“Sosyal kontrolün temel unsuru, sürekli dikkat dağıtıcı unsurları ve önemsiz bilgileri sel veya sel gibi yayma tekniği yoluyla halkın dikkatini önemli konulardan ve siyasi ve ekonomik seçkinler tarafından kararlaştırılan değişikliklerden başka yöne çekmek olan dikkat dağıtma stratejisidir”.

Noam Chomsky

Özgürlüğümüzü zincirleyen kurallara karşı isyan ettiğimiz ve bunların "ihlal edilmek için orada olduklarını" savunmaksa kuralların olmadığı toplumsal bir yaşamı gerçekleştirmek hayal ürünü olacaktır.  Vücudumuzun son derece katı ve karmaşık bazı biyolojik yasalara uyması dışında, şu anda yazdığım kelimeler de Türkçe imla kurallarına uymaktadır. Bunlardan ancak   psikopatik düşüncelerle kendimizi soyutlayabiliriz. Peki bu özgürlüğün bana gerçekten bir faydası olur mu, yoksa toplumdan beni soyutlarlar mı(!?)

Gerçekte söylenmesi gerekli olan, hükümetlerce sağlanan sosyal kontrolün incelenmesi gerekli önemli bir olgu olduğudur. Hukuk kuralları, sosyolojik bağlamda eylemsel rehberliktir. Ve bu konumu ile ancak yorum ve ihlal halinde tepkisel infazla anlam kazanmaktadır. Aksi halde, anlamsız kalacaktır. Henry L.A.Hart’a göre, hukuk, sosyolojik anlamda, bir şeyleri yapma metodudur.

Kural ve Düzen

Düzen, orman ve deniz gibi doğal varlıkların aksine toplumsal bağlamda amaçlanan insani bir üründür. Toplum için gerekli olan, gerekli olduğu zaman içinde fark edilir ve zamanla gerekli görülenler, özellikle isteklere karşıt iseler, kural statüsünü kazanırlar. Toplumsal olgunluğun “kural koyucu gücü” söz konusudur. İnsanlar kültürdeki kuralları takip ederler. Ne var ki, toplumda üç türden yanlış davranışa tanık olunmaktadır: Gayri ahlaki, haksız fiil ve suç. Hukuku genelde, riayet edilmesi gerektiği kadar riayet de edilmeyen bir buyuru veya yasaklayıcı bir kural olarak düşünmekteyiz. İşte kural karşısında her iki alternatife tanık olunmaktadır. Haklıca yaratılan bir görev/sorumluluk, itaati ön görmekte ise de yasa ihlali olmaksızın görevin yerine getirilmesinin ahlaki anlamı söz konusu değildir. Doğa yasalarının ise, örneğin Newton’un yer çekimi yasası, ihlal edilebilir niteliği yoktur.

Bir kişinin herhangi bir zamandaki sosyal davranışı (1) kendi dürtülerinin gücü ile (2) sosyal kontrolün baskıcı gücü arasındaki bir dengeyi temsil etmektedir.  Belli bir toplumdaki hukuka uyarlı çoğu kişiler için bu güçler pozitif bir denge içindedirler.  Suç işleyen kişiler için (1) ve (2) arasında negatif bir dengesizlik vardır. Kuşkusuz bu farazi bir ayrımdır.

Kural bilincini yaratan “sosyal kontrol", "sapkınlığı ve uyumu etkilemeye yönelik spesifik girişimler" olarak tanımlanır. Durkheim/Hobbes, kötümser bir yaklaşım sergilemekte; insan doğası, kontrol boşluğunda felaket olabilmekte; J.J.Rousseau/M. Weber’e göre ise toplum insanları bozmaktadır. Hakikat ise “toplum” diye adlandırılan varlık tarafından uygulanan kontrol “sosyal kontrol”dur. Bu bağlamda aile, eğitim, din, gelenek, kamuoyu, propaganda, meslek kuruluşları, ticaret odaları ve komşular gibi olguların tümü belli miktarda sosyal kontrol uygulamaktadırlar. İşte davranışta bulunmak zorunda olan insanlar arasında fiilen oluşan sosyal düzenin nasıl mümkün olduğu sorusu karşısında, hukuk ile sosyal kontrol kavramları arasında yakın bir ilişki var ise de hukukun sosyal kontrolden ayrı olduğu belirtilebilir. Bu ilişki, örtüşme veya eşitlik olarak algılanmamalıdır. Hukukun (en azından devlet hukukunun) sosyal kontrol yanında yetkilendirme, icraat, statü/yetki sağlama, tanımlama, meşrulaştır- ma, bütünleştirme ve dağıtma gibi (organizasyon kuralları) birçok işlevi vardır. İşte sosyal kontrole odaklı mühendislik modern toplumun belirleyici özelliklerinden biridir. Sosyal kontrolün önemli bir kolu da kuralların ve standartların uygulanmasını içermektedir.

Bireysellik-Sosyal Kontrol

İnsanlar toplum içinde yaşamı çıkarlarına uygun bulurlarsa da istemleri, bir kovan içindeki arıların istemleri aksine büyük ölçüde bireysel kalmaktadır. Görünüşte, hatta zihnimizde bile, ne kadar namuslu görünürsek görünelim, Machiavelli’ye göre, hepimiz özde Makyavelistizdir. İşte toplumsal yaşamın güçlükleri ve kontrol gereksinmesi de buradan kaynaklanmaktadır. Bu süreçte formal kontrol kadar enformal kontrol önemli bir yer tutmaktadır. Gerçekte, kişilerin hukuka uyarlı davranış sergilemelerinde cezai yaptırım tehdidinin rolü az, buna karşın (1) Hukuka karşı geldiklerinde bulundukları sosyal grubun tepkisi ile (2) Kişilerin kendilerini doğru şey yapmak isteyen ahlaki birer varlık olarak görmelerinin etkisi ise daha fazladır. İnsanlar yetiştikleri kültürün ahlaki standartlarını içselleştirirler. İşte bu bağlamda, “toplum” diye adlandırılan varlık tarafından uygulanan “sosyal kontrol” çok önemlidir. Bu doğrultuda, aile, eğitim, din, gelenek, kamuoyu, propaganda, meslek kuruluşları, ticaret odaları ve komşuluk gibi olguların tümü belli miktarda sosyal kontrol uygulamaktadırlar.

İşte davranışta bulunmak zorunda olan insanlar arasında fiilen oluşan sosyal düzenin nasıl mümkün olduğu sorusu karşısında, hukuk ile sosyal kontrol kavramları arasında yakın bir ilişki var ise de hukukun sosyal kontrolden ayrı olduğu belirtilebilir. Bu ilişki, örtüşme veya eşitlik olarak algılanmamalıdır. Hukukun (en azından devlet hukukunun) sosyal kontrol yanında yetkilendirme, icraat, statü/yetki sağlama, tanımlama, meşrulaştırma, bütünleştirme ve dağıtma gibi (organizasyon/bürokrasi kuralları) birçok işlevi vardır.

Hukuk dışında birçok sosyal kontrol biçimleri vardır. İşte hukuk çeşitli sosyal kontrol mekanizmala- rından yalnızca biridir. Kişiler arası iş birliğini oluşturmak ve korumak için enformal ve formal mekanizmaların1 tamamlayıcı birlikteliğine gereksinme vardır.

Sosyal kontrol konusundaki çalışmalar, geleneksel olarak, sosyolojik uğraşın ana konularından biridir.  Bu kavramın iki temel anlamına tanık olunmaktadır:  

1. Klâsik anlamda toplumun kendini düzenlemek kapasitesi olarak sosyal düzene katkıda bulunan ve özellikle kişileri uyum göstermeye yönelten tüm uygulamalar ve düzenlemeleri kapsamaktadır.

2. Dar anlamda ise, kişilerin topluma uyum geliştirme sürecinde, sapkın davranışı (deviant behavior) nasıl tanımladığı ve yanıtladığı anlamındadır.

“Sosyal kontrol, herhangi bir toplumdaki insan davranışını düzenlemeye yönelik teknik ve stratejileri ifade eder.”

Sosyal kontrol bağlamında olumsuz etkileri olan ideolojik dogmatizm ile hayal kırıklığı tezi de göz ardı edilmemelidir.  İdeolojik dogmatikler, yaşama nispeten katı bir bakış sergileyen ve karşıt inançta olanlara da hoşgörüsüz olan kişilerdir. Bu kişiler, aklen kapalı, esneklikten yoksun ve otoriter kişilik tablosu sergilemekte; “bizler” ve “onlar” ayrımı yapmakta, farklılıkları belirtmekte ve kendilerini yüceltmektedirler. Hayal kırıklığı ise, her zaman saldırı doğurmakta ve saldırıya da her zaman hayal kırıklığı neden olmaktadır. Bu teze göre, hak ettikleri bir şeyden yoksun kaldığına inanan kişiler, hayal kırıklığı deneyimler. Bizlerin gerçekte (yaşam standardı gibi) edindiklerimiz ile beklentilerimiz (hak ettiğimizi düşündüğümüz yaşam standardı) bizlerin göreceli yoksunluğudur. Edinimler, yükselen beklentiler karşısında aniden düşüş kaydettiğinde göre göreceli yoksunluk akut hale gelerek, kolektif kargaşaya gebe olacaktır.

Kuralların olmadığı bir dünya hayal edebiliriz ama bu ne kadar pratik olabilir?

Sosyal kontrolü zayıflatan faktörler şöyledir:

- Geleneksel olarak varlık gösteren sosyal sistemlerden ve bağlardan kopma; “ben merkezli bir dünya görüşünün” yaygınlaşması/geleneğin bittiği, modern olanın henüz yerleşmediği, iki arada bir derede toplumsal yapı;

- Ekonomik düzende tevarüs edilen zayıflıklar örneğin fakirlik, işsizlik ve depression.  Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sendromunun düzen için suiistimal kadar zararlı olması;

- Şehirleşmenin getirisi, örneğin şehirlerdeki mobilité (hareketlilik) ve anonim yaşam,

- Ailede çözülme örneğin ebeveynin ölümü, boşanma ve çocuklara hatalı disiplin uygulaması, dijital medya/uyuşturucu madde sarmalı ve şiddet patlaması.

İşte bunların sonucu olarak, dijital/medyatik şiddete kişilerdeki duyarsızlaşma olgusunun eklenmesi sonucu yetişkinlerce işlenen şiddet (özellikle kadına karşı) suçları ile çocuklarda tanık olduğumuz saldırgan ve sinirli davranışlar/akran zorbalığı olağanlaşmıştır.

Travis Hirsch: Bütünsel Sosyal Kontrol ve Oto-Kontrol/Sosyal Bağlar Teorisi (1969)

Sosyal kontrol teorileri genelde kişilerin suç işleme fırsatı olmasına karşın kişiyi sapkın olmasını önleyen faktörleri bulma girişimidir. Hirsch teorisi ile kişinin davranışının geleneksel sosyal düzene bağlılığı ile kontrol altına alındığı varsaymaktadır.  Teorinin temel dayanağı kişinin toplumsal bağlarının zayıf veya sıfırlanmasıdır. Diğer bir anlatımla, sosyal bağlar teorisi kurumlarla bağlantılı sosyal bağlar çocukların uyum sağlamasında etkili ise de sosyal bağlar zayıfladığında veya bir şekilde bozulduğunda çocukların yasaları ihlal etme ihtimalinin yüksek olduğuna işaret etmektedir. Aile bağlılığı suçla güçlü bir şekilde ilişkili olan faktörlerden biridir. Sheldon ve Eleanor Glueck (1950), Unraveling Juvenile Delinquency adlı kitaplarında, anne ve babaların çocuklarına gösterdiği sevgi miktarının suçluluğun güçlü bir göstergesi olduğunu belirtmişlerdir.

Oto-kontrol olgusunda ise, kişinin toplumsal sınırlar dizinini nereye giderse gitsin birlikte taşımasıdır. Onların karakteri, sosyal kontrol teorisince saptanan aşağıdaki dört öğeye referansla tasvir edilebilir. Öteki insanlarca aile, okul ve iş yerinde sergilenen oto-kontrol ve sosyal kontrol karşılıklı olarak yek diğerini yaşam boyu etkilemekte ve sonuçta oto-kontrol ve sosyal kontrol teorileri bütünleşmektedir.

Suç işleyebilecekler ise, konformite sağlayıcı nitelikteki sosyal bağın dört öğesi olan duygusal bağlılık (attachment), adanmışlık (commitment), katılım ve benimseme (involvement) ve inançtan yoksundurlar.

Duygusal bağlılık, konformitenin duygusal bileşeni, aile ve okul gibi temel sosyal kurumlar bağlamında duygusal bağlara işaret etmektedir. Bu bileşen, geleneksel eylemlerde örneğin eğitim, gelecek için para biriktirmek gibi zaman, enerji ve çaba gerektirmektedir. İşte bunun tersi, geleneksel değerlerden yoksunluk suça yöneltebilir. Sosyal bağ-adanmışlık ise, konformitenin rasyonel bileşeni olarak toplumsal kabul gören okul, meslek, aile, boş zamanları değerlendirme için kişinin olabildiğince zaman ve enerji harcamasıdır. İşsiz /güçsüz bir insanı düşünün, neler yapabilir? Katılım ve benimseme ise bir öncekinin doğrudan bir sonucu olmaktadır. Aynı sosyal ortamda yaşayan kişiler müşterek ahlaki inançları paylaşmakta; ötekilerin haklarına duyarlı olmaktadır.   İnanç da davranışı yönlendiren sosyal normların kalben kabulüdür. Ne var ki, önceki öğelerden yoksun olan kişinin ahlaka da inanç beslemesi düşünülemez. Bu konumdaki kişi, bencil ve menfaatine yönelmiş konumdadır.

Sosyal kontrol konusundaki çalışmalar, geleneksel olarak, sosyolojik uğraşın ana konularından biridir.  Bu kavramın iki temel anlamına tanık olunmaktadır:

1. Klâsik anlamda toplumun kendini düzenlemek kapasitesi olarak sosyal düzene katkıda bulunan ve özellikle kişileri uyum göstermeye yönelten tüm uygulamalar ve düzenlemeleri kapsamak- tadır.

2. Dar anlamda ise, kişilerin topluma uyum geliştirme sürecinde, sapma gösteren davranışı (deviant behavior) nasıl tanımladığı ve yanıtladığı anlamındadır.

Sapma negatif ve pozitif olmak üzere iki yönlüdür. Negatif olanların başında ceza hukuku normlarına aykırı davranış sergilenirken, pozitif olanda sosyal beklentilere aşırı uyum sağlamak üzere davranış söz konusudur. Örneğin Rosa Parks’ın davranışı bu türdendir. Siyahi bir kadın olan Parks, Otobüste arkadaki "renkli bölümde" ilk koltuk sırasına oturdu. (XX. yüzyılın ortalarında ABD Montgomery'de, Jim Crow yasaları uyarınca, halk otobüslerinde ilk birkaç koltuk sırası beyaz yolculara ayrılırken, Afrikalı Amerikalı yolcuların arka sıralarda oturması sağlandı.) Otobüs koltukları doldukça Otobüs şoförü, Parks'tan diğer birkaç siyah yolcuyla birlikte ayakta duran beyaz yolculara yer açmak için koltuğunu bırakmasını istedi.  Parks bu istemi sessizce reddetti.

Sosyal kontrolün bu farklı iki anlamı, toplumsal açıdan alternatif vurgulara sebebiyet vermiştir. Sosyal kontrolü uyum sağlamayı geliştirme süreci olarak görenler (çoğunlukla sosyal psikologlar), “sosyalleşme”yi ana sosyal kontrol mekanizması olarak belirlemişlerdir. Düşünceler ve değerler, eğitim yanında özellikle aile, televizyon, reklâm, müzik ve diğerleri vasıtasıyla toplum veya cemaat üyelerine intikal ettirilmektedir. Paylaşılan kültürel değerlerin bireylerce benimsenmesi, grupta var olan gelenek- sel davranışları belirlemektedir. Bu tür kontrol, içsel kontrol olarak adlandırılmakta; kişinin uyum göstermeğe (vicdan, sürüden kovulma, şartlandırma süreci, eğilimler, telkinler ve sosyalleşme) motive edilmesi söz konusu olmaktadır.2 

Bu noktada “ahlaki gelişim ve suç” arasındaki ilişkiyi irdelemekte yarar vardır.

Piaget (1932) ve Kohlberg’in (1964; 1978) teorilerinde, sosyalleşme süreci, ahlaki gelişme ile ilişkilendirilmektedir. Suç işlemeye ait bir açıklama geliştirmek üzere Kohlberg’in kullandığı teori bu nedenle kriminologların ilgisini çekmiştir. Kohlberg, Piaget benzeri, kişinin olgunluğa erişmesi gibi ahlaki düşüncenin de bir gelişim çizgisinde oluştuğuna işaret etmektedir. Aşağıdaki tabloda görüleceği üzere, Kohlberg ahlaki gelişim için her evresi iki aşamalı üç evre tasvir etmektedir. En alt aşamalarda ahlaki düşünce somut temelde belirirken; yukarıdaki aşamalarda “adalet”, “haklar” ve “ilkeler” gibi kavramları da içeren fazlaca soyutlaşmaya tanık olunmaktadır. O’na göre, bir kişinin suç işlemesi ahlaki düşünce gelişimindeki gecikme ile ilişkilidir; kişi suç işlemek için bir fırsat yakaladığında tahrike karşı kontrol ve direnç gösterme içsel mekanizmalarından yoksun bulunmaktadır.

Kohlberg Teorisinde ahlaki yargıya özgü evreler ve aşamalar şunlardır:

I.Evre: Ahlakilik öncesi

1.Aşama- Ceza ve itaat: ahlaki davranış otoriteye riayet ve cezadan kaçınmaya ilişkindir.

2.Aşama- Bencillik: Bireyin ötekileri düşünmeksizin kendi ihtiyaçlarına odaklanmasıdır.

II.Evre: Geleneksel Uyum

3.Aşama.-Kişiler arası uyum: Ahlaki düşünce genel uyum ve sosyal kabullenmeye yöneliktir.

4.Aşama- Hukuk ve düzen: Sosyal düzene bağlılık uğruna bağlanma ve bu nedenle sosyal ve dini otoritelere itaat ve saygı gösterilmesidir.

III.Evre: Otonom ilkeler

5.Aşama-Sosyal sözleşme: Bireysel haklar ile kanunların yasalaşmasındaki demokratik süreç rolünü kabullenmedir.

6.Aşama-Evrensel etik ilkeler: Ahlaki yargı, adalet, saygı ve itimat ile belirlenmekte ve yasal buyrukları aşabilmektedir.

Araştırma bulguları ise, ahlaki gelişme ve suç arasındaki ilişkiyi belirlemekten yoksun kalmıştır. Nitekim parasal kazanç sağlama dışı saiklerle müessir fiil ve adam öldürme gibi suçları işleyenler gasp, hırsızlık ve dolandırıcılık gibi suçları işleyenlerden daha olgun ahlaki yargılar sergilemektedirler. Suç işleme öncesi düşünme sürecine ilişkin çalışmalar da suçluların, özellikle profesyonel suçluların ahlaki meseleler yerine suç eyleminde başarılı olmaya odaklandığını göstermektedir.

Öte yandan, sosyal kontrolü, sapmaya toplumsal tepki, “uyum geliştirme süreçleri” olarak görenler, kurallar ve kurumlar ile uyum sağlama vasıtası olarak “cebrin” rolünü vurgulamaktadırlar.3  Bu doğrultudaki çoğu araştırmalar kolluk, cezaevleri ve çocuk mahkemeleri gibi devlet kurumları üzerinde yapılmıştır. Bu tür kontrol parametreleri ise "harici kontrol" olarak adlandırılmaktadır.

Toplumun her üyesi, birey ve toplum arasında var olan alış-veriş (reciprocite) süreci içinde gelişmekte ve bu süreçte, sosyal açıdan kabul gören davranış biçimi öğrenilmektedir. Toplumun amaçsal bir varlık kazanması ve idamesi için her bireyin bir bakıma kendi davranışlarının polisi olması gerekmektedir. Yalnız, sosyal kontrol ihtiyacına hizmet eden bu sürecin direnç odaklarıyla karşılaşmaksızın, çatışma olmaksızın işlemesini düşünmekte gerçekçi olmayacaktır. Her toplumda üyelerinden bazılarının direnme potansiyeline ve bunun farklı biçimdeki suç eylemleri ile somutlaşmasına tanık olunacaktır. Bu sosyal olgu karşısında, bireyleri sosyal davranışlara yöneltmek üzere ödül/ceza sistemi oluşturularak kurallara uyumu gözetmekle kolluk güçleri görevlendirilmiştir.

Kollukça yakalanan herkesin nezarete alınması/tutuklanması halinde, sosyal kontrolün daha etkili olacağından söz edilebilirse de konuya ayrımcı bir bakış açısından bakılması gereği belirmektedir: Kolluk güçleri sosyal kontrole yönelik iken, Savcılar ve hâkimler toplumdaki adillik kavramının pekiştirilmesi, masum kişilerin korunması veya kolluk gücünün kötüye kullanılması niteliğindeki uygulamalara set çekmek gibi diğer menfaatlere hizmet etmektedir. Yalnız ceza adaleti sürecinde örneğin hırsızlık suçu işleyenle ceza adaleti birimlerince gösterilen tepkisel refleksler farklı ise de amaç, değer olan mülkiyetin korunmasında anlayış birliği vardır.4

Sosyal kontrol çoğu kriminoloji teorilerinde belirgin bir etmen olarak yer almakta ve kentleşmenin sosyal kontrolü zayıflatması varsayımı ile hızlı kentleşme olgusu bağlamında suçta da genel bir artışa etkili olduğu ekseriya belirtilmektedir. Kuşkusuz, ufak ve homojen toplumlarda sosyal kontrol koşulları genelde büyük, heterojen toplumlara göre daha elverişlidir. Belli bir yörenin heterojenliği ve nüfus yoğunluğu çalınabilecek nesnelerin sayısı ve çeşitliliği (genel tahrik seviyesini) artırmak yanında farklı sosyal çevrelerden gelen insanlar arasında şiddet kullanımına götürücü nitelikte çatışmalara girme olasılığını da artırmaktadır. Suç işleme fırsatı, çevresel olarak suç işlemeye elverişli konumu (korumasız uygun hedefler/korumasız mağdurları) kapsadığından formal/dışsal kontrol o yörenin sakinleri için önemli bir koruyucu olacaktır.

M.T.Yücel. Kriminoloji, 6. Bası

Kuşkusuz, sosyal kontrol ekonomisi de göz önüne alınmalı, düzeni sağlama siyaseti alanında sonuca endeksli bedel-yarar analizleri yapılmalıdır. İdeal olanı da toplumca hedeflenen amaçlara (örneğin suç oranlarını azaltılmasına) erişmek üzere uygulanacak tüm kaynak tüketimli projeler için bedel-yarar analizlerinin yapılmasıdır. Bu da arzulanan hedeflere erişebilme olanaklarının bir proje veya bedel-yarar analizi öncesi irdelenmesi anlamına gelmektedir. Etkileme yöntemleri belirlendiği ve gerekli enstrüman- lar seçildiğinde, arzulanan hedefe ilişkin önerilen tedbirlerin nedensellik etkisini belirleme sorusu ve sonra da (örneğin kolluk sayısında artışın) bedeli ve yararları (örneğin önlenen kapkaç eylemlerinin olası değeri) irdelenmelidir.

Donald Black, hukuku, bir sosyal kontrol mekanizması olarak görmektedir.  Bu doğrultuda, şu dört tür sosyal kontrol stili hukukta temsil edilmektedir:

- Cezai-kara para aklayıcısına hükmedilen hürriyeti bağlayıcı ceza;

- Tazmini-sözleşmenin yerine getirilmemesi sonucu hükmedilen tazminat;

- Terapötük- akıl hastası suçlunun psikiyatrik tedavisi;

- Uzlaştırıcı-kimin haklı kimin haksız olduğu irdelenmeksizin sosyal ihtilafın tatlıya bağlanması, örneğin aile içi anlaşmazlıklarda bir yanın sapkın davranışına odaklanılmasıdır.

Sosyol kontrolün zayıf olduğu bir aile veya mahallede sosyal kontrolün güçlü olduğu aile veya mahalle- ye göre fazlaca hukuk uygulamasına tanık olunacaktır. Sosyal kontrol başarısız olduğunda hukuk devre- ye girmektedir. Sosyal kontrol, birincil olarak, suç oluşturmayan sapkın davranışa odaklanmaktadır.  Burada önemli olan sosyal ve ekonomik statüdür (SES). Burada söz konusu olan yalnızca suçlunun veya mağdurun SES’i, iki tarafın göreceli SES’i olmalıdır.  Ötekine göre, tarafların göreceli durumu, toplu- mun geri kalanının olayı nasıl tanımlayıp yorumladığı durumu yapılandırmaktadır.

Sosyal kontroller günlük hayatımızın ne derece bir kısmı olmaktadır?

Bu bağlamda De minis non curat lex özdeyişi üzerinde durmakta yarar vardır. Hukukun ufak işlerle uğraşmayacağı şeklinde tanımlanabilecek bu Latince özdeyiş, ceza adaleti sistem girdisindeki işlerin süzgeçlenmesi siyaset ve pratiğinde odaklaştırılabilir. Ufak işler bakımından, neyin ciddi suç olması gerektiği hakkında fikri bir mutabakat varsa da ufak suçlardan ne kastedildiği hususundaki mutabakat yok denecek kadar azdır. Gerçekte, her zaman için güncelliğini koruyan ciddiyet derecelendirilmesi de şimdiye kadar oluşturulamamıştır. Suç kavramının değişkenliği ülkeler ve zaman dilimleri itibariyle açıkça görülmekte olup, silahlı soygun, adam öldürme, ırza geçme, dolandırıcılık, uyuşturucu madde kaçakçılığı, çevre kirliliği ve vergi kaçırmanın yer alacağı sıralamalar ülkeler bakımından farklılık göstermek yanında 2000, 2010 ve 2020 tarihleri nazara alınarak yapılacak değerlendirme sonucunda Türkiye bakımından da farklılık görülecektir. Kuşkusuz adliye böyle ufak işlerle uğraşmaz deyişi makamın bazı ufak ihlalleri göz ardı etmek istediğinde başvurabileceği bir emniyet supabı olarak da işlev görebilir. Pratikte bazı suç faillerinin ön ödeme, adli tevbih, alternatif tedbir ve cezalardan veya erteleme/denetimli serbestiden yararlandırılması sonucu "işlenen suçların ufak iş" olarak görülebileceği ve belli türdeki davranışı suç olarak belirlemenin reddi veya mevcut bazı suçların ceza kanunundaki suçlar listesinden çıkarılması (decriminalisation) suretiyle ufak işe dönüşmesi söz konusu olabilmek- tedir. Ufak işlerin, uygulanacak cezanın hafifletilmesi veya decriminalisation süreci ile belirlenmesi suçun mutlak ve nispi değerler ölçüsüne göre değerlendirilmesine dayalı bulunmaktadır.

Suçların kontrol edilmesi düşünce ve pratiğinde yalnızca asayişe müessir suçlar önemli referans olmayıp; işlenmekte olan ufak suçlar sayısındaki değişimlerde önemlidir. Ciddiyeti hakkında kimsenin kuşku duymadığı adam öldürme5 suçlarında belirli bir artış saptandığında, suçluların tespit ve yakalanması ile cezalandırılmasında kesinliğin daha yüksek oranda olması istemi yoğunluk kazanacaktır. Buna karşın, rapor edilen ve açığa çıkarılan ufak suçlardaki değişimler mahalli yerleşim birimi dışında ulusal düzeyde bir eylem ve tepkiye sebebiyet verici bir nitelik kazanmamaktadır. Toplumsal ahlak dalgasının gel-git'inde yer alan ufak suçlar kanunlarımızda yer etmiş ise de toplumsal yaşamdaki önemi ve gücü konusunda fikir birliği çok azdır. Ne var ki, toplum güvenliği açısından tehditkâr nitelikte olmayan fiillerden ufak türde olanlarının toplumda resmi olmayan denetim yolları ile önlenmesi; eğitim yoluyla bu türden ihlallerden sakınma doğrultusunda bireylerde bilinç yaratılması, suçların önlenmesi açısından oldukça önemlidir.6 Suçlara ve özellikle ufak suçlara karşı halk katında gösterilecek toleransın fazlaca olması halinde toplumsal ahlak dokusunun zedeleneceği de unutulmama- lıdır.

Ufak ihlaller genelde ciddi suçlara yöneltici değilse de terk edilmiş bir binadaki kırılan camın yenilen- memesi, tüm camların kırılması için bir tahrik oluşturması örneğinde olduğu gibi suçların kontrol edilmesi keyfiyeti, istenilen kesinlikte olmayacaktır. Araştırma sonucu, kolluk kuvvetlerinin etkinliği konusunda kriminolojide 1980’li yıllarda ortaya çıkan “kırık pencere teorisinden” farklı bir yaklaşım sergilenmiştir. Bu görüşün savına göre, şehir merkezlerinde yüksek orandaki ciddi suçlar, grafiti, nası ızrar, otobüs/metrolarda biletsiz seyahat gibi hafif suçlara karşı müsamahakâr bir tutum sonucudur. İşte bu türden kamu düzeni bozulması üzerine New York kenti sıfır tolerans siyaseti ile daha sert bir kolluk stratejisi benimsedi ve kamu düzeni olabildiğince sağlandı.

Kural ihlallerine toplumsal tepki, “uyum geliştirme süreçleri” olarak beliren sosyal kontrolde, kurallara uyum sağlama vasıtası olarak “cebir” temel referans olmaktadır. "Harici kontrol" de sosyal kontrolün formal yönüne ait ceza adaleti sistemi, ceza yaptırımı, rasyonellik ve cezaevleri konuları tartışılmaktadır.

Toplumun Dijital Dönüşümünde Sosyal Kontrol -Çin’in Sosyal Kredi Sistemi

Çin hükümeti yaklaşık on yedi yıl önce yeni bir sosyal kontrol biçimi olan şebeke yönetimini (her şeye kredi notu verilmesi şeklindeki) özel/kamu sektöründe uygulamaya başladı. Bu yöntemle vatandaşlar kredilerden kara listeye alınabiliyor. Örneğin bir kentte tüm sakinlere başlangıç için 1.000 puan verilirken, trafik ihlalleri gibi davranışlar için kesinti yapılırken, hayır kurumlarına bağış yapmak gibi iyi davranışlar için puan eklenmektedir.

Örneğin bir pazartesi günü öğleden sonra oğlunun yarım biletli öğrenci kartını turnikeden geçiren Chen Li, yetişkin ücretini ödemediği için kendisine 6 dolar para cezası ve bir metro istasyonu müfettişi tarafından kınama cezası verildi.6

Bu sisteme göre birey çeşitli eylemleri sonucu kredi puanı kazanmakta veya kaybetmektedir. Örneğin gönüllü projelere katılan, kan bağışlayan kişiler “ödüllendirilirken”, sigara içilmeyen alanda sigara içen, “çok fazla” video oyunu alan, asılsız haber paylaşan, trafik ışıklarına uymayan kişiler cezalandırılmakta- dır. Kişilerin davranışları hükümet tarafından kameralar yoluyla izlenmektedir. Ayrıca hükümet, bireylerin internet hesaplarını ve cep telefonlarını da takip etmektedir. Kameralarda yer alan görüntüler, bireylerin cep ve internet hesapları yapay zekâ tarafından veri olarak değerlendirilip kişilerin skorları ayarlanmaktadır. Skoru düşük olan kişiler adeta hükümetin kara listesindedir. Cezalandırılan birçok aşamadan meydana gelmektedir. Örneğin kredi notu düşük olan bir bireyin cezalandırılması amacıyla interneti yavaşlatılabilir, iyi okullara kaydı yapılmayabilir, bazı işlere başvuru yapamayabilir, lüks otellerde konaklayamayabilir, internet üzerinden istediği bazı şeyleri alamayabilir, hatta kendi evcil hayvanının hakkını kaybedebilir. Üstelik bu cezalar yalnızca bu birey için değil, bu bireyin çocukları içinde geçerlidir. Notu düşük olan birey çocuğunu istediği okula gönderemeyebilir veya bu bireyin çocuğu istediği tren/uçak biletini alamayabilir.

Bir toplumun işlemesi için ne kadar kontrol gereklidir?

George Orwell. 1984, Aldous Huxley. Cesur Yeni Dünya, Zamyatin, Biz.

Öz Kontrol

Öz kontrol (öz düzenleme, öz disiplin, irade gücü, çaba gerektiren kontrol, ego gücü ve engelleyici kontrol) veya bunun tersi olan dürtüsellik olarak belirmektedir. Dürtülere, uyarıcılara dayanıklılık göstergesidir. Temelde benliğin iki kısmı arasındaki rekabettir. Tek beyin, iki akıl ve bizler hangi aklın aktif veya daha aktif oluşuna göre tamamen farklı kişiler olmaktayız. Öz kontrol kişinin tepkilere gem vurabilmesi, kişinin kendisini değiştirebilmesi (düşünceler, duygular, dürtüler, icraat), standartlara göre kendini düzenleyebilmesi, sosyal yaşam için vazgeçilmezliği, saiksel ihtilafları yönetebilmesi, kendisini anlamanın anahtarı olması, ahlakiliğin temel zeminini oluşturması ve “özgür irade”nin temeli olması nedenleriyle sosyal kontrol açısından anahtar niteliğinde olmazsa olmazlardandır.7

Hazzı erteleme ya da istediğinizi elde etmek için bekleme yeteneği öz kontrolün önemli bir parçasıdır. İnsanlar genellikle dürtülerinin tatminini erteleyerek davranışlarını kontrol edebilirler. Yaş ilerledikçe ve öz-kontrolümüzü geliştirdikçe, ödülleri ertelemek bizim için daha kolay hale geliyor. Ayrıca nörolojide, aboulia (Yunanca'da "irade yokluğu" anlamında) motivasyon bozukluklarına tanık olunmaktadır. Aboulialı hastalar bağımsız hareket edemez veya karar veremezler.

Birçok çalışma, insanların daha önceki, görünüşte ilgisiz bir öz denetim eylemine girdiklerinde özdenetim testlerinde görece zayıf performans gösterdiğini ortaya koymuştur. Örneğin, laboratuvardaki bir çalışmada, bazı öğrencileri taze pişmiş çikolatalı kurabiyeler yemeye davet edildi ve diğerlerinden kurabiyelere direnmelerini ve bunun yerine turp yemeleri istendi. Sonra onlara çözmeleri için imkânsız geometri soruları verildi. Kurabiyeleri yiyen öğrenciler, bulmacalar üzerinde ortalama 20 dakika çalışabilirken, cazip kurabiyelere direnen öğrenciler ortalama sekiz dakika sonra pes ettiler. Fiziki yorgunluk sonucu olarak beyin çaktırmadan ve farkına varmaksızın kısa devreler yapmaya ve bilişsel düşünmeye az yer verme eğilimindedir. İşte öz kontrol gücü batarya gibidir. Bir süre sonra tükendiğinden yeniden şarj edilmelidir: Ara vererek, iyi uyku alarak, dinlenerek, eksersiz yaparak   ve sebze ağırlıklı beslenerek.

Öz kontrol ve rasyonel seçim, özgür iradenin en yaygın biçimleri olabilir (R.Baumeister, Bauer & Lloyd. 2010). Kendini iyi kontrol eden bir birey, eylemlerini kontrol etme ve suç davranışına ihtiyaç duyabilecek dürtüsel davranışlardan kaçınma kapasitesine sahiptir. Öz kontrol, bir bireyin davranışlarını toplumun standartlarına ve normlarına göre kontrol altında tutmasına yardımcı olur. kontrolün yanı sıra rasyonel seçim kavramı da vardır. Bu, bir şey için en uygun, rasyonel eylemi belirleme ve sonra bu eylemi gerçekleştirme sürecini içerir. 

Bu gücü ölçmek üzere çeşitli testlere tanık olunmaktadır. Bunlar arasında konumuzu yakından ilgilendirmesi açısından Grasmick ölçeğine yer verilmektedir.

Grasmick Ölçeği (1993)

Grasmick ve arkadaşlarının Düşük Öz Kontrol Ölçeği (LSCS), kriminolojide kullanılma sıklığı nedeniy- le öz kontrol önlemlerinin altın standardı olarak kabul edilir.  Grasmick öz-kontrol tutum ölçeği şunları içermektedir:8

1. Dürtüsellik (Impulsivity):

-Çoğu zaman düşünmeden anlık hareket ediyorum,

-Geleceğe hazırlanmak için fazla düşünce ve çaba harcamıyorum,

-Uzak bir hedef pahasına olsa bile, sıklıkla bana şu anda ve burada zevk veren şeyleri yapıyorum,

 -Kısa vadede başıma geleceklerle uzun vadeden daha fazla ilgileniyorum.

2. Basit işlere yönelmek (Simple tasks),

-Zor olacağını bildiğim projelerden sık sık kaçınmaya çalışırım,

-İşler karmaşıklaştığında işi bırakma veya geri çekilme eğilimindeyim,

-Hayatta yapılması en kolay şeyler bana en çok zevk verir,

-Yeteneklerimin sınırlarını zorlayan gerçekten zor görevlerden hoşlanmıyorum.

3. Tehlike arayışı içinde olmak (Risk-seeking),

- Arada sırada biraz riskli bir şeyler yaparak kendimi sınamayı severim,

 -Bazen sırf eğlence olsun diye risk alırım,

 -Bazen başımı belaya sokabilecek şeyleri yapmayı heyecan verici buluyorum,

 -Heyecan ve macera benim için güvenlikten daha önemli

4. Fiziksel faaliyetler (Phyisical activities),

- Eğer seçme şansım olsaydı neredeyse her zaman zihinsel bir şey yapmaktansa fiziksel bir şey yapmayı tercih ederdim

 -Hareket halindeyken neredeyse her zaman oturup düşündüğüm zamana göre daha iyi hissediyorum

 -Okumayı veya fikirleri düşünmeyi sevdiğimden daha çok dışarı çıkıp bir şeyler yapmayı seviyorum

 -Benim yaşımdaki çoğu insandan daha fazla enerjim var ve aktiviteye daha fazla ihtiyacım var gibi görünüyor

5. Ben merkezli (Self-centered),

- Başkaları için işleri zorlaştırmak anlamına gelse bile, önce kendimi düşünmeye çalışırım

-Başkalarının sorunları olduğunda onlara pek anlayış göstermiyorum

 -Yaptığım şeyler insanları üzüyorsa bu onların sorunudur, benim değil

 -Başkaları için sorun yarattığını bilsem bile istediğim şeyleri elde etmeye çalışacağım

6. Öfkeli (Temper).

- Öfkemi oldukça kolay kaybediyorum

 -Çoğu zaman, insanlara kızdığımda, onlara neden kızdığımı anlatmak yerine onları incitmeyi tercih ederim.

 -Gerçekten sinirlendiğimde diğer insanlar benden uzak dursa iyi olur

 -Birisiyle ciddi bir anlaşmazlık yaşadığımda, bu konu hakkında sakin bir şekilde konuşmak benim için genellikle zordur.

Malte Mueller/GettyImages

Özetle, kişinin düşük öz kontrolü şunları içermektedir:

1. Hemen tatmin sağlayıcı eylemleri yeğlemek,

2. Basit görevleri üstlenmek,

3. Heyecan veya risk içeren davranışlara yönelmek,

4. Akli eylemler karşıtı fiziki eylemlere yönelmek,

5. Hayal kırıklığa karşı toleransın düşük olması (aniden hiddetlenme) ve

6. Yoğun veya ben merkezli bir oryantasyon söz konusu olmaktadır.

Bu ölçeğe göre, yaşam boyunca görülen suç kariyeri büyük ölçüde düşük öz kontrole atfedilebilir. Yaşa bakmaksızın, öz kontroldeki eksiklikler insanları hızlı ödüllere daha duyarlı hale getirmekte ise de yaşlanma ile kişilerin suçluluktan soyutlandığına tanık olunmaktadır. Özetle, kendini kontrol yetisinden yoksun olan insanlar dürtüsel, duyarsız, fiziki, tehlike arayışı içinde, kısa görüşlü ve sözel olmayan kişilerdir.

 

Sonuç

Kamu düzeni sorunları, toplumlarda düzenin nasıl sağlandığının incelenmesi kadar hangi durumlarda ve nasıl tehdit altında olabileceği veya bozulabileceğinin ele alınması olarak da algılanmalıdır.  Bu bağlamda eylemleri şekillendiren ve kamu düzenini koruyan inançlar sistemi üzerinde önemle durulma- lı; bir toplumu bir arada ve düzenli yaşamaya özendiren “çıkarlar” zayıfladıkça, o toplumu kurallar aracılığı ile yönetmenin o kadar güçleşeceği göz önüne alınmalıdır. Kural uygulama mühendisliği ise maddi eserler (mimari ve ürün tasarımı, sensörler ve alarmlar, erişim kontrolleri ve yazılımı) içermek- tedir.

Sosyal kontrol ile hukuk uygulamasına bakıldığında, sosyal kontrolün zayıf olduğu bir aile veya mahallede sosyal kontrolün güçlü olduğu aile veya mahalleye göre fazlaca hukuk uygulamasına tanık olunacaktır. Sosyal kontrol etkili olmadığında hukuk devreye girmektedir. Sosyal kontrol, birincil olarak, suç oluşturmayan sapkın davranışa odaklanmaktadır.  Burada önemli olan sosyal ve ekonomik statüdür. Hukuk ile sosyal kontrol ve sosyal değişim arasındaki ilişkileri analiz etmek önemlidir.

Hukuk, diğer sosyal kontrol biçimleri zayıf veya mevcut olmadığı ölçüde, sosyal yaşama dahil olma eğilimindedir. Genel olarak, hukuk önünde eşitlik mevcut değildir. Gerçeklik, hukuki göreceliktir; yoksa, hukuki evrensellik değildir: Hukuk, sosyal geometrisine, sosyal alandaki konumu ve yönüne göre değişmektedir. D.J.  Black’ın ortaya koyduğu teorik formülleri var: İlişkisel uzaklık formülü, downward law, hukuk miktarı ve stilindeki-hükümetin sosyal kontrolündeki-değişimi tahmin ve açıklamayı içermektedir. Donald J. Black, hukuku, bir sosyal kontrol mekanizması olarak görmektedir.  Bu doğrultuda, şu dört tür sosyal kontrol stili hukukta temsil edilmektedir:

1. Cezai-kara para aklayıcısına hükmedilen hürriyeti bağlayıcı ceza;

2. Tazmini-sözleşmenin yerine getirilmemesi sonucu hükmedilen tazminat;

3. Terapötük- akıl hastası suçlunun psikiyatrik tedavisi;

4. Uzlaştırıcı-kimin haklı kimin haksız olduğu irdelenmeksizin sosyal ihtilafın tatlıya bağlanması, örneğin aile içi anlaşmazlıklarda bir yanın sapkın davranışına odaklanılmasıdır.

Donald Black’e (“Behaviour of Law” eserinde) göre hukuk “miktar” ve “tür/hukuk stili” olarak iki şekilde değişebilir. Adalet sistemini oluşturan kurumların nasıl davrandıklarına bakıldığında, hukuk türü genelde cezai olurken, özel hukuk da ekseriya tazminat içerikli olmaktadır. Sosyol kontrolün zayıf olduğu bir aile veya mahallede sosyal kontrolün güçlü olduğu aile veya mahalleye göre fazlaca hukuk uygulamasına tanık olunacaktır. Sosyal kontrol etkili olmadığında hukuk devreye girmektedir. Sosyal kontrol, birincil olarak, suç oluşturmayan sapkın davranışa odaklanmaktadır.  Burada önemli olan sosyal ve ekonomik statüdür (SES). Yalnız söz konusu olan yalnızca suçlunun veya mağdurun SES’idir; iki tarafın göreceli SES’i olmasıdır.  Ötekine göre, tarafların göreceli durumu toplumun geri kalanınca olayı nasıl tanımlayıp yorumladığı durumu yapılandırılmaktadır.

Tüm sorun hukuk uygulamasının ayrımcı bir nitelik sergilemesidir. 17 Ağustos 1999 zelzelesinin tek suçlusu tahliye oldu-İnşa ettiği konutların yıkılmasından sorumlu bulunarak 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Veli Göçer, 7,5 yıl cezaevinde kaldı (14/08/2011 Hürriyet, s.4). Aynı durum Ekim 2011 Van depremi içinde geçerli oldu-sorumluluk yalnızca Madımak öteli için söz konusu oldu.

Gayri resmi (informal) sosyal kontrolün içsel bir biçimi, aile, akran grubu, mahalle ve din gibi gayri resmi sosyal ağların etkisidir. Bu formlar bireyleri kontrol etmekte ve toplumsal yaşamı düzenlemek- tedir. Bu nedenle bireyler, sosyal reddedilme ya da izolasyon korkusu nedeniyle sosyal beklentileri karşılamak için çaba harcamaktadırlar. Ancak büyük şehirler gibi geniş kapsamda enformel sosyal kontrolün etkisi pek işe yaramıyor. Modern şehirlerde bireyler sosyal düzensizliğe yol açan sosyal normları göz ardı etmektedir. Dolayısıyla iç sosyal kontrol, sosyal düzeni kontrol etmede yetersiz olduğundan, sosyal düzeni sürdürmek için dış normların desteğine ihtiyaç duyar. Dış resmi sosyal normlar, insanların etkileşimini yöneten ve sosyal istikrarı koruyan hükümet yasaları gibi, ödül veya ceza gibi bazı yaptırımları ima eder.

Sosyal kontroller resmi sosyal kontrol ve resmi olmayan sosyal kontrol olmak üzere iki yöntemle uygulanabilir. Resmi yol toplumun değer sistemi tarafından desteklenir ve toplumun yerel yasaları tarafından uygulanır. Bu nedenle, genellikle toplumun hukuku düzeni sağlamak ve sapkınlığı önlemek için cezalandırır. Sosyal kontrolün ikinci yolu resmi olmayan bir yoldur. İki tür sosyal kontrolü içerir: birincisi, belirli bir hukuki desteğe ihtiyaç duymayan bir sosyal hizmet durumunda gönüllü olarak kullanılanlar. İkincisi, yaşam süreci boyunca değer sistemini kontrol eden, bireylerin dini ya da ahlaki değerlere bağlılıklarını sapkınlıktan koruyanlardır (Evens, 1973). Ayrıca sosyal kontrolü kullanma gücü bireylerin ortaya koyduğu davranışların düzeyine bağlıdır. Böylece davranış sapkın olma eğiliminde olduğunda sosyal kontrolün gücü daha yüksek düzeyde olur ve katılaşır, davranış toplumun beklentisini karşıladığında ise sosyal kontrol bireylerin savunucusu haline gelir.9

Modern sistemler teorisinin temeli Talcott Parsons’ınn yapısal işlevsel teorisidir. O’nun sistem seviyesi hakkındaki fikirleri dört bileşeni içermektedir.  Bu teorinin sistem seviyeleri aşağıda tabloda sergilen- miştir.

Kültürel sistem10 (anlamlar):

Dil, ahlak ve değerler

Sosyal sistem(roller):

Rol etkileşimleri

Kişilik sistemi(bireyler):

Bireysel ihtiyaçlar, saikler

ve düşünceler

Bir sistem olarak

davranışsal organizma

(sosyal biyoloji)

Tabloda görüldüğü üzere, birbiriyle ilişkili dört bileşen var. Tümü birden toplum yapısını oluşturmak- tadır. Tümü bazı seviyelerde etkileşim içindedirler. İşte sosyal kontrolü sağlayan bu etkileşimlerden yoksun “genç nüfusun eğitimden ve istihdamdan yoksunluğu” oldukça düşündürücüdür.

Yıl

%

2020

45,8

2021

41,3

2022

36,6

2023

33,3

TUİK, 25/03/2024     Bin kişi                

En iyi sosyal kontrolü yeterli bir biçimde tartışmak istiyorsak, öncelikle gençlere eğitim ve/veya istihdam olanağı sağlanmalıdır. Bu sağlanmadığında kontrol boşluğunu doldurmak için hukuk dereye girmekte ise de hukuk yoluyla sosyal mühendisliğin bu konudaki işlevi ne derece etkili olduğu sorgulanır bir niteliktedir.  Fazlaca geniş bir nüfusun iyi ve yasalara uygun olarak yönetilmesi olanaksız mıdır? Yoksa güç müdür? Yasaların bizatihi kendisi ne derece sosyal bir düzen sağlamaktadır? Nazım Hikmet, Abidin Dino’ya, “mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sorarken ne derece imkânsız olduğunu sergilemek istiyor.   

1960’lı yıllarda başlayan post modern evrede sosyal yaşamda risk değerlendirilmesi (Sivas, Çorum, Maraş’taki linçler; Reyhanlı, Suruç, Ankara, İstanbul, Paris’de terör saldırıları) söz konusu oldu; toplumda kaza, yaralanma, hastalık ve ölümlere karşı kişilerin korunması önlemleri üzerinde durulmaya başlandı. Kelebek etkisiyle tırmanan olaylar evrende olağanlaştı. Bir gazetenin “polis müdahalesi” “eylem” ve “gösteri” kelimeleri geçen haberlerin yıllara göre dökümünde, 2007-2013 yılları arasında vahim olaylarda artış kaydedilmiş- salgın hastalık gibi sirayet riski oluşmaktadır. Kitle ruhunu en güzel anlatan sosyolog Gustav Le Bon, “kitlenin aklı yoktur”, diyor. Kalabalık haline gelmiş olmaları onlara bir tür kolektif ruh aşılamakta ve bu ruh onları, tek başına bulunduklarında, düşüncelerden ve yapacaklarından tamamen başka hissettirmekte, düşündürmekte ve yaptırmaktadır. Kitleler, kolaylıkla cellat, fakat aynı kolaylıkla ulvi bir dava uğruna da şehit olabilmektedirler-15 Temmuz 2016 Türkiye’si.

Sorun, olayları sakinleştirmenin medeni dil ve tarzını bilip bilmemektir. Bilseydik bugün sokaklarımız eylemlerden, TOMA’lardan, biber gazlarından geçilmez hale gelir miydi? Norveç polisi bir yılda yalnızca iki kurşun sıktı…  Hollanda’da hırsızı bacağından vuran bir polis kişiyi “iş yapamaz hale getirdi” diye 2.351 euro ödemeye mahkûm oldu. Parayı halk topladı. Bu olay da sosyal kontrolde stil sorunu ile bizleri karşı karşıya koymaktadır.

Sonuç olarak, kamu düzeni sorunları, toplumlarda düzenin nasıl sağlandığının incelenmesi kadar hangi durumlarda ve nasıl tehdit altında olabileceği veya bozulabileceğinin ele alınması olarak algılanmalıdır.  Bu bağlamda eylemleri şekillendiren ve kamu düzenini koruyan inançlar sistemi üzerinde önemle durulmalı; bir toplumu bir arada ve düzenli yaşamaya özendiren “çıkarlar” zayıfladıkça, o toplumu kurallar aracılığı ile yönetmenin o kadar güçleşeceği göz önüne alınmalıdır. Öte yandan, toplumdaki sosyal, ekonomik veya siyasal gücün dağılımındaki bir değişimin dengeyi bozabileceği ve güvenliği tehdit eden saldırganca dürtüye fırsat verebileceği ve bu nedenle, hukukun denge ve güvenliği korumak üzere kendisini değişen koşullara uyumlaştırması gereği de aynı derecede göz önüne alınmalıdır: Yeni bir denge ve güvenlik gereksinmesi tanınmadığı, göz ardı edildiğinde, bu gereksinmeye neden olan psikolojik dürtü, mevcut hukuka karşın, varlık göstermeğe çalışacaktır. Her ülke tarihinde bu tezi kanıtlayan bulgulara tanık olunacaktır.   

Foucault proclaims the disciplinary society in Discipline… YouTube      

                                                                                          

Kontrol toplumlarına dair dipnot: Disiplinel toplumlar11                                

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

---------------------

1 Kontrol işinde belirgin iki metot vardır: (1) Dışsal kontrolde, fiziki güç kullanımı- yegâne vasıta olarak fiziki kontrolle insanların yönetimi, bir sosyal düzenin korunması açısından olanaksız olduğundan daha ekonomik, daha fazla kişiliğe saygılı ve daha fazla düzen koruyucu bir metot olarak (2) İçsel-insanlıkça geliştirilmiş simgelerle-kontrol de belirmiştir. Bu bağlamda kamuoyu, gelenek, din, idealler, törenler, sanat, kişilik, farkındalık/aydınlanma, illüzyon ve sosyal değerler sıralanabilir. Ayrıca bkz. L.Marinoff. “Hep Birlikte İyi Geçinemez Miyiz? Felsefe Hayatınızı Nasıl Değiştirir? (Çev.İ. Edener) Pegasus, 2007, ss.199-232. What are societies of control? YouTube. M. Foucoult.Principles and Punishment-The Birth of Prison- Hapishanenin Doğuşu İmge Yayınları, 2019. Deluze-Control Societies &Cybernetic Posthumanism YouTube

2 “Vicdan kelimesi birçok değişik duyguları kaplar; bunların en basiti sırrımızın keşfedilmesi korkusudur. Sizin lekesiz bir ömür sürdüğünden kuşkum yok; ama sırrı keşfedilince cezalandırılmasını gerektirecek bir iş yapmış herhangi bir kimseye soracak olursanız, göreceksiniz ki, suçun meydana çıkması kaçınılmaz bir hal alınca, bu kimse, o suça tövbe etmiştir. Belirli bir süre hapse girmeyi normal bir meslek riski olarak göze alan profesyonel hırsızlar için de durum aynıdır demek istemiyorum tabiî; ama, başı sıkıştığı bir anda zimmetine para geçirmiş banka müdürü, ya da tutkusu yüzünden şehvet yoluna sapmış bir din adamı gibi saygıdeğer suçlular için böyledir. Bu gibi kimseler, keşfedilme ihtimali az göründüğü sürece suçlarını unutabilirler; ama yakalandıkları zaman, keşke daha faziletli olsaydım diye düşünürler. Bu düşünce de onlarda, suçlarının çok büyük olduğu duygusunu uyandırabilir.  Bu duyguya çok yakından bağlı bir duygu da sürüden kovulma korkusudur.” B. Russell Mutluluk Yolu Varlık Yayınları, İst., 1976, s.88.

3 Tonya Belediye Başkanı ...bir kişinin öldürülmesi olayına karışanların ailesiyle birlikte ilçeden çıkarılması için Belediye Meclisine karar aldırdı. Başkan, kararın toplumsal baskıyı amaçladığını, suç işlemenin önüne bu yolla geçmeyi hedeflediklerini söyledi: “Suçlu İlçeden Atılacak” Hürriyet (14/09/2001) s.23.

4 John Macdonald. “Sosyal Kontrol Çalışmaları: Ceza Adaleti Reformcuları için Dersler”, 30 Mart 2023: Ceza adaleti reformuna ideoloji, anekdot veya sihirli düşünceyle değil, kanıtlarla rehberlik edilmelidir. Mevcut en ikna edici kesin kanıt, resmi ve gayri resmi sosyal kontrolün teşvik edilmesine odaklanmaktadır. İlerici ceza adaleti politikası reformlarının mevcut durumu, kriminolojide onlarca yıldır süren deneysel ve yarı deneysel değerlendirmelerden elde edilen kanıta dayalı politikaların büyümesini kaçırmış gibi görünüyor.  Ayrıca bkz. Popular  Culture, Crime, and Social Control, edited by  Mathıeu Deflem, Emerald, 2010. The Pre-Crime Society- Crime, Culture and Control in the Ultramodern Age Edited by Bruce A. Arrigo and Brian G. Sellers With a Foreword by Ian Warren, Bristol University Press, 2021.

5 Adam öldürme düet bir suç olgusudur. Nitekim, saikleri açısından bakıldığında, genelde, öldürülenle (maktul) suçlu arasında önemli derecede bir ilişkinin varlığı saptanmaktadır. Bu ilişkiler, öldürme sürecinde, öldürülenin hiç katkıda bulunmadığı durumdan, katille hemen hemen kusursuz iş birliğine varan bir değişim sergilemekte; belki de, fazla sayıda katil olabilecek kişilerin maktul olduğu görülmektedir (haksız tahrik/meşru müdafaa). Öte yandan, toplum katında, maktule karşı genelde olumlu bakılırken, suçlu, masumiyeti kanıtlanmadıkça, diğer insanlar için tehlikeli derecede tehdit oluşturan ve ekseriye korku- lan, saldırgan bir kişi olarak algılanmaktadır.  Ayrıca bkz. T.D. Miethe,W.C.Regoeczi ve K.A. Dras. Rethinking Homicide, Cambridge, 2009: Birden fazla veri kaynağı ve yöntemi kullanılan bu eserde, zaman içinde adam öldürme suçlarında değişim ve istikrarın doğasının mikro-tarihsel bir analizine yer verilmekte; analiz birimi olarak suç durumuna odaklanıp ve farklı sosyal gruplar için suç bağlamındaki benzerlikler ve farklılıklar araştırılmaktadır. Ayrıca bkz. Adalet Bakanlığı. Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumu, 2022.

6 Bir zamanların en çok suç işlenen kenti olan New York, 'sıfır hoşgörü' ve 'kırık pencere teorisi' sayesinde temizlendi: "Suçun küçüğü büyüğü olmaz; en ufak suçla bile mücadele gerekmektedir." Kırık pencere teorisi sıfır hoşgörü felsefesinin altını çizmektedir. Bir binada kırılan ilk pencere değiştirilmediğinde, halk bunun kimsece önemsenmediğini düşünecektir. Bu da diğer kişilerin pencereleri kırma eşiğini alçaltacak; daha fazla pencereler kırılarak ve sonuçta bina penceresiz kalacaktır. Bu nedenle, ilk kırılan pencereye karşı tepki hemen gösterilmeli ve pencere mümkün olabilen hızla onarılmalıdır. Bu kollukça sıfır hoşgörü arkasındaki düşüncedir ve kolluğun ancak suç yaygınlaştığında küçük suçlar ve kabahatlerle baş etmek üzere çaba göstermesi fikrine karşıt konumdadır.  Bu şekilde, hukuk ve düzen duygusu yeniden kazanılabilir ve daha ciddi suçlara karşı önleyici bir hizmet sağlanabilir.   İşte hukuk ve düzene ilişkin gelişim işaretleri yerel toplumun kolluk kadar kendisine de güvenmesine elverecektir. Bkz. J.Q. Wilson ve G.E. Kelling, “Broken Windows: The Police and Neighborhood Safety” Atlantic Monthly, March 1982, pp.29-38. “Kırık pencere” teorisinin eleştirisi için bkz. R. G. Shelden. “Kırık Pencereleri Değerlendirmek:Kısa bir Eleştiri”Suç Politikası Seçkin Ank.,2006, ss.330-31; etkili bir yönetim paradigması olarak COMPSTAT: V.E. Henry. The Compstat paradigm: Management accountability in policing, business and the public sector. Flushing, N.Y:Looseleaf Law Publishers, 2002, http://ksgwww.harvard.edu/innovat/winners/cony96.htm.

6 China’s Social Credit System: An Evolving Practice of Control, Rogier Creemers -University of Leiden; Turgut Başer. Artificial Intelligence  and Social Credit System in China,  Middle East Technical University, 2021. 3 Things: Internalized Authority and the Prison of the Mind: Bentham and Foucault’s Panopticon”, Brown University, https:// www.brown.edu /Departments/Joukowsky_Institute/courses/13things/7121.html  Ayrıca bkz. Big Data, Crime and Social Control,Edited by Aleš Završnik, Routledge, 2018.

7 Self-Control, Will Power and Ego Depletion:Gradual Emergence of Self-Control YouTube

8 (Grasmick, Tittle, Bursik ve Arneklev, Journal of Research in Crime and Delinquency, 30, 5–29, 1993), Gottfredson ve Hirschi'nin (1990). Ayrıca bkz. The Original Hare Psychopathy Checklist(PCL-22)-Orijinal Hare Psikopati Kontrol Listesi-22 maddelik.

9 Z. Bulhul. Bir Sosyal Kontrol Aracı Olarak Kullanılan Sosyal Hizmet (Sosyal Politika). Açık Sosyal Bilimler Dergisi, 2021, 9, 249-262. https://doi.org/10.4236/jss.2021.91018

10 Kültürel sistem, kişilere özgü olmayıp anlamlara odaklanılmıştır. Kutuda yer alan öğeler (dil, ahlak ve değerler) sosyalleşme süreci sonucu sosyal kontrolü sağlamaktadır. Sosyal kontrol toplumu birlikte tutmaktadır.

11 James Brusseau. Deleuze’s Postscript on the Societies of Control Updated for Big Data and Predictive Analytics. Ayrıca bkz. Deleuze, Denetim Toplumları ve Faucaoult’ın Disiplin Toplumları Üzerine (video). Gilles Deleuze’s Societies of ControlYouTube