Özellikle son yüzyılda bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişmeler kamu ve özel sektörün yürüttüğü faaliyetlerle ilgili olarak bireylere ait bilgilerin, verilerin toplanmasını kolaylaştırmakla birlikte bu bilgilerin hukuka aykırı gayelerle kullanılmasına da zemin hazırlamıştır. İşbu durum kişilerin özel hayat alanına müdahaleyi kolaylaştırmış, bireylerin özel hayatlarına ilişkin bilgiler, veriler vb. hususları korunaksız hale getirmiştir.

Günümüzde özellikle internetin popülerleşmesi, sosyal medya uygulamalarının yaygınlaşması kişilerin korunmasını zaruri kılmıştır. Zira kişilerin sosyal medya uygulamaları veyahut internet kullanımı bireylerin kişisel verilerinin toplanmasına, depolanmasına, saklanmasına yol açmıştır.

İşte tüm bu nedenlerden ötürü yasa koyucu, kişisel verilerin korunmasını sağlama nihai hedefiyle bireylerin en temel hakkı olan ‘’kişisel verilerin korunması hakkı’’ ‘nın ihlaline yönelik birtakım fiilleri suç olarak düzenlemiştir.

Bahse konu bu hak anayasal bir hak olarak ihdas edilmiş aynı zamanda yasa koyucu tarafından özel bir kanun çıkartılarak kişisel verilerin korunması, işlenmesi güvence altına alınmıştır. Yine 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuzda kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, kaydedilmesi, başkalarına verilmesi ve yayılması fiilleri ile hukuka uygun olarak kaydedilen verilerin kanunda belirlenen süre geçmesine rağmen sistemden silinmesi eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. İşbu kapsamda TCK’nın 135.maddesinde ihdas edilen ‘’kişisel verilerin kaydedilmesi suçu’’ ‘nu irdeleyeceğiz;

Bahse konu suç tipi kanunumuzda şu şekilde vücut bulmuştur;

‘’ (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır. ‘’

Bu suç tipiyle korunan hukuki değer kişisel verilerden ziyade kişisel verilerin ilişkili olduğu kişilerin özel hayat hakkıdır. Zira bu yorumu yaparken kişisel verilerin korunmasına yönelik düzenlemelerin kanun sistematiğinde bulunduğu yeri inceledik. Anayasamızda kişisel verilerin korunması hakkına ‘’özel hayatın gizliliği’’ başlığı altında yer verilmiştir. TCK’da ise bahse konu suçlar ‘’kişilere karşı suçlar’’ başlığı altında düzenlenmiştir.

İşbu suç fail bakımından herhangi bir özellik arz etmemektedir; bu suçun faili herkes olabilir. Ancak bu suçların; kamu görevlisi tarafından ve görevin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işlenmesi, işbu suçun daha ağır ceza gerektiren nitelikli halini oluşturmaktadır. Tck md.137/1’ de bu durum ifade edilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de şudur; işbu suçun faili ancak gerçek bir kişi olabilir, tüzel kişiler bu suçun faili olamaz. Ancak bu suçun tüzel kişinin yetkili temsilcisi tarafından işlenmesi halinde ilgili tüzel kişi hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilebilir.

Suçun mağduru ancak gerçek kişi olabilir. Tüzel kişilere ait veriler bu suçun konusunu oluşturmadığı için tüzel kişilerin suçun mağduru veyahut suçtan zarar gören olması mümkün değildir. Ancak suçun konusunu bir ticari veyahut sınai işletmenin yararı gereği gizli tutmak istediği ticari sır, bankacılık sırrı veyahut müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya bilgilerin oluşturması halinde Tck Md.239’ da tanımlanan suç oluşacaktır. İşte tüzel kişilere ait bu bilgi ve belgelerin yetkisiz kişilere verilmesi veyahut ifşa edilmesi halinde, tüzel kişiler suçtan zarar gören olabilecektir. İşbu suçun konusunu kişisel veriler oluşturmaktadır. Tck‘nın 135. Maddesinin gerekçesinde suçun konusunu oluşturan kişisel verilerin gerçek kişiye ait her türlü bilgi anlamına geldiği ifade edilmiştir.

Bahse konu suçun vücut bulması için kişisel verilerin kaydedilmesi gerekir. Verilerin nereye kaydedildiğinin herhangi bir önemi yoktur; dijital bir ortam olabileceği gibi defter de olabilir. Bu suç sırf hareket suçudur; kaydetme eylemi dışında herhangi bir neticenin meydana gelmesi aranmaz. Bu eylemin işlenmesi nedeniyle veri sahibinin herhangi bir zarara uğraması gerekmez. Kişisel verileri kaydedebilmek için öncelikle bu verilerin ele geçirilmesi gerekir. Hukuka uygun ele geçirme bu suça vücut vermez. Bu suçun vücut bulabilmesi için kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi ve kaydedilmesi gerekir.

Bu suç tipi ancak kasten işlenebilir. Suçun taksirli şekli kanunda düzenlenmemiştir. Failin elde ettiği kişisel verilerin başkasına ait olduğunun bilincinde olması gerekir. Bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişisel verilerin hukuka uygun olarak elde edilmesi ve kaydedilmesi halinde işbu suç vücut bulmayacaktır. İşbu suç bakımından iki tür hukuka uygunluk sebebi vardır; bunlar, kanunun öngördüğü haller ve ilgilinin açık rızasıdır. İlgili suç bakımından iki ayrı maddede nitelikli haller düzenlenmiştir. İlki, md.135/2’ de, diğeri ise md.136’da düzenlenen suç ile ortak nitelikli hal olarak md.137’de düzenlenmiştir. Bahsi geçen nitelikli hallerden ilki suçun konusuyla, diğeri ise failin sıfatıyla ilgili bulunmaktadır.

İşbu suç teşebbüs açısından herhangi bir özellik arz etmemektedir. Söz konusu suç sırf hareket suçu niteliğine haiz olduğu için teşebbüsün söz konusu olabilmesi güçtür. Kaydetme eyleminin kısımlara bölünebilmesi söz konusu olursa teşebbüsten bahsedebiliriz. İştirakin her türlüsü bu suç için söz konusu olabilir; herhangi bir özellik arz etmemektedir. Burada şu noktaya özellikle dikkat etmemiz gerekir; suçun kamu görevlisiyle kamu görevlisi olmayan kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde nitelikli halin yalnızca kamu görevlisi açısından geçerli olacağını ifade etmekte yarar var. Kamu görevlisi olmayan kişi yalnızca md.135’den sorumlu olacaktır.

Zincirleme suç şeklinde işlenmesi mümkündür. Burada önem arz eden konu; kişilerin görüntü ve seslerinin kaydedilmesi durumunda hangi suçun uygulanacağına dair ayrım yapılmalıdır. Görüntü ve sesler özel hayat alanına ilişkin değilse, bu verilerin hukuka aykırı olarak kayıt altına alınması halinde 135. maddede ifade edilen suç oluşacaktır. Ancak söz konusu görüntü ve seslerin özel hayat alanına ilişkin olması halinde md.134/1’ de ki suç oluşacaktır. Keza burada genel norm-özel norm ilişkisi vardır. Bu durumda özel normun önceliği ilkesi gereği md.134’ ün uygulanacak olması yerindedir.

Av. R. Miraç SAĞLAM

Konya Barosu