, imarda kamu alanı olarak gözüken arsanın sahibine kamulaştırma bedelinin ödenmesine karar verdi. Yargıtay da yerel mahkemenin kararını onayladı. İdarelerin imarda kamu arazisi gösterdiği arazileri maliklerinin yıllarca kullanamadığını hatırlatan Hukuk Genel Kurulu, bunun Anayasa'daki 'mülkiyet hakkı'na aykırı olduğuna dikkat çekti

Kurulun içtihadı birleştirme kararı, tüm mahkemeleri bağlayıcı nitelik taşıyor. Dolayısıyla artık imarda arazisi kamuya geçen arsa sahipleri projeden itibaren ücretlerini alabilecek. Söz konusu gelişme Kartal 2. Asliye Hukuk Mahke-mesi'ndeki bir davayla ortaya çıktı. 1978 yılında yapılan imar planında kısmen yol, kısmen okul alanı görünmesine rağmen söz konusu yapıların inşasına başlanmadı. Arsa sahibi o tarihten itibaren mülkünü kullanamadığı gibi bedelini de alamadı. Çareyi 2009 yılında dava açmakta buldu. Hakkını almayı başardı. Yerel mahkemeler ve Yargıtay uzun yıllardan beri, idarenin bir taşınmaza el atmış sayılabilmesi ve kamulaştırma ücretinin ödenebilmesi, o arsada yol, okul, park gibi kamu hizmetinin fiilen yapılması şartını arıyordu. İmar planına göre kamuya ait görünen ancak uygulamada henüz kamuya tahsis edilmemiş yerler için mahkemeler, 'İdare taşınmaza fiilen el atmamış, imarda yol görünüyor ama sen burayı kullanabilirsin. Dolayısıyla herhangi bir hak talep edemezsin' diyordu. Ancak imarı kamuya ait olarak çizilen arsa sahipleri arazilerinde hiçbir şekilde inşaat yapamıyordu. Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği bir karar Yargıtay içtihatlarının değişmesine neden oldu. 1978 yılında yapılan imar planında kısmen yol, kısmen okul alanı görünen ancak fiilî olarak bu yapıların inşasına başlanmayan bir arsa için malikin 2009 yılında açtığı davada mahkeme arsa sahibini haklı buldu. Arsanın imarda kamuya ait olarak gösterilmesini kamulaştırmasız el atma olarak kabul eden mahkeme, arsa bedelinin sahibine ödenmesine karar verdi. Davalı belediye kararı temyiz ederek Yargıtay'a gönderdi. Yargıtay da kararı davalı aleyhine bozarak yeniden ilk derece mahkemesine gönderdi. İlk derece mahkemesi kararında direnince dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gitti. Genel Kurul ise 15 Aralık 2010 tarihinde verdiği karar ile taşınmaz sahibini haklı bularak mahkeme kararını onayladı. Mahkeme karar gerekçesinde 'idarece taşınmaza fiilen el atılmış olmasa dahi, taşınmazına hiçbir şey yapmasına müsaade edilmeyen taşınmaz malikine arsa bedelinin ödenmesi gerektiği' yorumunu yapıyor. Mahkemenin kararında en çok dikkat çeken bölümü ise kararı Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne dayandırması. Davalı İl Özel İdaresi'nin imar planında yıllardır okul alanı olarak ayırmasına karşın usulüne uygun olarak hâlâ kamulaştırılmamasının Anayasa'nın 35. maddesindeki mülkiyet hakkına aykırı olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da atıfta bulunarak mahkemenin ülkelere verdiği tazminat kararlarını örnek gösteriyor. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun içtihadı birleştirme kararı tüm mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olduğundan artık mahkemeler tarafından aksi yönde bir karar verilemeyecek.

Kurul kararı ile ilgili değerlendirme yapan avukat Yaşar Özer, kararın 150 binden fazla kişiyi etkileyeceğini belirterek, "Bu karardan sonra artık belediyeleri de bağlayan bir yasa değişikliği gereklidir. " şeklinde konuştu.