Her idari işlemde olduğu gibi vergi dairesinden  mükelleflere tebliğ edilen  ödeme emirlerine karşı mutlak surette dava açılmalı mıdır? Dava açılmadığı takdirde ödeme emri kesinleşecek midir? Bütün bu soruların yanıtları aşağıda verilmeye çalışılacaktır.  Vergi dairesinden gelen bütün ödeme emirleri her zaman bizzat vergi mükellefine  tebliğ edilmeli midir? Bazen ikincil amme borçlusu dediğimiz kişilere karşı da  ödeme emri tebliğ edilebilir. Veya “potansiyel amme borçluları” diye adlandırdığımız kişiler  adına ödeme emri tebliğ edildiği takdirde neler yapılmalıdır?

Yazının başlangıcındaki soruyu şöyle de yanıtlayabiliriz: vergi dairesi tarafından bir mükellefe sehven ödeme emri tebliğ edildiği takdirde, bu ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde iptal davası açılmadan  doğrudan vergi dairesine gidilerek  düzeltme veya itiraz talep edilebilecek midir?  Vergi dairesi tarafından yollanan ödeme emri aslında  bir idari işlem ve tebligattır.  Şayet, idare bu idari işleminden  veya tebligatından dolayı  bu tasarrufunu resen  iptal etmiş ise mesele yoktur.  Bu noktada artık  ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde 7 gün içerisinde  iptal davası açılmasına lüzum bulunmamaktadır.[1]  Ancak,  idare yapmış olduğu bu işlemde ısrar eder ve ödeme emrinin doğru tebliğ edildiğini  iddia ederse mutlak surette iptal davası açılmalıdır.[2]

Vergi uygulamalarında zaman zaman ödeme emirlerine karşı vergi dairesine itiraz dilekçesi  verilerek idareden  bu ödeme emirlerinin hatalı, haksız veya yanlış muhataba tebliğ edildiği gerekçesi ile iptal edilmesi veya düzeltilmesi istenilmektedir. [3] Oysaki  bu istem aslında doğru bir yaklaşım değildir. Peki neler yapılmalıdır? Aslında, usul ekonomisinin bir gereği olarak  vergi dairesinden yollanan her ödeme emrine karşı ayrı ayrı dava açılması doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü, dava açmanın bir ekonomik boyutu vardır.[4] Ayrıca, ödeme emrine karşı bir dava açılması durumunda  haksız çıkan  mükellefin  %10 haksız çıkma zammının da bulunduğu ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır.[5]

Kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişi veya kişiler 213 sayılı VUK’nun 116 – 124. madde hükümlerine göre  düzeltme talebinde bulunmaları pek mümkün görülmemektedir.  Düzeltme talebi konusu  ancak  vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı talep edilecek bir yoldur.  Bu yolun da belirli koşulları bulunmaktadır. Örneğin,  vergi ve ceza ihbarnamelerinde hatanın bulunması, maddi hatalar, hesap hataları, vergilendirme hataları ve  diğer hataların  olması hali.[6]

Asıl konumuzla ilgili olarak başa döndüğümüzde kendisine ödeme emri tebliğ edilen kişiler vergi dairesine başvurup, bu ödeme emrinin düzeltilmesini veya iptal edilmesini talep etmek yerine  bu konuda  vergi mahkemesine dava açma yolunu  denemelidirler.  Aksi halde ödeme emri kesinleşir, ileriki aşamalarda da icrai işlemler, haciz varakaları, mal hacizleri gibi sürprizlerle karşılaşılacaktır.  Vergi dairesine verilen dilekçe ödeme emrine bir itiraz niteliğini taşımayıp, esasında düzeltme talebi de değildir.  Ödeme emrine karşı ayrı ayrı dava açılmasında yarar bulunmaktadır.[7]  Yılı, dönemi ve türü aynı olan  ödeme emirleri için tek dava dilekçesi ile vergi mahkemesinde iptal davası açılması mümkündür. Aynı kural vergi ve ceza ihbarnameleri için de söz konusudur.   Usul ekonomisinin bir gereği olarak  yılı, dönemi aynı olan  işlemler için  tek dava dilekçesi ile  yani aynı dilekçe ile dava açılması gereklidir. Aralarında sebep-sonuç ilişkisi bulunan davalar da maddesel ve hukuksal açıdan  bağlılık  olduğu takdirde sebep-sonuç ilişkisi de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.[8]   İlave olarak salınan  vergiye  uygulanan cezanın geçerliliği, idari işleme vergi aslı  bakımından yargı merciine  onay verilmesi şartına bağlıdır.  Vergi aslı terkin edildiğinde  cezası da kendiliğinden  geçersiz hale gelecektir. Bu açıdan, vergi ve cezasına karşı mutlaka tek dilekçe ile dava açılmalıdır.  Aksi takdirde, bağlantı kararı da alınmadığında, vergi aslı terkin edilmesine rağmen, bunun sonucu  olan cezaya karşı  açılmış davanın  idare lehine sonuçlanması gibi çelişkili durumlarla karşılaşılabilir.  Vergi   ve cezasında olduğu gibi, aralarında benzer  veya daha değişik  şekilde sebep-sonuç ilişkisi bulunan işlemlere karşı da tek dilekçe ile dava açılabilir. [9]

Yüksek mahkeme Danıştay tarafından  verilen bir kararda, “ödeme emrinin tebliği üzerine  vergi dairesine başvurmasının  ödeme emrine karşı dava açılabilmesi için geçerli ve 7 gün olan  dava açma süresini etkilemeyeceğine” karar vermiştir.[10] Yine vergi mahkemesinde  dava açılabileceğinin  ödeme emrinde yazılı olduğundan; dava açma süresi geçtikten sonra ödeme emrinin iptali istenerek açılan davanın,  vergi idaresine yapılan başvurunun  zımnen reddine ilişkin  işleme karşı  açılmış bir dava olarak incelenemeyeceğine karar verilmiştir. Bu itibarla  ödeme emrine karşı mutlak surette dava açılması gereklidir.  Aksi halde, vergi dairesine dilekçe verilmesi, ödeme emrinin iptalinin istenilmesi veya düzeltme talep edilmesi dava açma süresini etkilemeyecektir.[11]  
 
(Bu köşe yazısı, sayın Av. N. Gaye ALPASLAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
           
-----------------
[1] Vergi dairesinin mükelleften  yazılı olarak ödeme emirlerini geri alıp, iptal edip bu konuda yanlış bir tebligat yapıldığına ilişkin  yazı alınmalıdır.
[2] Aynı görüş için bkz. KARAKOÇ Yusuf, “Genel Vergi Hukuku”, 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2007, s.613
[3] Bkz. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı, 20.06.2008 gün ve E:2008/124-K:2008/372 sayılı karar. Bkz. Yaklaşım Dergisi, Yıl:17, Sayı:2009, Ağustos 2009, s.417
[4] DOĞRUSÖZ A. Bumin, “Ödeme Emri Aleyhine Açılacak Davalar”, Referans Gazetesi, 27.07.2009
[5] ŞENTÜRK Akın Gencer, “Hukukçu Gözüyle Vergi Uygulamaları”, 3. Baskı, Etki Yayınları, İzmir, Temmuz 2009, s.108.
[6] 213 sayılı VUK md. 116, 117, 118
[7] KIZILOT Şükrü, “Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları”, Yaklaşım Yayınları, Ankara 1999, s.448-451.
[8] 2577 sayılı İYUK md.5
[9] ÖZBALCI Yılmaz, “Vergi Davaları”, Nisan 2007, Ankara, s.136-143
[10] Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararı, 20.06.2008 gün ve E:2008/124-K:2008/372 sayılı karar.
[11] 2577 sayılı İYUK md. 7