‘Paslı ol biraz sen; Yetmez keskin olmak! Yoksa sana acemi derler, çaylak!’Şen Bilim, NIETZCHE

Şaşırtıcı değil bütün öteki şarkıcılardan / Daha güzel şarkı söylemem / Çünkü yüreğim beni sevgiye daha çok çekiyor / Ve ben onun emirlerini dinlemeye hazırım / Yürek ve vücut, bilgelik ve zeka / Güç ve iktidar hepsini ortaya koydum / Bu sevgi darbesini o kadar nazikçe / Ve tatlılıkla indirdi ki kalbime / Ah acıdan günde yüz kere ölmüyor muyum / Ve neşeden canlanıyorum ya yine yüz kere / Benim hastalığım gerçekten muhteşem

Bu dizeler, Haçlı Seferleri sonunda engizisyonun dumanları içinde boğularak yok olan Troubadourlar’ın söylediği şarkılardan bir tanesinin sözleri. Ne yazık ki, bir şenliğin nasıl başkaldırıya dönüşebileceğinin derslerini veren Troubadourlar’dan geriye ve günümüze, sadece bir ‘vezin türü değil, samit bulutların gizli seyrinde aşikar hayalin ezgileri olan özgür koşuklar kalmıştır.

Ortaçağ Provence kültürünün, yani Fransız kır yaşam kültürünün gezginci lirik ozanları ve müzisyenleri olan Troubadourlar, kendi şiir ve müzik sanatlarına ‘La Gaya Scienze / Şen Bilim’ adını vermişler, yaptıkları müzikle sadece halkı eğlendirmemişler, tıpkı bilimin yaptığı gibi aynı zamanda halkı düşünmeye ve sorgulamaya davet etmişlerdir.  Zira şarkı da, şiir de, bilim de şendir, yaşama dairdir ve yaşama aittir. Yaşama ait olan bunların hepsi, bize yol ve yön gösterir, akıl verir, bizi düşünmeye, sorgulama yapmaya davet eder, bize bazen neşe, bazen keyifli bir hüzün verir, ruhumuzu dinlendirir, duygularımızı inceltir, vicdanımızı körelmekten korur.

Platonik bakış ‘bilim, insanı mutlu kılmak için kullanılmalıdır’ der. ‘Şen Bilim’i, insanı mutlu kılmak için kullanan ve bu kavramı ölümsüzleştiren, onu müziğin alanından alıp sanatın bir diğer alanı olan şiirin alanına taşıyan, dahası felsefenin dünyasına dahil eden ise Nietzsche’dir. Nietzsch’nin şiirlerinden oluşan ‘Şen Bilim’, akademisyen ve mühendis olmasının yanı sıra, bir yaşam bilgesi olan Ahmet İnam tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Şen Bilim’ hem Troubadourlara hem de Nietzsche’ye göre bir yaşam tarzı, duruşu ve tavrıdır. Ahmet İnam, bu yaşam tarzının, duruşunun ve tavrının bilgeliğini bize şöyle anlatır; “Gerçeklik, hep bir tavır içinde yaşanır. ‘Şen bilim’ tavrı, hem ‘şen’ oluşu, hem de ‘bilimselliği’ içerir. Şen bilim bir yaşam bilgeliğidir. Yoksunluğun ve güçsüzlüğün deneyiminden gelir. Yaşanan dünya karşısındaki yetersizliğin, güçsüzlüğün, uyumsuzluğun ardından gelir. Şen bilim, derdi, sıkıntısı olanların, egemen görüşten ‘rahatsız’ olduğu, onun yaşamı engelleyici boyutuna başkaldıranların tavrıdır. Bilim şendir; çünkü yaşamdan yanadır ve yaşamdan yana olmak da sağlıklı olmak demektir. Beden ve ruhça hastalıkların yol açtığı zorluklardan gelen sağlık: hastalıklardan geçmiş olanları iyileştirebilen bir sağlıktır…Şen bilim, bilginin sağlık içinde, yaşamla bütünleşerek yaşanmasıdır. Bilginin, dar bir çevrede, belli insanların çıkarlarına hizmet eden, insanları uyutan, onların sırtına ağır bir yük olan, onları belli bir şekilde düşünme ve yaşama alışkanlıkları içine sokan, bu alışkanlıkların gözlerine ördüğü perde yüzünden, onları kör eden, bu gezegendeki yaşamın gelişip serpilmesine ket vuran bir anlayışla yaşanmasına başkaldıran bir anlayıştır. Bilim şendir; çünkü ciddidir; bilim şendir; çünkü içten ve sorumludur. Bilim, her türlü tembelliğe, kolaycılığa, sığlığa, dar görüşlülüğe karşı çıktığı için şendir. Hayattan, sağlıktan yana olduğu için, iyileşmekten yana olduğu için şendir.

Nietzsche ise bilimin amacı ve işlevi konusunda: “Bilimin en son amacı insana olabildiğince çok haz, olabildiğince az rahatsızlık verecek ha? Nasıl olacak peki bu? Ya haz ve rahatsızlık sıkı bir biçimde birbirine bağlıysa? Ya birini olabildiğince edinmek isteyen, diğerini de olabildiğince almak zorunda ise? … Bugün de önümüzde bir seçim duruyor: Ya olabildiğince az rahatsızlığı, kısaca acı yokluğunu; ya da çok rahatsızlığı, henüz çok nadir tadılan ince hazların ve keyiflerin bollaşmaya doğru gidişinin bedeli olarak, seçeceksiniz! … Eğer ilkini seçer de, insan acısını azaltmak ve aşağı çekmek isterseniz, aynı zaman da onun sevinç duyma yetisini de aşağı çekip azaltmış olursunuz. Gerçekten, insan bilimle her iki amacı da gerçekleştirebilir. Belki bilimin şimdiye dek, insanın sevinçlerinden alıkoyma, onu daha soğuk, daha heykel ve daha stoacı kılma gücü daha iyi biliniyor. Oysa büyük acı getirici yanı da ortaya çıkarılabilir!” der, bir parantez açar ve sonra şöyle devam eder: “Ve o zaman belki de karşı kuvveti görülebilir, bilimin; yeni sevincin gök adaları yaratacak görkemli gücü!

Nietzche’nin bu kitabı üzerine Milliyet Blog’da kendi değerlendirmelerini yazan eğitim uzmanı Emine Supçin, benim yukarıda sunduğum Nietzsche’ye ait sözlere yer verdikten sonra “Günümüz bilim ve teknolojisinin insana getirdiği kolay yaşam ve kolay elde etme rahatlığı, insanlara ne getirdi ve getirdiklerinin yanında neleri götürdü?” diye sorar ve sonra şöyle devam eder; “Kolay elde edilenden kolayca vazgeçmek bunlardan biri olabilir mi? Dahası, kolay elde etmek o denli sınırları aştı ki; insan bile elde edilebilir kategorisine mi girdi? Hatta bu ‘arkadaşlık, dostluk’ kavramlarının da içini boşaltmış olabilir mi? Ki neticede, doyumsuz, tatminsiz, mutsuz yığınlar oluşmuş olsun! Ya rahat yaşamak? Rahatlık ve konfor, düşünme melekesini zorlayabilir mi? Yoksa bu ‘Sen düşünme biz senin yerine düşünür ve uygularız’ diyenlere ‘eyvallah’ deme penceresini mi açıyor? İşte bu noktada günümüz yığınlarının kısır döngüsünü görüyorum: Kolaylık ve rahatlık aptallığı besler, aptallık ise kolay ve rahat olanı tercih eder…

Kolay elde edilenden kolayca vazgeçmek, birey olarak, toplum olarak edindiğimiz yeni alışkanlıklar arasındadır. Ne yazık ki, sadece nesneleri değil, insanları da bu kategorinin içine dahil ettik. Arkadaşlık, dostluk kavramlarının içinin boşalmış olması bundandır. Bakın çevrenize, arkadaşım, dostum diyebileceğiniz, güvenebileceğiniz, üzüntünüzü, sevincinizi paylaşabileceğiniz, yanında ağlayabileceğiniz, yaranıza merhem olacak kaç kişi var? Tanıdıklarımız var sadece. Onlarla da ara sıra oturup kafa boşaltmak için geyik muhabbeti yapıyoruz. Boş ve beleş işlerle meşgulüz yani.

Peki, ne diyelim? Biz de Troubadourlar ve Nietzsche gibi “Bilim şendir; çünkü yaşamdan yanadır ve yaşamdan yana olmak da sağlıklı olmak demektir… Şen bilim, derdi, sıkıntısı olanların, egemen görüşten ‘rahatsız’ olduğu, onun yaşamı engelleyici boyutuna başkaldıranların tavrıdır…” diyelim, şen olalım, bilimden yana olalım!

Eninde, sonunda akıl ve bilim kazanacaktır zira.