Adli Yıl Açılış kokteylinde, gazetecilerin soruları zerine  AYM Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamaları üzerinde durmaya değer. Ne diyor Sayın Haşim Kılıç önce ona bakalım.

“Hiçbir akıl sahibinin devletin dışında bir yapılanmayı kabul etmesi düşünülemez. Ancak bunun için mutlaka ortaya belgenin ve bilginin konması lazım.”

Sayın Kılıç’ın bu değerlendirmesine hiç bir itirazım yok. Hukuk devletinde Anayasa devletin ana omurgasını belirler. Kanunlar da, Anayasaya uygun olarak devlet organlarının işlevlerini, yetki ve sorumluluklarını belirler. Devletin hiyerarşik bir yapısı vardır. Hukuk kuralları arasında normlar hiyerarşisi dediğimiz sistemle izah edilen astlık üstlük ilişkisi olduğu gibi, devletin mekanizmaları ve kamu görevlileri arasında da hiyerarşik bir yapı vardır. Devlet bu yapılanmanın ve hiyerarşinin dışında paralel bir yapılanmayı kabul etmez.
Seçilmiş iktidarların tam anlamda muktedir olmasına engel olan derin devlet yapılanmaları ülkemiz için en önemli problem olmuştur. Yakın zamana kadar bu derin yapılanma askeri kullanarak demokrasi üzerinde vesayet oluşturmuştur. Genellikle medya, sermaye, üniversiteler ve yargı askeri vesayete destek vermiştir. Askeri vesayet sürecinin “belge ve bilgi”leri darbeler, muhtıralar ve son dönemde yapılan yargılamalar yargı ve devletin diğer arşivlerinde mevcuttur. Bunların varlığı bugün itibariyle tartışma konusu da değildir.

Bugün için tartışma konusu olan, Fethullah Gülen liderliğinde “Hizmet Hareketi” olarak tanıtılıp samimi Müslümanları istismar eden bir grubun, yıllardan beri yargı, emniyet, askeriye başta olmak üzere kamuda kadrolaşmaları, 2011 yılına kadar büyük bir gizlilik içinde, takiyye yapmak suretiyle kendilerini açık etmemeyi başararak, askeri vesayetin yerini dolduracak paralel bir yapılanma olup olmadığıdır.

Devletin paralel yapıyla mücadelesinde adli soruşturmalar ve idari işlemlerin devam ettiği bir süreçte AYM Başkanı Kılıç, göreviyle, konumuyla asla bağdaşmayan ikinci cümlesini söylüyor;
“Belge ve bilgi olmadan insanlar itham edilerek çok ciddi yanlışlar yapılıyor. Hem kendi kurumum hem diğer kurumlar için söylüyorum imzasız, bir yığın dilekçe geliyor, ‘şu şucu, bu bucu’ diye. Fişlemeler yapılıyor.”

Sayın Kılıç’ın bu değerlendirmesine katılmıyorum ve itirazım var.

Haşim Kılıç, AYM üyesi ve Başkanı olarak, çoğu zaman yalnız da kalsa da Anayasa  Mahkemesinde milletin lehine önemli kararlara imza atmış bir isim. Parti kapatma davalarından, Anayasa değişikliklerinin esastan incelenmesi kararları karşısında takındığı tavır gerçekten takdire şayandır. Kimileri, eleştirecek başka bir husus bulamadıkları için ‘zaten hakim kökenli değil, başka ne beklenir’ diyerek aşağılamaya kalktıklarında, bugün yanlış yapmakla suçladığı AK Parti camiası kendisine sahip çıkmıştır. Elbette sahip çıkılmayı hakkettiği için.

Meslek olarak hakim sınıfından gelmese de, en uzun süre AYM üyeliği yaparak, 4 yıllık hukuk tahsilini aratmayacak bilgi ve tecrübeye sahip, yargı süreçlerini çok iyi değerlendirebilen bir yüksek yargıç olarak, “Belge ve bilgi olmadan insanlar itham edilerek çok ciddi yanlışlar yapılıyor” sözlerini nasıl kullanabilmiştir, sorgulanmaya muhtaçtır.

Cevap bekleyen sorular

Bu noktada samimiyetle cevap vermesini beklediğim bazı sorular yöneltmek istiyorum:
1.    Tarihe 7 Şubat MİT Krizi olarak geçen olayda, MİT mensupları hakkında Başbakan’ın izni olmadan soruşturma yapılamayacağına dair yasal düzenlemeye rağmen, MİT Müsteşarı hakkında yakalama kararı verilmesi hukuk dışı bir yapılanmanın bilgi ve belgesi değil midir?
2.    Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığına atanması üzerine İsrail yetkililerinin ‘İrancı’ suçlamalarına paralel, uydurma ‘Selam-Tevhit Örgütü’ soruşturması başlatılması tesadüf müdür?
3.    ‘Selam-Tevhit Örgütü’ soruşturmasında K.Y. isimli bir bayanın ifadesinde yer alan, Emin kod adıyla tanıdığı Hakan Fidan’ın İran ajanlarıyla toplantılara katıldığı yolundaki beyanların doğru olmadığını, uydurma olduğunu, İstanbul Cumhuriyet Savcısı İrfan Fidan’a beyan etmesi ve yapılan soruşturma sonucu kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi, bu soruşturmayı kanunlara aykırı biçimde yürüten paralel bir yapılanma olduğunun belgesi değil midir?
4.    Yine aynı soruşturma kapsamında yasalara aykırı biçimde, 3 yıl gibi süreyle yasalara aykırı dinlemelerin yapıldığının tespiti, özellikle Başbakan, bazı bakanlar ve MİT Müsteşarının dinlendiği ve dinlemeleri tapelere dönüştürüldüğüne dair İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının tespitleri belge ve bilgi değil midir?
5.    Yine MİT Kanunundaki açık hükümlere rağmen, Türkmenlere yardım götüren tırların kanunsuz biçimde aranarak, uluslararası camiada Türkiye’yi terör örgütlerine silah sağlamakla suçlanacak bir konuma düşüren savcı ve polisler hakkında başlatılan soruşturma dosyasına yansıyan deliller belge ve bilgi  değil midir?
6.    Soruşturmalar henüz devam etmektedir, masumiyet ilkesine riayet edilmelidir. Ancak suçlanan bazı polislerin savcıdan aldıkları talimatlarla fezlekeye ‘dönemin başbakanı’ yazdıklarını ikrar ettikleri, hatta ‘neden böyle yazdınız’ sorusuna alaycı bir üslup ile şimdi Cumhurbaşkanı olmasını kastederek, ‘geldiğimiz noktada dönemin başbakanı sözü doğrulandı’ şeklinde cevap vermeleri, aralarındaki konuşmalarda Başbakanın da suça iştirak ettiği için hakkında delil toplandığı, ‘bakanlar Kurulunu Vatan’da toplayacaklarına dair beyanların geçtiğinin tespit edilmesi bilgi ve belge değil mi?
7.    Casusluk ve yasal olmayan dinleme suçlarından dolayı yargının yürüttüğü soruşturmalar, tutuklama kararları, ‘imzasız bir yığın dilekçe ve fişleme’ mi? Yoksa paralel yapılanmanın varlığı konusunda bilgi ve belge mi?
8.    17 -25 Aralık operasyonlarını yürüten savcılar hakkında  yapılan şikayetleri 8 aydır işleme koymayan HSYK 3.Dairesinin, 22 Temmuzda paralel yapılanmaya karşı başlatılan soruşturmayı yürüten savcı ve hakim hakkında derhal inceleme başlatması tesadüf mü? Paralel örgütlenmenin bir delili değil mi?
9.    Haklarında soruşturma başlatılan bazı polislerin gözaltına alındıklarında üzerlerinde ‘sıfır’ yazılı siyah tişört giyerek aynı sloganları tekrarlamaları tesadüfle izah edilecek basit bir olay mı?
10.    Burada sadece bir kısmını ifade ettiğim bilgi ve belgelere rağmen, “Belge ve bilgi olmadan insanlar itham edilerek çok ciddi yanlışlar yapılıyor” açıklaması, hiçbir akıl sahibinin asla kabul etmeyeceği devlet içindeki paralel yapılanmaya destek anlamına gelmiyor mu?