Anayasa Mahkemesi, arazide bulduğu el bombasının patlaması sonucu yaralanan kişinin, yaşam hakkının ihlal edilmediğine, makul sürede yargılanma hakkının ise ihlal edildiğine karar verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Cemal Kılıç, 2001'de çobanlık yaptığı arazide arkadaşıyla el bombası buldu. Bombanın patlamasıyla yaralanan Kılıç, 3 parmağını kaybetti.

Patlamayla ilgili olay yerinde jandarma tarafından inceleme yapıldı ve tespit tutanağında, Kılıç ve arkadaşının dere yatağında buldukları nesne ile oynamaları sonucu fünyenin patladığı, Kılıç'ın bu şekilde yaralandığı belirtildi.

Olayla ilgili açılan davada hazırlanan bilirkişi raporunda, el bombasının piminin başvurucu tarafından yatağından çıkarılması sonucu patladığı aktarıldı. Kusur raporunda ise Kılıç ve arkadaşı farklı oranlarda kusurlu bulundu.

Kılıç, patlayıcının arazide unutulmuş olması nedeniyle idarenin sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla 2002'de İçişleri Bakanlığına başvurdu, talebinin reddedilmesi üzerine de idare mahkemesinde tam yargı davası açtı. Mahkeme, maddi ve manevi tazminat talebinin kabulüne karar verdi.

Davalı idare tarafından temyiz edilen karar Danıştay tarafından bozuldu.

Bozma kararının ardından yapılan yargılamada idare mahkemesi bozmaya uyarak davanın reddine karar verdi. Onama kararına karşı yapılan karar düzeltme istemi de Danıştay tarafından 2014'te reddedildi. Böylece yargılama 12 yılda nihayete erdi.

Açtığı davayı kaybeden Kılıç, açık arazide bulunan el bombasının patlaması sonucu oluşan yaralanma nedeniyle yaşam hakkının, buna ilişkin açılan tam yargı davasının uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek Mahkeme, Kılıç'ın yaşam hakkının ihlal edilmediğine ancak yargılamanın 12 yıl sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti ve Kılıç'a 24 bin 500 lira tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

Kararda, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkının Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlülükler yanında pozitif yükümlülükler de getirdiği anlatıldı.

Devletin yaşamı korumaya ilişkin yükümlülüğünün tehlikeye karşı aşırı tedbirsiz davranan kişiler bakımından sınırsız bir şekilde söz konusu olamayacağı belirtilen kararda, ayrıca bu yükümlülüğün her durum ve koşulda tehlikeye karşı mutlak bir güvenlik sağlamayı da garanti etmediği vurgulandı.

Somut olayda başvurucunun, kamuya açık arazide bulunan el bombasının patlaması nedeniyle yaralandığı anımsatılan kararda şu tespitlere yer verildi:

"Olayın meydana geldiği yer askeri tatbikat bölgesi ya da devletin koruma altına alması beklenen mayınlı arazi gibi bir bölge değildir. Bu nedenle devletin anılan bölgede özel tedbirler alma yönünde bir yükümlülüğünden bahsedilemez. Ayrıca somut olayın incelenmesinden kamuya açık arazide bulunan nesnenin patlayıcı madde olabileceği yönünde başvurucunun bir öngörüsünün olduğu da anlaşılmaktadır.

Somut olayda başvurucunun tehlikeye karşı savunmasız olmadığı, yaşamı için açıkça tehlike oluşturduğunu bildiği patlayıcı maddenin ateşleme mekanizmasını eline alarak patlayıcı maddeyle oynaması suretiyle patlamaya sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir."

Makul sürede yargılanma hakkı

Makul sürede yargılanma hakkının ise Anayasa'nın 36. maddesinde güvenceye alındığı anlatılan kararda, yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alındığı belirtildi.

Kararda, "Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvuruya konu olaydaki 12 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir." ifadelerine yer verildi.

Yüksek Mahkemenin kararında, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek manevi zararı karşılığında başvurucuya net 24 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesi gerektiği kaydedildi. (AA)

AYM'DEN YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI ŞÖYLE;

Arazide Bulunan El Bombasının Patlaması Nedeniyle Yaşam Hakkının İhlal Edilmediği

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 11/6/2018 tarihinde, Cemal Kılıç (B. No: 2014/8722) başvurusunda Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine; Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu, arkadaşıyla arazide bulduğu el bombasının patlaması sonucu yaralanmış ve uzuv kaybına uğramıştır.

Patlamayla ilgili olay yerinde jandarma tarafından inceleme yapılmış ve tespit tutanağında, başvurucu ve arkadaşının dere yatağında buldukları nesne ile oynamaları sonucu fünyenin patladığı, başvurucunun yaralandığı belirtilmiştir.

Olayla ilgili açılan davada hazırlanan bilirkişi raporunda, el bombasının, piminin başvurucu tarafından yatağından çıkarılması sonucu patladığı belirtilmiştir. Kusur raporunda ise başvurucu ve arkadaşı farklı oranlarda kusurlu bulunmuştur.

Başvurucu, patlayıcının arazide unutulmuş olması nedeniyle idarenin sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla İçişleri Bakanlığına başvurmuş, talebinin reddedilmesi üzerine de idare mahkemesinde tam yargı davası açmıştır. Mahkeme, maddi ve manevi tazminat talebinin kabulüne karar vermiştir.

Davalı idare tarafından temyiz edilen karar Danıştay tarafından bozulmuştur.

Bozma kararının ardından yapılan yargılamada idare mahkemesi bozmaya uyarak davanın reddine karar vermiştir. Onama kararına karşı yapılan karar düzeltme istemi de Danıştay tarafından reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, açık arazide bulunan el bombasının patlaması sonucu oluşan yaralanma nedeniyle yaşam hakkının; buna ilişkin olarak açılan tam yargı davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Yaşam Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa’nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlülükler yanında pozitif yükümlülükler de yüklemektedir.

Ancak, devletin yaşamı korumaya ilişkin yükümlülüğü, tehlikeye karşı aşırı tedbirsiz davranan kişiler bakımından da sınırsız bir şekilde söz konusu olamaz. Ayrıca bu yükümlülük her durum ve koşulda tehlikeye karşı mutlak bir güvenlik sağlamayı da garanti etmez.

Somut olayda başvurucu, kamuya açık arazide bulunan el bombasının patlaması nedeniyle yaralanmıştır.

Olayın meydana geldiği yer askerî tatbikat bölgesi ya da devletin koruma altına alması beklenen mayınlı arazi gibi bir bölge değildir. Bu nedenle devletin anılan bölgede özel tedbirler alma yönünde bir yükümlülüğünden bahsedilemez. Ayrıca somut olayın incelenmesinden kamuya açık arazide bulunan nesnenin patlayıcı madde olabileceği yönünde başvurucunun bir öngörüsünün olduğu da anlaşılmaktadır.

Somut olayda başvurucunun tehlikeye karşı savunmasız olmadığı, yaşamı için açıkça tehlike oluşturduğunu bildiği patlayıcı maddenin ateşleme mekanizmasını eline alarak patlayıcı maddeyle oynaması suretiyle patlamaya sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

Anayasa'nın 36. maddesi herkesin makul sürede yargılanma hakkını güvence altına almaktadır.

Yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır.

Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvuruya konu olaydaki 12 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.