İsmail SAYMAZ
Tuzla Köprüsü altında 7 Ekim 1988’de 300’e yakın kurşun yağdırılan sarı otomobil, o tarihten 1990’ların ortalarına kadarki, ‘yargısız infaz’ olarak anılan 10’larca cinayetin sembolik haliydi. Suikasta hazırlandıkları savıyla ateş açılan araçtaki dört genç öldürülmüş, şube önünde yapılan aramaya göre araçtan, ne bomba ne ağır makineli, sadece iki silah çıkmıştı. Polisler, merşu müdafaa denilerek kurtulmuştu. Polislerin avukatı Ömer Yeşilyurt, 22 yıl sonra, dört gencin sağ yakalanabilmesinin mümkün olduğunu, ‘acaleci davranan’ devletin kurşun yağdırdığını söylüyor. Araçtan iki tabancanın çıktığını ve bunun ‘çatışma’ iddiasına kanıt olamayacağını belirtiyor. Yeşilyurt’a göre dava bugün görülseydi, polisler ‘kasten adam öldürmek’ten ceza alırdı. “Nasıl kazandınız?” sorusuna yanıtı, hayli ürkütücü: “Örgütlerle mücadele eden polisleri koruyan bir şemsiye olduğunu kimse inkâr edemez.” Gençlerin ailelerinin avukatı Mehmet Ali Kırdök ise “Demek ki yargısız infaz olduğunu biliyordu” diyor.
‘Milliyetçi büro’
Ömer Yeşilyurt’un hukuk bürosu, görüşünü yansıtan fotoğraf ve resimlerle süslü. Fatih’in İstanbul’a girişini gösteren resim, kılıç, Osmanlı tuğraları, bir ülkücü şiiri... Duvarda, 1999’da Öcalan Davası sonrası çekilmiş bir fotoğraf asılı. Yeşilyurt’un yanında, meslektaşı Necdet Küçüktaşkıner var. 70’lerin MİT’çisi, 80’lerin polis avukatıydı Küçüktaşkıner.
İnfazların başlangıcı
İkilinin yollarının kesiştiği davalardan biri de 7 Ekim 1988’de dört gencin polislerce öldürülmesiydi. Tuzla 1988, o tarihten 1990’ların ortalarına dek yaşanacak olan ‘yargısız infazların’ başlangıcı sayılıyordu.
Tuzla’da, iddiaya göre 5 Ekim 1988’de emniyete bir ihbar ulaştı. Kırşehir Cezaevi’nden kaçan bir grup militanın da yer aldığı şüphelilerin araçla İstanbul’da bir emniyete saldıracakları ihbarı üzerine 40 kadar donanımlı polis 7 Ekim’de Tuzla Köprüsü’nde mevzi aldı. Araçta ise dört kişi vardı: Konfeksiyon işçisi İsmail Hakkı Adalı, gurbetçi işçi Reha Şen, belediye şoförü Kemal Soğukpınar ve elektronik işçisi Fevzi Yalçın.
İddianameye göre araç, ihtara uymayıp devam etti. (Fakat Avukat Kırdök, ihtara uyduklarını söylüyor.) İkinci polis ekibine ise araçtan ateş edildi. Birdenbire köprü üzerindeki ve etraftaki ekipler araca kurşun yağdırdı. Yaklaşık 300 kurşunun isabet ettiği araç delik deşikti. Yalçın’da yedi, Adalı’da 28, Şen’de 49, Soğukpınar’da 68 kurşun deliği saptandı. Oracıkta öldüler. Hiçbir polis yara almamıştı.
İkinci arama şube önünde
Araçtaki ilk aramada ne bomba ne ağır silah çıktı. Sadece 14’lü silahın bulunduğu ileri sürüldü. İddianameye göreyse “otonun götürüldüğü 1. şubede yeniden yapılan aramada” 7,56 çapında bir silah daha bulundu. Aramalarda savcı yoktu. Tutanak da şubenin önünde tutulmuştu.
Başkomiser Celal Demirtaş, Komiserler Abdullah Süzer, Fikret Işınkaralar ve Komiser Yardımcısı İsmail Alıcı ile 12 polise ‘faili belli olmayacak şekilde adam öldürme’ suçundan 56’şar yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Kartal Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama 1995’te bitti. Mahkeme, araçtakilerin ateş açmasıyla polisin meşru müdafaada bulunduğu savından yola çıkarak, ceza vermedi.
‘Hiç dava kaybetmedim çünkü devlet koruyordu’