Arabuluculukta "Seri İş" Düzenlemesinin Tarafsızlığı ve Bağımsızlığı Aşındırıcı Etkisi

Abone Ol

Türk hukuk sistemine 6325 sayılı Kanun ile dahil olan arabuluculuk kurumu, uyuşmazlıkların çözümünde sadece hız değil, aynı zamanda tarafların iradi katılımıyla şekillenen bir adalet anlayışını hedeflemiştir. Ancak uygulama sürecinde idari tasarruflarla ihdas edilen "seri iş" kategorisi, kurumun temel ilkeleri üzerinde arabulucunun tarafsızlığı ve bağımsızlığını aşındıran sosyo-ekonomik etkiler yaratmaktadır.

1. Normlar Hiyerarşisi ve Yetki Sorunu

6325 sayılı Kanun’un hiçbir maddesinde uyuşmazlıkların "tekil" veya "seri" olarak tasnif edilebileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Kanun koyucu her uyuşmazlığı "biricik" kabul ederken; idarenin, bir tarife tebliği ile kanunda yer almayan bir kavram yaratıp buna maddi sonuçlar bağlaması, açık bir yetki aşımıdır. İdarenin, arabuluculuk ücretini piyasa aktörlerinin maliyetlerini düşürmek amacıyla bir "sübvanse aracı" olarak kullanması, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

- İdarenin Kanuniliği: Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan ücret tarifesiyle kanunda öngörülmeyen yeni bir hukuki statü yaratılması, idare hukukundaki "yetkide paralellik" ve "idarenin kanuniliği" ilkesine aykırı bir zemin oluşturmaktadır.

- Fonksiyon Gaspı: İdarenin, yasama organının yetki alanına giren bir konuda sınıflandırma yaparak maddi hukuk sonuçları (ücret indirimi gibi) doğurması, hukuk tekniği açısından "fonksiyon gaspı" (ultra vires) teşkil etmektedir.

2. Sosyo-Ekonomik Perspektif: Galanter ve Akerlof Teorileri

Sosyolog Marc Galanter’in "Tekrarlayan Oyuncular" teorisi, bugün arabuluculuk masasında yaşananları berrak bir şekilde açıklamaktadır. Sigorta şirketleri, bankalar ve büyük işverenler gibi sistemi sürekli kullanan güçlü aktörler, "seri iş" indirimini bir manivela olarak kullanarak arabulucuyu ekonomik olarak kendilerine bağımlı hale getirmektedir.

Bu durum, literatürde "Müşteri Güdümü" (Client Capture) olarak adlandırılan patolojik bir ilişkiyi doğurur: Arabulucu, yıllık dosya hacmini elinde tutan bu kurumsal yapıların çıkarlarıyla çelişmekten çekinir hale gelmekte ve fiilen bağımsızlığını yitirmektedir

"Limon Piyasası" ve Kalite Erozyonu

Ekonomi biliminde "Limon Piyasası" teorisi, düşük kaliteli hizmetin yüksek kaliteliyi piyasadan kovacağını söyler. Bugün belirlenen sembolik "seri iş" ücretleri, nitelikli bir arabuluculuk faaliyetinin maliyetini karşılamaktan uzaktır. Sonuçta; bağımsızlığına düşkün ve dosyayı titizlikle inceleyen "nitelikli" arabulucular sistemden çekilirken, yerini dosyayı incelemeden "kes-yapıştır" tutanaklarla süreci kapatan aktörler almaktadır.

3. Anayasal Değerlendirme: Angarya ve Mülkiyet Hakkı

Tarife yoluyla getirilen sınırlamalar, anayasal güvenceler bağlamında üç temel başlıkta analiz edilebilir:

- Angarya Yasağı: Arabulucunun üstlendiği hukuki sorumluluk ve harcadığı mesai ile orantısız derecede düşük maktu ücretlere zorlanması, Anayasa’nın 18. maddesindeki angarya yasağı kapsamında irdelenmelidir.

- Mülkiyet Hakkı: Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları uyarınca, profesyonel hizmet karşılığı elde edilen gelir haklı bir beklenti oluşturur ve mülkiyet hakkı kapsamında korunur.

- Kamu Yararı Dengesi: İdari işlemlerin amacının kamu yararı olması şarttır; ancak seri iş tarifesinde asıl yararın kamuya mı yoksa sermaye gruplarının maliyetlerini düşürmeye mi yönelik olduğu doktrinde tartışma konusudur.

4. Karşılaştırmalı Hukuk Modelleri

Evrensel standartlar incelendiğinde, kitlesel uyuşmazlıkların arabuluculuğu "ucuzlatarak" değil, usuli güvencelerle çözüldüğü görülmektedir:

- Almanya: Seri uyuşmazlıkları çözmek için arabuluculuğu "ucuzlatmak" yerine, usul hukukunda "Örnek Tespit Davası" (Musterfeststellungsklage) modelini geliştirmiştir. Böylece yargısal denetim baypas edilmemekte ve hukuk sistemi kapalı kapılar ardında "özelleştirilmemektedir".

- Fransa: Kurumsal yapıların bünyesindeki arabulucular için katı "yapısal bağımsızlık" kriterleri (bütçe özerkliği, görev güvencesi vb.) uygulayarak, arabulucunun ekonomik geleceğinin şirketin her bir dosyadaki tatminine bağlı olmasını engellemektedir.

5. Reform Önerileri ve Sonuç

Sistemin sürdürülebilirliği ve arabuluculuğun bir "tasdik makamı" haline dönüşmemesi için şu yapısal reformlar önerilmektedir:

1. İndirimin İlgası: Seri iş adı altında ücret indirimini kurumsallaştıran düzenlemeler derhal yürürlükten kaldırılmalıdır. "Toptan fiyatına çözüm" yaklaşımı bir kamu hizmetinde kabul edilemez.

2. Havuz Sistemi: Arabulucu ataması, özellikle güç dengesinin asimetrik olduğu durumlarda insan inisiyatifinden arındırılmalı; ihtiyari süreçlerde de algoritmik ve rastgele bir usulle yapılmalıdır. Bu, "istediğim arabulucuyla çalışmazsan iş vermem" tehdidini boşa düşürecek yegâne bariyerdir.

3. Toplu Hak Arama: Kitlesel zararlarda tek bir pilot davanın sonucunun diğer dosyalar için de bağlayıcı kabul edildiği usulî mekanizmalar (pilot dava usulü) geliştirilmelidir.

Sonuç olarak; arabuluculuk masasını, güçlü tarafın iradesini hukukileştiren bir "onay makamı" olmaktan kurtarmak, sadece bir mesleki onur meselesi değil, aynı zamanda vatandaşın arabuluculuğa olan inancının "seri" bir şekilde tükenmesini engelleme mücadelesidir.

Kaynak:

Demir, Şamil. “SERİ İŞ DÜZENLEMESİNİN ARABULUCUNUN TARAFSIZLIĞI VE BAĞIMSIZLIĞINA ETKİSİ”, 22 Aralık 2025. https://doi.org/10.5281/zenodo.18024048.