Süleyman Şah,

Oğlu Ertuğrul Gazi


Oğlu Osman Gazi.


Süleyman Şah Türbesinde
; Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah ve iki askeri yatmaktadır.

Bin yıllık bir Türk toprağıdır.

Bu bakımdan Türkiye için önemi büyüktür.

Türbe, sonradan oluşan Suriye’nin sınırları içinde kalmıştır.

Türkiye’nin sınırları dışında kalmasına rağmen, sahip bulunduğu bir alanıdır.

Bu gibi toprak parçalarına yani bir devletin, başka bir devlet tarafından bağlantısı kesilmiş bölgesine “eksklav toprak” denmektedir.

Bir ülkenin başka bir ülke tarafından kuşatılmış toprağı ise “anklav” olarak adlandırılır.

20.Ekim.1921 tarihli Ankara Anlaşması’nın 9.Maddesinde aynen “Osmanlı Sülalesinin kurucusu Sultan Osman’ın dedesi Süleyman Şah’ın Caber Kalesinde bulunan ve Türk Mezarı ismiyle belirli Türbesi müştemilatı ile Türkiye’nin malı olacak ve Türkiye oraya muhafızlar koyacak ve Türk Bayrağı çekecektir.” İfadesi yer almaktadır.

24.Temmuz.1923 tarihli Lozan Anlaşması’nın 3. maddesi de bu hususu teyit etmektedir.

Türbeye yönelik saldırı tehditleri üzerine 2014 yılında Recep Tayip Erdoğan “Bu topraklar bizim toprağımızdır. Bu topraklara yapılacak bir saldırı aynen Türkiye’ye yapılmış bir saldırıdır” demiştir.

Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da “Bu topraklar Türk toprağıdır. Bu toprağa karşı bir tehlikenin söz konusu olması halinde her türlü karşılığın verileceğini” söylemiştir.

Aynı yıl, Dışişleri Bakanlığında yapılan bir toplantıda, temin edilecek bir kaç kişi ile Türbe’ye atılacak bir kaç bomba sonucu işin kuvvet kullanılarak çözüleceği varsayımlarının zamanın MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından ileri sürüldüğünün basında yer alması üzerine “Devlet Sırrı” açıklandı diyerek soruşturma cihetine gidilmek istenmişti.

Ancak 2015 yılının 21 Şubat’ını 22 Şubat’a bağlayan bir gece yarısı, bu topraklar boşaltılıp, üzerindeki Türbe binası da yıkılarak terkedilmiştir.

Temenni edilen tek şey; bu terk işleminin başka bölge ve yerlere uygulanmamasıdır.

Çünkü “açılım paketinden” kuvvet alan bölücü ve gerici güçler, aynı operasyonu, Türkiye sınırı içinde bulunan başka bölgeler için de düşünmektedirler.

Böylece “Şah Fırat” adı verilen operasyon “Şah ve Mat” operasyonuna dönüşmüş ve bir de şehit verilmiştir.

Ama şehit için gereken her şey yapılmış; ailesine uzaktan taziyede bulunulmuş “kanı yerde kalmayacak” denmiştir.

Aslında ailesinin de izin vermesi halinde bu şehidin, Süleyman Şah’ın bin yıl sonraki askeri olarak Türbe’ye defnedilmesi uygun olacaktır.

Eğit Donat” adı verilen tehlikeli girişim, “İç Güvenlik Paketi” denilen içe yönelik tehdit ve “Terörle Mücadele Kanunu-Kararnamesi” adı ile kabul edilen iç ve dış tehdit, yeni olaylar doğurucu niteliktedir.

Bu Kanun-Kararname ortaklığı ile kabul edilen ve açılım kapsamında
görev nedeni işlenen suçlar (!) için hukuki, cezai, idari takibat yapılamayacağı” yolundaki düzenlemenin iptali için açtığımız davanın Danıştay tarafından reddedilmesi ise işin tuzu biberi olmuştur.
        
Şah ve Mat operasyonu”; ancak üzerine “tuz ve biber” serpilerek yenebilecek kıvama gelmiştir.