Sporda şiddet yasasına ilişkin değişiklik genel kurulda bir kısmı kabul edildi ve kalan kısmı da kabul edilecek gibi. Resmi gazetede yayınlanması ile birlikte yürürlülük kazanacak kanun şike soruşturması kapsamına gözaltına alınıp tutuklanan birçok spor adamının tutukluluk hallerini kaldıracak gibi gözükmektedir.

Her ne kadar kişiye özgü olmadığı ve ağır cezaların hayatın olağan akışına ve de uluslararası normlara uygun hale getirildiği söylense de neticesi belli olunca daha da iyi anlaşılacağı üzere görünen manzara tamamen kişiye özgü izlenimi oluşturmaktadır. Hiç kimsenin uzun süreli tutukluluk hali tutukluluğun bir tedbir hali oluşu nazara alındığında kabul edilemez. Ancak ortadaki bu yanlışlık ceza indirimleriyle düzeltilemez. Hele ki ülkemizde maalesef halen birçok suç isnadından tutuklu bulunan bunca insan varken daha yeni düzenlemesi yapılmış bir konuda ceza indirimine gidilmesi çözümden ziyade kişiye özgü anlayışı doğuracağından kesinlikle hukuken kabul edilebilir bir durum değildir. Yasama organının tutuklu bulunan milletvekillerine yönelik hiçbir çalışma yapmazken bu alanda alel acele yaptığı düzenleme şüphe ve kaygıları artırmakta ve söz konusu şüphe ve kaygıları da haklı çıkarmaktadır. Futbolumuz her ne kadar kan kaybetmekte ise de siyasetimizde ciddi manada iç kanama geçirmektedir.

Yine her alanda ihtiyaç ile lüksü birbirine karıştırdığımız gibi yasama organı onca acil yasal düzenleme bekleyen konular dururken tamamen lükse yönelik bir düzenleme ile kamuoyunun “kişiye özgü kanun…” kanaatinin oluşmasına çanak tutarak, bu yönde düşünen insanların tüm kaygılarını haklı çıkarmıştır. Oysa böyle bir düzenlemenin yerine herkesin üzerinde ittifak ettiği tutuklunun sürelerinde yapılacak bir düzenleme ile çok daha anlamlı ve acil ihtiyaç arz eden bir yasal ihtiyaç karşılanmış olabilirdi. Böylece bugün kamuoyunda oluşan “kişiye özgü kanun…” anlayışı oluşturulmaz ve zaten ciddi manada güven kaybeden yargı ve yasamaya karşı güven zafiyeti olmazdı. Yasama ve yargının belki umurunda olmayabilir ama zaten yapılan yanlış düzenlemeler ile toplumun yargıya olan güven ve hak arama kolaylıkları bir şekilde engellenmişken bu tür zamansız ve lükse kaçan düzenlemeler toplum nazarında güvensizliklerin baş nedenlerindendir.

Kamuoyunu tabiri caizse şeytanı ile baş başa bırakıp, tamamen “kişiye özgü yapılan bir kanun…” kanaatinin oluşmasına neden olan ve yapılan yeni düzenlemeye de “kişiye özgü değil, cezalar normale döndü.” Diyenler ve aynı kanaatle bu yasayı yürürlüğe koymaya destek olanlar bilmeliler ki; yasanın mevcut halini yürürlüğe koyalı zaten 7 ay 10 olmuş ve bu yasayı mevcut hali ile yürürlüğe koyanlarda aynı kişiler. Ne değişti de çok kısa bir süre önce yine sizlerin hazırladığı bir kanunda ceza indirimine ve daha farklı bir takım değişikliklere gidiyorsunuz? Veya gerçekten şuan ki yürürlükte olan kanunda cezalar anormal ise, neden anormal cezalı kanunlar yapıp, sonrasında da milletin kafasının bulanmasına neden olabilecek bir düzenleme için çalışılıyor bir türlü anlamam. Kanunlar kısa sürede delik deşik edilmek veya çocuk oyuncağı gibi oynanmak için değil uygulanmak için olduğu kanaatindeyim.
 
Bundan sonraki faaliyetlerinde dilerim yangından mal kaçırırcasına neticeleri hesaplamadan düzenlemeler yapan yasama organı hem usul ekonomisi hem de kaygılara meydan vermemek adına yerinde ve acilden lükse doğru kanuni düzenlemeler yaparak, milletçe verilen görevi en iyi şekilde yapmaya çalışır. Aksi bir durum hem yasama hem de yargı organını yıpratır ve toplum nezdinde en son güvenilecek yerler konumuna getirir. Böylesi bir sonuç adı hukuk devleti olan bir ülkede silinmesi güç bir leke oluşturur.



(Bu köşe yazısı, sayın Av. Yusuf DALMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)